Parça/Bütün

  Hangisinin Parcasiyim? - Pinar Turen

 

Hic birseyin parcasi olmak istemiyorum.
Tum uzantilarimdan kurtulmak
ve sadece kendim olmak istiyorum.
Tek basina bir varlik,
ne oncesi, ne de otesi....

 

Uzun zaman sonra yine huzunler adasindayim, cocuklugumu, gencligimi gecirdigim benim corak adam. Bir yere gercekten ait olup, yine de kendimi ozgur hissedebildigim yegane yer, benim adam, huzunler duragim, ozgurlugun kuslardan insanlara gectigi yer. Buyuk sehrin her gun biraz daha yiprattigi ve usandirdigi ruhum ve bedenim bu cirkin kurtlar sofrasinin bir parcasi olamadigimi simdi, bunca yil sonra daha iyi anlayabiliyorum. Adam denizin ortasinda ciplak kayalik tepelerinde oyle sakin, kendi halinde ve magrur ki hemen aliveriyor beni buyusu icine. Parcasi olmayi kesinlikle reddettigim buyuk ve guzel sehrimi dusunuyorum, istirapli karmasasi cok uzaklarda simdi. Oysa basit bir seyin parcasi olabilmek ne kadar kolay. bir yere ait olmak orada kok salmak ve bir agac gibi kipirdayamadan bir hayat surmek ozgurlugune duskun veya arayisi seven ya da sadece maceraperest insanlar icin urkutucudur. Artik gocebeler bile yerlesik duzene gecmisken hala gezginci ruhu tasiyabilmek yuzyilimizin ruyasi olabilir ancak. Kucuk bir Ege kasabasinda yasli bir yoruk kadinakac senedir goc ettiklerini sordum; yirmi yirmibes yildir ayni yerdelermis. Neden diye sordugumda ise "Eh, yorulduk artik, coluk cocuk zor oluyor." dedi. Yuzyillardir gecer gocer yasayan bir toplululk bile gun gelir yer degistirmekten yoruluyorsa insanoglunun sabitlesme gudusu var demektir, diye dusunup insan ve gezgincilik sadece tatli bir ruya oluyor. Sonucta ben de sevgili adamda degil tukendigimi bile bile metropolumde yasayabiliyorum. Cunku sindirsem de sindiremesem de bal gibi biliyorum ki onun parcasiyim.

Jean Jaques Rousseau herkesin aslinda 'iyi' oldugunu ancak dogadan kopan ve toplum icinde yasamaya zorlanan insanin kotulestigini, oysa dogada yalniz yasayacak bir insanin kotulukten arinacagini zanneder. Iyi-kotu kavraminin toplumun bir parcasi oldugunu ve toplum olmazsa bu ve benzeri kavramlarin da olmayacagini dusunmez. Durum boyle ise parca mi butunu butun mu parcayi belirler sorusunun cevabi ortaya acikca cikiyor: butun parcayi belirliyor. Parcaciklar ne kadar ozel veya tek olduklarini zannetseler bile butunu tamamlamaktan oteye gidemiyorlar. Sonucta her parcacigin amaci butune eklenebilmek zira hic bir parca tek basina butun olmaya kafi degil.

Bir seye ait olmak ozgurlugune duskun insani korkutur; oysa butunden ayri yasayamadigini kolayca kabullenen insan icin ozgurluk diye bir sorun zaten yoktur. Tarikatlara katilan insanlar parca butun denkleminin belki de en etkileyici ornekleri. Bir toplumun siradan -yuzbinlerce- parcasindan birisiyseniz butunun sizsiz de rahatca varolabilecegini bilmek urkutur hatta kucuk dusurur insani. ornegin "bilmemne" tarikatina girebilmek icin yilin sekiz ayini oruc tutarak gecirmek zorundaysaniz eminim parcasi olacaginiz tarikatin uye sayisi ancak yuzlerle ifade edilebilir zira boylesi bir iskeye kac salak maruz kalmayi ister ki? Boylece sekiz ay oruc tutan kisi sacma bir butunun nadide bir p;arcasi olarak kendisini hem gercekten bir seye ait (ortada alin teri var) hem de vazgecilmez bir parca olarak gorur. Adini unuttugum bir tarikat tum uyeleriyle birlikte uzay gemisine binerek sefil dunyamizi terketti. Ama beraberlerinde goturmek icin hazirladiklari cantalari halen bizlerle birlikte dunyamizda bulunmaktalar. Yine de, her haled mutlu, en azindan umutlu olduler tarikat uyeleri. Hem de butun halinde.

Kucukken gordugum ve etkisinden uzun bir sure kurtulamadigim bir ruyami hatirliyorum. Ruyamda ben bir cenindim. Vucudum cenin ama kafam o zamanki yasimda oldugu kadar gelismisti. Etrafimda benim gibi bir suru yaratik vardi ve yapiskan bir sivinin idan oraya savrulup duruyorduk. Sanki yapisacak birsey ariyorduk. Guya biz bolunerek ureyen canlilardik. Yani bir taneden bir parca cikiyordu ve eger ait oldugumuz ana parcayi bulamazsak yok oluyorduk, bu yuzden de panik icinde O' nu ariyorduk, yok olmamak icin. Kabusa benzeyen bu ruyadan sonra uzun bir sure anne ve babama paranoyak gozlerle baktigimi hatirliyorum: acaba ben hangisinin parcasiydim, hangisine yapismaliydim?

Insanin tek basina var olamayacagini kabullenmesi zordur ama daha da zor olan ait oldugu butunu kabullenebilmesidir. Var olmanin belkide tum sikintilari parcacik olmayi ogrenmenin sancilaridir. Insanin ozgurluge atacagi ilk adimin bir butunun parcasi olmaktan gectigine eminim artik. Bu toplumun bir parcasi oldugunu toplumun sadece bensiz (benim yerime baskasini koyarak) varolabilecegini ama benim ben olabilmem icin mutlaka butune ihtiyacim oldugunu kabulleniyorum. Kabullenmek gercekci bir ozgurlugun, butunu reddetmekse sahte bir ozgurluk hissinin kapisini aciyor. Gercegin sadece yasanan oldugunu bildigimde ve otesine gecip Kaf Daginin ardindaki gercege ulasmaya calismadikca herseyi daha basit gormeye basyayabiliyorum.

 

Ben Evrenin parcasiyim,
Ben Hayatimin parcasiyim
Ben Babamin parcasiyim
Ben bir parcayim
 
Bir butunun olsa da olur olmasa da olur parcasi?

 

Hosted by www.Geocities.ws

1