Kötü

  Melekler Kediler ve SSler Üzerine - Emre Öktem

 

1.Kedileri seven melekler

Iyilik yapmak, Melek Han_m için, sorgulanmadan tekrarlanan bir aliskanlikti. Neden iyi oldugunu ve bu iyilik karsiliginda ne bekledigini hiç düsünmememisti, baska türlü yasayabilecegi fikri hiç aklina gelmemisti. Kimse onun tarafindan kirildigini, incitildigini hatirlamiyordu, hangi düzeyde olursa olsun kötülük etmekten tamamen acizdi. Melek Hanim için iyi olmak ya da iyilik yapmak, tipki su içmek gibi basit, tutkusuzca giderilen ama kaçinilmaz bir ihtiyaçti. Yillardir görmedigi dostlari, onu güzel olmasi ya da lezzetli yemek yapmasindan önce "iyi" olmasi ile hatirliyorlardi. Bu özelligi, bir söz ya da davranisla disa vurulmayi beklemeksizin adeta isiyarak etrafa yayiliyordu. Eve alinan hirçin ve huysuz kedi, baslangiçta evin tüm fertleriyle yakinlasmaktan siddetle kaçinirken, onun kucaginda huzur buluyor ve ancak onun yataginin üstünde uyuyordu.

Kardesleri de Melek Hanim'a benzer tabiatte insanlardi. Aldiklari aile görgüsü, egitimleri ve inançlari, sadece "iyi olmalarini" açiklayabiliyor, nasil böylesine "dogal" bir iyilik tasidiklari ise tatli bir gizem içinde saklaniyordu. Üzerinde uzunca düsünmeden, siirsel heyecanlara kapilmadan, sadelikle iyilik ederlerdi. Ve hepsi de kedilere düskündüler, özellikle Melek Hanim'in küçük kardesi.

 

2. Kedilerin ugradigi vahset: Daha iyisini beklerken vakit geçirmek, alistirma yapmak için

Küçük kardes, 1960'larda, bir gün Melek Hanim'i Istanbul'da ziyarete geldi, bir süre kaldi. Bir gün eve dönerken, geçtigi bir sokakta kedileri rahatsiz eden çocuklar gördü ve onlari sertçe uyardi. Ertesi gün, çocuklar ona asla unutamayacagi bir gösteri hazirlamislardi: Kedilerin hepsi, boyunlarina geçirilen iplerle agaçlara asilmisti.

Hayvanlara ve özellikle kedilere yönelik vahsetin, ülkemizde siyasi ve hukuki tarihi ilgilendirecek bir boyutu var. Falih Rifki Atay, Çankaya kitabinda, 1920'lerin Ankara's_nda bir evin mutfagindan yiyecek çalan kedinin usak taraf_ndan gaz dökülerek yakildigini ve ibret-i alem olsun diye (!) infazin civardan toplanan kedilere de seyrettirildigini yaziyor; tutusmus bir kedinin kirlara dogru kaçtigini penceresinden gören evin hanimi bayilivermis . Çocuklugumdan kalan en ürkütücü görsel hatiralardan biri, keyif olsun diye, ya da belki yiyecek çaldigi için bir insaat çalisanlari tarafindan sirti kizgin demirle daglanan, Alaca diye çagirdigimiz bir sokak kedisidir. Alaca uzun yillar yasadi ve sirtindaki genis ve korkunç izle ibret-i alem oldu.

Daha bir kaç sene önce, T.B.M.M.'de Orman Kanunu'nun tadil edildigi sirada, "yanan kediler" tarafindan çikarilan orman yanginlarina karsi tedbir alinmasi gündeme geldi. Köylerde tarla açmak için orman yakmak lazim geldiginde, birkaç kedinin üzerine benzin dökülüp atese verilerek ormana saliniyor, böylelikle jandarma tarafindan yakalanmak tehlikesinden ya da elde atesle saga sola kosturmak zahmetinden kurtulmak mümkün oluyormus. Nihayet, 1998 Agustosunda Izmir Hayvanat Bahçesi'nde, bazi ziyaretçilerin su aygirlarina parke taslari ve sustali biçak atmalari üzerine yurdumuzun muhtelif hayvanat bahçelerinde aslanlara jiletli sandviç, maymunlara igneli ekmekler yedirildigi ve geyiklerin boynuzlarinin kirildigi da ortaya çikti.

Yükselen toplumsal siddetin ruhlarini elde ettigi kisiler, asil eserlerini ortaya koymadan önce el alistirmasi yapiyorlar. Insana yönelik siddetin gerçeklestirilmesi, her seye ragmen oldukça zor ve beraberinde getirdiklerini düsünmek caydirici olabiliyor, simdilik. Bu nedenle siddet arayisinin derhal tatmin edilmesi gerektiginde akla gelen ilk kurbanlar zavalli hayvanlar oluyor; çogu zaman en zararsiz ve masumlari. Bugün kediler, yarin...

 

3. SS'ler ve Kediler: Ögrenciler ve Egitim araçlari

"Aday, gömleginin kollari sivanmis halde, bir bisturi alir ve sol eliyle canli bir kediyi ense derisinden yakalar. Sag elinde tuttugu bisturi ile zavalli hayvanin gözlerini, patlatmadan ve ölümüne sebep olmadan çikarmasi lazimdir. Her adayi üç kedi beklemektedir."

Bizlere korkunç gelen bu sinavdan geçmesi gereken ögrenciler, burg tabir edilen merkezlerde egitime tabi tutulan SS subay adaylaridir. Müstakbel subaylar, baskalarinin çektigi aci karsisinda kayitsiz kalmayi ögrenmelidirler. Burg'larda verilen egitimin temel amaci "ölmeyi ve öldürmeyi ögrenmek" olarak özetlenir. Insani degerlerin tersine çevrildigi bir mistik ögretiyi Nazizm çocuklarina asilamaktadir. Tüm SS egitimi, üste mutlak itaatle sinirli olmak kaydiyla, insandaki "kötülük yapma" dürtüsünü yüceltmek ve gelistirmek üzerine kuruludur. Nüremberg durusmalari sirasinda sorguya çekilen genç SS'ler ile hakimler arasinda bir iletisimsizlik yasanmistir: Pek çogu yetimhaneden alinarak burg'larda egitime tabi tutulan SS'ler sefkat, merhamet, iyilik gibi kavramlardan habersiz yasamislardir ve bu kelimelerin manasini kavrayamamaktadirlar. SS, her türlü merhamet duygusundan, iyi düzenlenmis bir initiation sonunda arinmis bir tür kesistir, bir karsi-kesis. Zaten, Töton sövalyelerinin tarikati model alinarak kurulan ve kesislerinkine benzer bir yemin edilerek girilen bu birlik, kurucusu Heinrich Himmler tarafindan "bin yil yasayacak bir askeri tarikat" olarak adlandirilmaktadir -Kara Tarikat. Nazizm, insanligin kaderini ve degerlerini temelden degistirecek, okkült temellere dayali ruhani bir devrimdir aslinda.

Genç SS'ler, mitolojik Cermen kahraman_ Siegfried'i taklid etmeye heveslendirilir. Onlar için Dünya'da iki irk vardir: Siegfried'ler ve kediler, ya da cellatlar ve kurbanlar. Curzio Malaparte, "Kaputt"da, bir Nisan sabah_, alevler içindeki Belgrad yakinlarinda Tuna'yi geçme emrini bekleyen genç SS'lerden birinin kedi sinavindan basariyla geçtigini kendisine nasil gururla anlattigini aktarir. Bu SS, üçgen-gotik yüzlü, sivri çeneli, keskin profilli, sarisin, 18 yaslarinda bir gençtir, mavi gözlerinde Siegfried'in saf, masum ama zâlim bakislari vardir. Malaparte'ye göre, aslinda Siegfried de bir tür kedidir, Himmler'in gözlerini -ruhunu?- çikardigi zavalli bir kurban .

 

4.Kedi ve Dervis: Iki eski dost

"Kalpaginin üzerine sarik sarmis adam, yasindan beklenmeyecek bir çeviklikle yokusu tirmandi, köyün bitiminde tüten yikintilarin yaninda soluklandi. Yamaca dogru yükselen sislerin arasindan vadiyi seçmeye çalisiti. Baryatinski'nin yolladigi kesif kolu geri çekiliyordu. Bir gece daha huzurlu uyuyacagiz diye geçirdi içinden. ince, inatçi bir miyavlama isitiliyordu. Ses giderek yaklasti, derken yikintilarin arasindan, is içinde, saskin bir kedi yavrusu beliriverdi. Kedi, Samil'e yaklasti, Birkaç adim ötesinde durdu. Samil'in gözleri kediye daldi: Koyu-tekir, uzunca biyikli, sarsak, çekingen bir kedi yavrusu. Bir dakika kadar birbirlerine baktilar. Kedi, daha da yaklasti, kan ve çamura batmis çizmeleri kokladi, begenmemis gibi birkaç adim geri çekildi. Samil, kediyi iki eliyle kavradi, kucagina aldi, bastirdi. Samil'in kaftanina sinen barut kokusu kediyi tiksirtti. Sonra, Samil'in gögsüne kadar inen sakalina daldi ve orada kayboldu kedicik, sicak ve yumusak tüyler ona süt içtigi bir yerleri hatirlatti ve Samil'in mintaninin dügmesini emmeye basladi. Samil, kucaginda kedi oldugu halde gözleriyle vadiyi taramaya devam etti, karanlik çökmeye baslayinca etrafina emirler yagdirarak nöbet düzenini kurdu. Neden sonra kediyi hatirladi, onu kucagindan koparip savasçilara teslim etti. Samil'i gittigi her yerde takip eden silah ve kitap yüklerine bir kedi sepeti daha eklenmis, savasçilarin rizklarina bir bogaz daha ortak olmustu."

Yukardaki satirlar hiçbir yerden alinti degil, onlari ben uydurdum. Öyle naklederler ki Kafkaslarin efsanevi kahramani hasin savasçi Seyh Samil aslinda sevecen bir insanmis ve kedilere pek düskünmüs; Ugursuz savasçi-kesislerden söz ettikten sonra savasçi-dervise iliskin bu rivayeti anmak istedim. SS'lerin aldiklari initiation, arzulanan siddet için serre teslim olmayi emrediyor, Samil'inki ise, siddet dolu bir zamanda bile merhametli kalmayi. II. Dünya Savasini gerçekte kimin kazandigi sorusunun soruldugu günümüzde, Samil'in deneyimini hatirlamak edebi bir fanteziden ziyade bir ihtiyaç galiba, ya da bir siginma.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1