Kötü

  Neden? - Nazli Ökten

 

Ibn Haldun, Mukaddime'sinin 24. faslinda uyanik tabiatli hükümdarlarin keskin fikirleri ve zekalariyla uyruklarini mahvedebileceklerini ortaya koymak için Halife Ömer'in Irak valiliginden azlettigi Ziyad Bin Ebu Süfyan'in kissasini nakleder. Ömer, "beni niçin azlettin, ey müminlerin emiri? Idareden aciz oldugumdan mi yoksa bir suçumdan ötürü mü?" diye soran Ziyad'a su cevabi verir: "Ben seni bunlarin hiçbirinden dolayi azletmedim, aklinin yüksek derecede olmasi ahaliye agir yükler yükletmeye sebeb olacagindan sakinarak azlettim". Ibn Haldun, ifrat derecesinde keskin zekali olmalarinin zulmün bir kaynagini teskil edecegini, bunun da devletin düzenini bozacagini öne sürerek keskin düsünce ve zekanin idare ve siyaset adamlari için kusur sayilacagini söyler.

Nietzsche, düsünürün sagligini acimasizligin en ucunda buluyordu. Düsünür kötü bir yürek ve kaygili bir kafayla yola çikiyordu. Önce kendi kendisinin efendisi, hakimi olmaliydi ki iradesini yayabilsin. Yani en çok kendine karsi acimasiz olabilmeliydi. Bunun en iyi örnekleri çildirmadan birkaç gün önce temize çekip düzenledigi söylenen siirlerinde görülebilir.

Ibn Haldun ve Nietzsche'yle, akil ve acimasizlik karsisinda, çizgisel bir tarihin ayri noktalarinda karsilastik. Acimasizlik ve aklin iliskisi günümüzün hakim söyleminde bilgisizlik ve acimasizlik arasinda kurulur. Bilmeyen (çocuk ve cahil) acimasizdir; bilen (yetiskin ve okumus) akil ve sagduyuyla hareket edecektir. Daha çok okul bizi kurtarmaya yetecektir; o okullarin dört duvarinin arasinda ne ögretildigi, nasil ögretildigi çok da önemli degilmis gibi. Mesela en çok da itaatin ögretilmesi bir tesadüfmüs gibi.

Kuzularin Sessizligi'nde Hannibal Lecter, kurbanlarini asagiladigi için yedigini hissettirir bize. Yedikleri aslinda bir alt türe aittirler ve nasil biz, örnegin tavuklarin akildan yoksun olduklarini düsündügümüz için onlari kizartip yiyebiliyorsak o da hiçbir ise yaramadigini düsündüklerini yiyebilir. Beslenme piramidinin en tepesinde herseyi yiyen canli, insan bulunuyorsa insani yiyerek beslenen de en tepededir. Bir keresinde bir adama "neden baskalarinin üzerine basarak yüceldiginizi düsünüyorsunuz?" diye sordugumda "baska bir yolu var mi?" sorusuyla cevaplanmistim. Acimasizligin düsünürü Nietzsche'nin yücelmenin sairi olmasi tesadüf degil. Ama o kendini öldürdü ve kimbilir belki de "ben"inin üstüne basarak en yukari çikmak istedi.

Marquis de Sade, mektuplarindan birinde "Ey insanoglu! Iyilik ve kötülük üzerine söz söylemek sana mi kaldi... dogayi barindiran kalbin bir bilmece aslinda ve sen bu bilmeceyi çözemiyorsun..." diyor. Sade'in boga güreslerine karsi oldugu dogruysa sebebi asikâr. Boga, Dyonisos'un bir simgesi oldugundan bazi yorumculara göre boganin matador tarafindan öldürülmesi, insanin içindeki hayvani öldürmesini temsil eder. Yani insan, kendi dogasini baski altina alarak, Freudcu bakis açisiyla ölüm ve cinsellik itkilerini yüceltme yoluyla, uygarligi olusturmak üzere sinirlandirarak dünya üzerindeki varolusunu gerçeklestirdi. Içine atildigi dünyadan kayip cennetine geri dönmek için kendi kendisiyle mücadele etmeye karar verdi. Içindeki hayvan kötüydü ve yokedilmeliydi. Insan-hayvan-tanri arasindaki sinirlarin eridigi dönemler geride kalmisti.

Insanlik kötülügü tanrilarla yeraltina gömerek baslamisti ise; delilerle timarhaneye, suçlularla hapisaneye kapattigini sandi. Kendi içinden kovmak için büyü yapti, ibadet etti, devrim yapti, psikanalize girdi. Ama her seferinde yeniden yeniden karsilasti. Böldükçe çogaltti, ayirdikça kopamadi. Arinip temizlenmeye çalistikça daha büyük pisliklere bulandi.

Ve hep ayni soru, hani o dikenli tellerin önünde elinde silahiyla düsen asker: NEDEN?

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1