Hayvan

  Corona Borealis - Zeynep Akture

 

CORONA BOREALIS YA DA AVRUPA UYGARLIGININ UZERINDE TEMELLENDIRILDIGI ASK VE IHANET OYKULERININ GOKTEKI ARMASI

Pek sevdigim dolunay evine gitsin de Mayis ayi bitmeden rahat rahat arayayim su takimyildizi, diye bekledikten sonra, sonunda, havanin ruzgarli, bulutsuz ve berrak oldugu bir gece, elimde sozle yapilmis bir tarifle saskin saskin goge bakarken dilime takildi. Bilirsiniz degil mi o sarkiyi? Hani su "Gokyuzunde yalniz gezen yildizlar / Yeryuzunde sizin kadar yalnizim" diye baslayan. Bestecimiz Isa'nin dogumundan yirmi yuzyil sonra karamsarligini sarkisiyla boyle disavururken, yasadigi topraklarin hemen devaminda, Firat Vadisi'nde, Isa dogmadan otuz yuzyil once yasayanlarin, gokyuzune baktiklarinda, o binlerce isik noktasi arasinda bazilarinin "yalniz gezmediklerini" dusunduklerinden haberdardi kuskusuz. Bu insanlar, her biri dunyadan ve birbirlerinden cok farkli uzakliklarda olduklari halde adeta gokkureye yansitilmis (s)imgeler gibi duran takimyildizlara dair birikimlerini kendilerini izleyen uygarliklara aktardilar. Yunan ve Roma uygarliklari goge baktiklarinda bir "takim" olarak gordukleri yildizlari temsiller olarak yorumlayarak, onlara adlar yakistirdilar: efsane kahramanlari ve baska kisilikler, masal yaratiklari, bildikleri hayvanlar ve gundelik esyalar. Homer ve Hesiod eserlerinde Orion ve Buyuk Ayi gibi takimyildizlardan soz etti. IO 3. yuzyilda Solili Aratus, Yunan bilim adami Eudoxus'un daha eski tarihli bir listesinden aktararak, 44 takimyildiz siraladi. IS 2. yuzyilda Iskenderiyeli gokbilimci Ptolemy, Almagest adli unlu eserinde, buyuk olasilikla Yunan gokbilimci Hipparchus'un hazirladigi daha erken tarihli bir yildiz katalogunu kullanarak, 48 takimyildiz saydi. Tum bu eski gruplamalar ve isimler, tasidiklari halkbilimsel zenginlikle, bazi eklemeler ve degisiklikler sonrasinda sayisi 88'i bulan takimyildizlar arasinda, gunumuze kadar ulasti.

Corona Borealis de, adindan anlasilacagi gibi, eski gruplamalardan gunumuze ulasan takimyildizlardan biri: Kuzeysel Tac. Kucuk bir yarim daire seklinde olan tac uzerinde bir yildiz tum digerlerinden daha parlak: dunyamizdan 78 isik yili uzaktaki Alphecca ya da Gemma, yani "tacin mucevheri". Taci olusturanlardan T Coronae adli diger bir yildiz ise, 1866 ve 1946 yillarinda, ani bir patlamanin ardindan artarak sekiz gun boyu surup sonra sonen parlakligi nedeniyle, "Alev Yildizi" olarak biliniyor. Tekrar tekrar ani parlamalar yapan yildizlarin en parlak ornegi. Peki ya tac? Kucuk bir yarim daire seklindeki bir takimyildiza hangi tacla benzestirilerek Corona Borealis adi verilmis ve en parlak yildizi da boylece "tacin mucevheri" adini almis olabilir dersiniz? Bu sorunun yaniti arkasinda tanidik yuzler bulunca sasiracaksiniz. Tanidik yuzler, dolunaylar ve bir suru boga ile inek...

 

Io, Inek Bicimli Ay-Tanrica

Poseidon'dan olma, Libya'dan dogma Agenor'un aile baglarina iliskin soylenceler, bu soylenceleri yaratan ve yasatan antik donem insanlarinin IO 2. binyilda Dogu Akdeniz uygarliklarinin akrabaligi ve kendilerini izleyecek Yunan kulturu uzerindeki etkileri uzerine dusunduklerinin bir kisilestirmesidir adeta. Bu soylencelerin bas kisilerinin analari, babalari, cocuklari, tanrilarla iliskileri konusunda birden fazla oyku bulunmasi, belki de, bugun oldugu gibi, o zamanlarda da Avrupa uygarliginin kokenleri uzerine birden fazla gorus bulundugunun bir gostergesi olarak yorumlanabilir. Bu da demektir ki antik donemden bugunlere ulasabilen soylenceler bir araya getirilerek olusturabilecegimiz her oykunun bir alternatifi vardir. Misir dogumlu olup sonradan Finike'ye yerleserek orada hukmeden Agenor'un sulalesininkinin de oyle.

Agenor'un annesi Libya, Epaphus ve Memphis'in kiziydi. Libyalilar'la Ethiyopyalilar'in soyundan geldikleri, Misir'daki Memphis kentinin kurucusu Misir krali Epaphus ise, Zeus'un Io'dan olma oglu. Nehir-tanri Inachus'un kizi Io, Pan ile Echo'nun kizi Iynx'in buyusu altindaki Zeus kendisine asik oldugunda, Zeus'un yasal karisi Hera'ya adanmis Argive Hera tapinaginda rahibeydi. Hera Zeus'u sadakatsizlikle sucladiginda, suclamalari "Ben Io'ya dokunmadim bile" diyerek reddeden Zeus, Io'yu beyaz bir inege donusturdu. Daha sonra kendisi de bogaya donuserek onunla ciftlesecekti. Zaten Hera da bu hikayeye inanmamisti. Inegi kendisine istedi ve yuz gozuyle herseyi goren Argus'u Nemea'da bir zeytin agacina bagli inegi korumakla gorevlendirdi. Zeus inegi kurtarmaya oglu Hermes'i gonderdi. Agackakan kiligina girdi Hermes; ancak yine de Argus'un yuz gozune gorunmeden inegi calamayacagini anlayinca, flut calarak Argus'u uyuttu, kafasini tasla ezdi ve Io'yu serbest birakti. Hera, Hermes'in isledigi kanli cinayeti devamli animsatsin diye Argus'un gozlerini tavusun kuyruguna yerlestirdi ve Io'yu her gittigi yerde kovalasin diye pesine bir atsinegi takti.

Pesinde atsinegiyle, once Dodona'ya gitti Io ve kendi adina Ion Denizi olarak adlandirilan denize ulasti. Sonra, geri donerek, kuzeye, Haemus Dagi'na, oradan da Tuna Deltasi yoluyla Karadeniz etrafinda gunes yonunde donerek Kirim Bogazi'na yoneldi ve Hybristes Irmagi'ni Kafkaslar'daki Prometheus'un h�l� kayasina bagli durdugu kaynagina kadar izledi. Chalybler'in ulkesi Colchis ve Bogaz yoluyla Avrupa'yi geride biraktiktan sonra Anadolu'da Tarsus'a ve Joppa'ya kadar ilerledi; sonra Media'yi, Bactria'yi ve Hindistan'i gecti; Arabistan'dan Hint Bogazi adi verilen Bab-el Mandeb yoluyla guneybatiya gecerek, Ethiyopya'ya ulasti. Pigmelerin surekli turnalarla dogustugu Nil'in kaynaklarindan asagi dogru indi ve, sonunda, Misir'da huzur buldu. Misir'da Zeus insan bicimini geri verdi Io'ya ve Telegonus'la evlenen Io, Zeus'dan olma oglu Epaphus'u Misir'da dogurdu. Bazilarinin Agenor'un buyukbabasi Epaphus'un tanrisal boga Apis olduguna inanmalari da inek bicimindeki Io ile boga bicimindeki Zeus'un cocugu olmasi yuzunden olmali.

Misir'da Isis tapinmalarini, Demeter adi altinda, Io'nun baslattigi rivayet edilir. Gerci, son derece karisik ve, ay-inek-agackakan arasinda sasilasi bir baglanti kurup tum bunlari Akhalar'in Akdeniz'de yayilmasi ile iliskilendirerek, farkli kulturlerde farkli adlar alan Ana Tanrica kultune soru isaretleriyle dolu bir yorum getiren bir oykudur bu. Graves'e gore Argiveler, aya onu inek olarak bicimlestirerek tapiyorlardi; cunku boynuzlu yeni ayin tum sularin kaynagi, dolayisiyla da surulerin besleyicisi olduguna inaniyorlardi. Ayin uc rengi (yeni ay icin beyaz, sonbahar basinda hasat zamani cikan dolunay icin kirmizi ve ayin battigi zaman icin siyah), Ay-Tanrica'nin uc cagini temsil ediyordu: Bakire, Peri ve Kocakari. Io'nun ay degistikce renk degistirmesi de bundandi; ancak, kaleme alinan oykulerde, Io icin kirmizinin yerini morun aldigini goruruz cunku ion menekse ciceginin Yunanca adiydi. Agackakanlara gelince, onlarin da mese govdelerine vurarak yagmuru cagirdiklarina ve Io'nun yagmur-getirici Ay olduguna inanilirdi. Suru sahiplerinin yagmura en gereksinim duyduklari zaman, atsineklerinin surulerine saldirarak hayvanlari deliye dondurdukleri yaz sonlariydi. Afrika'da suru guden zenci kabileler atsineklerinin saldirisina ugradiklarinda bugun de otlaktan otlaga kostururlar, tipki oykudeki Io gibi.

Io'nun Argive rahibelerinin, agackakan-adamlar mese kapilara vurup, "Io! Io!" diye bagirirarak cektikleri acilara bir son vermesi icin yagmuru cagirirken, atsinekleri tarafindan deliye dondurulmus gibi yaptiklari bir danstan soz edilir. Euboea'da, Bogazlarda, Karadeniz'de, Suriye'de ve Misir'da kurulan Argive somurgeleri, yagmur danslarini da beraberlerinde bu ulkelere getirdiler. Bu dinsel torenin doguya dogru yayilisini ve Yunanistan'daki Io, Misir'daki Isis, Suriye'deki Astarte ve Hindistan'daki Kali arasindaki inanilmaz benzerligi aciklamak uzere icat edilmis gibi gozuken Io'nun kacis oykusunde, Graves'e gore, birbiriyle tumden iliskisiz iki daha eski oyku birlestirilmisti: cennetlerde gezinen kutsal ay-inek ve isgalci Hellen gruplarinin kendilerini Zeus olarak adlandiran onculerinin, yerel nufuslarin tum hosnutsuzluguna ragmen, beraber olduklari, yerel kultlerin Ay-rahibeleri. Io "inek-gozlu" Hera'nin adlarindan biri oldugu halde, Zeus'un karisinin Io'yu kiskanmasi da, iste, bundandi.

Io'nun yasinin tutuldugu Argive festivalinin de Demeter'in Persephone ardindan tuttugu yasi cagristirdigi dusunuluyor; cunku Io, efsanede Demeter'le bir tutuluyor. Dahasi, uc yilda bir, Corinth yakinlarinda, Eleusis Krali ('agackakan') Celeus'un erkek kardeslerinden biri tarafindan kurulan ('cagri' anlamina gelen) Celeae'de Demeter'in Gizemleri'nin kutlandigi soyleniyor. Hermes, Zeus ('agackakan' anlamina gelen) Picus'un oglu olarak bilinirdi. Zaten Aristophanes de Kuslar oyununda Zeus'u agackakanin asasini calmakla suclamamis miydi? Pan da Hermes'in (adi 'agackakan' anlamina gelen) Peri Dryope'den olma ogluydu; Latin Pan'i Faunus ise Circe'nin askini reddettigi icin agackakana donusturdugu Picus'un oglu. Faunus'un Girit'deki mezarinda "Burada ayni zamanda da Zeus olan agackakan yatiyor" yaziyordu. Bunlarin her ucu de yagmur getiren coban-tanrilardi. Rastlanti bu ya, Libya'nin adi da yagmuru cagristiriyor ve kis yagmurlari Yunanistan'a Libya yonunden geliyor.

Yine Graves'e gore, Yunan efsanelerinde Zeus'un Libya, Agenor, Belus, Aegyptus ve Danaus'un atasi Epaphus'un babasi olarak anlatilanmasi, Zeus'a tapan Akhalar'in guneydogu Akdeniz'in tum deniz halklari uzerinde egemenlik iddiasinin bir sonucuydu; soyle ki:

 

Europa, Misirli Agenor'dan Olma Finike Prensesi

Agenor'un Kenan Ili'ne gelince Telephassa ile evlendigi ve alti cocuklari oldugu rivayet edilir: ogullari Cadmus, Phoenix, Cilix, Thasus, Phineus ve biricik kizlari Europa. Ve Zeus bir kez daha asik oldu, bu sefer de Europa'ya. Agenor'un surulerini Europa'nin eslikcileriyle birlikte gezindigi Tyre kiyisina sursun diye Hermes'i gonderdi. Zeus ve kendisi de kar beyazi bir boga kiliginda surunun arasina karisti. Koca gerdanli, aralarinda tek bir siyah cizgi bulunan, kucuk, cevher gibi boynuzlu, beyaz bir boga. Europa'yi carpti bu guzellik, oylesine ki, kuzu gibi yumusak basli oldugunu da gorunce, korkusunun ustesinden gelerek, onunla oynamaya basladi. Agzina cicekler, boynuzlarina taclar ilistirdi ve, nihayet, omuzlarina tirmanarak, kendisini denizin kiyisina kadar goturmesine izin verdi. Bir anda kiyidan uzaklasiverdi boga ve Europa korku icinde, arkasina, uzaklasan kiyiya bakakaldi. Bir eliyle boganin sag boynuzuna tutunmustu; diger eli h�l� siki siki bir cicek sepeti tutuyordu.

Agenor hemen ogullarini kizkardeslerini aramak uzere gonderdi ve onu bulmadan donmemelerini soyledi. Hemen yelken actilar ancak boganin nereye gittigi hakkinda hicbir fikirleri olmadigindan, her biri farkli bir yone yoneldi. Phoenix batiya, Libya'nin otesine dogru, bugun Kartaca olarak bilinen yere gitti ancak Agenor'un olumunden sonra, kendisine adanip Finike adini alan Kenan topraklarina geri donerek, Alphesiboea'dan dogma Adonis'in babasi oldu. Cilix, Hypachaeanlar'in Ulkesi'ne gitti ve o topraklara kendi ismini verdi: Kilikya, yani guney Anadolu. Phineus ise Marmara Denizi'ni Karadeniz'den ayiran Thynia yarimadasina gitti ve burada daha sonra yuzu ve vucudu kadina, kanatlari ile ayaklari kusa benzeyen o unlu canavarlarin gazabina ugradi. Thasus ve izleyicileri Olympia'ya gidip orada Tyre Heracles'ine on arsin yuksekliginde, elinde bir sopa ve yay tutan tunc bir heykel adadiktan sonra Thasos adasini somurgelestirerek zengin altin madenlerini islemeye gittiler. Tum bunlar Amphitryon'un oglu Heracles Yunanistan'da dogmadan bes kusak once oldu.

Cadmus ise, Telephassa ile birlikte, Rodos'a yelken acti. Burada Lindus Athenesi'ne pirinc bir kazan adadi ve Poseidon adina bir tapinak insa etti. Ikinci duraklari Thera'da da benzeri bir tapinak insa ettiler ve, sonunda, onlari misafirperverlikle karsilayan Trakyali Edonianlar'in ulkesine ulastilar. Telephassa'nin buradaki ani olumu ve gomu toreninin ardindan, Cadmus ve eslikcileri, Europa'nin nerede olabilecegini danismak uzere, Delphi Kahini'nin yolunu tuttular. Pythoness'in yaniti umut kirici oldu: Cadmus arayisina son vermeli ve, bunun yerine, bir inegi izleyerek hayvanin yorgunluktan yere coktugu her yere bir sehir kurmaliydi-Truva ve Antakya kentlerinin de ayni yontemle kuruldugu soyleniyor. Rastlanti bu ya, Delphi'den Phocis'e giden yoldan ayrilan Cadmus, Kral Pelagon'un hizmetinde bazi inek cobanlarina rastladi ve cobanlar ona her iki bogrunde birer beyaz dolunay isareti bulunan bir inek sattilar. Cadmus bu hayvanla Boeotia'dan gecerek, doguya dogru, durmaksizin ilerledi, ta ki hayvan bugun Thebes kentinin kalintilarinin bulundugu yerde yere cokene kadar. Hayvanin oturdugu yere Athene'nin bir imgesini diktiler ama ona Finike dilindeki Onga adini verdiler. Cadmus beraberindekileri inegin gecikmeden Athene'ye kurban edilmesi gerektigi konusunda uyararak, adamlarindan bazilarini, buyuk yilan tarafindan korundugunu bilmeden, bugun Castalia Pinari adi verilen Ares'in Pinari'ndan arinma suyu almaya gonderdi. Yilan, Cadmus'un adamlarinin cogunu oldurdu; o da, intikam olarak, yilanin basini bir kayayla parcaladi. Athene'ye kurbani sunar sunmaz tanrica belirdi ve Cadmus'u yaptiklari icin overek, yilanin disini topraga ekmesini emretti. Cadmus'un emri uygulamasiyla beraber, topraktan elli silahli Sparti cikip silahlarini birbirine vurmaya, Cadmus aralarina bir tas atinca da, bu sefer birbirleriyle dovusmeye basladilar. Her biri digerini tasi atmakla sucluyordu. Bu cetin carpismadan bes kisi sag cikabildi: Echion, Udaeus, Chthonius, Hyperenor ve Pelorus; Cadmus'un has adamlari olacaklardi.

Ancak Ares yilanin olumunun intikami pesinde kosunca, Cadmus kutsal bir mahkeme tarafindan gecici bir sure Ares'in kolesi olmaya mahkum edildi. Sekiz yil suren bu mahkumiyetten Athene kurtardi Cadmus'u. Cadmus, bes has adaminin yardimiyla, Thebes'in kendi onuruna Cadmea olarak adlandirilacak akropolunu insa ettikten sonra, Afrodit ile Ares'in kizi Harmonia ile, Olympialilar'in katildigi ilk "fani" dugunuyle evlendi. Cadmus'un Thebes kentinin bugunku pazaryerinde bulunan evinde Olympia tanrilari icin oniki taht kuruldu ve tanrilarin her biri, Harmonia'ya armaganlar sundu. Bunlarin en bilinenleri, Athene'nin armagani, giyene tanrisal asalet bahseden altin cuppe ile, Zeus'un Cadmus'un kizkardesi Europa'ya ask armagani olarak da bilindiginden, bir yoruma gore Europa'nin kendisi bir digerine gore ise Afrodit tarafindan Harmonia'ya sunulan, Hephaestus'un elinden cikma, takana dayanilmaz bir guzellik bahseden o unlu altin kolyeydi. Her iki armagana da, sonradan, Thebes kentinin gelecegini sekillendirmede onemli islevler yuklenecekti.

Graves'e gore, Olympialilar'in katildigi bu dugunle ilgili Yunan kaynakli yazin, Yunan anakarasindaki Thebes kentinin baba tarafindan Dogulu ve kendi adi da Sami dillerinde "Dogulu" anlamina gelen Cadmus ve beraberindekilerin egemenligi altina girmesinin Hellenler tarafindan kabul gordugunu belgeliyor. Cadmus'un babasi Agenor, Graves'in arastirmalarina gore, Genesis'de Kenan olarak ortaya cikan Finikeli kahraman Chans idi. Yazar, pek cok Kenan adetinin de Dogu Afrika kokenine isaret ettigini ve Kenan soyunun Asagi Misir'a Uganda'dan gelmis olabilecegini dusunuyor. Agenor'un ogullarinin dagilmasinin da Kenan kabilelerinin 2. binyilin baslarinda, Aryan ve Sami istilalarinin baskisi altinda, batiya dogru kacisini kaydettigi, ayrica, Inachus'un ogullarinin ve ay-inek Io'yu arayislarinin oykusunun Agenor'un ogullarininkini ve Europa'yi arayislarini etkiledigi gorusunde. Zaten Phoenix de, Yasamda Olum'un tanricasi olarak aya verilen ve "kirmizi, kanli" anlamina gelen Phoenissa sifatinin erili. Benzer sekilde, Europa da "genis yuz" anlamina geliyor; dolunayin esanlamlisi ve Ay-Tanrica Demeter ile Sidonlu Astarte'nin sifatlarindan biri. Oykude gecen Libya, Telephassa, Argiope ve Alphesiboea da, yine Ay-Tanrica'nin sifatlari.

Graves'e gore Zeus'un Europa'ya tecavuzu ise Girit'in erken donemde bir Hellen isgali altinda kaldigini animsatiyor ve Europa'nin oykusu ayni zamanda da Finike'nin Girit'den gelen Hellenler tarafindan yagmalanmasinin anisini yasatiyor. Misirli Agenor'dan olma Finike prensesi Europa'nin yarim biraktigimiz oykusune boylelikle geri donecek olursak, sirtinda prensesle Girit'de Gortyna kiyisina cikan boga Zeus, bir kartala donusuverdi ve bir pinarin yani basindaki salkim sogutlerin altinda Europa'ya sahip oldu. Uc ogul verdi Zeus'a Europa: Minos, Rhadamanthys ve Sarpedon. Eski oykulerde Europa'nin kaderinden sikayet edip etmedigine ve Finike'de baslayan macerasinin nasil sonlandigina yer verilmemis. Zeus'dan olma cocuklarina iliskin rivayetler ise pek bol, celiskilerle dolu ve Avrupa uygarliginin kokenlerine iliskin varsayimlar acisindan yasamsal. Baslangici, Europa'nin Zeus'un cocuklarini dogurduktan sonra evlendigi Girit krali Asterius'un aile agaci babasi Tectamus ve buyukbabasi Dorus'tan biraz daha geriye izlendiginde, neredeyse yaratilis oykulerine kadar uzanan rivayetler bunlar; soyle ki:

 

Ariadne, Theseus'u Girit Labirenti'nden Kurtaran Kadin

Parada'nin aktardigina gore, Yunan efsanelerinde zaman, Tunc ve Kahramanlik Cagi ile baslar. Bunun oncesindeki, dunyanin yaratilisini, Uranus'un kisirlasmasini, Cronos'un hukum surdugu Altin Cag'i, Titanlarla Oympialilar arasinda savaslarla gecen ve Zeus'un hukumranliginin baslamasiyla son bulan donemi ve onu izleyen Gumus Cag'i zamandizine oturtmak, bu nedenle, olanaksizdir. Efsaneye gore, zaman basladiginda, insani su ve topraktan yaratan ve, kendisi de Titan oldugu halde, taktik icabi, Titanlar'la Oympialilar'in savasi sirasinda Zeus'a kafa tutmayan, ancak savas sonrasinda kendi hukumranligi altinda Zeus'un nasil tum ayricaliklari olumsuzler arasinda paylastirarak olumlulerle geregince ilgilenmedigini gorunce olumlu insana atesi ve sanatlari veren Prometheus h�l� Kafkasya Daglari'nda, Hephaestus'un kendisini zincirledigi, her gun bir kartalin tekrar iyilesmek uzere karacigerini didikledigi yerdedir. Heracles'in onu oradan kurtarmasindan kusaklar once, Io'nun ziyaretini bekler halde.

Yine Parada, Io'nun onemli Yunan kralliklarinin cogunun gidip dayandigi buyuk aile zincirlerinden birindeki ilk olumlu oldugunu one surer. Io'nun oglu Epaphus'un kizi Libya'nin oglu Agenor'un oglu Cadmus'un Thebes kentini kurmasi gibi, Libya'nin diger iki cocugundan biri olan Belus'un cocuklari Aegyptus ile Danaus da Argos ve Mycenae'yi kurdular. Heraclidler, bu agacin devami olacakti. Diger aile agacindaki ilk olumlu, Prometheus'un Pronoia veya Clymene'den dogma oglu Deucalion'du, Deucalion'un en unlu oglu ise, Hellen; adi ustunde, Hellenler'in atasi. Uc oglu da kendi kadar unluydu Hellen'in: Dorlar'in atasi Dorus; Akhalar'in atasi Achaeus ile Iyonlar'in atasi Ion'un babalari Xuthus; ve Teselyali Kral Aeolus. Teselya'daki Pherae, Phthia ve Iolcus gibi unlu kentleri kuran ve Thebes, Argos, Atina ve Messenia'da donem donem etkili olan soydu bu. Io'nun soyundan gelen Finikeli prenses Europa, Girit'de, iste bu ikinci ailenin Dorus soyundan Asterius ile evlendi. Asterius'un babasi, Aeolianlar ve Pelasgianlar'la birlikte gelip, Girit'e yerlesen ve kral olan Tectamus'du; babasi Dorus ile Dorus'un kardesi Aeolus'un oglu Cretheus'un kizi olan anasinin saf Hellen kanini tasiyan Tectamus. Belli ki Girit'in Arcadia'dan goctukleri savlanan ilk krallari olan uc kardesten, Archedius, adadaki Gortyna kentine adini veren Gortys ile Cydonia kentine adini veren Cydon'dan sonra gecirdigi bir kultur degisikligine isaretti Tectamus'un gelisi oykusu ve Europa Asterius'la evlendiginde, degisiklik gercekleseli henuz bir kucak olmustu.

Asterius Europa'nin Zeus'dan olma ogullarini tahtina varis ilan etti ancak, ogullar buyuduklerinde, Apollo'nun Peri Areia'dan olma oglu Miletus'un askina birbirlerine girdiler. Sonunda Miletus aralarindan en cok Sarpedon'u sevdigine karar verince, Minos tarafindan Girit'den suruldu ve Anadolu kiyilarinda Caria'ya yelken acarak burada Milet kent ve kralligini kurdu. Minos, Asterius'un olumunun ardindan, hukmetme hakkini tanrilardan aldigini iddia ederek, Girit tahtina talip oldu ve, hukumranliginin mesrulugunu kanitlamak uzere, tanrilarin tum dualarina yanit verdigini ornekleyecek bir gosteriye kalkisti. Once Poseidon'a bir sunak adadi ve, kurban toreni icin tum hazirliklari tamamlatarak, denizden bir boga cikmasi icin dua etti. Bir anda, goz kamastirici beyazlikta bir boga denizden kiyiya dogru yaklasti ancak hayvanin guzelligi Minos'u oylesine carpmisti ki onu surusune katti ve baska bir boga kurban etti Poseidon'a. Minos'un taht uzerindeki hak iddialari, boylece, her Giritli tarafindan kabul gordu; h�l� Miletus'un tasasini ceken Sarpedon haric. Sarpedon, Asterius'un niyetinin kralligi uc ardili arasinda esit paylastirmak oldugunu acikladi; zaten Minos'un kendisi de adayi uc bolume ayirmis ve her biri icin bir baskent secmemis miydi? Bu iddialar uzerine Minos tarafindan Girit'den surulen Sarpedon, Anadolu'ya, Kilikya'ya kacti ve Cilix ile Milyanlar'a karsi birleserek onlari yendi ve krallari oldu. Zeus Sarpedon'a uc kusak yasam bagisladi. Sonunda oldugunde de Milyan kralligi, Aegeus tarafindan Atina'dan surulerek Sarpedon'a siginan ardili Lycus'dan dolayi, Lycia adini aldi.

Bu arada, Minos, Helius ile peri Crete'nin kizi Pasiphae ile evlenmisti. Ancak Poseidon, vaadettigi kurban torenini gerektigi gibi yapmayarak kendisini kizdiran Minos'dan intikam almak icin, Pasiphae 'nin kurban edilmeyen beyaz bogaya asik olmasini sagladi. Pasiphae , bogaya karsi hissettigi ve normal bulmadigi arzuyu ancak Daedalus'a, Minos ve ailesini onlar icin yaptigi ahsap oyuncaklarla eglendirerek Knossos'da surgunde yasayan ve "ilk sanatci" olarak bilinen Atinali unlu zanaatk�ra acabildi. Daedalus yardima soz verdi ve gercek bir inegin derisiyle kapladigi ici bos tahta bir inegi, toynaklarinin altina gizli tekerlekler yardimiyla iterek, Poseidon'un bogasinin Minos'un inekleri arasinda meseler altinda otladigi Gortys'e goturdu. Pasiphae 'ye tahta inegin arkasindaki kapaklari acip bacaklarini arka ayaklari icindeki bosluklara yerlestirerek nasil icine girecegini ogrettikten sonra, cekildi. Az sonra beyaz boga, inegin ustundeydi. Pasiphae , arzularini doyurdu ve daha sonra da bir canavar dogurdu: kusaklar boyu Akdeniz halklarinda korku ve merak uyandiracak, boga basli, insan govdeli Minotaur!

Gec donemlerde bazi Yunan kulturlerinin bir boga ile ciftlesen Pasiphae efsanesinden hoslanmayarak, efsanedeki beyaz bogayi Taurus adinda bir adamla degistiren bir duzenleme yaptiklarini biliniyor. Graves'in Pausanias'a dayanarak savladigina gore ise, 'Pasiphae ' Ay'in sifatlarindan biri, diger adi 'Itone' de yagmur getiren Athene'nin sifati oldugundan, Pasiphae ile boganin birlesmesi efsanesini, inek boynuzlari takan Ay-rahibe ile boga maskesi takan Minos-kralin meseler altinda torensel evliligi olarak yorumlamak da olanakli. Hesychius'a gore de 'Gortys', Carten yani Giritce inek yerine geciyor ve soz konusu evliligin de Gunes ile Ay arasinda oldugu dusunuluyor cunku Gortys'de Gunes'in kutsal bir inek surusu oldugu, beyaz bogalarin ise, tuhaf bir sekilde, Roma'nin Alba tepesinde her yil yinelenen kurban toreninden Trakya Dionysus tapinmalarina, Galli Druidler'in okseotu-ve-mese ayininden eski Irlanda tac giyme torenlerini izleyen kutsama ayinlerine kadar, Ay'in kutsal hayvanlari olduklari biliniyor. Yine de, tum bunlar, Kral Minos'un basina gelenleri kutlu bir birlesmenin urunu kilmaya yetmiyor olmali ki, talihsiz Minos'u, tipki Misir inanislarindaki Anubis gibi, Hades'in kapisinda, ruhlarin gunahlarini tartan yargic olarak goruyoruz.

Skandali nasil onleyecegini ve Pasiphae 'nin rezaletini nasil gozlerden saklayacagini kahinlere danisti Minos ve "Daedalus'dan sana Knossos'da bir inziva kosesi tasarlamasini iste" emrini aldi. Minos yasaminin geri kalanini "Labyrinth" adi verilen ve merkezine Minotaur'u hapsettigi bu yapida, Pasiphae ve ikisinin cocuklari Acacallis, Ariadne, Androgeus, Catreus, Glaucus ve Phaedra ile gecirecekti. Bir gun Glaucus top oynarken binanin icinde kayboldu. Tum aramalar bosa gidince, Delphi Kahini'ne danistilar ve Girit'de yeni gerceklesmis olan mucizevi bir dogumla ilgili en iyi benzetmeyi yapan kisinin, kayip olani bulacagini ogrendiler. Minos arastirmalar yapti ve suruleri arasinda, beyazdan kirmiziya, kirmizidan siyaha, gunde uc kez renk degistiren bir duvenin henuz dogdugunu ogrendi. Minos'un bilicilerinin bir turlu aklina gelmeyen benzetmeyi, Argive Polyeidus buldu: "Bu dana baska hicbir seye olgunlasmakta olan bir bogurtlene benzedigi kadar benzemiyor!" Minos hemen onu Glaucus'u aramaya gonderdi. Beyaz, kirmizi, siyah; Ay-inek Io'nun renkleri; ayni zamanda da Ninou Khani'de bulunan Girit tanricasinin kutsal ucayaklarinin renkleri. Ne rastlanti, degil mi?

Girit'de Knossos alaninda yuzyil basinda arkeolojik kazilar yuruterek Homer'den bugunlere oykuleri soylenegelen Daedalus'un unlu labirentini arayan Sir Arthur Evans'in iddialarina gore, yapinin aldigi bu ad, IO 2. binyilda Girit'in benzersiz filosuyla Akdeniz'de kurdugu hakimiyetin ve ayni Girit tanricasinin simgesi olan iki basli baltanin adi olan labrys sozcugunden turemisti. Atina'ya kadar uzanarak, Atinalilar'i her yil yedi erkek ve yedi kiz cocugunu, Knossos'daki rehberinin Kazancakis'e anlattigi efsanevi boga guresini yapmak uzere Girit'e Kral Minos'un sarayina gondermeye mecbur birakacak kadar genis ve guclu bir hakimiyetti bu ve, Buyuk Iskender uclemesi ile dunya capinda un kazanan Ingiliz yazar Mary Renault, Kral Olmeli (The King Must Die) romanina yasamini konu ettigi Theseus Girit'e gelinceye kadar da surecekti.

Atina'nin Girit'e gonderdigi ondort kisilik gruplardan birinde yer alan Theseus, kendisine asik olan Kral Minos'un Pasiphae 'den olma kizi Ariadne'nin unlu labirentin gizini mimari Daedalus'dan ogrenip kendisine anlatmasi sayesinde, korku salan Minotaur'u yapinin son bolumunde buldu ve oldurdu. Sonra, Ariadne'nin kendisine verdigi ipi izleyerek, labirentte kaybolmadan disari cikmayi basardi ve Ariadne ile birlikte Girit'den kacarak Naxos'a kadar geldi. Ama, Ariadne Theseus'a kendisini Atina'ya goturmesi ve evlenmesi kosuluyla yardim etmis oldugu halde, Naxos'da, nedendir bilinmez, Ariadne'yi kiyida uyur birakarak Atina'ya yelken acti, Theseus. Yine nedendir bilinmez, Atina'da Ariadne'nin kardesi Phaedra ile evlendi. Daedalus ise, Theseus'un labirentin gizini cozmesine neden oldugunu ogrenen Minos'un gazabindan, uzaklara, Sicilya'ya kacti.

Ariadne'ye gelince, Dionysus'un Atina'daki rahiplerinin anlattigina gore, uyandiginda kendisini yalniz bulan Ariadne, Theseus korkunc uvey kardesi Minotaur'u oldurmeye kalkistiginda nasil titredigini ve bunu basarmasi icin nasil sessiz dualar ettigini, Theseus'a duydugu ask yuzunden nasil ailesini ve anatopragini terkettigini dusunerek, gozyaslarina boguldu. Intikam arzusunu haykirdi tum evrene ve Baba Zeus basiyla onayladi onu. Sonra, Ariadne'nin yardimina, Dionysus geldi ve, o unlu taci basina yerlestirerek, vakit gecirmeden Ariadne'yle evlendi. Iste bizim Corona Borealis, Kuzeyin Taci! Dionysus, daha sonra, Hera ile Zeus'un topal zanaatkar ogullari Hephaestus'un kor altin ve "tacin mucevheri" gul biciminde kirmizi Hint taslarindan yaptigi taci yildizlarin arasina yerlestirdi. Kizkardesi Ariadne'yi sebepsiz yere terkeden kocasi Theseus'un oglu Hippolytus'a yazdigi ask mektubunda Phaedra'nin idafe ettigi soylenen sekliyle "Girit Krallik Sarayi'nin askta serefi lekelenmeye mahkum kadinlarinin", yani buyukannesi Europa'nin, annesi Pasiphae 'nin ve kizkardesi Ariadne'nin, hatta belki de soylarinin uzandigi Io'nun kosutluklar iceren ama birbirleriyle ve Akdeniz'in antik donem sosyo-politik cografyasiyla iliskileri ve zamandizinsel sureklilikleri bir turlu kesinlikle kurulamayan acikli oykulerinin gokteki armasi.

 

"Ariadne'nin Taci"ndan "Sefler Meclisi"ne Gokkure'nin Kultur Cografyasi

Tum bu oykuler gosteriyor ki Dogu Akdeniz'in eski halklarinin paylastiklari ve kusaktan kusaga birbirlerine aktardiklari, yalnizca bu yazinin basinda degindigimiz gokbilim bilgileri degildi. Iste bundan dolayi, bugun Avrupa uygarliginin uzerinde temellendirildigi kulturel zenginligin Akdeniz havzasindan kuzeyde Kafkaslar'a, doguda Hindistan'a, guneyde Nil'in kaynadigi daglara uzanmasi ve tum bu topraklarin yerel renkleriyle karma karisik bir hale gelmesi hic de sasirtici degil. Yeni Dunya'da bu zenginligin cazibesine kapilip, Avrupa kulturune yeni-klasik anitlar dikmeleri de oyle. Oysa o topraklarin da baska oykuleri vardi, yuzyillarca baskilandiktan sonra, bugunun degisen kultur politikalari sayesinde yeniden soylenmeye baslanan. Bizim buralardan bakilinca Ariadne'nin elinden firlayip giden tacina benzediginden Corona Borealis denilen o kucuk yarim daire seklindeki yildiz kumesi, oralardan bakinca herhalde pek de taca benzemiyordu; ne de en parlak yildizi tacin mucevherine. 1500lerde bugunun Kansas eyaletinin kuzeyi ile Nebraska eyaletinin guneyini kendilerine mesken tutan Pawnee Kizilderilileri, mayis ayinda goge baktiklarinda ayni yildizlari "takim" olarak gormuslerdi gormesine, ancak bambaska bir temsil olarak yorumlamislardi: Sefler Meclisi. Caddoaca konusan bu insanlarin Kuzey Amerika anakarasinin ortalarinda olduklari sanilan Yedi Altin Sehri bulmak icin duzenlenen Coronado seferi ile gelecek Avrupalilarin kulturuyle olasilikla 1541'de gerceklesecek ilk karsilasmasina henuz cok vardi. O tarihten baslayarak arazi, maden ve dinsel ozgurluk pesinde Bati'ya akin eden beyazlarin giderek artan baskisina maruz kalan bir avuc Pawnee, sonunda, yurt edindikleri topraklardan cikarak, Oklahoma arazisi icinde yeniden yerlestiler. Anakaraya yeni gelen yerlesmeciler ve hazine avcilari, beraberlerinde getirdiklerini iddia ettikleri degerlerin bazilarinin o topraklarda coktandir yerlesik oldugundan habersiz, bu "yaban" topluluklara kendi ilkelerini ogretmeye calistilar. Chamberlain'e gore, oralarda Sefler Meclisi dedikleri bizim Corona Borealis, bunun en iyi orneklerinden biri.

1900lerin baslarinda, Pawneeler'in Skidi Kampinin onemli uyelerinden biri, bu yildizlari soyle anlatmis: "Tam tepede bir yildiz cemberi var, meclis bu; bu cemberin merkezinde bir yildiz var, sefin hizmetlisi bu, ates uzerinde yemek pisiriyor." Yapilan arastirmalara gore, Skidiler, bizim Corona Borealis ile en onemli ilkelerinden birini iliskilendirmisler: secilmis onderlerin meclis olusturarak gunun konularini acikliga kavusturmasi yoluyla karar verme yontemi. Bu ilke ve onu temsil eden takimyildiz oylesine onemliymis ki, Pawnee locasinin merkezindeki ocagin uzerindeki yuvarlak duman deligi, gogun neredeyse basucundan gectiklerinden delikten gozlenebilen meclis yildizlariyla ozdeslestirilmis. Dahasi, takimyildiz Sef Yildizi (Polaris) ile yakindan iliskili olarak goruluyor ve onde gelen Pawnee tanrisi, asla fiziksel bicim olarak gorsellestirilmeyen ve basucunda oturdugu soylenen Tirawahat'i simgeliyormus. Tum bu onemli yildizlar, Yeryuzu'nde toplanacak meclisler kadar, yaradilisin tasarlandigi ve sonra gerceklestirildigi efsanevi buyuk meclisleri de betimliyormus. Meclis yoluyla yonetim cennetten cikma olarak dusunuluyor, koylerdeki sefler meclisleri yildizlarin yetkesi ile guclendiriliyormus. Iste size Amerikan ruyasi!

Pawnee inanislari uzerine yapilan tum bu arastirmalar, 20. yuzyilin baslarinda, bizim "Eski Dogu"da Corona Borealis olarak bildigimiz takimyildizin "Vahsi Bati"da Sefler Meclisi olarak bilinegeldigi gorusu dogrultusunda oldugu halde, Chamberlain, simdilerde, farkli dusunuyor. Corona Borealis'in hemen hemen tam tepede oldugu mayis ayi sonlarinda aysiz bir geceyarisi, hele de hava berrak ve siz de kirsal alanda iseniz, daha baska yildizlar da gorebileceginizi soyluyor. Gozlerinizin Corona Borealis'in gelenege coktandir girmis yarim dairesine takilmasini engelleyebilirseniz, Skidi Pawnee'nin tanimina daha yakin, az daha genisce bir oval gorebilirmissiniz. Takimda, biri merkeze yakin olmak uzere, bir duzine kadar sef oldugu soyleniyormus. Chamberlain'in gordugu oval takimyildizda da bir duzine yildiz varmis ve merkezdeki yildiz-hani su atesi besleyen veya diger seflere hizmet eden-Kuzeysel Tac'in bir ucundaki yildizin ta kendisiymis.

Acaba ben de Yunan mitolojisi kitaplarindan kafami kaldirip, Amerika'nin ortasina gitsem de su kucuk yarim daire seklindeki takimyildiz yerine bu daha buyuk ve oval olani mi arasam? Bakalim Chamberlain dogru mu soylemis? Hem oralarda, Io, Europa ve Ariadne'den, Troya ve Girit'den, agackakanlar, atsinekleri, tavuskuslari, yilanlar, beyaz inekler ve bogalarin cirit attigi, yillar yili eski-yeni oykulerini buyuk merakla okuyup durdugum kendi topraklarimdan binlerce kilometre uzakta, daha yakisik alirdi o sarkiyi soylemem. Hani su "Gokyuzunde yalniz gezen yildizlar / Yeryuzunde sizin kadar yalnizim" diye baslayan. Mayis ayi sonlarinda, berrak ve aysiz bir gece saat geceyarisina dogru, Pawneeler arasinda, elimde Chamberlain'in sozle yaptigi tarifle gokte saskin saskin Sefler'in Meclisi'ni ararken gozlerim Ariadne'nin Taci'na takiliverince, icimi kaplayan o huzunden kurtulur, keserdim sarkiyi herhalde. Onun simgeledigi, Avrupa uygarliginin uzerinde temellendirildigi ask ve ihanet oykuleri bana yalniz olmadigimi animsatirdi; binyillardir bizim buralarda kimsenin yalniz olmadigini. Hic kimsenin; kiliktan kiliga girip, kari kiz pesinde kosan tanrilarin bile...

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1