Hayvan

  Benden Bagimsiz - Humanur Bagli

 

Uzun ya da kisa bir gun olmayacak. Icine uyandigim bir gun bu sadece. Digerlerinden cok farkli ote yandan. Sanmayin ki yine benzer bir gun basladi diye dusunuyorum. Benim icin eski ve yeniyi, dun ve bugunu karsilastirma diye birsey yoktur. Bugun farkli bir gun benim icin, cunku bugunun digerlerinden buyuk bir farki var, o da bugun olmasi. Baska hicbir gun su an icin bugun degil.

Butun bunlari ayaklarimin ustunde yeni dogan gunese bakarak, umarsizca esneyerek ve bir ara sag taraftan gelen belirsiz bir tikirtiya kulak kabartarak dusundum. Ayaklarimin ustundeyim, gunle karsi karsiya, onunla karsilikli direnerek birbimize bakiyoruz.

Bulutlarin gunese nazaran farkedilen belli belirsiz kayislarini, nazlanislarini izliyorum. Arkalari, benim gormedigim taraflari gunesin sarisiyla pembelesmis. Bunlar bulut; ne ata, ne bocege, ne de safligin timsali gunahsiz meleklere benziyorlar. Sirt ustu yatarmis insanlar ve bulutlara bakip hayal kurarlarmis diye duydum. Birseylere benzetip onlardan fal tutarlarmis, baska birseylere yorarlarmis onlari her an degisen nazli bicimlerine bakip. Cocuk kitaplarinda bulut resimlerinin uzerine kirmizi yanakli, nokta gozlu gulumseyen suratlar cizilirmis ve bunlara da her kirmizi yanakli, nokta gozlu bicime verilen unvandan verilirmis: kardes, bulut kardes.

Ayakta duruyor ve bulutlarin kardesligini farkedemiyorum. Bildigim birsey, mutlak sessizlik ve sukunetleri. Gozume carptiklari, pencere seffaf, sabah issiz ve karnim henuz tok oldugu icin, ayakta ve gozum gordugu icin onlari gordum, cok hizli olmadiklari icin takip edebildim. Bir cocuk degilim ben, hele cocuklarin eline tutusturulan bir kitabin yapmak istedikleri beni etkileyemez. Cocukluktan baslayarak hep gorunenin arkasinda baska birsey oldugu, sikici gercekligin hayallere bile sigmaz bir guzellige, neredeyse bogucu bir neseye isaret ettigini anlatmak ister kitaplar. Oyle belli ki yapmak istedikleri, gozlerle dunya arasina bir perde gibi yerlesip goruntu ve yazilariyla gevezelik ediyorlar, herkesi oyaliyorlar. Ben cocuk degilim.

Ayni kucuk citirtiyi bu sefer daha kuvvetli duydum. Her zaman olan sey yine oldu. Kulagim benden hep daha hizli. Sanki kulaklarim kafami ceviriyor, onlar cevrildigi icin dikkat ediyorum dondukleri tarafta olup bitene. Gunesin burnumun uzerinde kisik atesteki bir izgara et gibi cizirdamasinin tadini bir iki saniye daha icime cektikten sonra kulaklarimi takiple los sofaya dogru segirttim. Agir, acelesiz ve sessiz yuruyorum. Demin gordugum bulutlara mi benziyorum dersiniz bu halimle? Hayir, ben sadece bu sabahin simdisinde, bilmedigi bir citirtiya dogru sirf meraktan -ama hic de o hastalikli ve deli ediicilerinden degil- yuruyorum. Hic de "tuh" demek gelmedi icimden, citirti kesildigi ve ben citirtinin kaynagina henuz ulasamadigim icin.

Koridoru gectim. Yavaslamadim citirtiyi kacirdim diye. Sicak gunesin isittigi vucudumu, sabah serinligi denen sey koridorun loslugunda birden urpertti. Beni yakaladi, ustume yapisti, artik beraberiz. Ilerideki kapiyi gordum. Burayi taniyorum. Hele aralik mi, yoksa tumuyle kapali mi oldugunu cok rahat ayirabilirim. Alt kenarinda eski bir su basmasindan kalkmis boyasiyla kapi odanin icine dogru donuk. Kapi, icine acildigi odada yeniden ve aniden bir kere daha gerceklesen gunes dogusuna yuzunu cevirmis, onunla ilik ilik aydinlanmis. Orada da gunes doguyor, kucuk centik bana bunu hemen haber veriyor. (sagol centik kardes)

Araliktan surunerek iceri futursuzca girdim ve onu gordum. Onu her zamanki gibi ayni ama bugun kadar farkli ve derin, yogun ve birden gordum. Durdum. Onunde gunes gibi durulup beklenecek, acele edilmeden heyecanlanacak birseyler var hayatta. Bu da onlardan biri. Oyle bagliyim ki ona. Yorganin altinda hatlari secilmez olmus govdesi belli belirsiz hareket ediyor. Baskalarinin, mesela benim onu uyandirmamdan cok kendi kendini uyandirmaktan korkar gibi sessiz. Kendine ihtimamli, kendine dikkatli, kendi kendine. Oyle seviyorum ki onu.

Ayakta hafifce ona yoneldim. Bu bir cekilis, bir hayranlik. Bu bir dikkat, onu uyandirmamaktan cok zamani ve bildigim tek sey olan simdiyi sert hareketlerimle bitirmekten korkuyorum. Dudaklarinin etrafinda, yanaklarinda yumusacik ince tuyler, burnunun kavsi, goz kapaklarindaki hafif gevseklik. Ona daha yakinim simdi.

Iyice altindayim onun, boynunun ince titreyislerini, perdeden suzulen ruya serpici tozlu isiklarin yuzune akisini goruyorum. Icim kasiliyor. Sessizlikle anlatilamayacak seyler var. Kipirdiyor. Kipirdayinca saclarinin yastigin uzerinde yarattigi tatli hisirti karyoladan gelen ve herseyi bozan kesin ve kesik tikirtiya karisiyor. Iceride duydugum kulaklarimi kendine ceken tikirtiya. Goz kapaklari birbirinden kurtulup cok renkli gozleri once dunyaya, sonra bana doguyor. Saclari agir artik, omuzlarindan asagi akiyor, kollari yataga dayali, basi bana dogru egik. Mirildaniyor, oyle eski ama oyle taze ki sesi... Bana sesleniyor, gozlerimin icinde gezinen bakislarinin sesiyle dansedisinden biliyorum. Yatagin ustune coktan sicradigimda, kulaklarimin sesi benden once farkedisi gibi kuyrugum ve dilim ilgiye hassas ve benden bagimsiz ibreler gibi heyecanla cirpiniyor.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1