Hayvan

  Bir Insan Masali - Zeynep Direk

 

Insan hayvanla karsilastiginda daha cocuktu. Ama bu karsilasma hayvandan farkini ogrenmeden evveldi, dilde degildi. Ogrenilmis fark soylemleri icinde cocuk bir daha hic karsilasamayacakti hayvanla. Hic beraber oturmayacak, dunyayi paylasamayacak, hayvanin baskaligina saygi duyamayacakti. Kendi acisini dusunerek aci ceken bir hayvana aciyacak, ama onu acisindan kurtaracak bir girisimde bulunmayi kendi sorumlulugu dahilinde gormeyecekti. Hayvan onun icin kor ve sagir dunya olarak kalacak, hicbir zaman "sayin oteki" olamayacakti. Cocuk, hayvanlari ikinci sinif varliklar olarak goren ozunde "irkci" bir kulturde yasayacakti. Bu kultur, farkli yogunluklarda olmak uzere dunyanin heryerinde bulunmaktadir. Hayvanla insan arasindaki farki insanin cikarina hizmet eden bir fark haline getirmek dunyaya egemen olan kulturu oldugu sey haline getiren unsurlarin basinda geliyor. Isterseniz simdi, "Hayvanlarin ruhu var midir? sorusunun yardimiyla bu kulturde biraz gezinelim. Ilkcaglardan beri insan kendisinin de bir hayvan oldugunu kabul etmis ama kendisini hayvanliktan cikaracak bir sey de icat etmisti: Ruh, tin. Zaman ilerledikce buna bir suru baska kavram eklendi "zihin", "bilinc", "akil" vb. gibi. Once baska hayvanlarla ruhu biraz paylastik ama bize kiyasla onlarda daha dusuk bir ruh bulundugunun altini cizdik her zaman.(1) Onlar sadece algiliyor, belki biraz da hatirliyorlar ama biz dusunuyorduk. Ruh aslinda en mukemmel bicimiyle bizdeydi. Ruhun amaci akil, yani insandi. Insana kiyasla diger tum hayvanlar eksik, tamamlanmamis, igdis edilmis, egri bugru gorunuyordu. (2) Sonra dunyayi tektanrili dinlerle kavradik. Hayvanlar da bitkiler de bizim icin yaratilmis olan "nimet"lerdi. Insan yaraticisini bilecek kadar sansli, hayvan bilmeyecek kadar bahtsiz bir varlikti. Insan tanriya inanma kabiliyetine sahipti, iman ederse oteki dunyada odullendirilecekti yani ahlaki olarak olumsuzdu. Oysa hayvan ne ahlakli olabilirdi ne de ahlaksiz, dolayisiyla olumsuz olmasina gerek yoktu. Hayvanlarin ruhu olumluydu. Modern cagin baslangicini isaretleyen mekanist evren anlayisi hayvanlardan bu olumlu ruhu da caldi. Hayvanlar bir makineden ibarettiler, ruhlari yoktu. Hatta onlarin gercekten aci cekip cekmedikleri bile metafizikte bir tartisma konusu olabildi. Modernizmin sonunda hayvanlarin mekanik bir bicimde fabrika-ciftliklerde uretilmeye baslanmasi bu metafizik dehanin bir uzantisi olarak gorulebilir. Modernizm insani evrenin efendisi haline getirdi; ama insan aldigi karsiliginda bakan besleyen bir efendi bile olamamistir. Bir kere, bu cercevede hayvanlarin durumu kolelige benzer. Yasama haklari yoktur aslinda. Zaten hak sahibi olmak kisi olmayi varsayar, kole ozgurlesip bir gun kisi olabilir ama hayvan hicbir zaman kisilik sifati kazanamayacagindan hak sahibi de olamayacaktir. Hayvan haklari diye bir seyden bahsedebilmek icin kavramsal bir devrim gerekir. Modernizm dunyayi matematiksel olarak parselleyip dogayi ozgurce somurulur hale getirirken hayvanlar da akil yoksunu olan baska herkes gibi aklin insanin cikarlari dogrultusunda belirledigi bir hayata uyum saglamak zorunda birakildilar. Eskiden vahsi hayvanlarla evcil hayvanlar arasindaki ayrim, birincilerin hayatinin insandan bagimsiz, ikincilerinin ise bagimli olmasi gibi dusunebilirdi. Insan, hayvanlarin yasamalari icin gereken dogal sartlari ortadan kaldirdikca vahsi hayvanlarin soylarinin tukenme tehlikesi basgosterdi ve onlarin da hayati insana bagimli hale geldi: Ara sira kulaga oldukca garip gelen kampanyalarla karsilasiyoruz: "Washington kaplaninin gunleri sayili!" gibi... Binlerce yildir suren bu kultur simdi de insan ugruna, gelecek nesiller ugruna hayvanlari ve dogal dengeyi korumaya tesvik ediyor bizi. Evcil hayvanlara gelince, o konu da baska bir trajedi... Kanin safligini korumaya calisan insan eliyle uretilmis canlilar yasamlari boyunca binbir sikintiyla ve hastalikla mucadele ediyorlar. Ornegin cins kopekler...

Hayvanin ruhu sorusu, yukarda bahsettigimiz makine-hayvan dusuncesi eliyle oldurulmus ama "hayat" kavrami, bir sure sonra baska bir zeminde, evrim kuramlarinda tekrar dirilmistir. Evrim, hayvanlari kademelere, basamaklara gore ayiran, oldukca hiyerarsik bir dusunce yapisinin, metafizik bir varsayimini, yani Varligin buyuk zincirinin icindeki devamliligi aciklamak icin ortaya attigi dahice bir fikirdir. Bu zincirde en ustun hayvan olan insan duyarlik, temsil, dogrudan bir bicimde inorganik elemanlarla beslenememe-dusunme egilimi vs., ile nitelenirken bir damla sudaki inorganik maddeyi yakalamak icin rastlantisal olarak salinan amipten daha ustteki kademelerde bulunan hayvanlara kadar her canli varligin hayati mek�nda hareket ile tanimlanacakti.(3)

Insanla hayvanin birbirinden nasil ayrilacagi tartismasi, insan tarafindan yeryuzune yayilmis ve sorgulanmaz hale getirilmis olan irkci kulturun geleneginde daha baska nice buluslar da icerir: Ornegin hayvanlarin konusamadigi, bir dilleri olmadigi varsayilarak, insanin konustugu, hayvan konusamadigi vurgulanmistir. Yuva yapmanin ve bunun icin gereken seyleri toplayip kullanmanin arac kullanmak sayilamayacagi varsayilarak insanin arac yaptigi, hayvanin yapamadigi one surulmustur. Dunyanin arac kullanarak kurulan bir sey oldugu varsayilarak hayvanin dunya acisindan zayif bir varlik olduguna vehmedilmistir. (4) Hayvanlarin oleceklerini bilmedikleri, onlarda gelecek fikrinin olmadigi, icsel bir saatleri oldugu halde bir zaman bilincine sahip olmadiklari vurgulanmistir. Hayvanin bir tarihinin olamayacaginin alti cizilmis, tarih politik olanla bagli oldugundan insanin politik bir hayvan oldugu, hayvanlarin toplu yasayabildikleri halde politik olmadiklarinda israr edilmistir. (5) Tum bu soylemler, tanrinin ne oldugunu degil ne olmadigini soyleyen negatif teoloji soylemlerine benzerler. Hayvanin hep ne olmadigi soylenir. Bu onermeler, insani hayvandan nesnel bir bicimde ayirmaktan cok bir deger yargisi vermeye, hayvanlari degersiz varliklar haline getirmeye ve onlarin varoluslarini insana tabi kilmaya yararlar. Bu soylemler yoluyla insan, kendi dunyada olusunu mutlaklastirmis ve kendisini yasamin merkezi haline getirmistir. Insani hayvan karsisinda ayricalikli kilan bu soylemleri sorguladigimizda humanizmin insan-merkeziyetciligini desifre eder ve nasil irkci, baskici bir metafizikle derin bir isbirligi icinde bulundugunu farekederiz. (6) Insanla hayvan arasindaki iliski yeniden dusunulmeli. Yapilmasi gereken sey bunlarin arasindaki farki ortadan kaldirmak degil, bu farki insanin ayricaligi haline getirmeden dusunmeyi basarmaktir. Bunu, yine batinin ve diger kulturlerin kaynaklarina dayanarak yapabiliriz. Hicbir kultur homojen bir kaynaga dayanmaz. Ornegin, yukarda ornekledigimiz butun negatif teolojiye karsin, bati kulturunun kaynagindaki bir mit, bize aslinda hayvanin degil, insanin dogal olarak eksik, tamamlanmamis bir taslak oldugunu il�n eder. Uzun uzun alintiliyorum: "Bir zamanlar tanrilar vardi ama olumlu turler henuz yaratilmamisti. Yaratilmalari icin kaderin saptadigi an gelince, tanrilar onlari toprak, ates ve bu ikisiyle karisabilen maddelerle yer altinda sekillendirdiler. Gun isigina cikarilacaklari an yaklasinca, Prometheus ile Epimetheus'u her birine gerekli yetenekleri dagitma isiyle gorevlendirdiler. Ama Epimetheus, Prometheus'tan bolusturme isini kendisine birakmasini istedi: "Isim bitince gelir gozden gecirirsin,"dedi. Izni alinca bolusturme isine koyuldu ama bazilarina guc veriyor hiz vermiyor, bazilarina ise hiz veriyor guc vermiyordu; bazilarina silah verdi, bazilarina vermedi, ama korunmalari icin baska gucler buldu. Kucuk bir bedene yerlestirdiklerine kacmak icin kanat ya da yeraltinda siginak veriyor, iri bedenlileri korumaya ise bu irilikleri yetiyordu; bu dengeleme yontemini butun hayvanlara uyguladi. Butun bu onlemler, turlerin yokolmasinin onune gecmek icindi. Ama onlara birbirlerini yok etmelerini onleyecek bu gucleri verdikten sonrra, Zeus'un mevsimlerine dayanabilmelerini de saglamaya calisti; bunun icin soguktan ve sicaktan koruyacak, uyurken dogal yorgan yerine gececek kalin derilerle, sik tuylerle kapladi bedenlerini. Ayrica her birine ayakkabi olarak ya tirnak takti ya da kansiz, kalin deriler verdi. Sonra her ture ayri besinler buldu: Kimine yerin otlarini, kimine agaclarin yemislerini, kimine agaclarin koklerini verdi; hatta bazilarina besin olarak baska hayvanlarin etini verdi, ama turlerin tukenmesini onlemek icin yiyenlerin az, yenenlerin cok uremelerini sagladi.

Ne var ki, pek derin dusunceli olmayan Epimetheus dikkat etmeden elindeki butun gucleri hayvanlar icin harcamis, ama geriye insan irki kalmisti; ne yapacagini bilemiyordu. Bu sikintili halinde, Prometheus bolusturmeyi gozden gecirmeye geldi; hayvanlarin cok iyi donatildigini, ama insanin ciplak, ayakkabisiz, ortusuz, silahsiz oldugunu gordu. Oysa topragin altindan gunisigina cikarilmasi gereken gun yaklasmaktaydi. Bunun uzerine, insana kendisini korumasi icin verecek sey bulamayan Prometheus, Hephaistos ile Athena'dan atesle birlikte sanatlar bilgisini (ates olmaksizin sanatlar bilgisi hem imk�nsizdir, hem de yararsizdir cunku) caldi ve insana armagan etti. Boylece insan yasamini korumasina yarayacak bilimi edinmis oldu..." (7) Bu mitte insanin hayvanlardan farki onun sanatlara, teknige sahip olmasi, kendisini koruyacak arac gereci yapabilecek bir varlik olmasinda bulunur. Buna karsin, hayvanlara kiyasla insanin aslen eksik bir varlik oldugu, hatta insan dogasinin temelinde unutusun bulundugu da soylenmistir. Prometheus, kardesinin aslolan unutusunu teknikle tel�fi etmistir. Insan dogasi dogal degil, yapaydir basindan beri. Prometheus insana teknigi armagan ederken onun hayvan yasami ustunde turleri yoketmeye varacak bir ustunluk kuracagini, hatta kendi yasamini da tehlikeye sokacagini bilemezdi elbet. Epimetheus'un dagitiminin matigi insani hayvanlar karsisinda avantajli kilmayi degil, turunu surdurebilmek icin yeterli derecede guclu kilmayi hedeflediginden, Prometheus'un uygarligimizin su asamasindan bakinca Epimetheus'un isini berbat ettigine hukmetmemek elde degil...

 

NOTLAR

(1) Aristoteles'in, De Anima'da (Ruh Ustune) hayat ya da canlilar ustune gelistirdigi teze gore her canli bir ruha sahiptir. Bu ruh, canlilara farkli bir bicimde dagilmis olan cesitli yasamsal islevlerin ilkesidir. "Bazi canlilar bu islevlerin tumune, digerleri yalnizca bazilarina, bir kismi da sadece birine sahiptirler." (II, 3 414 a-b.) Her canli beslenir, hayvanlar bitkilerden farkli olarak duyarlik ve arzu kapasitesine sahiptirler ve aralarinda bazilari da hareket ve dusunce yetenegini gelistirebilirler.

(2) Les Parties des Animaux (Hayvanlarin Kisimlari) IV 13, 695 b, 2. Bu metin hayvanlari, sanki insana ulasmaya calisan bir doganin arayisinda ortaya cikan eksik bazi taslaklarmis gibi sunar.

(3) Bkz. Bergson, Evolution Creatrice, (Yaratici Tek�mul).

(4) Martin Heidegger, Les concepts fondamentaux de la m�taphysique, Monde-Finitude, Solitude, Paris, Gallimard, 1992, s. 267. "Insan dunya kurucudur, hayvan dunya acisindan zayiftir, tas dunyasizdir."

(5) Bkz. H. Arendt, The Human Condition (Insanlik Durumu).

(6) J. Derrida, "Les fins de l'homme", Marges de la Philosophie, Paris, Minuit, 1972, s.129.

(7) Platon, Protagoras, 320d-321d.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1