Göz

  Tanri Beni Görüyor mu? - Murat Gülsoy

 

I.

Soguk bir gecenin kiyisinda nöbet tutan bir asker. Birinin kendini izledigi korkusuna kapildi. Gerilim insanin zihnini bulandirir, bunu biliyordu. Avucunun içinde saklayarak içtigi sigaranin atesini hizla kara gömüp etrafi dinlemeye basladi. Çit yok. Zaman zaman karin sertleserek buza dönüsürken çikardigi çitirtilar disinda en ufak bir ses duyulmuyordu. Belki korkusu geçer diye ne kadardir böyle bekledigini düsünmeye basladi. Sonra yildizlara bakti. Keske adlarini bilseydim diye geçirdi içinden. Çünkü adini bilmeksizin takim yildizlar görülemez. Birisi söylemisti. Bir sigara yakti gizlice, içini isitmanin en kolay yolu. Derin nefesler aldi. Ayaklarinin altindan büyümeye baslayip, karanliga dogru kaybolan dünya üzerinde yalnizbasinaydi sanki. Bu durum gerçekmis gibi korktu. Birilerini animsamaya çalisti bos yere. Kimsenin yüzünü canlandiramadi. Birinin kendini izledigi korkusuna kapildi. Gerilim insanin zihnini bulandirir, bunu biliyordu. Avucunun içinde saklayarak içtigi sigaranin atesini hizla kara gömüp etrafi dinlemeye basladi. Bu ani daha önce yasamis gibi oldugunu farketti. Nasil olabilirdi ki? Sanki bir dizgi hatasi olusmus da, ayni satirlar, ayni cümleler yinelenmis gibi. Eger bir kitapsa bu, kim okuyabilir acaba diye kendine sordu. Ya da daha derin bir seyler sormak istedi, fakat elinden bu kadari geliyordu. Gökyüzüne saçilmis yildizlarin, bilmedigi bir dilin harfleri oldugunu hissetti. Bedenindeki benler gibi. Keske okumasini bilseydi... (Oku!) Bogazinda bir seyler dügümlendi. Sanki ses çikarabilse, henüz bilmedigi anlamlari sökmeye baslayacak, o harflerin, sözcüklerin sirri bilinir olacakti. Bir sigara yakti gizlice, içini isitmanin en kolay yolu. Derin nefesler aldi. Ya gerçekten kimse yoksa? Bu dünyanin üzerinde hiç kimse kalmamissa? Agzindan çikan buhar, karmaskesinin altinda tirildeyen yüzünü yalayip yokoldu. Meger sigarasini yakamamis. Duman sanip disari üfledigi kendi nefesinden baska bir sey degil. Gülümsedi. Birisinin kendini izledigi düsüncesi eglendirici gelmeye basladi simdi. Yanmayan bir sigarayi içtigini izleyen biri... Tuhaf! Isinmak için biraz kipirdamaya karar verdi. Agri verici bir karar. Ve agriyla birlikte dogan korkunç bir düsünce: Ya ben yoksam! Burada yok olsam ne fark eder ki? Kim farkina varir ki? Aklina kimse gelmedi. Sonra yine gözetlendigi duygusu. Garip bir biçimde yukaridan bir yerden kendisine bakildigini hissediyordu. Düsmanca bir bakis degil. Tam tersine isitan, sefkat dolu bir bakis. Sevgilinin bakisi gibi. Bir annenin bakisi gibi. Bir yazarin yarattigi kahramanina baktigi gibi. Günes dogmus gibi. Oysa, yildizlardan baska bir sey yoktu yukarida. Sonra hiç tanidik olmayan bir düsünce belirdi zihninde: Acaba su anda Tanri beni görüyor mudur? Bana bakiyor mudur? Ayaginin altinda büyüyen karanlik dünyanin sadece bir bakisin sonucu oldugunu hayal edemiyordu, dile dökemiyordu fakat hissediyordu. Yukarida bir yerlerde, bir gözün onu izledigine artik öylesine emindi ki... Baska türlüsü olabilir mi? Bir an için beni unutsa var olmayi sürdüremem ki... Bu düsünce o kadar heyecan vericiydi ki korkmayi unuttu. Gerginligi geçti. Sanki kustüyü bir yataktaydi. Ne agri ne sizi. Tabii ya diyordu kendi kendine, eger ben buradaysam, gerçekten varsam Tanri da var ve beni görüyor, gördügü için buradayim. Eger Tanri yoksa ben de yokum. Tanri'nin yoklugunun yaninda benim yoklugumun ne önemi olabilir. Içi sevinçle doldu. Þarki söylemek istiyordu. Yalniz olmadigi için o kadar mutluydu ki, bir süredir agzindan buhar çikmadigini fark etmiyordu. Kursunun sesini bile duymamisti.

 

II.

Sayfanin kenarlarina notlar alarak kitap okuyan bir ögrenci. Birinin kendini izledigi korkusuna kapildi. Gerilim insanin zihnini bulandirir, bunu biliyordu. Avuçlarini terleten kursun kalemi, topladigi saçlarinin ortasina sokarak nefesini tuttu. Çit yok. Zaman zaman ahsap esyalari kemiren tahtakurularinin çikardigi çitirtilar disinda en ufak bir ses duyulmuyordu. Belki korkusu geçer diye ne kadardir böyle okudugunu düsünmeye basladi. Sonra pencereden disariya, karanlik gökyüzüne, geceye, gecenin koynunu süsleyen yildizlara bakti. Keske adlarini bilseydim diye geçirdi içinden. Çünkü adini bilmeksizin takim yildizlar görülemez. Birisi söylemisti. Bir sigara yakti gizlice, içini isitmanin en kolay yolu. Derin nefesler aldi. Pencerenin kenarindan büyümeye baslayip, karanliga dogru kaybolan dünya üzerinde yalnizbasinaydi sanki. Bu durum gerçekmis gibi korktu. Kilimin desenlerine anlamlar vermeye çalisarak birilerini animsamaya çalisti bos yere. Kimsenin yüzünü canlandiramadi. Birinin kendini izledigi korkusuna kapildi. Oysa evde kimse yoktu. Saçlari gevseyerek dagildi. Gerilim insanin zihnini bulandirir, bunu biliyordu. Avuçlarini terleten kursun kalemi, topladigi saçlarinin ortasina sokarak nefesini tuttu. Çit yok. Zaman zaman ahsap esyalari kemiren tahtakurularinin çikardigi çitirtilar disinda en ufak bir ses duyulmuyordu. Bu ani daha önce yasamis gibi oldugunu farketti. Nasil olabilirdi ki? Sanki bir dizgi hatasi olusmus da, ayni satirlar, ayni cümleler yinelenmis gibi. Eger bir kitapsa bu, kim okuyabilir acaba diye kendine sordu. Ya da daha derin bir seyler sormak istedi, fakat elinden bu kadari geliyordu. Gökyüzüne saçilmis yildizlarin, bilmedigi bir dilin harfleri oldugunu hissetti. Bedenindeki benler gibi. Keske okumasini bilseydi... (Oku!) Bogazinda bir seyler dügümlendi. Sanki ses çikarabilse, henüz bilmedigi anlamlari sökmeye baslayacak, o harflerin, sözcüklerin sirri bilinir olacakti. Bir sigara yakti gizlice, içini isitmanin en kolay yolu. Derin nefesler aldi. Ya gerçekten kimse yoksa? Bu dünyanin üzerinde hiç kimse kalmamissa? Pencereden giren ani bir rüzgar daginik saçlarini yalayip evin içinde yokoldu. Meger kalemiyle saçlarini toplamamis. Gülümsedi. Birisinin kendini izledigi düsüncesi eglendirici gelmeye basladi simdi. Saçlarini rüzgarda dagilmaya birakmis, pencereden dünyaya dogru egilmis bir kiz... Genç bir kadin. Tuhaf! Yildizli gögü biraz daha fazla görebilmek için daha fazla egildi. Agri verici bir durus. Ve agriyla birlikte dogan korkunç bir düsünce: Ya ben yoksam! Burada yok olsam ne fark eder ki? Kim farkina varir ki? Aklina kimse gelmedi. Sonra yine gözetlendigi duygusu. Garip bir biçimde yukaridan bir yerden kendisine bakildigini hissediyordu. Düsmanca bir bakis degil. Tam tersine isitan, sefkat dolu bir bakis. Sevgilinin bakisi gibi. Bir annenin bakisi gibi. Bir yazarin yarattigi kahramanina baktigi gibi. Günes dogmus gibi. Oysa, yildizlardan baska bir sey yoktu yukarida. Sonra hiç tanidik olmayan bir düsünce belirdi zihninde: Acaba su anda Tanri beni görüyor mudur? Bana bakiyor mudur? Basinin üzerinde büyüyen karanlik dünyanin sadece bir bakisin sonucu oldugunu hayal edemiyordu, dile dökemiyordu fakat hissediyordu. Yukarida bir yerlerde, bir gözün onu izledigine artik öylesine emindi ki... Baska türlüsü olabilir mi? Bir an için beni unutsa var olmayi sürdüremem ki... Bu düsünce o kadar heyecan vericiydi ki korkmayi unuttu. Gerginligi geçti. Sanki kustüyü bir yataktaydi. Ne agri ne sizi. Tabii ya diyordu kendi kendine, eger ben buradaysam, gerçekten varsam Tanri da var ve beni görüyor, gördügü için buradayim. Eger Tanri yoksa ben de yokum. Tanri'nin yoklugunun yaninda benim yoklugumun ne önemi olabilir. Içi sevinçle doldu. Þarki söylemek istiyordu. Yalniz olmadigi için o kadar mutluydu ki, bir süredir pencerede olmadigini fark etmiyordu. Betona çarparken çikan sesi bile duymamisti.

 

III.

Garip tekrarlar üzerine kurulu metinler üzerinde çalisan bir yazar. Birinin kendini izledigi korkusuna kapildi. Gerilim insanin zihnini bulandirir, bunu biliyordu. Yazdiklarini bir tarafa birakip etrafi dinlemeye basladi. Çit yok. Yazdigi metinlerdeki kaderi paylasmamak için kendine engel olmaya çalisti. Çoktandir susmus olan müzik setini çalistirdi. Gecenin ikisiydi. Herkes uyuyordu. Bu saatlerde uyaniksa... Bir hikayeden kaçarken bir baskasina tutsak düstügünü fark etti. Korkunç bir sey bu, diye mirildandi. Televizyonu açmaktan ürktü. Belki korkusu geçer diye ne kadardir böyle yazdigini düsünmeye basladi. Sonra yildizlara bakti. Iyi ki çogunun adlarini biliyorum diye geçirdi içinden. Çünkü adini bilmeksizin takim yildizlar görülemez. Bunu daha önce yazmisti. Bir kadehe menta likörü doldurdu, içini isitmanin en kolay yolu. Büyük yudumlar aldi. Sayfanin üzerinde büyümeye baslayip, karanliga dogru kaybolan dünya üzerinde yalnizbasinaydi sanki. Bu durum gerçekmis gibi korktu. Birilerini animsamaya çalisti bos yere. Saim, Sibel, Tugrul, Fuat... Hiçbirinin yüzünü canlandiramadi. Birinin kendini izledigi korkusuna kapildi. Gerilim insanin zihnini bulandirir, bunu biliyordu. Birazdan, kendi tasarladigi déjà vu'lardan birinin içine düsecegini farketti: "Nasil olabilirdi ki? Sanki bir dizgi hatasi olusmus da, ayni satirlar, ayni cümleler yinelenmis gibi. Eger bir kitapsa bu, kim okuyabilir acaba diye kendine sordu. Ya da daha derin bir seyler sormak istedi, fakat elinden bu kadari geliyordu." Gökyüzüne saçilmis yildizlarin, bilmedigi bir dilin harfleri oldugunu hissetti. Bedenindeki benler gibi. Keske onlarla yazmasini bilseydi... (Yaz!) Hemen yazmaya giristi. Sanki her seyi eksiksiz ve içinden geldigi gibi yazabilse o harflerin, sözcüklerin sirri bilinir olacakti. Sonra birilerine oku dediginde.... Ya gerçekte kimse yoksa? Bu dünyanin üzerinde hiç kimse kalmamissa? Telasla bos sayfaya bakti. Meger henüz bir sözcük bile yazmamis. Gerçek sandigi seyler kendi nefesinden baska bir sey degil. Gülümsedi. Birisinin yazdiklarini okudugu düsüncesi eglendirici gelmeye basladi simdi. Yazdigi satirlarin içine hapsolan bir yazarin ya da iyisi mi, kendini yazar sanan bir öykü kisisinin öyküsü... Adsiz, cisimsiz. Tuhaf! Varoldugundan emin olmak için biraz dolasmaya karar verdi. Her yeri tutulmus. Agri verici bir karar. Ve agriyla birlikte dogan korkunç bir düsünce: Ya ben yoksam! Burada yok olsam ne fark eder ki? Kim farkina varir ki? Aklina kimse gelmedi. Sonra yine gözetlendigi duygusu. Garip bir biçimde yukaridan bir yerden kendisine bakildigini hissediyordu. Düsmanca bir bakis degil. Tam tersine isitan, sefkat dolu bir bakis. Sevgilinin bakisi gibi. Bir annenin bakisi gibi. Bir yazarin yarattigi kahramanina baktigi gibi. Günes dogmus gibi. Oysa, yildizlardan baska bir sey yoktu yukarida. Sonra çok tanidik bir düsünce belirdi zihninde: Acaba su anda Tanri beni görüyor mudur? Bana bakiyor mudur? Sayfanin üzerinde büyüyen karanlik dünyanin sadece bir bakisin sonucu oldugunu hayal ediyordu. Yukarida bir yerlerde, bir gözün onu izledigine, hatta yazigina artik öylesine emindi ki... Baska türlüsü olabilir mi? Bir an için beni unutsa var olmayi sürdüremem ki... Bu düsünce o kadar heyecan vericiydi ki korkmayi unuttu. Gerginligi geçti. Sanki kustüyü bir yataktaydi. Ne agri ne sizi. Tabii ya diyordu kendi kendine, eger ben buraya yazildiysam, gerçekten varsam yazar da var ve beni görüyor, gördügü için buradayim. Fakat bu satirlari okuyan biri yoksa ben de yokum. Isin komik yani bu durumda yazar da yok. Içi aci bir alayla doldu. Þarki söylemek istiyordu. Yazarini zor duruma soktugu için o kadar mutluydu ki son cümlenin içinde oldugunu fark etmedi bile.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1