Göz

  Gölgöz - Hümanur Bagli

 

Bir rüya gördüm, agliyormusum. Çok agliyormusum. Bir rüya görüyordum. Sonra rüyam beni gördü. Rüyam karsimda sustu. Rüyamin beni gördügünü farkedince gözyaslarimi sildim. Los bir odada rüyamda tanistigim es dostumla yüksek bir sedirde oturuyorduk. Gözlerimin nemiyle ortalik bulanmis. Rüyalarin, bütün rüyalarin o boz rengi etrafa çökmüs. Ne aksama, ne sabaha benzer bir alacakaranlik. Ama sabaha daha yakin, çünkü rüyaya, uykularin en derin yatagina benzer. Ama rüyasinda kimse uyumaz. Sag tarafimda esmer, kahküllü, sevimli ve sessiz bir kiz çocugu var. Sessiz çünkü rüyama beni dinlemek için misafir. Ayaklarimizi sedirden karsiya dogru uzatiyoruz. Asagiya uzatamayiz, çünkü sedirin üstü çok uzun. Ayaklarimizda beyaz çoraplar var, esmer ve kahküllü kizla ayaklarimiz birbirine çok benziyor. Hafif hafif parmaklarimizi oynatarak kendi ayaklarimizi tanimaya çalisiyoruz.

En sonunda sirrimi açmanin zamani geldi diye düsünüyorum. Ayaklari birbirine bu kadar benzeyen iki kiz çocugu asla birbirinden birsey gizlememeli. Ismi yok. Olsa ismini söyleyerek baslardim cümleme. Zeynep olabilirdi mesela adi. Güzel kizlarin adidir Zeynep. Ayaklari benimkilere bu kadar benzerse ve bu kadar güzelse, ben de güzel olurum. Adim asla Zeynep olmasa da. Bir rüyalik bile.

Ama çok suskun diye ona bir ad vermekten vaz geçiyorum. Bu geçici rüya misafirine bir isim çok. Sesim çok boguk ama dedigim çok açik: "Ben rüyadayim simdi biliyor musun?" Çok gururluyum. Isimsiz Zeynep'in duruluk ve sessizligi içinde barindirabilecegi en büyük saskinlik etrafi kapliyor. O kadar sessiz olmasa "gerçekten mi?" diyecek, ya da "nasil olur?". Ama susuyor, çünkü rüyama sadece benim sirrimi dinlemek için davetli. Sirrimi veriyorum. Çünkü ayaklarimiz benziyor ama o bir rüyada ve benim misafirim oldugunu bilmiyor. Gururlaniyorum. Sirrimi gururlanmak için veriyorum, paylasmak için degil. O kendi küçük hayatinin içinde. Kisacik, beni dinlemeye adanmis, sessiz ve saskin, durgun ve bulanik hayatinin tam ortasinda. Ben bir rüyadayim. Isimsiz Zeynep'in gözleri gözlerimden kayip etrafimda, ellerimde, ellerimi üzerine koydugum sedirin halisinda, ayaklarimin beyaz parmaklarinda geziniyor. Bir hâle, bir ruh, bir fisilti arar gibi. Rüyami ariyor. Ama bilmez ki rüyam üstümde uykulu bir gözdür. Rüyam bana bakan sade bir bakistir.

Rüyada oldugunu bilmek görüldügünü bilmektir. Yasanan mekanin bir rüya oldugunu bilmek ve gururlanmak istersen seyredildigini bilmek yeterlidir. Isimsiz Zeynep bunu bilmez, çünkü o seyretmeye çok kaptirmistir kendini. Görmek görülmeyi önler. Hele rüyalarda görmek. Rüya görmeden görmek.

Uyanmak rüyayi öldürmek. En az esmer, kahküllü kiz kadar seyretmeye adanmis, ama, her bakisiyla mekani ve zamani yaratan gözlere mil çekmek.

***

Sedirde biraz daha oturduk. Sonra bir baska çocuk mor bir balon sisirdi. Uzun uzun onu seyrettik. Rüyamizda bütün rüyalari unuttuk. Kendimizi balonun sistikçe parlayan, gerilen yüzeyine, gerildikçe yayilan lastik kokusuna kaptirdik. Balon hep sisti ve hiç patlamadi. Uzakta oldugu için karanlik ve bulanik çocuk, yatagina isedigini farketmeden sonsuz büyük ve büyüyen balonuyla gururlandi, gördük.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1