Göz

  Körebe - Evren Imre

 

Yaptigim isin ahlaksal yönünü uzun süre önce halletmistim. Benim donuk bir yasantim vardi. Oysa, diger insanlarin hayatlarinda sürekli bir seyler oluyordu. Ben de onlarin yasantisini izleyip kendiminkini renklendiriyordum. Ama zararsiz bir asalaktim. Bazi televizyon programlari gibi baskalarinin yasadiklarini gözetleyip, sonra da gördüklerimi tüm ülkeye ilan ederek kongimin hayatini zedelemiyordum. Ya da, Tanri gibi, ileride kullanilmak üzere delil toplamiyordum. Beni farketmiyorlardi bile, benden nasil rahatsiz olabilirlerdi ki?

Ama, gerçek dünyayla problemlerim vardi. Mevsim yazdi ve hava geç karariyordu. Bu da eve gelir gelmez dürbünü elime almami engelliyordu. Aradaki sikintili saatleri geçirmemi saglayacak bir sey yoktu. Gerçek hayatlari aracisiz olarak izlemeye basladigimdan beri, sinema, tiyatro ya da romalarda sunulan dogala özdes hayatlar bana yapay geliyordu. Ayrica, insanlarin toplu bulunduklari yerlerde de göz aliskanligiyla sürekli sagi solu süzüyordum, ki bu da insanin popülaritesini arttirmiyordu. Hem arttirsa bile, paylasabilecegi tek sey baskalarinin hayatlari olan bir insanla kim birlikte olmak isterdi ki?

Bunlari düsünerek karsi apartmani gözetliyordum. Pek bir yenilik yoktu. 7 numaradakiler yine çok yagli yiyorlardi. Bir gece "Kolestrol damar tikanikligi yapar. Imza:Bir Dost" yazili bir notu tasa sarip camlarina atmak geldi içimden. Midem hassas oldugu için onlari fazla izleyemedim. 13 numarada yine bütün aile mobilya kataloglarini izliyordu. "Tam reklamcilara göre bir aile" diye düsündüm. Geceler boyu mobilya katalogu inceleyen bir aile ya onlarin ya da psikyatristlerin isine yarardi. Dürbünümü yeni bir kanala kaydirirken, ancak gözleriyle yasayan birinin farkedebilecegi bir hareket dikkatimi çekti. Isiklari kapali olan 22 numarada hem de...

Dikkatlice baktim. Gördügüm sey, elinde dürbün olan biriydi! Hemen pencereden çekildim, perdelerimi de örttüm. Beni de gözetliyor olabilirdi. Beni görmüstü! Kendimi kirlenmis hissediyordum. Parlak isikta kalmil bir hamamböcegi gibi, evin en kuytu kösesine gittim. Çok sinirlenmistim. Önemli olan görülmeden görmek, farkedilmeden çalmakti. Herkesin gözünün önünde bu isi yapmakla aradaki fark, bir bankaya gizlice süzülen kasa hirsiziyla bankayi silah zoruyla soyan soyguncu arasindaki fark kadar büyüktü. Ayrica, ben onu görmeye çalisirken, o beni daha önce görmüstü, yani yenmisti. "Belki de görmemistir" diye düsündüm. Ama bütün çabalarima ragmen kendimi inandiramadim. Kendimi bir geyik tarafindan av tüfegiyle vurulmus bir avci gibi hissediyordum. Bir delik tarafindan yutulmus bir delik gibi hissediyordum. Saçmalamaya baslayacagimi ve duramayacagimi hissediyordum. Bu sirada uykumun nasil geldigini hissetmedim bile.

Ne zaman uyudugumu bilmiyordum ama saat çaldigindaki halim bunun üzerinden çok zaman geçmedigini gösteriyordu. Böyle baslanan bir gün iyi devam etmezdi elbette. Gün boyunca gördügüm her insan için kafam da ayni soru vardi: "Bu o mu?". Gözleri olan herkes zanliydi, ve de çok fazlalardi! Kendimi gözlemevindeki odama kapatim bütün gün denklemlerle ugrasmasam, günü birilerinin gözlerini oymadan atlatamazdim sanirim. Bu böyle gidemezdi. Polise ihbar etmeyi düsündüm. Ama ondan daha masum degildim. Gidip konussam ne diyebilirdim ki? "Bana bakmayin, utanirim" ya da "Burasi benim bölgem" mi diyecektim? Bu konu aklima geldikçe canim daha çok sikiliyordu.

Bir önceki aksam olanlardan sonra bütün hevesimin kaçtigini düsünüyordum. Ama aksama dogru baslayan zayif bir merak zamanla beni ele geçirdi. Onun kim oldugunu ögrenmek istiyordum. Sonunda dürbünümü aldim ve onun penceresine baktim. Oradaydi. Camina sadece dürbünle bakan biriin görebilecegi büyüklükte bir not koymustu: "Sizin apartmanda oturan 6 numara hakkinda bilgi ister misin?". asirmistim. Istedigimi yazip, ona gösterdim. O da camina daha önceden hazirlamis oldugu bir kagidi koydu. O bir profesyoneldi. Bir gözetleyicinin asla izleyemeyecegi, bu nedenle de her zaman çok merak edecegi sey kendi apartmanindaki insanlardi ve o bunu biliyordu. Ona tesekkür ettim. Bütün öfkem geçmisti.

Bir sonraki, aksam ben de ona karsi apartmandan bir daire anlattim. Sonraki aksamlarda da böyle devam ettik. Artik bütün günü aksamin birkaç saati için yasiyordum. Birbirimize telefonlarimizi verdikten sonra bu naklen yayin daha verimli islemeye basladi. Ikimiz için de güzledi, çünkü ikimiz de ayni hayatlardan sikilmistik. Bir süre degisik seylere ihtiyacimiz vardi.

Sonunda görüsmeye karar verdik. Uzunca bir süredir iliski kurdugum insan olmasina ragmen (tabii tek tarafli bir iliski yürüttügüm karsi apartman halkini saymazsak), sadece bir kadin oldugunu biliyordum (ya da, daha dogrusu bir kadin sesine sahip oldugunu.Artik insani gözleri bile aldatiyordu çünkü). Onu gördügümde bilimsel süpheciligimin bosa çikmasina sevindim. 1,5 saat kadar konusmamiz beni çok sasirtti. Çünkü bundan önce hatirladigim en uzun sözlü iletisim çabasi, geveze bir berberle yaptigim ve, eger benim rastgele bir sekilde çikarttigim olumlu ve olumsuz homurtulari saymazsak, monolog karakteri tasiyan yarim saatlik bir konusmaydi.

Bu bulusmalar tekrarlandi. Zamanla tavsayacagi yerde gittikçe de ilginçlesiyordu. Kendimizden bahsetmiyorduk asla. Iliskimiz baska hayatlar üzerinden yürüyordu. Tek bir hayat anlatildigndan daha yavas yenilenir genellikle. Bu da "Paylasacak bir seyimiz kalmadi.Elveda." tipi iliski finaline sebep olur. Oysa eger iliskinizin iskeleti birçok hayatsa, böyle büyük bir kaynagin tüketilebilmesi imkansizdir. Bir süre sonra sevgilim sifatiyla benim evime tasindi. Burada bir açiklama yapmaliyim. Insanlari sevmedigim dogru. Fakat bunun sebebi anlattiklarimi anlamayacak, ve de anlattiklariyla beni sikacak olmalari. Bu durumda bulunmayan birisini elbette sevebilirim. Emnim onun için de durum böyleydi. Ve böyle toplumdisi bir hobiye sahipken, baska kiminle birlikte olabilirdik ki?

Iliskimiz ilk birkaç ay boyunca çok iyi gitti. Özellikle de mahalleye yeni tasinanlarin olmasi hayatimiz oldukça renklendirmisti. Ufak bir teleskop almak için para biriktirmeye baslamistik. Böyelce diger sokaklari da görebilecektik. Hayatimda hiçbir zaman o kadar mutlu olmamistim.

Bir gün onun huzursuzlugunu farkettim. Ama sebebini sormadim. Nasil olsa zamanla geçerdi. Hem onun hayatina burnumu uzatmak olurdu bu. Bu huzursuzluk daha da çok artti. Erken çalan saate 45 dakika boyunca bagirdigi gün, sorma zamanimin geçtigini düsündüm. Benim onu görmemden rahatsiz oluyordu. Aslinda, beni görmekten de..."Çünkü," diyordu, "biz görmeyiz. Gözetleriz.". Aslinda hakliydi. Kimsenin de içinden deger verdigi bir insana bunu yapmak gelmezdi.

Bir çözüm bulduk, ama çözümün kendisi baslibasina bir sorundu. Artik evde birlikte oldugumuz zamanlarda gözlerimiz bagli geziyorduk. Benim için buna alismak çok zor olmadi. Nasil olsa benim evimdi ve madenci katirlarinin aliskanligiyla evde yolumu buluyordum. Ama o, evi tanimak için "çarpinca düsenler" ve "çarpinca düsülenler" gibi kategoriler kullaniyordu.

Yine de, bu haliyle de iliskimiz yürüyordu. Önemli olan birbirimizi degil, disariyi görmemizdi. Onu görmememin hiçbir sakincasi da yoktu zaten. Görüklerimi ona anlatamzdim ki, o zaten bunlari biliyordu. Baskasina anlatamayacaginiz, hikaye degeri olmayan bir yasam kesitinin ne önemi vardi ki? Anlatilamaz acilariniz kimseyi çekmez, çünkü onlari anlatamazsiniz. Oysa anlatilabilir acilarinizla, ansayanlari çevrenize toplayabilirsiniz.

O günlerde aklimda yeni bir fikir vardi: Diger daireleri dinlemek. Artik sessiz filmlerden sikilmistim. Bu projeyi sevgilime de açtim. Fikri çok begendi. Hem yeni bir kaynak iliskiyi çok gelistirebilirdi. Ben çesitli teknik kitaglara kendimi gömüp konuyla ilgili arastirma yaparken evdeki sessizligi farketmemistim. Artik konusmuyordu. 8 numaradaki kadinin yeni rejimindne bahsedip de hiçbir tepki alamayinca (oysa hiçbir kadin yoktur ki yeni bir rejimi duyup da tepki vermesin) beni duymadigini, çünkü kulaklarinin da tikali oldugunu farkettim.

Onu konusmaya ikna etmem epey zor oldu. Çünkü sadece dokunarak derdimi anlatabiliyordum. Sonunda konustu. "Çünkü" diyordu "bizi kulaklarimiz duymaz. Biz ancak gizlice dinleriz.". Ilk kez, bir seylerin yanlis gittigini düsündüm.

Sevgilim birkaç saattir kayip. Eve geldigimde montu askida olduguna göre, henüz evde olmali. Bu nedenle tikaçlarimi ve gözbagimi çikarip arayamiyorum. Aptal bir körebe oyunundayim. Lanet olsun, acaba yatagin altina filan mi saklandi?

***

Bakalim 25 numara ne yapiyor... Hos bir çifttiler, ikisi de gözetleyiciydi. Ama biraz tuhaftilar dogrusu. Birlikteyken gözleri bagliydi ve tek kelime de konusmuyorlardi son zamanlarda. Kadin birkaç saat önce aceleyle esyalarini toplayip gitti. Ama adam farketmemis gibi hala kör kör dolasip duruyor.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1