Göz

  Cüneyd'in Gözü - Ergun Kocabiyik

 

"Benim Tanri'yi gördügüm gözle,
Tanri'nin beni gördügü göz aynidir"
Üstat Eckhart

Görünce Rabbimi gönül gözüyle
Sordum: "Kimsin, ey sen?"
Dedi: "Senim ben"
Hallac-i Mansur

 

Siiri mistik bir damardan beslenen Asaf Halet Çelebi, "Cüneyd"de söyle seslendirir ünlü sufiyi:

bakanlar bana
gövdemi görürler
ben baska yerdeyim
gömenler beni
gövdemi gömerler
ben baska yerdeyim1

Benliginin, bakisin erisemedigi bir öte yerde var oldugunu kavrayan Cüneyd, emanet bir gövdeyi umursamadan geri verecek; nasil umutla ölünecegini gösterecektir herkese. O dogumunda hazir bulundugu gibi simdi de kendi ölümüne tanik olmaktadir. Ölüm, bu öte yerde dünya denen düsten uyanip gözlerini açmaktan, uyanikliga uyanmaktan baska nedir ki? Çok daha önce Tathagata2 Buda, "Bu dünyayi bir hava kabarcigi, bir serap gibi düsün; dünyayi böyle gören kisiyi ölüm görmez" demis ve bizi ölümlü bedenlerimizdeki ölümsüzle tanistirmamis miydi? Neden ona "dünyanin gözü" dendigini ve neden "uyanik" anlamina gelen Buda isminin verildigini simdi daha iyi anlayabiliriz belki. Sidarta Gotama tathata'ya3 uyanmis ve sefkatle bakan gözleriyle acilar dünyasini izlemistir.4 Bu yüzden ŒGözleri açma¹, bir eristirme ayini ola gelmistir.

Yalnizca bakan degil ayni zamanda gören; bakani, bakilana; bakilani da bakana yansilayan bir göz, her seyi gören ve her seyi gösteren bir göz, güneslesmistir. Bu yüzden olsa gerek, eskiler, gözü, yalnizca isigi alan bir organ olarak degil, baktigi nesneleri aydinlatmak için isik saçan bir organ olarak da düsünmüslerdir. Günes Tanri'dir, bakisiyla tüm dünyayi kaplayan; Günes gözdür, öte yere açilan. Dünyanin kubbesinde açilan bu göz, gördügü kadar gösterir de. Zerdüstçülerin Günes tanrisi Surya, Ahura Mazda¹nin; Yunanlilarin Günes tanrisi Helios, Zeus¹un gözüdür. Ay ve Günes Vaisvanara¹nin iki gözüdürler. Benzer sekilde, Taoculukta Ay ve Günes Lao- kun¹un veya P¹an-ku'nun ve Sintoculukta Izanagi¹nin iki gözüdür. Babil¹in Günes tanrisi Samas ise hem bir göz hem de ulu yargiçtir. Koryaklar ve Japonlar da ayni inanci paylasirlar: Günesin gözü dünayi gözetler ve bütün suçlulari bilir. Hara,5 alninin ortasinda tam bilgiyi simgeleyen, üçüncü bir göze sahiptir; bu yüzden ona 'Üç Gözlü' anlamina gelen Triloçana denmistir. Benzer bir sekilde Tanri Indra¹nin da diger bir adi Sahasraksa yani ŒBin Gözlü¹dür.

Göz ve Günes simgesel olarak estir; bunun etimolojik izlerini çesitli dillerde sürmek mümkündür. Örnegin, Irlanda dilinde sul yani 'göz’, Keltçede 'Günes¹e karsilik gelir. Galler¹de Günes metaforik olarak Œgündüz gözü¹ (ilygad y dydd) demektir. Plotinus, "göz bir Günes olmasaydi Günesi göremezdi" derken, göz ile Günes arasindaki bu ilahi özdesligi vurguluyordu. Günes, gözün gereksindigi isigin kaynagi; isik, aklin ve ruhun simgesi; görme ise tinsel bir etkinligi ve anlamayi temsil etmekteydi.

Hiristiyan sanatinda günes isinlari saçan bir göz, Tanri'yi simgeler. Tanri'nin elindeki bir göz, yaratici ilahi hikmetin; bir üçgenin içindeki göz, Üçlemedeki Baba¹nin simgesidir. Seraflar¹in ve kerrubilerin kanatlarindaki gözler, bilgilerinin nüfuz eden güçlerine göndermedir. Masonik gelenekte, göz, maddi baglamda yasamin ve isigin kaynagini, görülür Günesi; manevi baglamda Evrenin Ulu Mimari'ni simgeler.

MÖ 6. yy Grek tip adamlarindan Alkmaion, gözün saydam kismini, dis dünyadaki nesneleri yansitan ve bunlarin görüntülerini 'isik getiren yol'dan yani görme sinirlerinden beyne aktaran bir çesit ayna olarak kabul etmisti. Hippokrates¹in aktardagina göre, gözün kendisi gibi saydam olan bu ince tabakalarin sayisi pek çoktur. Göz, bu 'saydam-olan'la isigi ve tüm aydinlik nesneleri yansitir ve görme bu yansitilmis olan vasitasiyla gerçeklesir.6 Arapçada, ayn ile âyîne arasindaki dilbilgisel akrabalik ayni gerçege isaret eder: hem harf hem de bir kelime olan ayn (baslangiçta küçük bir daire seklinde gösterilmekteydi), 'göz’, 'asli’, 'kendisi’, 'bir seyin tipkisi’, 'kaynak’, 'pinar' gibi anlamlara gelir; ayn ile ayni kökeni paylasan âyîne ise 'ayna'dir. Göz, ayna ve Günes iliskisi su ifadede bir kez daha yansilanir: âyîne-i kît'i efrûz (Günes). Mistikler ve teologlar belirli bir seyin evrensel dogasina isaret etmek için ayn kelimesini kullanmislardir. Tanri, her seyin içinde aktigi hakiki ve nihai bir temeldir. Ayn kelimesi bu yüzden hem gerçek hem de temel anlaminda kullanilir. Kaligrafide he harfi de iki gözü iki çesme aglar halde tasvir edilir ve elif'le birlikte Œah¹ inlemesini yani Tanri'yi, 'sevgili'yi görme atesiyle yanip tutusan 'âsik'in iç çekisini olusturur.

Tanri'yi görmek (visio dei) dolayisiyla Tanri'nin gördügünü görmek, ortaçag Hiristiyan mistiklerinin de baslica hedefi olmustu. Heftali Aziz Gertrude (1256-1302), "Ve sen ne zaman mutluluk bagislayan ve arzu uyandiran yüzünle ben hakire yaklassan, senin kutsal gözlerinden benimkine yansiyan isigi, söze gelmez canlandiriciyi hissederim" diye yazmisti. "Benim içime tamamiyla nüfuz eden bu isik, her uzvumda et ve kemigimi iliklerime kadar eriten muhtesem bir etki yaratir; bütün özümün, kendisiyle anlatilmayacak kadar neseli bir biçimde oyun oynayan kutsal bir nurdan baska birsey olmadigini; ruhuma essiz bir huzur, nese saçildigini hissederim".7 Aurelius Augustinus (354-430) da "Yüzünü benden hiç saklama, ölmemek amaciyla seni görmek için öleyim"8 diye yakarir Tanri'ya.

Sol Invictus9 ile göz göze gelme ve ona kapilip tek bir göz olma, bilginin son asamasi olarak daima yüceltilmistir. Gizemli kapiya Orfeus'un oltasiyla çekilen talip, sonraki asamada Günes'e dogru ilerleyerek yolculugunu tamamliyor, batan Günes gibi simgesel bir ölümle topraga gömülüyor ve son asamada Apollon'un10 gözleriyle karsilasma deneyimine hazir duruma geliyordu. Tanrisal gözle karsilasma, O'nu görmek oldugu kadar kendini de görmekti. Ibni Arabi'ye göre insan, Tanri katinda, bakmakta olan bir gözbebegi gibidir; biz O¹nu gördügümüz zaman kendi nefsimizi görürüz ve O bizi gördügü zaman kendi nefsini görür. Tasavvufta, Tanri¹nin kendini görmesi (mahabbet-i ilahiyye), yaratici bir eylemdir. O, âlemi yaratan bir gözdür; âlemin merkezi, günesi, kalbi olan bir göz. O göz (kalp gözü) insanin Allah¹a bakan gözü yani Allah¹in insana bakan gözüdür.

Platon diyaloglarinda, felsefi sonuçlar çirmakta gözün ayna özelliginden yararlanir:
"Sokrates— ....görmemizi saglayan gözde, aynaninkine benzeyen bir sey yok mu?
Alkibiades— Var.
Sokrates— Elbette farkina varmissindir. Birisinin gözüne bakan kimsenin yüzü, tam karsisindakinin gözünde aynada oldugu gibi gözükür. Bu parçaya gözbebegi diyoruz; çünkü onun içine bakanin imgesi orada gözükür.
Alkibiades— Dogru.
Sokrates— Demek bir göze bakan baska bir göz, o gözün en iyi parçasina, yani gören parçasina bakarsa kendini görebilir."

Samanist toplumlarda da ayna ve gözün özdeslestirildigine tanik oluyoruz. Ayna, samanin "'dünyayi görmesine' (yani dikkatini isine yogunlastirmasina), 'ruhlarin yerlerini belirlemesine' ya da insanlarin ihtiyaçlari üzerine düsünmesine"11 yardimci olur. Mançu-Tunguz, dilindeki 'ayna' anlamina gelen panaptu kelimesi, pana, 'ruh, tin' sözcügünden gelir. Dolayisiyla ayna, gölge-ruhu içine almaktaydi. Saman aynaya bakinca ölmüs kisinin ruhunu görüyordu. Saman bütünüyle bir ayna-göz haline de gelebilmektedir; esrik bir Saman söyle irlamaktadir: "Bütün vücudum göz oldu / Bakin! Korkmayin! / Her yana birden bakiyorum."12 Eskimolar samanlara ve görücülere "gözlü insanlar" diyerek onlardaki görü üstü görme yetenegini vurgularmislardir.

Zihinsel görmenin simgesi, ama ayni zamanda ruhun aynasi olarak akilsal-duygusal disavurumun bir araci olan göz ile günes, isik ve ruh, çesitli geleneksel kültürlerin olusturdugu ortak bir baglam içinde birbirlerine kaynasmislardir. Gerek Bagavad Gita gerekse Upanisadlar, gözleri, iki isik saçan gök cismiyle, Günes ve Ay¹la özdeslestirir. Geleneksel olarak sag göz (Günes) etkin ve gelecek iken, sol göz (Ay) edilgen ve geçmise karsilik gelir. Bu ikiligi ortadan kaldirmak için, ayirici bir algilamadan birlestirici ve sentezleyen bir algilamaya geçmek gerekir; Siva¹nin alnindaki Œüçüncü göz¹ bu birlestirici algilamayi simgeler. Aslinda içe bakisin bir organidir, Œgönül gözü¹nün bir dislasmasidir. Bu birlestirici görme tasavvufta 'he'nin gözlerinin önündeki perdelerin kalkmasi seklinde ifade edilir; he¹nin iki yuvalak bölmesi ikiligi ve bölünmeyi simgelerken, üçüncü göz ya da kalp gözü, insanüstü durumun göstergesidir. Görü üstü görüye sahip kisi Günes¹in özelliklerinden pay alarak üst seviyede, mükemmellige ulasacaktir.

Ikinci görme akilsal algilamanin bir biçimidir. "Ruhun iki gözü vardir" diye yazar Angelus Silesius, "biri zamana sabitlenmistir, digeri sonsuzluga". Victorines'e göre biri ask, digeri ussal islevdir. Bu ikilikleri birlestirmek için gereksinim duyulan içsel görmedir. Hem Platon hem de Iskenderiyeli Aziz Clement, 'ruh gözü'nün hareketsiz oldugunu söylemistir. Bu sayede küresel ve sentezleyen algilama yetenegine sahiptir. Plotinus, Aziz Augustine, Aziz Paul, Aziz John Climacus, Sinali Philotheus ve daha birçoklari Œgönül gözü¹ veya Œruh gözü¹ ifadesini kullanmistir ve yine Islam maneviyatinin (aynel kalb) degismezlerinden birisidir; pek çok sufi, özellikle Hallac tarafindan kullanilmistir. Gönül gözü, Tanri'yi Œgören¹ bir gözdür, ama ayni zamanda Tanri'nin da gören gözüdür. Ruhla Tanrinin ve Ilk Sebep ile tezahürün birlestirilmesinin bir aracidir.

Bazen körlük olarak karsimiza çikar gönül gözü. Bir gözünü kaybetmis bir kisinin geriye kalan gözü, ikinci görüsün, büyü gücünün simgesi olur bazen. Bir organin veya uzvun kaybi kalan organlarin güçlerinde bir artisla telafi edilir; körlük, bastaki gözü kapatirken kalpteki gözü açar, kisiye kahinlik gücü kazandirir. Druidler'in ve görücülerin bazen kör olmalari tuhaf degildir bu yüzden. Iskandinav tanrisi Odin de tek gözünü kaybetmisti ama Görünmezi görme gücünü kazanmisti.

Öte yandan Kykloplarin alinlarinin ortasinda bulunan tek göz onlarin insan alti niteliklerinin göstergesidir. Onlar; gökgürültüsü, simsek ve yildirimin hakimleridirler ve Zeus¹un hizmetindeki kaba kuvvetti simgelerler. Kyklop¹larin tek gözünün simgesel karsiligi, yüz gözlü dev Argos¹un gözleri için de geçerlidir; çünkü gözleri bedeninin her yerine dagilmistir ve hiçbir zaman tümü ayni anda kapanmaz; bu, dis dünyaya takili kalmayi ve disariya dogru yönlendirilmis sürekli uyanikligi imler.

Insani kosullarda iki göz farkindaligin normal düzeyine, üç göz insanüstü durugörüye, tek göz ise idrak gücünün alt seviyesine isaret eder. Alnin ortasinda tek göz, aklin azligini simgeler. Hiristiyan geleneginde seytan sik sik yüzünün ortasinda tek gözüyle tasvir edilmistir ki bu göz tutkular ve iç güdülerin karanlik gücünün baskinligini simgeler. Gözün kötücül yani, nazarda bir kez daha çikar karsimiza. Örnegin, Yahudi folkloruna göre nazar, kem bakisla var oldugu söylenen kötü bir melekten türemistir. Özellikle bazi insanlarin, baskalarina nazar dokundurmaya yatkin yaratilista olduguna inanilmistir. Belirli davranis türleri baskalarinin nazarini çeker; dikkat çekici bir davranis, kiskançlik doguracak bir asirilik veya gösteris nazara yol açabilir. Nazardan sakinmak için tallit13 giyip tzitzit14 takilir veya içinde kirmizi olan giysiler giyilir, cepte tuz tasinir veya boyna bir muska takilir. Ortadogu Yahudileri, hastaliktan korunmak için evlerinin duvarina bir el takarlar; Müslümanlarin Fatima'nin eli dedikleri bir tür muskayi ayni amaçla kullanmalari gibi. Çocuklara çikin isimler verilirdi nazar deymesin diye. En yaygin yöntem bazi sözleri okumak ve üç kez tükürmektir. (Muhtemelen Müslüman inancindaki "tü tü tü masallah" diyerek nazar degmesini önleme çabasi buradan gelir.) Birisini överken ona nazar degmemesi için Œnazar degmesin¹ anlamina gelen beli ayin hara sözlerini eklemek bir gelenektir. Göz imgesi, Mezoptamya¹da her zaman güçlü bir muska olmustur. Sivanin alninda resmedilmisse de aslinda içsel bir gözdür. Nazara karsi kullanilir. Bakisiyla insanlari tasa çeviren Gorgon Medusa ise kem gözün erken dönem Grek simgesidir.

Kem göze karsi kullanilan muskalardan birisi olan vucat, Eski Misirda Sahin-tanri Horus¹un sol gözüydü ve Osiris¹le ilgili büyü ve törenlerde önemli bir rolü vardi. Horus, bir gök tanri oldugu için gözleri Ay ve Günes olarak yorumlanmistir. Vucat, onun her seyi görme gücünü imliyordu; Misirlilar için bedenin bütünlügünü, iyi görmeyi, bollugu, verimliligi simgeleyen bir tilsimdi. Erken dönem tabutlarinin üzerine resmedilen bir çift göz, ölen kisinin öte yasamda görmesini sagliyordu.

'Gözler O'nu göremez ama O, gözleri görür’, der Kuran (55:103). Göz gizdir. Sufiler bu gize ulasmak için izlenen yolda üç bilgi asamasindan söz ederler. Birinci bilgi asamasi, habere dayalidir (ilm-el yakin), size ormanda bir yangin oldugunu söylerler; sonraki asamadaki bilgi görmeye dayalidir (ayn-el yakin), ormandaki yangin artik bir haber olmaktan çikmis sizin gördügünüz bir olay haline gelmistir. Üçüncü ve son asama ise yasantiya dayali bilgidir (Hakk-el yakin), bilgisini edinmek istediginiz seyin kendisine dönüsürsünüz, ormandaki yanginsinizdir artik; fakat atesin kucagindaki bu ölüm, yeniden dogumdur. Bu görme ötesi bilgi asamasinda göz ve giz; pesine düsülen iz ve ulasilan öz ilksel bütünlügüne kavusmustur. Burasi Cüneyd'in oldugu öte yerdir; benligin arindigi ve ötekiyle birlestigi, görenle görünenin bütünlestigi bir yer. Cüneyd yaratilmamisti; o hiç dogmamisti ve asla ölmeyecekti; çünkü hep O oldugunu ve kendi olmadigini biliyordu.

 

Notlar:
1 Asaf Halet Çelebi, Bütün Siirleri, s. 9, YKY, 1998.
2 Gerçege Varmis
3 Oldugu gibi gerçeklik; böylelik.
4 Budizmin "bes göz" ögretisi farkli görme seviyelerine karsilik gelen gözlerden söz eder: siradan tensel bir yolla gören "ten gözü"; Karma döngüsünü görebilen yogin'in olaganüstü "tanrisal göz"ü; siradan dünyadaki tüm "gerçeklikler"in dogasini gören "Dharma gözü"; Dünyanin acilarina sefkatle bakan "Buda gözü" ve Nirvana'yi gören "Kavrayis gözü" (prajna-caksu).
5 Siva¹nin adlarindan birisidir.
6. Wilhelm Capelle, Sokrates¹ten Önce Felsefe, Çev. Oguz Özügül, Cilt I, s. 95, Kabalci, 1994.
7 Joseph Campbell, Ilkel Mitoloji, Çev. Kudret Emiroglu, s. 31, Imge, 1992.
8. Aktaran, Betül Çotuksöken ve Saffet Babür, Ortaçagda Felsefe, s. 57, Kabalci, 1993.
9 Yenilmez Günes
10 Özellikle Hyperbore Apollonu.
11 Mircea Eliade, Samanizm, Çev. Ismet Birkan, s. 324, Imge, 1999.
12 A.g.e., s. 184. 13 tallit: Dua giysisi 14 Tsitsit: Ritüel püskülleri

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1