Göz

  Noktadir Ben'lerimiz - Elif Safak

 

"Bir nokta gözü kör eder" derdi heccav. Ve sirf o noktanin yüzü suyu hürmetine, adeta titrerdi kelimelerin üzerine. Hicivlerini muhatabina yollarken ne denli pervasizsa, harfleri yanyana dizerken de o kadar sakingandi. Inanirdi çünkü, bir noktanin gözü kör edebilecegine.

****

 

Bir

Padisah, ne zaman Bogaziçi kiyilarinda dolasmaya çiksa, ahali isini gücünü birakip yollara dökülürmüs. En arkada, iç oglanlarini tasiyan alti sandali takip eden sandal, "sarik sandali" imis. Bu sandalin hizmetkâri, padisahin, paha biçilmez mücevherlerle islenmis bir sala sarili olan sarigini tutarmis. Sandal kiyiya yakin sulardan geçerken, hizmetkâr da padisahin sarigini saga sola sallarmis. Padisah sarigini görmekle degil, onun tarafindan görülmekle tazelenirmis itimad. Her seyi gören bir gözmüs saltanat.

Heccav padisahin sarigini hicveden bir hiciv yazmis. Ama akillilik edip, yazdigini kendine saklamis.

 

Iki

Sultanin biricik kizi her Cuma sabahi taht-i revanina kurulup sarayindan çikar, sehrin öbür ucundaki billûr hamama gidermis. O sarayin kapisinda belirmeden evvel, keskin kiliçli muhafizlar, sultanin kizinin geçecegi bütün sokaklari bosaltirmis. Insanlar evlerine kaçisir, kapilari sürgüler, pencereleri örter ve gözlerini simsiki yumarak; sandik odalarinda, kilerlerde, kuytu köselerde beklerlermis sultanin kizini tasiyan taht-i revanin geçip gitmesini. Hiç kimse disariya bakmaya cesaret edemezmis çünkü sultanin kizini görmek gafletinde bulunanin oracikta kellesi alinirmis. Onlar da bu hiç görmedikleri güzelligi anlata anlata bitiremezlermis.

Bir Cuma sabahi heccav merakina yenik düsüp, usulca aralamis gözkapaklarini. Hemen bir hiciv almis kaleme: "Bos yere korkuyorsunuz sultanin kizinin güzelligini görmekten. Taht-i revan bos!" Akillilik edip, yazdigini kendine saklamis.

 

Üç

Sehr-i sehirin dolambaçli sokaklarinda tebdil gezermis padisah. Kimi zaman ihsanda bulunur, çogu zaman ceza kesermis, tipki halefleri ve selefleri gibi. Ihsan da ceza de aninda yerini bulsun diye, padisahin pesisira yürürmüs tebdil hasekisi.

Padisah dervis kiligina girmeyi pek severmis. Ayasofya'da namazini kildiktan sonra karis karis sehri gezermis; içi padisah, disi dervis. Bir gün gene böyle kilik degistirip, elinde keskülü çarsinin ortasinda dolanirken, heccavla burun buruna gelmis. Bakar bakmaz tanimis heccav; ama akilsizlik edip, dilini tutmamis. "Açik kollamak, kusur aramak için etrafina bakan göz, dervis gözü degil, padisah gözü olsa gerek!"

Dervis kiligindaki padisah hayretle bakmis heccava. Dervisin içindeki padisahi gören göz sakincali olabilirmis, hem de çok sakincali.

****

Sivri dilli heccavin kellesi meydandaki kazigin üzerinde günlerce asili kaldi. Gelen bakti, giden bakti, bir bakan bir daha bakti. Çünkü bu, seyirlik bir iktidardi.

Uzaktan bakildiginda, meydandaki kazigin üzerinde tipki bir noktayi andiriyordu heccavin kellesi. Günler sonra, koku dayanilmaz hâle gelip de onu oradan aldiklarinda, yoklugu, geride kalanlarin gözünü kör etti.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1