Esaret

  Bugulu Ask - Mehmet Acar

 

Hersey yillar once telefona birakilan bir mesajla baslamisti. Haziran basinda siradan bir persembe aksamiydi; coktan unuttugum, silinip gitmis bir yaz aksami... Kimbilir ne tur duygularla eve gelmis ve telesekreterin dugmesine basmistim. Simdi baska bir mesaj olup olmadigini bile hatirlamiyorum. Eski bir arkadasim ailesinin adadaki yazligindan ariyor ve "eski grubu" topladigini soyledikten sonra beni de beklediklerini, gelirsem cok sevineceklerini ilave ediyordu.

Ertesi sabah adaya giden ilk vapurdaydim. Adaya oglen vakti indim. Yazlikcilarin henuz akin etmedigi, tenha ve gunesli bir yaz gunuydu. Iskelede tembel tembel bekleyen sinekli ve bezgin atlarin kosuldugu faytonlardan birine atlayip arkadasimin evinin yolunu tuttum. Evde temizlikci kadindan baska kimse yoktu. Benim icin not birakmislar, her zamanki koyda olduklarini yazmislardi. �antami birakip, mayomu giydim, oteberimi alip az ilerideki koya yurudum. Ofiste pinekleyip kahve ve sigara turlarina devam etmektense cam agaclarinin arasinda denize dogru yurumek keyfimi yerine getirmisti.

Koy tenhaydi, arkadaslarim disinda birkac grup daha vardi. El sikisma, opusme, selamlasma ve hal hatir sorma fasli bittikten sonra uzakta iskelede beni izleyen bir cift gozle karsilastim. �nemsemedim. Boyle kucuk yerlerde her gelen yabanciya once dikkatle bakilir diye gecirdim icimden... Fakat kiz bana birini hatirlatiyordu. Uzaktan daha dikkatli baktigimda kime benzedigini bulmakta gucluk cekmedim. Az tanidigim bir kizdi bu... Bir arkadasin film yapim sirketinde calisiyordu ve oraya sik sik isim dustugunden onu arasira gorurdum. Orada ne is yaptigini tam olarak bilmiyordum. Bir el sikismisligimiz bile yoktu... Denize girmek icin iskeleye yaklastigimda bir kez daha dikkatle baktim. O da tam o sirada bakislarini kaldirip buyuk bir dikkatle bana bakti. Gozgoze gelir gelmez bakislarimi cevirdim. Evet ona benziyordu. Ilk bakista yakalanamayan bir ortak noktalari vardi.

�gle yemegi icin usenmeyip tekrar eve ciktik. Mesafe yorucu degildi. Yemekten sonra balkonda biraz pinekleyip, birkac el tavla atip yeniden koya indik. Tuhaf bir icguduyle koya bakan tepeye geldigimde ona bakindim. Yoktu. Yol yorgunlugu, ogle yemeginin verdigi rehavet ve haziran gunesinin o henuz keskin, yakici olmayan sicakliginin da etkisiyle bir cam agacinin golgesinde uyuyup kalmisim. Uyanip tembel tembel dogruldugumda iskelenin uzerinde yine onu gordum. Tek basina oturmus denize bakiyordu. Bir sigara yaktim ve onu arkasindan incelemeye basladim. Saclari daha kabarik ve biraz daha uzundu. Ayaga kalkti, beni gordu ve bakislarini cevirerek iskeleden sahile dogru akrabasi oldugunu sandigim orta yasli iki kadina dogru yurumeye basladi. Neden onlari birbirlerine benzettigimi yine anlayamadim. Belki bunu anlayabilmek icin biraz daha yakindan bakma firsatini bulmam gerekiyordu. Orta yasli iki kadinin yanina gidip yuzu bana donuk olarak oturdu. Arasira denize bakiyor gibi yaparak onu inceleyebilirdim. O da beni... Arkadaslarimla zihnimi yoracak, dikkatimi vermek zorunda kalacagim konusmalardan kacinarak, sik sik ona baktim. Bir muddet sonra yuzunu denize verip, ellerini dizlerinde birlestirip uzaklari seyretmeye basladi. Yandan bakildiginda birbirlerine hic benzemiyorlardi galiba...

O gun orada guneslenirken birbirlerine benzeyen insanlar uzerine uzun uzun dusundugumu hatirliyorum. Yillar once bir arkadasim beni benzettigi birini gosterince sasirip kalmistim. "Neremiz benziyor?" diye sormustum. "Konusmaniz, tavirlariniz, hareketleriniz" diye bir seyler soylemis ve fiziksel benzerliklerden de sozetmisti. Iki insanin imgesinin ucuncu bir insanin zihninde birlesmesi aslinda ne tuhaf bir seydi... O ilk gun kiz, erkenden koyu terketmisti. Gidince galiba bir bosluk hissetmistim. Ya da tuhaf bir eksiklik...

Ertesi sabah tek basima erkenden koya indim. Ortalikta yoktu. Saat onbire dogru tek basina geldi, cantasindan havlusunu cikarip denize yakin bir yere yerlesti, kitabini cikardi ve okumaya basladi. �ok sukur onu gorebilecegim bir yerdeydi. Firsat buldukca inceledim onu. Beni etkileyecek kadar guzel olup olmadigini bir turlu anlayamiyor, onu yakindan gormek icin can atiyordum. Bir onceki aksam yatagima uzandigimda onu dusunmus ama yuzu bir turlu zihnimde bir resim olarak belirmedigi icin aklima hep oteki kizin yuzu gelmisti. Birinin yuzunu hatirlamaya calisirken hafizanin karsiniza bir baska yuz cikarmasi... Basit ama ne tuhaf bir oyundur bu...

Ikinci gun, elimden geleni yapip onu cok yakindan gormeye calismistim. Izlenimlerim karisikti. �teki kiza niye benzettigimi anlayamiyor, daha da onemlisi onu begenip begenmedigimi de cozemiyordum. Karmakarisik duygulardi. Tek bildigim aklim hep ondaydi. O gun ogle yemegini yanimizda getirdigimiz soguk sandviclerle gecistirmeye karar vermistik. Ama o ogleye dogru kucuk cantasini toplamis, ustune acik mavi penyesini giyip tek basina cam agaclarinin arasinda kaybolmustu. Birkac saat sonra yaninda kucuk bir erkek cocugu ve yine o orta yasli iki kadinla cikageldi. Onlari koya inen patikada gordugumde bir anda nasil neselendigimi bugun bile cok iyi hatirliyorum. �stunde kirmizi bir plaj elbisesi, elinde de o kucuk cantasi vardi ve inerken uzaktan bana bakiyordu. Ondan hoslanmaya basladigimi, beni heyecanlandirdigini sanirim ilk o vakit kabul etmistim.

Ama kimdi beni etkileyen, o mu yoksa oteki mi? Bu soruya o anda bir cevap vermek o kadar zordu ki... Ayrica oteki kiz beni hicbir zaman cok etkilememisti. Hos, sirin bir kizdi ama onu gormek beni heyecanlandirmazdi. Oysa bu kiza yaklasmak, tanismak icin buyuk bir istek duyuyordum. Ikindi vakti kucuk bir firsat cikti. Yine iskelede tek basina gunesleniyordu, bense denize atlayan arkadaslarimi seyrediyor, iskelede onun birkac metre yakininda denize girip girmemenin kararsizligini yasar gibi ayakta duruyor, firsat buldukca da onu seyrediyordum. Ama sanirim o da en az benim kadar utangacti. O gun onunla tanisamadim ama ciplak gunes isigi altinda kimsenin yuzu hakkinda dogru bir fikir edinilemeyecegini de kesfettim. Arkadaslarima da arada sirada onlari ilk kez goruyormus gibi baktim. Gercekten islak saclarimiz, ciplak, yanik tenimizle sehirde oldugumuzdan cok farkliydik. Yillardir tanidigim o insanlari uzaktan gorsem tanimakta zorluk cekerdim...

Yuzunde beni ceken bir seyler vardi. Sanki oteki kiza benzemiyor ama siddetle onu hatirlatiyordu... Ikinci gunun aksam yemeginde aniden onun yuzunun hafizama kaydedilmis oldugunu farkettim. Bu hosuma gitti. Ne zaman istesem onun yuzunu dusunebilecektim artik. Ama cok degil birkac saat sonra yuzu yine silinip gitmisti zihnimin icinden. Bulup cikarabilmek icin bosuna ugrastim, her seferinde oteki kizin yuzu geliyordu aklima.

�cuncu gun onu arkadaslariyla konusurken duydum. Tip egitiminin zorluklarindan sozediyordu... Sesi umdugumdan daha da guzeldi. Usul usul dokulen bir su gibi... Sesler yumusak tatli bir melodi gibi cikiyordu agzindan. Berrak, ahenkli, inandirici bir sesti bu. Konusurken arada bana bakiyordu, ben de ona... O gun her zamankinden cok daha erken terketti koyu... Gece uyumadan once onu dusundum. Ertesi gun uzun suredir birbirini taniyan iki insan gibi, bir anda konusmaya baslacagimizi hayal ettim. Sahi bir tip ogrencisi miydi o? Iyi ama haziran ayinda tatilde ne isi vardi? Arkadaslarim onu niye tanimiyordu?

Dorduncu ve son gun de koydaydi. Sanki benim icin geliyordu. Koy onceki gunlere oranla cok daha tenhaydi ve o tek basinaydi. Ama olmadi, tanisamadik, konusamadik. �stelik artik beni onceki gunlerde oldugu gibi incelemiyordu... O son gun onu cok daha yakindan gorme sansini da elde ettim. Benimle onceki gunlerdeki kadar ilgili olmamasindan midir nedir bilmiyorum bir an oteki kizin daha guzel oldugunu ve bu kizin ona pek benzemedigini aklimdan gecirdigimi cok acik olarak hatirliyorum. �gleden sonra plaja inmedim, hava kapanmis, birkac damla yagmur ciselemisti. Yemekten sonra esyalarimi topladim ve evin balkonunda bir sezlonga uzanip kitap okuyarak aksam kalkacak geminin saatini beklemeye basladim. Arkadaslarim da koya inmemislerdi. Erkenden iskeleye inmeyi, oradaki bir kahvede iskambil oynamayi teklif ettiler. Kabul ettim. Yagmur bosanmamisti ama kapkara bulutlar gokyuzunu kaplamis, hava erkenden kararmis, dukkanlar isiklarini bile yakmislardi. Geminin kalkmasina yarim saat kala oyunu birakip iskeleye cikan dar sokakta yurumeye basladik. Birden onu gordum, hemen bes metre ilerimde tek basina yuruyordu. Belli ki beni daha onceden gormus ve hic bakmadan yanimdan gecip gitmeye karar vermisti. O birkac saniye icinde gozlerimi ondan alamadim. Koyu lacivert gokyuzu ve dukkanlarin sagdan soldan yuzunu aydinlatan isiklari altinda bir ruya kadar guzeldi. Gozleri bugulu, teni dupduruydu, uzun gur kahverengi saclari bir bebek kadar guzel bir yuzu cevreliyorlardi. Buyulenmistim. Dort gun boyunca onun bu kadar guzel oldugunu anlayamadigim icin kendime sasirdim. Daha da onemlisi, gercekten oteki kiza herseyiyle cok benziyordu, hele o bakislarini uzaklardaki bir bosluga dikerek yanimdan bir ruya gibi gecip giderken... Galiba ikisi de birbirinden guzeldi.

Birkac saat suren gemi yolculugu boyunca hep onu ve o dar sokakta yanimdan gecip giderken hafizama naksolan resmini dusunup durdum. O gece ertesi sabahi iple cektigimi farkettim, ona benzeyen ve istedigim zaman gorme sansina sahip oldugum oteki kizi dusunuyordum. Evet birini belki sonsuza kadar kaybetmistim ama o gune kadar benim icin ne kadar onemli oldugunu bir turlu anlayamadigim otekini yeniden kazanmistim sanki...

Ertesi sabah onu gormek icin o kadar sabirsizlaniyordum ki erkenden bir bahaneyle calistigi sirkete gittim. Evet oradaydi, once sirtindan gordum onu, sonra yuzunu ve bedenini. Bir onceki aksam aklimi basimdan alan o bugulu resmin guzelligi birkac adim otemdeydi iste. Onu yeniden kesfediyordum sanki...

Ama olmadi. Ilk birkac haftami muhtelif tesadufler yaratip onunla yakinlasabilmek icin harcadim. �ok agir ilerleyen bir arkadaslikti bu. O, gelismesine gerek gormuyordu sanki. Birkac hafta yasadigim hayalkirikligi nedeniyle ondan uzak durup onu sasirtmaya karar verdim. Ne var ki o bu uzakligi bile farketmedi galiba. Sonra yeniden basladim. Fakat durum oylesine umitsizdi ki henuz birbirimizi her gordugumuz yerde selamlasma, hal hatir sorma asamasina bile gelememistik. Kabul etmek zordu ama benim varligimdan hayal meyal haberdardi... Yorulmadim, gelecek vaat eden ve yeni yeni filizlenmeye baslayan birkac hos iliskiyi feda edip, butun dikkatimi onun uzerine verdim ve zekami kullanarak onunla yakinlasmayi basardim. Suphesiz onunla "tesadufen" karsilasmak icin yaptigim o ince planlari anlatacak degilim ama basarmistim. Artik karsilastigimizda ayakustu birkac laf ediyorduk. Ama aradan aylar gectigi halde gelebildigim noktanin ayakustu birkac dakikalik muhabbetlerden bir adim dahi ileri gitmemesi basarisizligimi inkar edilemez bir bicimde yuzume vuruyordu. Sonunda herseyden vazgectim. Nasil vazgecmeyecektim ki? Hersey cok cesaret kiriciydi.

Onunla bir iliski kurma umutlarimin tumunu kaybettigimde ona caresiz bir bicimde asik olmus durumdaydim. Adadaki o dort gunun uzerinden neredeyse alti ay gecmis, kis coktan gelmis, gecen hazirandaki o dort guzel gun giderek siliklesen bir hatira olup cikmisti. Baskalariyla birlikte olmayi denedim. Olmadi. Onu unutmak icin baska bir kiza asik olmaya calistim. Yine olmadi. Bu arada, onlarin sirketiyle bir suru ortak isimiz oluyordu. Bana olan davranislari bir gun degisecek diye hayaller kurdum. Bu da olmadi. Kaldi ki buyuk ihtimalle "�ok sukur beni unuttu" diye dusunuyor olmaliydi.

Sonra baharin gelmesiyle adaya tekrar gidecegim anlari iple cekmeye basladim. �teki kizi da unutmus degildim. Kimbilir belki ben aslinda basindan beri hep ona asiktim, oteki kiz sadece onun bir golgesiydi. Haziranda firsat olmadi ama temmuz ortalarinda adaya yeniden gittim. �c gun kaldim orada. �c gun boyunca koyda her an gelecekmis diye umit ettim. Ama gelmedi. Son gece balkonda otururken yillardir her yaz oraya mutlaka birkac haftaligina gelen mimar arkadasima "Gecen yil buraya geldigimde cok guzel bir kiz gormustum" demek zorunda kaldim. Bu itirafimi gulerek karsiladi. Yillardir surup giden dostlugumuza guvenerek ve o gece ozel bir sey konusacagimizi hissedercesine erkenden yatan karisinin yoklugunu da firsat bilerek ona butun hikayeyi anlattim... Hikayemi bitirdikten sonra, "Yani sen simdi tam olarak hangisine asik oldun?" dedi hakli olarak. "Bilmiyorum" dedim... Hafizasini zorlamasina ragmen kizi hatirlayamadi. Istersem karisina sorabilirdi... "Peki" dedim...

Ertesi sabah ilk gemiyle sehre dondum. Anlatmak beni rahatlatmis, yasadigim bu tek tarafli askin agirligindan sanki bir nebze olsun kurtulmustum. Karisinin onu taniyip tanimayacagi ya da hatirlayip hatirlamayacagi da beni cok ilgilendirmiyordu. Kaldi ki sehire dondukten sonra mimar arkadasim beni aramamisti. Fakat aklima takilan bir sey daha vardi. Gectigimiz yaz basinda o kucuk koyda mimar arkadasim bir suru fotografimizi cekmisti. Soz vermesine ragmen bu fotograflari bana vermeyi bir yildir ihmal ediyordu... Onu ilk gordugumde fotograflardan sozetmeyi kafama koymustum. Birkac hafta sonra bir aksam onlara gittim. Biraz da emrivaki yapmis, telefon acip "Evdeyseniz ugrayabilir miyim?" demistim. Birkac saat konustuktan sonra gecen yaz adadaki resimlerden soz actim. Mimar arkadasim herseyi anlamis gibi gulumseyerek, kalkti ve dolaplari karistirdiktan sonra onume karta basilmis iki kutu fotograf koydu. Butun fotograflari tek tek elden gecirdim, icinde benim de bulundugum birkac karti bir koseye ayirdim ama aradigimi bulamadim. Bir ihtimal arka fonda bir yerde olabilirdi. Zayif bir umitti bu. Arkadasim ayirdigim fotograflara soyle bir goz attiktan sonra, "Gel bir de dialara bakalim" diye beni calisma odasina goturdu. �alisma odasinda yalniz kaldigimizda, "Onu ariyorsun degil mi?" dedi. "Evet" dedim, "tuhaf bir takinti bu." "Anliyorum" dedi. Isikli masanin ustune birkac makara diayi koydu, elime de bir lup tutusturdu. "Bunlar benim gecen yaz adada cektigim dialar, belki bunlarin icinde olabilir" dedi...

Ikinci makaranin ortalarinda bir yerde buldum onu. Arkadasim, koyun tepesinden denizi cekmisti ve o ustunde bikinisiyle iskeleden sahile dogru yuruyordu. "Iste bu" dedim... Merakla hemen bakti. "Evet hatirliyorum bu kizi." dedi... "Ama dogrusu kim oldugunu bilmiyorum." Bunu hic umursamadim bile hemen diayi istedim.

Ertesi gun tanidik bir laboratuvara giderek birkac saatligine yalniz basima calismak istedigimi soyledim. Hemen o aksam dianin onun bulundugu bolumunu buyuk bir karta bastim. Sonuc umdugumdan daha kotu cikmisti, cunku figur objektife o kadar uzak ve cercevede isgal ettigi yer o kadar kucuktu ki... Yine de elimde duvara asacagim bir resim vardi. Resmi alip ciktim ve evimde calisma odama astim. O aksam aklima bir fikir daha geldi. Yalniz uygulamak icin bir firsat bulmam gerekiyordu. Bekledigim firsat birkac hafta sonra cikti.

Onun da katildigi bir reklam filmi cekimi sirasinda platoda onu uzaktan gorebilecegim bir yerden birkac diasini cektim. Hemen o aksam tekrar labarotuvara gidip diada onun isgal ettigi ve ancak milimle hesaplanacak yeri buyutup bir karta bastim. Eve gelince yaptigim ise hayranlik duymamam elde degildi. Ayni uzaklikta, ayni belirsizlikte iki silik figur... Uzun uzun baktim. Uzaktan, o acidan gercekten ayni kisi olduklari rahatlikla iddia edilebilirdi. Belli belirsiz soluk bir figur olarak ayni kisinin iki resmi duruyordu duvarimda. Bir yilima malolan muphem bir askin iki yuzu...

Peki ama gercekte hangisine asik olmustum? Askin basladigi o buyulu ana, adadaki koyu lacivert aksama donersem o bugu gozlu kiza asik olmustum. Ama ote yandan aski atesleyen bu anin gerisinde ciplak gunesin altinda gecip giden dort dingin yaz gunu vardi ve bu dort gunun gerisinde de oteki kizin hayali sakliydi. Onu her gordugumde otekine dair bir iz yakalamamis miydim ve beni ona ceken de zaten otekinin izi degil miydi?

Belki de hep o ilk gordugum kiza, yani otekine asiktim aslinda. Ama bu ask bilince cikamiyor, zihnimin icinde bir golge misali surduruyordu varligini. Bu golge adadaki o yaz ogleden sonrasinda birden aciga cikiyordu. Belki de gormek ve karsilasmak istedigim kiz oydu. �teki kiz sadece bu gizli aski atesleyen bir isaretti sadece.

Belki de oteki sadece bir yanilsamaydi. Hani bir muddet sonra asik olacagi insanlari onceden taniyormus hissine kapilir ya insan, belki onu gordugum an yasadigim boyle bir duyguydu. Belki de o otekine, oteki de ona benzemiyordu. Yildirim askina inanmadigim icin de koydaki gecirdigim gunlerde ona karsi her gecen an giderek buyuyen ilgimi onu bir baskasina benzeterek olagan bir duygu haline getirmeye calisiyordum. Tanri bilir hangi sebebten oturu zihin kendi icinde bir entrika kurmustu belki de...

�yle ya, basit bir benzerlik nasil olur da zihni kelepceleyen boylesi bir esarete donusebilirdi ki?

Karsimda duran iki resime dikkatli baktigimda renkli bir noktalar yiginindan baska bir sey gormek mumkun degildi aslinda. Her ikisi de noktalardan olusmus iki tuhaf siluet, iki hayaletti. Sadece zihnimin dehlizlerinde degil, bu iki fotografta da birbirlerine benziyorlardi. Birkac gun calisma odamda asili kaldi o iki resim. Sonra onlari bir dosyaya sikistirip bir dolaba koydum. Bugune kadar da acip bir kez bile bakmis degilim. Yine de arasira dusunmuyor degilim, sahi kime asik olmustum ben?

Haziran gunesinin keskin isiklari altinda deniz kenarinda kitap okuyan, o dingin kiza mi? Onun sik sik gozlerimi yakalayan kacamak bakislari mi, yoksa teninden yukselen deniz ve yosun kokulari mi carpmis, sarhos etmisti beni? Yuzune zaman zaman coken o huzun mu hic aklimdan cikmiyordu? Peki ya oteki? Onu digerine oranla cok daha sik gormemis miydim? Tek tarafli da olsa asil olarak ona asik olmamis miydim?

O hastalikli takintinin tam olarak ne zaman bittigini pek hatirlayamiyorum. Ya o iki resmi, gercekdisi bir kabusa benzeyen belirsizliklerinden urkup dolaba kaldirdigim gun ya da mimar arkadasimin bir sonbahar aksami yine adadaki evinin balkonunda soyledigi seylerden sonra... "Boyle seyler herkese olur aslinda." demisti. "�ok sevdigimiz bir insana benzeyen birine hemen yakinlik duyariz. Tanidigim erkek kadin bircok insan var ki omurleri boyunca sanki hep bir insani sevmisler gibi onun golgesini ariyorlar. Kimisinin o golgeden kurtulmasi yillar aliyor kimisi de o golgenin bir esiri oluyor. Ama senin durumun yine de cok farkli. Birlikte oldugun kadinlara baktigimizda senin hayatinda da boyle bir arayisin oldugunu one surebiliriz." Hakliydi. Donemsel olarak sadece cozumu benim zihnimde mumkun olan gizli sifrelerle hep birbirine benzeyen kizlarla birlikte olmustum. Bazen bu sifre degisir, yerine baska bir sey gelirdi. Bunlari daha once konustugumuz icin arkadasim ustunde durmayip devam etti: "O bir yil boyunca senin yasadigin sey, karsina cikan sifrenin sadece iki cozumunun olmasiydi. Bu oyle bir sifreydi ki ya o ya da oteki olacakti. Bir ucuncude asla bulamayacagin bir sey. Iki ayri yuzde kendini ifade eden bir teklik. Bir butunluk, bir parcalanmazlik."

Pek anlayamadigimi soyledim, ozellikle de sifre kismini..

"Platoda oteki kizin da katildigi bir partiye beni de davet ettigin o aksami hatirliyor musun? Iste o aksam o kizi dikkatle inceledim. Onda senin gecmisteki buyuk asklarinin hepsinden bir parca vardi sanki. Kiz bir butun olarak eski sevgililerinin hicbirine benzemiyordu ama hepsini de hatirlatiyordu. Bana kalirsa sen her ikisinde de gecmisteki butun asklarin bir isaretini buldun. Ayrica ikisine de asik olmadin. Onlar sana gecmiste yasadigin asklari hatirlattilar."

Dusununce hakli olabilecegini hissettim. Ama bu kadar kesin bir karara varabilmesi icin gercekten cok incelemesi gerekiyordu. Supheyle sordum, "Yani sen bu karara o parti aksaminda mi vardin?". Gulumsedi. "Karim" dedi, "tipki oyle biri iste. Onu gorur gormez onu nereden tanidigimi dusunup durmustum. Ama birlikteligimiz ilerledikce onda hep eski sevgililerimden bir seyler buldugumu farkettim. O aksam o kiza biraz da bu gozle baktim. Sonra ayni seyi senin de yasadigina karar verdim."

Soyledikleri kafami karistirmisti. "Iyi ama" dedim, "bu dedigin dogruysa bir anlamda o zaman hep ilk askimizin pesindeyiz, onu ariyoruz.". Ilk kez ses tonu o kesin berrakligini yitirdi... "Ya da bir sifrenin..." dedi, "kim bilebilir ki?". Bir muddet sustuktan sonra nedense basit bir benzerligin bu tur bir sifreyle ilgisi olamayacagini iddia ettim. Sikintiyla yuzume bakti: "Bugune kadar onlarin birbirine benzedigini iddia ettin durdun. Ama hep neresi benziyor dedigimde belirli bir benzerlikten hic sozedemedin. Ayrica ben her ikisini hayal meyal hatirliyor olsam bile hicbir benzerlik bulamadim. Tek ortak ozellikleri var, o da ikisinden de su ya da bu sekilde etkilenmen. Artik onlarin benzemedigini kabul etmen gerekmiyor mu sence?" Hakliydi. Bir daha da bu olayi kimseyle konusmadim.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1