Esaret

  Peki Ben Burada Ne Yapiyorum - Ertug Ucar

 

Iki kisiydiler. Yuvarlak bir masanin etrafindaydik. Masanin ustunde iki harita, birkac fotograf ve benim doldurup bir hafta once biraktigim basvuru formu vardi. Beni inceleyen bir tavirlari yoktu. Yaklasik yarim saattir konusuyorlardi ve daha hic soru sormamislardi. Basvuru formundaki sorular zekice hazirlanmisti ve ben de onlari mumkun oldugunca detayli ve dogru cevaplamaya calismistim: isim, egitimim, ailem, hobilerim, sagligim, seks hayatim.. Lafi biri birakiyor digeri aliyordu: '..ayrica cok zengin bir cd ve video kaset arsivi var.. '..internet baglantiniz da olacak..'

Onlari pek dinlemiyordum. Arkalarindaki duvarda asili buyuk seyir haritasini inceliyordum: sis isaretleri, batiklar, deniz fenerleri, giderek koyulasan bir mavinin belirttigi derinlik.. Onlara dondum, cunku susmuslardi. Masaya dogru egildiler, biri parmagiyla onumdeki kucuk haritada fenerin oldugu noktaya bastirdi ve soyle dedi: 'yalniz kucuk bir sorun var, sizin kalacaginiz sure boyunca hava sartlari nedeniyle bazen hatlarda ariza oluyor ve giderilmesi de kolay olmuyor. Yani elektrikten ve dolayisiyla size varliklarindan bahsettigimiz bu teknik ekipmani kullanma sansindan mahrum olabilirsiniz.. hatta bir sure dunyayla baglantiniz da kopabilir.' Biraz heyecanlanmislar gibi geldi. Iyice bana dogru egildiler. Sanki agzimdan cikacak kelimeler karari belirleyecekti. 'O zaman' dedim 'Feneri neyle yakacagim?'

Heryer beyaz. Ama heryer. Icinde oldugumuz bu garip kar araci bayagi hizli, ama heryer oylesine ayni ki, hiz, mekan, zaman kavramlari kayboluyor. Kendinizi ilintilendireceginiz hicbir referans noktasi yok. Gunes yok, ay, bulut deniz, kara.. Sadece beyaz bir isik: kaynagi belirsiz, ama heryerden yansiyor. 'Simdi deniz gorunecek' dedi ilk kez konusan soguk adam: kaptan mi desem, sofor mu bilemiyorum. Belli ki benim her noktasini es algiladigim bu buz colunde sadece ona gorunen isaretler var. Iste deniz.. Istunde ilerledigimiz zemin biraz meyillendi: giderek asagi kayiyoruz. Onu gordum; Giderek yaklasiyoruz, uzakliklari kestirmek zor. Birden yanina ulastik. Bu alet dusundugumden ve hissettigimden hizli gidiyor olmali. Indim, kaptan cantalarimi indirdi. Toplam yuksekliginin 42 metre oldugunu soylemislerdi. Dairesel bir plani var. Yukariya dogru daralan bir silindir.. ve onu bu buz colunden on metre yukarida tutan aralari celik tellerle caprazlanmis sekiz celik kolon.

Bir gemici merdiveniyle yaklasik bes metre yukaridaki platforma ciktik. Buradan egimi daha az bir merdivenle sanirim bes metre daha ciktik ve dosemedeki bir delikten alt kata girdik: burada su ve erzak depolari var. Sonra da yakit depolarinin oldugu kata ciktik. Bu katlarda pencere yok. Bir kat daha ciktik. Iste yasam mekanim.. Tam ortasindan bir merdivenin delip gectigi, yaklasik 3 metre yuksekliginde sekizgen tabanli bir prizma: �api 6-7 metre kadar. Sekiz duvarin karsilikli dordunde genis pencerelere siyah perdeler cekili. Bir kenarda kisa bir tezgah, ikili bir ocak, kucuk bir buzdolabi, mikrodalga firin ve evye var. Hemen onunde kucuk bir masa ve tek bir sandalye. Diger tarafta ise rahat gorunen tek bir koltuk, onunde de bir sehpa. Karsisindaki alcak dolabin raflarina buyuk ekran bir TV, video, bir kasetcalar, bir cd calar dizilmis ve yanlarinda da cok sayida cd ve video kaset var. Pencerenin yanina yerlestirilmis kucuk bir masada da 17 inch ekranli bir bilgisayar, bir yazici ve bir de faks var. Merdivenin diger tarafinda kalan odaya ise tek bir yatak, bir dolap ve bir sehpa yerlestirilmis. Sehpanin ustundeki saat 5'i gosteriyor: aksam olmak uzere. Giysilerimin oldugu cantayi birakiyor ve odadan cikiyorum. Yanda bir kapi daha goruyorum: banyo.

Perdeleri aciyorum. Butun oda bembeyaz oluyor: koltuk, duvarlar; beyaz, esyalara siniyor.. Disari bakiyorum. Hala gunes gozlugumu cikarmadigimi farkediyorum. Koltugun solundaki pencereden bakinca sadece deniz gorunuyor. Iste tam sinirdayim, karanin gelip deniz, beyazin gelip mavi oldugu cizginin uzerindeyim. Karadan gelenler icin denizim, denizden gelenler icin kara. Ama kimse gelmeyecek. Peki ben burada ne yapiyorum?

Aniden oldu. Planlamamistim. Buraya gelmek icin muthis bir istek de duymamistim ama oldu. Birgun bir ilana rastladim: kuzeyde, cok kuzeyde onemli bir deniz yolu uzerindeki bir bogaza insa edilmis deniz fenerinde alti ay suren kis boyunca kalacak birini ariyorlardi.

Basvuranlari bir de mulakata alacaklardi.. Ve buradayim. Isimi, evimi, duzenimi birakip geldim. Ilani bir bucuk ay once gormustum. Bu sure boyunca oturup kendi kendime 'neden' sorusunu sormadim. Simdi de soracak degilim.

Su an telefonum calisiyor, faksim ve digerleri de.. Ama kimbilir belki bir hafta sonra tum baglantilar kopacak. O zaman buraya gelisimi anlamayan bazi arkadaslarimin deyisiyle 'kapana kisilip kalacagim, gun sayacagim'. Bense icten ice baglantilarin kopmasini bekliyorum: Ondan hoslanacak miyim bilmiyorum, tek bildigim iste o zaman gercek ozgurlugu tecrube edecegim.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1