Esaret

  Beden Tutsaklari - Adnan Kurt

 

Bir baskasinin aklindan gecenleri bilebilir miyiz? Bir insan yarasa olmanin; bir kadin, erkek olmanin nasil birsey oldugunu bilebilir mi? Dogumu sirasinda bir bebegin deneyimleri nelerdir? Ana karnindaki bir ceninin, eger varsa duyumsamalari nelerdir? Atlar neler dusunur? Bir baligin dudagindan gecen olta cengeli, sizin caninizi acitacagi kadar, onun da canini acitir mi? �rumcekler dusunuyor mu, yoksa bilincsizce muhtesem aglar oren kucuk robotlar mi onlar? Ya da yeterince yetkinse, neden bir robot bilincli olmasin? �rumcekler kadar dikkatli ve karmasik isler yapabilen robotlar var (ornegin the COG), ama daha karmasik bir robot insan gibi aci duyar mi, gelecek kaygilari var midir acaba? Yoksa, akli olan hayvanlari robotlardan (ve karincalar, orumcekler gibi "zeki" ama akilsiz yaratiklardan) ayiran asilmaz bir engel var midir? Insanlar disinda tum hayvanlarin akilsiz robotlar oldugu dusunulebilir mi? Ren� Descartes onyedinci yuzyilda bikmadan bunu soyluyordu, yanilmis miydi? Tum hayvanlarin, bitkilerin, bakterilerin akillari olabilir mi?

Diger yandan, tum insanlarin akillari oldugundan emin miyiz? Tum etkinlik sizinle benim aramda birlikte kurguladigimiz bir oyundan baska birsey olmasin? Belki de (en asiri uca giderek) evrendeki tek akilli yaratik sizsiniz, belki geri kalan hersey, bunlarin yazari bile akilsiz bir makinadan baska birsey degildir. �ok insanin aklindan gecmis olabilecek bu garip dusunce, solipsizm (Latince "ben yalnizim") olarak bilinen yaygin bir felsefi varsayimdir. Solipsizm, uzun donem kararli duramasa da, onemli bir meydan okumadir: eger solipsizm salakcaysa, baskalarinin da akilli olduguna inaniyorsak, nereden biliyoruz?

Ne tur akillar var, biliyor muyuz? Ilk soru varlikla ilgilidir, felsefe jargonunda ontolojiyle. Ikincisi bizim bildiklerimizle, epistemolojiyle ilgilidir.

Yaygin kani, bilimsel bilginin savlari ve zaman zaman iliskin oldugu varsayilan kanitlarla, aklin bir beyin islevi oldugu yolundadir. Boylesi bir bilimsel varsayim, bu defa beynin islevlerini betimlemek, ve beyinde bilgi saklama, bilgi turetme, algilama, yorumlama, hesaplamanin nasil yapildigini anlama cabalarinin temel nedenidir. 1940'lardan baslayarak, cok yonlu bilimciler Alan Turing, Donald Hebb, John von Neumann, John McCulloch ogrenme, bellek, kendinden kopyalayan cisimler, sinir sisteminde bilgi saklama, biyolojik hesaplama dizgeleri, bilgisayarlar, robotlar, deneysel epistemoloji, deneysel ve kurgusal etik gibi calisma konulari olusturup bilim ve teknoloji arenasina attilar. Bu zamanlardan beri suregelen onemli temel dusuncelerden birisi, biyolojik hesaplamalarin, bellegin ve ogrenmenin sinir sisteminde, beyindeki 10 milyar sinir hucresinin olusturdugu 100 trilyon sinir baglantisinin sekillenmesi ve yapilanmasinda yeraldigidir.

Sinir sisteminde bilgi aktarimi, sinir hucrelerinin uzun dallarinda yolalan elektrokimyasal atimlarla saglanir. Bunlar, iletken tellerde ilerleyen elektronlarin olusturdugu elektrik akimina gore cok daha yavas ilerleyen zincirleme tepkimelerdir. Sinir lifleri, cok uzun piller gibidir. Sinir hucresi duvarinin ic ve dis yuzeyleri arasindaki kimyasal dengesizlesme, duvar boyunca yayilan elektriksel alan etkinligine neden olur. Yayilim hizi, hucre ici sivida devinen molekul paketlerinden cok daha hizli, ama isiktan cok daha yavastir. Sinir hucreleri birbirine dokundugunda/baglanti yaptiginda, elektriksel atimlar, sinirsel ileti molekullerinin yayilip diger sinir liflerine gocmesini saglar. Bunlar, baska elektriksel ileti atimlarina neden olur. Sinir sistemi, kendi disindaki dunyaya acildiginda, ortamdan bagimsiz islerlik son bulur. Artik donusturucu/algilayici uc sinirler dis dunya ve beden ile, bilgi islem sistemi arasindaki keskin siniri olusturmaktadir. �rnegin, isigi algilamak icin, isiga duyarli donusturuculere gereksinim vardir, atomalti duzeylerde gelen fotonlara uygun ve guvenilir etkilesimlerde bulunup, hucresel buyukluk duzeyindeki olaylari tetikleyebilecek tepkimeler yapabilen duzeneklere (Rodopsin isiga duyarli boylesi bir tozdur. Ve bu protein, karincadan baliga, kartallardan insanlara tum dogal gozlerin yegledigi isiga duyarli malzemedir).

Kuramsal olarak, tum bilgi islem dizgeleri iki ucla sonlandirilmistir. Bir ucunda duyargalardan, diger ucunda tepki organlarina kadar aradaki hersey, ortamdan bagimsiz bilgi islem surecleri ve yapilaridir.

Otomobiller, gemiler, petrol rafinerileri, ve diger karmasik insan yapitlari ortamdan bagimsiz denetim dizgeleri icerirler. Oysa hayvanlarin denetim dizgeleri bedenleriyle tumlesiktir. Diyelim ki isitme sinirini cikarip, yerine mikroelektronik, nanomekanik bir yapay iletim/duyum alt dizgesi yerlestirdiniz. Bu, gercekte varolan, dogal surecin esbenzetimi olmayacaktir. Ama, gizemli, etten ve kemikten bir organ havasi vermedigi icin degil; denetim dizgesinin yuzmilyonlarca yildir, o et kemik ve yapilandigi yerdeki biyokimyasal ozellikleriyle birlikte evrimlestigi icin. Bu esevrimlesme, sureci tasinmaz yapmak degil, eniyileme icin (en hizli iletim, en korunakli yapilanma, en yuksek cozunurluklu kilmak gibi basarim islevleriyle) olagelmistir.

Siradan bir ornek olarak, isitme surecini irdeleyebiliriz: Kulagimizdaki mekanik algilayici sinir hucreleriyle, molekullerin isil devinimlerine yakin basinc dalgalarini duyabildigimiz gibi, bir ucak motoru gurultusunu de duyabildigimiz hayret verici olceklerde algilama yapabiliriz. Ve ses dalgalarinin (ya da havakuredeki basinc dalgalari) cok tiz tonlarini yalnizca kulak yoluyla degil, kafatasini bir cinlanim kovugu gibi kullanarak, cene kemigi uzerinden de algilariz. �ok alcak sikliktaki pes sesler, karin boslugu ve diyafram salinimlariyla da algilanarak, isitmeye iliskin bedensel bir yapi olusturulur. �yleyse, kulak yerine yapay bir aygit koyup, ne kadar mukemmel olursa olsun, ayni isitme islevini/surecini betimleyemeyecegimizi ve ustelik bu surecin malzeme ve ortamdan da bagimsiz olamayacagini anlayabiliriz.

Binlerce felsefi dusunce deneyi su icgoruyu kullanir: "Ben bir beden degil, ama bu bedenin sahibiyim". Oysa, "Ben bir tutsagim bu bedende" denilemez mi? "Beni bu bedenden almanin bir yolu var mi, kacip gidebilir miyim bu bedenden?"

Bir kalp aktarim isleminde alan olmayi, veren olmaya (!) yegleriz. �unku biliriz ki, benligimiz kalbimizle degil, beynimizle birliktedir. Bircok felsefeci, bilgiyi korumuk kosuluyla ortami (yani beyni) degistirmeyi bile kabulleniyor. Hatta, isinlanma (teleportasyon) yoluyla, eger bilgi mukemmel olarak korunacaksa baska bir yerde cisimlenme bile kabul edilebilir, Dennet'e gore. �stelik bu durumda yalnizca sinir sistemi degil, tum beden bilgisinin de tasinacagi ongorulurse, daha dogru bir "benlik" aktarimi olasidir.

Benligin, aklin bedenle tumlesik kavramlar dizgesi olusturdugu fikri hic te yeni degil. "Aydinlanmis ve bilgelerin dedigi gibi, ben tumuyle bir bedenden baska birsey degilim. Ruh, beden uzerine tanimlanmis bir baska sozcuktur yalnizca" (Boyle Buyurdu Zerdust, F.Nietzsche).

Evrim boyunca kazanilmis bilgiler, organizmanin her parcasina kazinmistir. Sinir sistemi bu bilginin tamamina sahip olmasa da, organlarla etkilesiminde bu bilgilerle karsilasarak, uygun iletisim/denetim islevini yurutecektir.

Akil ve beden, uyum ve esgudum icerisinde tumunun sagligi ve varligini surdurmek icin calismaktadir. Belki de denilebilir ki, akil, benlik, bilinc bedenin tutsagiysa da, her ikisi de (ikili ilkeye teslim olarak) bencil genin esiridir. Bir yandan dogal secilim, diger yandan varlik ve bilinc sorunlariyla yasam kavgasi verilirken, genler kendilerini en iyi kosullarda sonsuza dek yasatmanin en iyi yollarini ariyorlar.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1