Esaret

  Sessiz Bir Siginak - Erk Acarer

 

Acik pencerenin loslugunda, kucuk bir ayrinti, damitilmis bir hayal gibi duran incelik, beyaz duvarin ustune kocaman bir golge birakiyordu. Saka kusu, narin ve umarsiz, ucusan perdelerin arasinda soluksuz bekliyordu. Bu ictenlikli geri donus, onu pek sasirtmadi. Siradisi bu garipligi bekler gibiydi. Kusatilmisligi kendi secimi degildi...

Kenarlarina metal serit gecirilmis kahverengi buro masasinin uzerinde, bir kac zeytin cekirdegi, kurumus ekmek topaklari, agzina kadar dolu bir kultablasi ve aksamdan kalmis bos bir sigara paketinin yaninda, tek bir kisa samsun sigarasi vardi. Koselere dogru itelenmis, burusturulmus gazete toplari, yeni tasinmislik hissini cagristiriyordu. Kemik rengi halifleks kirden alacali bir renk almisti. Izerindeki beyaz iplik, kul ve talas parcaciklari dekoru karmasiklastiriyor, kasveti canlandiriyordu.

Masaya yakin, kenarliklari kirik sandalyeden kalkmadan dogruldu. Gozlerini kirpistirarak huzunlu bir esnemeyle sokaga daldi. �gleden sonrasinin da bulutlu olabilecegi sezilen, serin bir Agustos gununun baslangiciydi. Agustos'un son gunleri olmaliydi. Dik bir bakisla, cizik cektigi manzarali takvimden bunu anladi. Takvim bir anda ve ozensiz secilmisti. Zamani belirlemekten cok odayi daha da duzensiz hale getirmeye yariyordu. Aklina birsey gelmis gibi kalkti. Masa uzerinedki son sigarayi dudaklarina goturdu. Elini, once pantolonunun sag cebine soktu. Sonra sol cebine. Birden ritmik birsekilde ve aceleyle panige kapildi. �akmagi gomlek cebinde bulunca anlik bir gevsemeyle sigarasini yakti. Pencereye yanasti. Cami acmadan, bir sure sokagin en uc kosesine kilitlenip kaldi. Gorebildigi son kosenin de ilerisini gormek istiyordu. Kent henuz yollarda olmaliydi. Saatlerine bakarak hizla yuruyen adamlar ve pogacalariyla kosturan kadinlarin mesai baslangicina yetisme telaslarini sezer gibi oldu. Mavi entarili bir kiz, mavi entarisinin eteklerini tuta tuta, daha hizli birkac adim atti. Bir vapurun kiyiya yanastigini hissetti. �ykundu. Kirilganlikla, solgun pervazin uzerindeki kalin kitabi sag eline aldi. Kitabi bitirmek uzereydi. Son ve en heyecanli yekrinde kalinan iki sayfayi tereddut etmeden yirtip kucuk parcalara boldu. Bu bir romandi... Takvime yeniden goz atarak uyumaya karar verdi. Sandalyeye ilisti...

Yari uyanik, terli ve aceleci bir uyuma. Aralikli, sendeleyecek gib, vakti huzursuz cogaltan bir gecmiyeceklik hissi, tekduze kaygisizliga esdesti. Birden yari islak bedenine yarimyamalak, ust uste bir kabus saplandi. Kararsiz kalkti. Yesil kanvas pantolonu ve beyaz kisa kollu gomlegi yapis yapisti...

Uyanmasina hanin kepenginin gurultulu acilisi da yardimci olmustu. Amonyak kokusunun yayiligini cigerlerinde duyumsadi. Bir sigara daha yakmak ister gibi masaya egildi. Sonra az once, son sigarasini ictigini animsayarak geriledi. Farkina varmadan pencereyi acti. Sicak bir ruzgar, pencereye yakin cinar agacinda, belirli belirsiz bir hisirti olusturuyordu. Az onceki kepenk acilma sesine teza, sade, yalitilmis, huzurlu bir gurultuydu bu. Uzun bir sure gozleri mat, kipirtisiz kaldi...

Sokaktan eski bir muzik sesi geliyordu...

Elleri garip calisan bir adam, karsidaki iki dukkan arasina yerlestirilmis afisin uzerine, bir baska afisi yapistirmaya calisiyordu. Aceleci adam bu isi oyle ciddi yapiyordu ki, cevresini kusatmis kent kalabaligini bile ayinlestiriyor, bu isin bir parcasi olmaya zorunlu kiliyordu. Duvardaki isini bitirdiginde kendine baska bir duvar secti. Yeni yapistirilmis afisin ust kisminda, cok onceden yapistirilmis bir baska ibare vardi; 'ilan ve afis yapistirmak yasaktir'. Gozleri, afis yapistiran adami uzaklasincaya kadar izledi. izleyebildigi en uzak noktaya kadar ulasmaya calisti... Afisteki yaziyi okuyamadi...

Eski gunlerden, yari huzursuz bir muzik sesi geliyordu...

Kapiya yakin lavaboda, yuzunu yikayip, saclarini islatti. Sokagin sesi, telasi, hanin icerisindeki adim seslerine karistikca, surekli bir karmasiklik hissine kapiliyordu. Duvardaki saate bakti. Odanin icindeki zaman, sokaktaki zamandan net bir incelikle ayriliyordu. tul perdeler hafifce savruldu...

Munzevi bir belirsizlik ona, masal daginin arkasina ulasamayacagini kesfettirdi. Sandalyenin kenarina firlattigi ince kumastan, lacivert ceketinin ceplerinde, unutulmus olabilecek bir sigara aramaya daldi. Otomatik, istencsiz, kendiliginden bir aramaydi bu. iki sehirici jetona, birkac bos sigara paketine, sehirlerarasi, kullanilmis bir otobus biletine ve dondurulmus bir aniya rastladi; 'ince, mulayim bir gulumseme, yaninda kendisi, iki arkadas ve uzerinde birkac sandal duran mavimsi kipirdama'. Sokagin bir parcasi olma fikri, beynine boylece huzursuz bir heyecanla saplandi. Uzun sure, kenarlari kivrilmis fotografa bakti. Korkmustu. Sonra, birden, butun tedbirlerini savsaklayarak, korkusunu gizemli hale getirdi; Disari cikacakti. Biraz rahatladi. Bu ani karar bir yaz sonu eglencesi gibi butun amaci haline geliverdi. Bu tehlikeli isteyip butun benligini sarmisti. Zorunlu kusatilmisligina, dingin bir 'ogle vakti' saglayacakti. Siradan gulumsedi. Durdurmanin vazgecilmezligini kavramisti. Kendisine, kisa sure icin verecegi izni, icinde yasallastirdi. Sorumsuzluk duymadi... Siyah, ince yazan kalemini cikardi. Not defterinden kopardigi bos bir sayfayi, numarali, kucuk ayrintilara boldu;

1. Su isiticisi 2. Kavanozda kahve 3. El Radyosu 4. Iki karton 'kisa samsun' 5. Kucuk bir ajanda 6. Kucuk takvim 7. Mektup kagidi 8. Kus yemi

Listeyi katlayip az once baktigi fotografla birlikte ceketinin ic cebine koydu. Neden sonra, onemsiz fakat ayriksi ve sevecen bir bakisla icne telli kafese dogruldu. Kafes, kapinin bitisigindeki lavabonun altinda, icinde zamani gecmis evraklarin bulundugu kolinin yaninda duruyordu. Oraya dogru sakin ilerledi. Kafesin ic tarafina takilmis, suyu tukenmis kucuk kapa ve dagilmis yemlere uzulerek bakti. Bosvermisligini begenmedi. Sulugu kafesten cikardi, lavaboya yoneldi. Sonra, yeniden ani bir kararla tekrara kafese egildi. Elini dar kapaktan iceri sokup kirilacakmis gibi duran hayvani avuc icinde sikistirarak disari cikardi. Odayi urkek bir 'saka' sesi sarmisti. Pencereye yaklasti, ucusan tulleri araladi ve parmaklarini acti. Uzun sure kus yitene kadar donuk kalip gokyuzune bakti. Boylece kendi esaretini kutsadi... Ceketinin ic cebinden cikardigi listenin en sonundaki satiri karaladi. Kapiyi acarak disariya cikti. Hanin kohne, amonyak kokulu merdivenlerinden asagi suzuldu. Son merdivenleri kararindan vazgecmesin diye hizlanarak inmisti. Kendini, guzun baslangicina yakin, yalniz, urkek, telasli ve mutlu bulmustu. Panige kapilmadi, ancak suerkli arkasina bakarak koseyi dondu.

Bu suresiz kusatilmislik, yollari, insanlari, hatta otobusleri alabildigince cekici hale getirmisti. Kendini sinirsiz ve arinmis duyumsadi. Ne bir otobuse binmeyi ne de rota belirlemeyi dusundu. Kendini kalabaliga da yakistiramamisti. Yabancilasmis oldugunu dusunerek uzuldu. Duvar diplerine olanakli oldugu kadar yakin ve yosun kokan nemlilige dogru adimlarini siklastirdi. Denizi gormeyi amacliyordu. Karsilastigi her insani algilamaya calisarak ve surekli arkasina bakarak yurudu ve ruhlari dokulmus ahsap evleri sindire sindire yurudu. Uzun bir sure agaclarin yaprak sunuslarinda yurudu. Yanlizken ve Agustos�un sonunda bir kacamak; biraz muzik, belki bir kahve, birkac hafta sonu dergisi, saklanmis bir kahramanligin gizlenmesi gibi birseydi. Dusundu. Dusunmekten vazgecti sonra. Kendisini biraz yilgin, dingin fakat yadirgi, simdi gecmesini istemedigi zamanin agir, sessiz, sinsi akrebine birakti. Saatine bakti. Henuz zamani vardi...

Zamanin anlik geri gitmisligi, bir anlik kayma, yogun bir pansiyon odasi kokusunu cagristirdi. Yerlesik yasamdan ayri, kimsesiz sir savurgan gibi surekli gidilecekmis hissi. Giderken de odada birakilmis, kullanilmis permatik, yarim kalmis dis macunu tupu, birkac gun oncesine ait gazeteler, tek yatagin uzerinde islak bir burusukluk sonra otobus sirketleri, telekartlar, muavinin valizine taktigi iptidai bir numara levhasi, garaj isimleri, isikli benzin istasyonlari...

Itinasiz hazirlanmis karisik bir tostu, alel acele bitirdi. ikincisini, daha yavas ve cayini da ihmal etmeyerek yiyecekti. Peceteye sardi, masanin uzerine cayin yanina koydu. Ceketini yandaki plastik sandalyenin uzerine birakti. En yakindaki bayiden bir sigarayla kibrit aldi. Geri dondugunde sogumus cay fincanina dokundu. Saygi gostermeye ozenir gibi sigara paketini acti. Ruzgarli bir nemlilik, gittiginde masadaki otuyu ikiye katlamisti. �rtuyu duzgun parmaklariyla ve cekistirmeden masanin acilmis kenarina kapatti. Dirseklerini masanin uzerine koydu. Sandalyesi denize tegetti. Henuz zamani vardi... Keyifli bir bosvermisligin ortalarindaydi. Bir cay daha soyledi.

Uzun bir gunbatimina adanmis tutarsizligi, boyaci cocuklarin ayakkabilarinin boyasizligi, 'monoton bir huzur', 'sessiz bir siginak', bir sure, uzun bir sure kaygilarina ket vurmaya yetti. Sonra, birden, yol hesaplamasi, gec kalmislik sanrisi, saatin huzursuz goreliligi, erteledigi tedbirsizlik hepsi birbirine karisti. Kalkmaliydi. Zamani tukenmek uzereydi. Hatta gec kalmamak icin pratik davranmasi gerekliydi. Yumusak bir ses tonuyla hesabini istedi. Biraz daha kalmak isterdi. Yoldaki huzursuzlugu bundandi. �aydan sonra soyledigi sutlu kahvesinden ancak birkac yudum icebilmisti...

Ayni yontemle, fakat daha hizli donuyordu. Alcaklarini siraladigi liste aklina geldiginde, tedirginligi artti, bazi yerlere ugramasi gerekecekti. Adimlarini siklastirdi. Gec kalmisti...

Listesine, bakkalda gozen carpan birkac ayrintiyi ilistirdi. Sag elindeki poset, sol kolunun altina sikistirdigi cekedi ve deterjan kokulu bir ekmekle, arkasina bakmayi ihmal etmeden, hanin yarim indirilmis kepenginden egilerek iceri girdi. Kan ter icindeydi. Han kapanmak uzereyken yetismisti. Merdivenleri cikti. Jetonlari arasindaki anahtari cikarip kapiyi acti. Izerine karamsar bir rehavetin tutsakligi yeniden coktu. Buna ragmen kendisini rahatlamis varsaydi. iceriye girdi...

Odaya, yakin sokak lambasi, sari, henuz yanmis kipirtilarini odaya savuruyordu. Isigi acmadi. �ylece, ayakta bekledi...

Acik pencerenin loslugunda, kucuk bir ayrinti damitilmis bir hayal gibi duran incelik beyaz duvarin ustune kocaman bir golge birakiyordu. 'Saka kusu' narin ve umarsiz perdelerin arasinda soluksuz bekliyordu. Bu ictenlikli geri donus, onu pek sasirtmadi. Bu siradisi garipligi bekler gibiydi. Sabah parmaklarinin arasindan kayirdigi, alaca renkli, kucuk kanatli kusu yeniden avus icine aldi. Kafese dogru kisa bir adim atti. Kusu ince demirli kafesin icine itti. Kafesin kapagini kapadi. Kapiya yaklasti. Anahtariyla kapiyi ust uste iki kez kilitledi. Mavi entarili kiz, mavi entarisinin eteklerini tuta tuta daha hizli birkac adim atti. Onun geckalmisligini hissetti. Nedensiz kaygilaniverdi. Korktu. Gurultu yapmamaya dikkat eder gibi sandalyesine ilisti. Masanin cekmecesini acti. Bir dosya kagidiyla, ayni ince yazan siyah kalemini cikardi. �glenden once kopardigi kitabinin son iki sayfasini kendine gore yeniden yazdi. Dosya kagitlarini kitabin en arkasina ilistirdi. Ince bir otus, odanin sessiz ilik koselerine dagildi. Sigara dumani, otusu sarip, kutsallastirdi. Hanin on kepengi gurultuyle asagi indirildi. Kusatilmislik onun secimi degildi...

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1