Esaret

  Bir Roman Kahramani Olarak Borges - Ahmet Karcililar

 

"Dunyada her sey sonunda bir kitap olmak uzere vardir"

Mallarme'

�zerinde binlerce dussel kurgulama yaptigim, nasil bir mistik anlam yukleyecegimi bilemedigim bir rastlanti var ki 1986 yilinin 14 haziraninda Jorge Luis Borges Cenevre'de olurken ben dogum gunum olan 6 haziranda bir dostumun armagan ettigi Latin Amerikan Hikayeleri Antolojisi kitabina gomulmus, Carlos Fuentes'in Aura'sinin aurasindan yenice kurtulmus ve Borges'in �lum ve Pusula'sini okumaya baslamistim. �yku sonralari, Turkiye'de ilk kez 1986 yilinin temmuz ayinda yayinlanacak olan Umberto Eco'nun Gulun Adi romani icin soylenen "Bir polisiye ama yalnizica polisiye degil, bir donem romani ama yalnizca donem romani degil, bir asak anlatiyor ama farkli izlekleri de var. Okura gore temasi bicimlenen, kendini okura uyduran kitap." betimlemelerine bire bir denk dusuyordu. Bu tanimlamalari oldukca genc oldugum o yillarda yapamamis olsam da oykuyu okurken gizlerini cozebilecek kadar yaklastigimi, mucizelere el surdugumu, anlatamadigim birseylerin yanindan gectigimi farketmistim. Bu denemenin konusu olan iki kitabin benim hayatima birbirinin pesi sira girmesi de ayri bir mistik bilmecedir.

Borges'in bir roman kahramani olarak gorundugu iki kitap vardir. (Kuskusuz benim bilmedigim baska romanlar da vardir ve bu deneme umarim tartismanin esigi olur, bu konuda baska denemeler de yayinlanir.) Kitaplardan ilki Fransa'da yasayan Fas'li yazar Tahar Ben Jelloun'un Borges olmeden 1985'te yayinladigi Kum �ocuk adli romanidir ki adiyla da Borges'in Kum Kitabi oykusune gonderme yapmaktadir. (Can Yayinlari, 1989, 1.Basim) Kitap Fas'in soylu ve zengin bir ailesinin sonuncu kizinin hikayesini anlatir. Aile cok sayida kiz cocuktan sonra bir erkek evlat beklemektedir ama yine kiz cocuklari olur. Baba ne olursa olsun cocugu erkek cocuk gibi yetistirmeye kararlidir ve cevresine de cocugun erkek oldugunu soyler. Hatta bu yalana o kadar inanir ki cocuk icin sahte sunnet torenleri duzenlenir, yasi geldiginde de bir kizla evlendirilir. Kitap kaynagini onceleri cocugun hatira defterinden almaktadir ve yazar bu defteri yedi kapili bir sehrin meydaninda, her bolumde bir kapi anlatarak bizimle paylasmaktadir. Defter oyku bitmeden sona erer ama sehrin meydaninda oykuyu bilen baska anlaticilar da vardir. Bunlardan biri 17. Bolumde ortaya cikan Kor Saz Sairi'dir ve oykuyu anlatmayi surdurur.

Kor saz sairinin bir roman kahramani olarak Borges oldugunu yazarin onun oykulerine ve gercek yasamina yaptigi gondermelerle anliyoruz."Nereden geldigimin ne onemi var, irmagin dogu yakasindaki camurda mi ayak izlerim, yoksa bati yakasindaki camurda mi, size anlatamayacagim." (s.143) sozlerinde hem Dongusel Tapinagin Kalintilari oykusune, hem de Borges'in kokenlerinin Ingiltere'ye dayanmasina gonderme yapilmis. "Sairlerle, oyku anlaticilariyla cok dusup kalktim. Kitaplarini toplar, siralar, saklardim. Isyerime bir yatak bile atmistim. Gece ve gunduzlerin bekcisiydim. Butun bu yapitlarin ortasinda uyurdum." (s.144) sozleriyle Borges'in Arjantin Ulusal Kutuphanesinde calistigi yillar vurgulanmak istenmis. 145. sayfada tirnak acilarak Dongusel Tapinagin izleri oykusunun sonu bire bir alintilanmis. "1929'da Buenos Aires'te yirmi kurusluk bir para gecti elimize..." seklinde acilan 147. sayfadaki paragrafla Zahir oykusune gonderme yapilmis. Borges oykulerinin temel izlekleri ise 156. sayfada "Bana labirentlerden, aynalardan ve kaplanlardan sozetmeyen tek kisi oydu belki de." sozleriyle vurgulanmis. Daha bir cok gondermenin saptanmasini okura birakiyorum.

Jelloun'un Borges'e duydugu hayranlik ve oykunmeyi 168. sayfada kendisinin de bir karakter gibi romana girip Mavi Sarikli Adam olarak soyledigi "Bu adam olunce daha da fakirlesecegiz. Ne cok sey var onda -oykuler, dusler ve ulkeler- hepsi da onunla birlikte gidecek. Iste bu nedenle ben buradayim..." sozlerinden anliyoruz. Romanin son bolumunde Borges meydanin bir ucunda hikayesini sona erdiriyor. Roman 1985'te tamamlaniyor ve ayni yil yayinlaniyor. Yazar son cumlesinde kitabi, hokkayi ve kalemi okura birakiyor. Birakirken kitabin butun cumlelerinin dolunay isiiginda kayboldugunu soylemeyi ihmal etmiyor ve okuru oykunun yeni bicimlendirmeleri konusunda serbest birakiyor.

Kum �ocuk'ta Borges yazarin yerine gecerek oykuyu surduren bir karakter olarak sekillenmis. �unku roman konusunu, yapisini, kurgusunu Borges'ten almamis. Yazar aroman icindeki yolculugunu surdururken onun gibi dusunduklerini ve ondan yola cikarak yazdiklarini bir borclanma gibi gorerek ya da baska bir etik nedenle ona gonderme yaparak ve onun bir bolumde kendisinin yerine gecmesine izin vererek acimlanmis. Saniyorum ileride bu bicimde romanlarla cok karsilasacagiz.

Borges'in bir kahraman olarak gorundugu diger roman yazinin basinda da sozettigim Gulun Adi'dir. Kum �ocuk'la ayni tarihte basildi. Turkce'ye 1986 yilinda cevrildi. �ykuyu herkes bilse de denemenin konusu acisindan burada cok kisa bir ozet yapmak zorundayim. Sonradan bir cok postmodernist yazarin yapacagi (Bizde de Emre Kongar ve Orhan Pamuk dahil) bir teknikle kitabin acilisinda onu buldugunu ve asil metnin ortacagda yasaimis bir rahip olan Melkli Adso'ya ait bir elyazmasi oldugunu soyledi. Adso daha comezken yanina verildigi Baskeville'li William adli eskiden sorgucu olan bir rahiple birlikte gittikleri Italya'nin kuzeyindeki bir manastirda gecen olaylari anlatiyor. Ortacagda papalik ve krallik kurumlari arasindaki iktidar ve para cekismesini, bu iki kurumu destekleyen iki mezhebin catismalarini, manastirdaki garip olumleri ve William'la Adso'nun cinayetleri cozme girisimlerini, kitabin merkezini olusturan dunya simgeli labirent bir kitapligi ve kitapligin gizlerini cok oncelerden beri bilen yasli kor rahip Burgos'lu Jorge'yi...

Jelloun'da gormedigimiz bir tavir var Eco'da, kitaptaki hicbir karakterin adi bir yazara gonderme yapmiyorken ya da karakterler ortacagdan sonrasina ait degilken yalnizca Jorge; bir tek o 20.yy. 'dan gelip kitaba giriyor ve adi hic tartisilmayacak sekilde Jorge Luis Borges'e gonderme yapiyor. Neden yalnizca Borges? Bendeki ikinci kitabin baskisi 1991 yilina ait, ilk basimlarda olmayan Postille (Sonrasi) adli bir bolum eklenmis kitaba. Postille'de Eco "Roman yorumlar ureten bir makinedir, yazar kitabini yazdiktan sonra olmelidir." dese de Gulun Adi hakkinda bazi aciklamalar yapmis. Borges hakkindaki bolumu aynen alintiliyorum. (s.589)

"Herkes Jorge'nin adinin nicin Borges'i cagristirdigini, ve Borges'in nicin bu denli kotu oldugunu soruyor bana. Bunu ben de bilmiyorum. Kitapligi gozetleyen bir kore gereksinim duyuyordum (bu, bana iyi bir anlati fikri gibi gorunuyordu); kor bir kitaplik da ancak Borges'i yaratir; her seyin bir bedeli vardir cunku..."

"Ama Jorge'yi kitapliga yerlestirdigimde, katilin o olup olmadigini bilmiyordum henuz. Denebilirse onu tek basina yarattim..."

"Daha dogrusu romanci kendi oncullerinin tutsagidir..."

1990'da aslinda Marmaris'e gidiyorken Sakar gecidini dolanmaya basladigimizda gordugum manzaradan etkilenip yolumu Gokova olarak degistirmistim. Ilk gidisimdi bu Gokova'ya ama her yer oyle tanidik geliyordu ki; Azmakbasi, Sedir Adasi, Okluk Koyu, Incekum, Ingiliz Limani ve her yeri onceden biliyordum sanki. Daha onceki hayatimda kurada yasamis gibiydim. Sonra cozdum bilmeceyi, eve dondugumde ilk kez 80'li yillarin baslarinda okudugum Yaman Koray'in Buyuk Orfoz'unu cikardim kitapliktan. Butun oyku Gokova'da geciyordu. Gulun Adi'ni ilk okudugumda da ayni duyguya kapildim. Ben bu oykuyu biliyordum, daha once okumustum. Dogrusu bu ya romanin sonraki basimlarinda ekinde yayinlanan Postille'i okumasam belki de baglantiyi kuramayacaktim.

Eco romanin bas kisilerinden biri olan Jorge'den, mutfakci ya da kilerciymis gibi sozediyordu. "Kitapligi gozeten bir kore gereksinim duyuyordu." Bu tavri ancak hastaneden sorumlu rahibin adi Angel'li Bernhard olsaydi kabul edebilirdim. Roman butun kaynaklarini ortacagdan ya da daha gerisinden aliyorken neden romanin ana karakterlerinden biri Borges'ti? "Kor bir kitaplik da ancak Borges'i yaratir; her seyin bir bedeli vardir cunku." Eco gorunur neden olarak Borges'in Ulusal Kutuphane Mudurlugu yaptigi yillarda kor olmasini gosteriyordu ama bedel neydi ve kim kime oduyordu?

Romanda Borges'in kotu bir karakter olarak gosterildigi kanisinda degilim. Romani bir polisiye gibi surduren okur sonunda butun olumlerin Burgos'lu Jorge'nin Aristo'nun simdilerde ortalarda bulunmayan ve varligi bilinmeyen Poetica'sinin gulme ve gulmenin erdemlerine ayrilmis ikinci cildinin sayfalarina kara lotus zehri surmesi yuzunden oldugunu ogrenir. Jorge, Isa'nin hayati boyunca hic ya da cok az gulmesinden dolayi komedinin erdemsiz bir tavir olduguna, insanlari suca ve gunaha surukledigine inanmasi yuzunden kitabin sayfalarini zehirlemistir. O kitap bir zehirdir. Okurken her seferinde parmagini diliyle islatan okur her sayfada biraz daha zehirlenecektir ve ne kadar okursa olume o kadar yaklasacaktir. Saniyorum bu tavir Borges'in yazin konusundaki mukemmeliyetciligi ve kusursuz yazma isteginin getirdigi standartlar nedeniyle ona yakistirilabilir. Manastirdaki butun gizlerin anahtari olan Jorge'nin Eco tarafindan, kitapligi gozeten bir kore ihtiyacim vardi, biciminde tanimlanmasi oldukca garip dogrusu.

Manastirdaki olumlerin her biri rahipler tarafindan Deccal'in gelisinin bir gunu olarak yorumlanir. Deccal gelmeden yedi gun once firtinalar kopacaktir ve Incil'in dedigi gibi firtinali bir gecede ilk Adelmo olur. Her olum Deccal'in gelisine uymaktadir ve kiyamet yakindir. Ya Incil'in kehaneti gerceklesmektedir ya da katil oyle sanilmasini istemektedir. Oysa kitabin sonunda anlariz ki Deccal'le ilgili butun yorumlar birer rastlantidir ve bu yorumlari duyan Jorge diger olumlerde kehanetin gerceklestigine inanilmasi icin gereken titizligi gostermistir.

�ykuyu bu sekilde ele aldigimizda Eco'nun Borges'e odedigi bedele ya da oncullerinin tutsagi olmasi meselesine oldukca yakinlasiyoruz. Romanla Borges'in bir cok oykusu arasinda bagintilar kurabilme olanagi olmasina ragmen (Yollari �atallanan Bahce, Labirentinde �len Kral, �lumsuz, Ayna ve Maske, Tanribilimciler ve en onemlisi Babil Kitapligi) bir tek oykuyee dikkat cekmek istiyorum. Yazinin basinda andigim �lum ve Pusula'ya...

Bir Yidis rahibi kongre icin geldigi sehirde, kaldigi otel odasinda bicaklanarak oldurulur. Mufettis Lonnrot, yardimcisinin karsi odada kalan valinin gokyakutlarini arzulayan bir hirsizin yanlis odaya girmesi teorisine aldirmayip odadaki daktiloya takili kagitta yazan "Adin ilk harfi dile getirilmistir." yazisinin sakladigi gizin pesine duser. Rahibin odasinda bulunan ve gelenegi anlatan, Kabala ogretisiyle dolu kitaplari okumaya baslar. Gelenekte Tanrinin 99 adindan sozedilmektedir ve dile getirilemeyen, dort harften olusan bir adi daha vardir. Ikinci bir cinayet daha islenir ve cesedin yaninda ikinci harfin dile getirildigini anlatan bir not daha vardir. Lonnrot gizeme daha cok yaklastigini hissederken ucuncu bir cinayet islenir ve cesedin yanina adin ucuncu harfinin dile getirildigini belirten bir not birakilir. Lonnrot delillerin izini surerken bir harita ve bir nottan olusan bir mektup alir. Mektupta cinayetlerin her ayin ucunde islendigi ve uc cinayet yerinin sehir haritasinda kusursuz bir eskenar ucgen olusturdugu anlatilmaktadir. Lonnrot dile getirilmeyen adin dort harften olustugunu bilmektedir. Demek ki gelecek ayin ucunde, bu kusursuz ucgenin dortgeni olusturdugu noktada, acimasiz bir gelenekci mezhep dorduncu kurbanini bicakliyacaktir. Haritadaki ucgeni dortgen haline getirdiginde sehrin varoluslarinin biraz disinda kimsesiz bir malikhane bulur. Ayin ikisinde tek basina malikhaneye gider ve orada yillar once hapse attirdigi uslanmaz suclu Kizil Scharlach ve adamlarini kendisini beklerken bulur.

Aslinda Scharlach valiyi soymak icin bir plan yapmistir ama soz dinlemez bir adami plandan bir gun once kendi basina hareket etmis ve yanlis odaya girerek rahibi oldurmustur. Daktilodaki notu olen rahip yazmistir ama Lonnrot'un gelenekle ilgilendigini ve olmayan bir gizi aradigini duyan Scharlach icin onu issiz bir malikaneye cekecek plan daha sonra yapilmistir. Scharlach kendisinden bir sonraki yasamlarinda daha az karisik olan duz bir Yunan labirenti dileyen kurbani Lonnrot'u oldurur.

Dile getirilemeyen adin dort harfini anlatan bir Musevi gelenegi yerine GulunAdi'nda Deccal'in gelisinin son yedi gununu anlatan Isevi bir gelenek oturtulmustur. Her iki oykude de olumlerin baslangici gizle ilgisi olmayan ama arastirilanlar tarafindan yakistirilan bir rastlantidir. Eco'nun Postille'de soyledigi (s.589) gibi iki oykude de dedektif bozguna uugramistir. Her iki oykude de kehanet gerceklesmistir. Deccal'in son gunu dunya atesler icinde kul olacaktir, kehaneti dunyayi simgeleyen kitapligin ve manastirin romanin yedinci gununde yanmasiyla gerceklesir. Lonnrot adin dile getirilemeyen dorduncu harfi icin kurban edilmistir.

Gulun Adi tematik ve kurgusal yapisini �lum ve Pusula'dan almistir. Borges'e odenen bedel budur. Eco'nun soyledigi gibi, (s.601)"...kitaplar kendi aralarinda konusurlar; tam anlamiyla yapilan bir polis sorusturmasi suclunun biz oldugumuzu kanitlamalidir."

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1