Eksik

  K627:Yiten Dehaya Agit - Zeynep Akture

 

Yildizin Parladigi Anlar... Stefan Zweig, tarihin onemli donum noktalarinda, boylesi donum noktalarini bicimlendiren karar anlarinda, buyuk eserlerin ortaya cikis sancilarinda insan hayatina pek seyrek olarak inme alcakgonullulugunu gosteren o essiz isigi gorur. Fatih'in ordularinin Istanbul'u fethi, Napol�on'un Waterloo'da savasi yitirmesi, Buyuk Okyanus'un ve Guney Kutbu'nun kesfi... Zweig'a gore tum bunlarin uzerinde parlayan bir yildiz vardir; kisilere yasaminin firsatini taniyan ve kendisinden yararlanmasini bilmeyenlerden acimasizca oc alan. Yaraticisi giyotinde can verdigi halde Fransiz Devrimi'nin sarkisi olarak bilinegelen Marseillaise, Goethe'nin kendini kaptirdigi bir gonul buhrani sonucu yazdigi ve klasik Alman siirinin en incelmis ornekleri arasinda sayilan Marienbad Elejileri, Haendel'in, dort ay agir felc halinde kalip Aachen'da sicak banyolarda kendi azmi sayesinde duzeldikten sonra uc haftada besteledigi Mesih oratoryosu da boylesi parlayan yildizlar altinda yazilmistir; insan deh�sinin kendini gosterme firsatini yakaladigi o benzersiz anlarda...

Kitabi ilk okudugumda, listeden Mozart'in Requiem'inin eksik olmasina cok sasirmistim. Viyanali bir bitkibilimci, madenbilimci, egitimci ve ayni zamanda da muzik camiasinin o gizemli "K"si olan Ludwig von Kochel'in unlu bestecinin olumunden yaklasik yetmis yil sonra, 1862'de hazirladigi ve daha sonra gozden gecirerek iki turevini daha urettigi, d�hi cocuk Wolfgang'in bes yasinda babasina caldigi K1 numarali ilk bestesi bir harpsikord parcasindan baslayarak tum bestelerini zamandizinsel olarak siralayan kataloguna gore K626 numarali son bestesi Requiem de bence ancak boylesi bir esin aninin urunu olabilirdi. Zaten Kochel'in zamandizinsel bir siralama yontemi secmesi de Mozart'in calisma bicimine dair benim de neden oldugunu pek bilmeden paylastigim fikri dogruluyordu: WOLFGANG AMADE MOZART'in Butun Muzik Eserlerinin Zamandizinsel-Konusal Katalogu. Kayip, Tamamlanmamis, Duzenlenmis, Kuskulu ve Taklit Bestelerinin Bir Dokumu ile Birlikte. Adindan da anlasilacagi gibi, Kochel'in katalogu, hangi eserlerin Mozart'in ozgun bestesi oldugunu hangilerinin olmadigini anlamanin olanakli oldugu gorusu uzerine kuruluyor, zaten inandiriciligini da buyuk olcude sanat eserlerine ve uretim sureclerine dair hakim Romantik gorusten aliyordu: Mozart benzersiz bir dehaydi; dehalar ancak basyapitlar uretirdi; bir basyapit, kusursuz olurdu; kusursuzluk, bir eserin butunlugu olmasi demekti, yani bir parca eklendigi veya cikarildigi durumda, butunluk ve kusursuzluk bozulmus olurdu. Eserlerin Almanca Urtext, yani baslangictaki tam ve eksiksiz hallerine yonelik arayis, iste, bu yuzdendi.

Anlasildigi kadariyla, 1815 tarihli ve daha sonra sahte oldugu anlasilacak bir mektuptu, Kochel'de ve bizlerde olusan bu Mozart efsanesi imgesinin kaynagi. Unlu besteci mektupta bestelerini bir ruya aleminin icinde yaptigini kendi kaleminden itiraf ediyor, tum eserin, en uzunlarinin bile, neredeyse bitmis ve tam halde kafasinin icinde, kendisinin tipki guzel bir resmi veya heykeli inceledigi gibi inceleyebilecegi sekilde durdugunu belirtiyordu. Beni bir kenara birakin, uzun bir liste olusturan pek cok unlu arasinda Goethe ile Heidegger'i bile kandirmayi basarmis bir sahtecilik ornegiydi, mektup. Goethe, yillar sonra, bu ve benzeri etkilerle, Eckermann'a Mozart'in Frankfurt gosterisi hakkinda soyle yazacakti: "Yalnizca ondort yasindaydim ama, sanki h�l� oradaymisim gibi, cocuklugunun kudreti ve bukleli saclariyla o kucuk adami gorur gibiyim... Mozart gibi bir olgu aciklanamaz olmayi surduruyor." Iste, Romantik donemin Mozart'i: Porselen bir piyano calan, kirmizi ceketli, beyaz perukali, cennet gozlu porselen bir bebek. Milos Forman'in 1984 yilinda Peter Shaffer'in oyunundan beyazperdeye aktardigi, bol odullu Amadeus filminden bildigimizden ne kadar da farkli bir Mozart imgesi, oyle degil mi?
Tanri'nin Sesi?


Hatirlayacak olursaniz, Amadeus'un bas kisisi, aslinda, Mozart degil, Salieri idi. Antonio Salieri (1750-1825). Kendi doneminin cogu bestecisi ve kamuoyu tarafindan sevilen ve sayilan biri. Kutsal Roma Imparatoru Joseph II'nin (1741-1790) saray bestecisi. Salieri, sonra, elli yildan da uzun bir sure, Viyana'nin muzik yasaminda onemli bir etki birakmasina olanak taniyan Kappellmeister, yani saray orkestrasi sefi gorevini yuruttu. Bir donem Salieri'nin muzigi Paris Operasi'ni bile fethetti. Schubert'e, Beethoven'e ve Liszt'e muzik ogretti. Ancak, tum bu basarilara ragmen, Salieri'nin muzik yetenegi, Mozart'inkine yaklasamadi bile. Shaffer'in doneme dair yogun bir ozgecmis arastirmasi uzerine kurdugu Amadeus oyununun ana konusu da bu son noktanin yarattigi ahlaksal ikilem: Eger yetenekliyseniz, yillarinizi egitimle gecirmisseniz, cok calismis ve kendi denginiz kisiler tarafindan basarilariniz alkisa layik gorulmusse, sizin bir gun basarmayi umdugunuz herseyi kolayca golgede birakan gercek bir deha ile karsi karsiya geldiginizde nasil tepki verirsiniz, hele o deha kucuk kaba bir afacan ise?

Amadeus'un ilk sahnesinde, Salieri'yi, kendi bogazini kesme girisiminin hemen sonrasinda, elinde usturayla buluruz. Kisa ve fazla kanli olmayan bir sahne bu. Salieri'nin intahar girisimi basarisiz olur. Cok dindar bir kisidir, Salieri. Muzigin, ozellikle de dinsel muzigin ve Mozart'inkiler gibi basyapitlarin, Tanri'nin sesi olduguna inananlardan. Mozart'in muzigi hakkinda "Tanri'nin sesinin ta kendisi" dedigi biliniyor. Ancak, filmde Salieri'yi gemilerini yakip, Tanri'ya "Biz artik dusmaniz, sen ve ben.", diye seslenirken goruruz. "Cunku sen kendine araci olarak palavraci, sehvet duskunu, acik sacik konusan, cocuksu bir veledi sectin ve bana odul olarak da yalnizca [muzikte] yeniden dogusunu anlama yetenegini verdin. Sen adaletsiz [ve] zalim oldugun icin, senin onunu kesecegim. Yemin ederim. Senin dunya uzerindeki yaratini engelleyecek ve ona zarar verecegim. Becerebildigim kadar, yeniden dogusunu mahvedecegim." Filmin buradan sonrasi, Salieri'nin Mozart'i nasil oldurdugune dair. Filmin bu kisminda Shaffer'in, tarihsel arastirmada elde ettigi bulgularin hangilerini oykuye dahil edip vurgulayacagi, hangilerini tumuyle disarida birakacagi ve kalan bosluklari nasil dolduracagi konusunda, biraz once sozu edilen ikilemin dramatik etkisini vurgulayacak yonde yaptigi secimin tarihin kendisine gore bir yorumu ile sonuclandigini goruyoruz. Raslanti bu ya, yorumun kilit noktasinda da Requiem'in gizemli bestelenis oykusu bulunuyor.

 

Kime Agit?

"Benimle tanismadan Viyana'yi terketmek istemeyen birkac Ingiliz beni ziyaret etti - gercekte istedikleri, o buyuk insan Sussmayr ile tanismakti ve benim onu tanima onuruna sahip oldugumu duyduklarindan, nerede yasadigini ogrenmek icin benimle gorusmeye gelmislerdi... Ona lambalari temizleme isini vermek istiyorlardi."

Mozart, karisi Constanze'a, 2 Temmuz 1971'de, yasaminin son yazinda gonderdigi bir dizi neseli mektubun birinde iste boyle yaziyor. Bu tur mektuplari okuyunca, Mozart'in donusu olmayacak bir bicimde yoksulluk ve umutsuzluk girdabina dusmus bulundugu sonucuna varmak hayli guc. Gercekten de, o yaz basladiginda Mozart mesgul ve mutluydu. Genellikle sorunlarla dolu olan maddi durumu goreceli bir kararliliga ulasmisti ve altindan ancak kalkabildigi bir hizla opera siparisleri aliyordu. Kisa bir sure once eski dostu Emanuel Schikaneder onu Die Zauberflote icin tutmustu ve Haziran ortalarinda da Prag'dan, Eylul'de Leopold II'nin Bohemya Krali olarak tac giymesini izleyecek torenlerde seslendirilmek uzere bir beste siparisi almisti, La clemenza di Tito icin.

Yine ayni yaz, griler giymis maskeli bir yabanci, Mozart'a yaklasarak ona bir requiem siparis etti, yani Roma Katolik Kilisesi'nde olulerin ruhu icin yapilan duaya ozgu bir il�hi. Beste adini baslangicindaki sesle okunan il�hinin ilk sozcugunden, Latince "suk�n" anlamina gelen "requies"den alir: Requiem aeternam dona eis, Domine-Onlara sonsuz suk�n ver, Ya Rabbim. Il�hinin metni farkliliklar gosterir; ancak hep bu satirla baslar. Giristeki bu 'Introitus' bolumu disinda, her requiemde 'Kyrie', 'Sanctus' ve 'Agnus Dei' bolumleri bulunur. Toplam bolum sayisinin onucu buldugu ornekler vardir; ancak tipik bir requiem, dokuz bolumden olusur: Introit, Kyrie, Gradual ve Tract, Sequentia, Offertorium, Sanctus, Benedictus, Agnus Dei ve Communio.

Onyedinci yuzyil boyunca, en eski cok sesli ornegi 1470lerde Ockeghem'in dort bolumlu bestesi olan bu muzik turunun yuzlerce ornegi, Bassani, Cazzati, Kerll, Stadlmayr, Viadana ve baskalari tarafindan verildi. Bu orneklerin pek cogu, ozel gunler icin bestelenmislerdi ve onlari, onsekizinci yuzyilda, Jommelli ile Paisiello'nunkilerin de arasinda bulundugu baska ornekler izledi. Ondokuzuncu yuzyilin unlu bestecileri Cherubini, Berlioz ve Verdi, daha sonra da Liszt, Saint-Sa�ns, Bruckner ve Dvoȴk, hatta yirminci yuzyilda, Ikinci Dunya Savasi sonrasinda Britten requiem besteledilerse de, requiem denince cogumuzun aklina, tum bu kulliyatin icinde bir tanesi gelir: Gerek orkestra dagarina uygun ilk buyuk olcekli duzenleme olma ozelligi, gerekse uzerinden gunumuze kadar kalkmayan gizem perdesi ile kendisini tum bu eserlerden ayirt eden, Mozart'in 1791 tarihli "bitmemis" Requeim'i.

Gelin, bu gizem perdesini biraz olsun aralamak uzere "maskeli yabanci"ya geri donelim. Shaffer'in yorumuna gore bu gizemli kisi, Mozart'in saray bestecisi babasi Leopold Mozart'in bir kez giydigini gordugu pelerinli bir kostum icindeki Salieri'dir. Tam da Salieri'nin planladigi gibi, o donemde son derece hasta ve ruhsal olarak yipranmis olan Mozart, gizemli yabanciyi, kendisine artik kendi agitini yazma vaktinin geldigi iletisini getirmek uzere obur dunyadan gonerdilmis bir haberci olarak algilar. Mozart'in uykusuz sayiklamalarla gecirdigi geceler boyunca obur dunyadan gelen haberci sik sik besteciye gorunur. Amadeus, cok gec olmadan kendine agitini bitirebilmek icin, bu urkutucu goruntu esliginde, dinlenmeyi ve yemeyi reddederek durmaksizin calisir. Gercekten de, bu donemlerde, "Tavsiyelerini seve seve dinlerdim", diye yazdigi biliniyor Mozart'in, kendisini biraz tatil yapmaya ikna etmeye calisan bir arkadasina; "ama nasil yapabilirim? Vaktimin doldugunu hissediyorum. Canlarin benim icin caldigini simdiden duyuyorum. Olumun ulkesindeyim artik ben." Shaffer'in yorumunda, Requiem'i bitiremeden olecegini anlayan Mozart'i, yavas yavas kendisini zehirlemekte oldugundan habersiz, dostluguna guvendigi Salieri'ye aslinda kendi siparisi olan eserin son notalarini yazdirirken goruruz.

Oyku kurgusunda Salieri'nin Mozart'i zehirledigi yonundeki, kismen bestecinin "Uzun dayanamayacagimi hissediyorum; kuskusuz biri beni zehirledi" sozlerine dayanan soylentilere verdigi bu onemli yer, Shaffer'in tarihsel malzemenin yorumlanmasinda belki de kendisini en ozgur hissettigi nokta. Edebiyat alaninda ilk olarak, 1830'da, Rus sair Aleksander Puskin'in kiskanclik, rekabet ve sanatcinin toplum icindeki yeri uzerine yazdigi iki perdelik bir oyunla gundeme getirdigi bu soylenti, daha sonra oyunu tek perdeli bir opera olarak besteleyen Nikaloi Rimsky-Korsakov tarafindan sahneye aktildi. Ancak iddia h�l� belgelerin isiginda kanitlanmayi bekliyor. Mozart'in mektuplarinda iki besteci arasindaki rekabet konusunda bir-iki ipucu bulmak olanakli ise de, belgelerin butununden Salieri'nin Mozart'in yasaminda Shaffer'in oyununda yorumlandigi kadar etkisinin ve ikisi arasinda buyuk bir yakinligin bulundugunu cikarsamak cok guc. Hele hele bir yandan Mozart'i zehirlerken bir yandan da onun guvenini kazanip olum doseginde, basucunda, kendi siparisi Requiem'i hirsla kagida geciren bir Salieri portresi tumden imk�nsiz gozukuyor.

Zaten, konunun uzmanlarinin yayginlikla benimsedigi yoruma gore de, Requiem siparisini veren, Kont Franz Walsegg-Stuppach idi, yeni dul kalmis muziksever bir soylu. Walsegg'in, cesitli bestecilere besteler siparis verip, bu bestelerin notalarini kendi el yazisiyla kopya edip, bunlari ozel dinletilerde seslendirerek dinleyicilerin bestecinin kim oldugunu bulmalarini istemek gibi bir meraki vardi. Walsegg eseri olasilikla son esinin anisina ismarladi; Mozart'dan bu girisimdeki rolunu gizlemesini istemisse de, kendi bestesi olarak ortaya cikarmak gibi bir tasarisi oldugu yolunda herhangi bir kanit yok. Bu konuda daha agirlik kazanan bir yorum, Walsegg'in, bir Mason olarak, siparisi Mozart'a bestecinin Mason biraderi Michael Puchberg'e olan borclarini odemesine yardimci olmak uzere vermis oldugu yonunde. Bu yorum destegini, Masonlugun Mozart uzerinde kucuk yaslarindan baslayarak hissedilen etkisinden aliyor. Birkac ornek verecek olursak, Mozart'in oniki yasinda besteledigi Almanca operet Bastien und Bastienne, Mason Dr. Anton Mesmer'in bahcesinde seslendirilmisti. Mozart, 1772 yilinda, bir Mason il�hisi uzerine bir arya yazdi. 1778 Yilinda, iyi bir is bulmak uzere Fransa'ya yaptigi yolculukta, cebinde Avusturyali bir Mason tarafindan Paris'deki localara yazilmis bir mektup tasiyordu. Aile fertleri, is arkadaslari ve dostlari arasinda pek cok Mason vardi. Bu nedenle, 14 Aralik 1784'de kendisinin de locaya girmesi, dogal karsilanmali. 26 Mart 1785'de Uye ve ayni yilin 22 Nisan'inda Usta olmasi ile babasi Leopold Mozart'i ve unlu besteci Haydn'i da locaya cekmesi, gosterdigi gayretin belirtileri.

Mozart'in kabul edildigi Zur Wohlt�tigkeit (Hayirseverlik Icin) locasi, donemin pek cok baska Viyana Mason locasi gibi, 1754 tarihinde Baron Carl Gothelff von Hund und Altengrottkau tarafindan locaya benimsetilen siki baglilik adetlerini izleyerek, kokeninin Templarlar'a kadar uzandigi iddiasindaydi. Kendilerini Antik gizem okullarinin, Ortacag simyaciliginin ve hermetik geleneklerin tinsel mirascilari olarak kabul eden grubun ilgi alani, simya deneyleri, dogaotesi ogretiler ile toplumsal eglenceleri kapsiyordu. Her ne kadar Mozart'in lonca icinde ustalik asamasindan sonra herhangi bir kademeye yukselip yukselmedigi konusunda bilgi sahibi degilsek de, Postma'ya gore, eserleri h�l� yasamlarimizi zenginlestiren ve manevi olarak iyilestiren bu muzik dehasinin, antik donemlerin evrenbilim birikimine ve insanin dogustan gelen dogaotesi gucunun bilgisine sahip oldugunu dusunmek olasi-Kaynak ile yeniden butunlesmeden once yasamin ve olumun sonsuz gorunen yollarini yurumek zorunda olan insanin...

Mozart'in Requiem uzerinde calismaya basladigi 1791 yili Eylul ayinda bestecinin onunde h�l�, librettosu bu ana kavram uzerine kurulu, Die Zauberflote'un son duzeltmeleri vardi. Ekim'de, Stadler icin besteledigi K622 sayili Klarnet Koncertosu uzerinde calisirken, Mozart kendisini iyi hissetmediginden sikayet etmeye basladi. Kasim'da kendi Mason loncasi icin K623 sayili Laut verkunde unsre Freude kantatini besteledi. Requiem icin zaman ayirmaya ugrastiysa da, Kasim'in yirmisi civarinda ortaya cikan son hastaligindan once eseri tamamlamayi basaramadi.

Son arastirmalarin ortaya cikardigina gore, Requiem'in 'Introitus' ve 'Kyrie' bolumleri, ilk olarak, Mozart'in olumunden sadece bes gun sonra, 10 Aralik 1791 tarihinde besteci icin Schikaneder tarafindan duzenlenen bir cenaze toreninde seslendirildi. Eserin tamaminin ilk seslendirilisi, 2 Ocak 1793'de, Gottfried van Swieten tarafindan Constanze yararina duzenlenen bir gosteride oldu. Bundan yaklasik bir yil sonra, 14 Aralik 1793'de, Kont Walsegg, tasarladigi gibi, Requiem'in Wiener Neustadt'da Neukloster manastirindaki sunumunu yonetmeyi sonunda basardi.

 

"Eksik" bir Basyapit?

Dinleyen herkesin hic bir kusku duymaksizin bir basyapit olarak degerlendirdigi Requiem gibi bir eserin "tamam olmamasi" ile gercekte ne tur bir eksikligin kastedildigini ogrenmek oldukca sarsici.

Mozart'in Requiem'i cesitli alt bolumleri olan yedi kisimdan olusuyor: Introitus (Requiem aeternam), Kyrie, Sequentia (Dies irae, Tuba mirum, Rex tremendae, Recordare, Confutatis, Lacrimosa), Offertorium (Domine Jesu Christe, Hostias), Sanctus (Sanctus, Benedictus), Agnus Dei, Communio (Lux Aeterna). Bendeki Requiem kaydinin kitapcigina Theodore W. Libbey, Jr tarafindan yazilan metne gore , Mozart 5 Aralik 1791'de oldugunde, yalnizca 'Introitus'un orkestrasyonu tumuyle tamamlanmisti. 'Kyrie', partiturlardaki bazi ayrintilar disinda, tamam gibiydi. 'Sequentia'nin alti bolumunden (Dies irae'den Confutatis maledictis'e kadar) besi ve Offertorium'un her iki bolumu (Domine, Jesu Christe ve Hostias et preces) ana hatlariyla tamamdi-tum vokal kisimlari yazilmisti ve ongorulen enstrumantasyonun daginik ipuclarini veren ayrintilandirilmis bir bas partisi hazirdi. Mozart-Sequentia'nin son bolumu ve tum eserin duygusal ve yapisal donum noktasi olan-Lacrimosa'nin ise yalnizca ilk sekiz olcusunu yazmisti.
Oykunun bundan sonrasi ise biraz karisik. Libbey'e gore, yasaminin son iki haftasinda Mozart'in eseri yardimcisi Sussmayr ve baskalariyla tartistigi ve olumunden onceki gun de hasta odasinda toplanan arkadaslari ve ailesinin bestecinin yonetiminde eserin okumasini yaptiklari kesin. Ancak, Sussmayr'in tasariya yakinligina ragmen, Requiem'in bitirilmesi konusunda dul Constanze'nin ilk basvurdugu kisi, Joseph Eybler oldu-besteciyi yasaminin son haftalari icinde birkac kez ziyaret eden ve Mozart'in hakkinda cok olumlu dusundugu bir baska eski ogrencisi. Eybler Lacrimosa'yi tamamlamaya calisti ve birkac olcunun orkestrasyonuna basladi, ancak kisa zaman icinde isi birakti. Bazi baska kisiler de yardim etmeyi reddedince, sonunda Constanze isi Sussmayr'e verdi. Sussmayr isi 1792'nin sonlarinda bitirdi ve, belki de Constanze'nin ucretin kalan kismini almasini kolaylastirmak icin, baslik sayfasina "Requiem. di me W: A: Mozart mpr. 792" ibaresini kondurdu.

Yine Libbey'in aktardigi bir soylentiye gore, Sussmayr, Constanze'nin Mozart'in olumunden sonra yazi masasindan aldigi "tek tuk muzik kirintilari"ndan yararlandi. Mozart'in besteledigi olculerin orkestrasyonunu Eybler'in tarzini rehber olarak kullanarak bitirdi, Lacrimosa'yi tamamladi ve, olasilikla, 'Sanctus', 'Benedictus' ve 'Agnus Dei'yi besteledi. Libbey'in yorumuna gore, sondaki 'Communio'yu 'Introitus' ve 'Kyrie'nin tekrari olarak yazarken, yalnizca Mozart'in Viyana kilise muzigi geneleklerine uygun olan direktiflerini uyguluyordu. Requiem'in bu soz konusu bolumlerinden gunumuze Mozart'in elyazisi ile ulasan hicbir sey bulunmuyorsa da, muzigin niteligi malzemenin en azindan bir kisminin ozgun oldugu dusuncesinin ortaya atilmasina yol acmis. Libbey, ozellikle 'Agnus Dei'nin hayli ayrintili bir eskizinin Mozart tarafindan cikartilmis oldugu ve Sussmayr'in bestesini boyle bir eskiz uzerine oturttuguna inanmak icin yeterli gerekce bulundugunu dusunuyor ve hemen hemen tum eksik bolumler icin Mozart tarafindan yapilmis eskizler bulunduguna kesin gozuyle bakiyor. Sussmayr tarafindan gozardi edilmis boyle bir eskiz 1962'de ortaya cikmis-Lacrimosa'yi sonlandiracak onalti olculuk bir 'Amen' fugu.

Her ne kadar eserde gozlenen "butunlugu", Mozart'in olmeden once geride eskizler biraktigi varsayimi ile aciklamaya calisiyor gorunuyorsa da, Libbey de, bestenin karmasik kokeni dikkate alindiginda, Mozart'in ruhunun boylesine acikca ortaya cikmasini bir mucize olarak degerlendiriyor. Yazara gore, kusku goturmez melezligine ragmen, eserin karisiminin dogasinda son derece ayirt edici ve Mozart'a ozgu bir sey var: kismen kilise tarzi, kismen opera (melodinin, dokunun ve partiturlarin ele alinisinda Tito ve Die Zauberflote'nin yansimalarina sikca rastlaniyor) ve kismen Mason cenaze muzigi. Libbey'in degerlendirmesine gore, armonik tasarimin butunu ve kisimlar arasindaki tematik ve dokusal baglantilar Mozart'in daha kapsamli eserlerde uyguladigi senfonik yaklasimi acikca yansitirken, eserin tumunun degilse bile buyuk kisminin armonisinin yurekliligi ve disavurumculugu Mozart'in gec donem tarzina ozgu.

Geri donup, bir bakalim: Mozart benzersiz bir dehaydi; dehalar ancak basyapitlar uretirdi; dolayisiyla, Mozart'in Kochel'in kataloguna gore son yapiti olan Requiem de bir basyapitti. Ama benim, Mesih oratoryosunun Haendel tarafindan nasil besteledigini, aslinda eserin 1789 tarihli bir Viyana sunumu icin Mozart tarafindan tamamlandigini ve bu tamamlamalarin bir kisminin eserin ayrilmaz bir parcasi haline geldigini bilmeksizin, Zweig'in kitabindan okudugumda kafamda, parlayan bir yildizin altinda, ilk notasindan sonuncusuna kadar bir solukta yazildigini kurdugum Requiem, diger basyapitlardan farkli olarak, kusursuz degildi; "eksik" bir basyapitti. Baskalari ona parcalar eklemisti, hem de Mozart gibi tum eserini bitmis ve tam halde kafasinin icinde gorup inceleme olanagina sahip dehalar olmayan baskalari. Buna ragmen de eserin, konunun uzmanlarina gore, Mozart'a ozgu bir butunlugu vardi. Nasil mumkun olmustu bu?

 

Mozart 42. Senfoni?

Beni yanlis anlamanizi istemem. Gercekte insanin yarati gucunun baska herhangi bir aciklamasi bulunmayan esin anlarinda basyapitlarini urettigini dusunen bir "Romantik" degilim ben. Ustelik, cogu Mozart ve karisi Constanze tarafindan yok edilmis oldugu halde, son yillarda zahmetli arastirmalar sonucunda, ornekleri her on eserde bir gibi bir oranda ortaya cikarilan eskizlerin ve musveddelerin varligindan da haberdarim. Gercekten de, Romantik donemde baskin olan, kafasinin icinde tamam halde duran besteyi neseyle kagida dokturen d�hi besteci Mozart imgesi yerini artik hic gerceklesmemis eserler ile belirli bir asamaya geldigi halde tamamlanmadan birakilmis olanlar hakkinda son yillarda edinilen bilgilere birakiyor. Artik Mozart'in tamamlanmis eserlerinin pek cogunu da bir asamaya geldikten sonra birakarak ancak aylar sonra bitirmis oldugunu, bazilari icin ise tumu de Mozart'in elinden cikma iki veya daha fazla "ozgun" turev bulundugunu biliyoruz. Yine de, tum bunlari bilmek, benim Requiem'in nasil olup da Mozart'a ozgu bir butunluk tasidigini kavramama yetmiyor; cunku belki de parlayan yildizlara degil ama insan dehasina h�l� inaniyorum ben ve butunlugu saglayanin bu deha oldugunu dusunuyorum.

Nisan 1997'de, Santa Cruz'daki Kaliforniya Universitesi'ndeki o konserde universite orkestrasindan Mozart'in 42. Senfoni'sini dinleyenlerin bazilarinin bu zamanda nasil olup da boyle dusunebildigime sastiklarini duyar gibiyim. Canim, ben de biliyorum Mozart'in en son senfonisinin 41 numarali unlu Jupiter oldugunu! Bu benim dedigim, Jupiter'den tam 207 yil sonra, Mozart'in yazdigi 41 senfoni cozumlenip, Mozart'in "oz"u cikararak bestelenmis. Hem de EMI (Experiments in Musical Intelligence - Muzikte Yaraticilik Uzerine Denemeler) adinda bir Macintosh programi tarafindan. Bir dusunun: Mozart'in olumunden iki yuzyil sonra yazilmis oldugu halde, her bir notasi Mozart'in kendisi tarafindan yazilmis, her armoni, ritim ve orkestrasyon ayrintisi Mozart tarafindan kararlastirilmis bir beste! Programin yaraticisi besteci David Cope, bestenin "Mozart'a ozgulugu"ne, eserin kaynagini bilmeyen hicbir uzmanin bestenin Mozart tarafindan yapilmadigindan emin olamayacagini soyleyecek kadar guveniyor.

Aslinda beste yapan bir bilgisayar dusuncesi kafasini mesgul etmeye ilk basladiginda, Cope'un niyeti, muzigi boyle "temellerinden sarsmak" degilmis. Tek istedigi, birazcik yardimmis aslinda. Cope, 1982 yilinda, 41 yasinda ve eserleri yaygin olarak icra edilen basarili bir besteciymis. Ancak o yil, meslek yasaminda ilk kez olarak, tikandigini hissetmis ve tikanikligi asmak icin, belki, o zamana kadar yazdigi muzikleri cozumleyerek, tikandigi noktayi asmak icin hangi notalarla devam etmenin mantikli olacagini onerecek bir bilgisayar programi yazmanin mumkun olabilecegini dusunmus. Onbes yil ve 100,000 satir bilgisayar kodundan sonra sonuc, EMI. Cope, programi gelistirmeyi surduruyor.

EMI arkasindaki ana dusunce, Mozart ve diger onsekizinci yuzyil bestecilerinin cok sevdigi "muzikli zar oyunlari". Cope'un iddiasina gore, bu besteciler, calismaya hangi sira ile calindigi fark etmeyen muzik parcaciklari ile basliyor ve yeni eserlerini, parcalari zar atarak bir siraya sokma yontemiyle besteliyorlardi ("Dicing with Mozart", New Scientist, 14 December 1991, s.26). Cope da buna benzer bir yontem denemek istemis: Bildik bir parcayi alip, onu ufak parcalara ayirmak; sonra parcalari farkli ama mantikli yeni bir siraya sokmak, tipki bir binayi yikip, onun tuglalarini kullanarak benzer bir mimari tarzda yeni bir bina yapmak gibi. Parcalara ayirma islemi sirasinda, bilgisayarin eserleri anlamli parcalara bolmesi icin, muzigin yapisini bilmesi gerekiyor, yani tum unsurlari mantikli bir duzen icinde tutan dilbilgisi ve sozdizim kurallarini. Cope, bunu basarabilmek icin, her muzik parcasina dilbilgisel bir islev yukleyebilecegi bir inceleme yontemi bulmus. Kabaca ifade edersek, buldugu yontem, bir beste icinde ayristirilan her parcayi bir tumceyi baslatmasina, sonlandirmasina veya tumce icinde yalnizca susleme islevi goruyor olmasina gore siniflandiriyor. Benzer sekilde, tumceler de daha buyuk olcekli muzik bicimleri icindeki islevlerine gore siniflandiriliyor. Kelime-islemci bilgisayar programlarindan odunc alinan bir yontem bu: Tipki tumce icindeki sozcukler gibi, muzik parcaciklarinin birbirleriyle iliskilerini, bir araya geldiklerinde anlamli tumceler olusturacaklari sekilde tanimlamak ve bir anlam ifade etmeyecek bir araya gelisleri olanaksiz kilmak.

EMI insan destegi olmadan sagir ve dilsiz oldugundan, bilgisayarin bir besteyi incelemeye baslayabilmesi icin, Cope'un partituru anlayabilecegi dilden yuklemesi gerekiyor. Cope'un yaptigi ceviri, her notayi ne zaman basladigi, ne kadar surdugu, perdesi, yuksekligi ve hangi calgi tarafindan calindigi bilgisini kesinlige kavusturacak sekilde sifrelemekten ibaret. Sonra EMI parcanin harmonik yapisini, gercek akorlardan bagimsiz, kendine ozgu bir sekilde cikariyor. Sonra da melodiyi cozumluyor; hem de, hangi notanin calindigini onemsiz kilacak sekilde, notalara gore degil de, notalar arasindaki araliklara gore.

EMI'nin 42. Senfoni'yi besteleyebilmesi icin, Cope Mozart senfonilerini bu sekilde sifreleyerek, bilgisayara yuklemis. Sonra program, Mozart'in muzigi icinde neyin anlamli ve mantiksal oldugunu ayristirabilmek icin, bu ornekleri incelemeye baslamis ve akor degisiklikleri, melodi oruntuleri ve muziksel baglam gibi ipuclarina yogunlasarak, bir senfoninin ilk olcusunu dort buyuk bolume ayirmayi basarabilmis-bir ana tema, Mozart'in ana temayi cesitlendirdigi bir gelisme bolumu, bir ozet ve bir sonuc bolumu veya coda. Sonra ana temayi da iki alt temaya bolmus ve bunlarin her biri icinde tek tek tumceleri tanimlayarak, uzunluklarini, nasil bir araya geldiklerini ve perdelerini kaydetmis. Tek tek notalar duzeyinde de, program hangi calginin bir akordaki hangi notalari caldigini ve her bir calgi icin bir sonraki notanin ne oldugunu kaydetmis. Ayni islemin tum Mozart senfonileri icin tekrari sonucu elde edilen, unlu bestecinin senfonilerini yazarken yaptigi secimlerin karmasik bir katalogu. Sonra, katalog bir tur sozluge donusturulmus, yani liste dizilerine. Sozlukteki her madde, ayni turden muzik parcaciklarini iceriyor; ornegin Mozart'in solun altilisi akoru ile baslayan tum tumcelerde kullandigi ana nota perdesindeki tum tumce sonlarini.

Yeni bir senfoni uretmek icin, EMI bir acilis akoru seciyor ve Mozart'in bir sonraki adimda ne yaptigini sormak uzere uygun sozluk maddesine basvuruyor. Onune acilan seceneklerden bir tanesini rasgele seciyor ve, yaptigi secime gore, yine uygun sozluk maddesine giderek, sonra neyin gelebilecegini danisiyor. Besteleme sureci, bundan ibaret. Tum bu adimlar boyunca program, tumcelerin, daha once yaptigi cozumlemelere gore bitmesi gereken yerde ve dogru perdede bitmesi icin, bir yandan da daha buyuk olcekli bicimleri dikkatle izliyor. Son bir rotus, Mozart besteleri icinde, hani ressamlarin tum resimlerinde tekrarlanarak imzalari yerine gecen su meshur "firca izi"ne karsilik gelen, kisacik, belki alti notalik gecislerle geliyor. EMI bunlari ayri bir yerde depolayarak, uygun buldugu yerlere serpistiriyor ki kendi bestelerini dinleyen kulaklar bunlari kolayca yakalayabilsin ve "Iste!", desin, "Iste, Mozart bu!".

Belki de Cope'un EMI'nin bestesinin "Mozart'a ozguluk" konusunda ikna ediciligine duydugu guvenin en buyuk nedeni de bu sahte imzalardir. Cunku aslinda Cope da EMI'nin muziginin "gercek dehanin piriltisi"ndan yoksun oldugunu ve bu nedenle de dinleyicilerin pek cogunu, hakli olarak, tatmin etmedigini kabul ediyor. Karsi savi ise "insan" bestecilerin pek cogunun da ayni dehadan yoksun olduklari. Cope, EMI'nin Mozart 42. Senfoni bestesinin Mozart-olmayan klasik Bati muziginin yuzde doksan dokuzundan daha iyi oldugu iddiasinda. Shaffer'in Amadeus yorumunu destekleyecek sekilde, Salieri'nin muzigini de bu yuzdeye dahil ediyor.

Bilemiyorum... Su Romantiklik konusuna geri donecek olursak, tum bunlari ekranindan okudugum bilgisayarimin isigi altinda bile, basyapit payesini layik gordugumuz sanat eserlerinde h�l� insan dehasinin belirleyici olduguna inanmayi surdurebildigime gore, belki de ben gercekten de Romantik donemde takilip kalmis biriyim. Goethe gibi ben de h�l� Mozart gibi bir "olgu"nun aciklanamaz oldugunu dusunuyorum; dilbilgisi ve sifrelenmis sozdizim yapilariyla bile. Iste bu yuzden-kimse sormaz ya-eger "Su 42. Senfoni'ye ne ad koyalim?" diye sorsalardi bana, onu "Kochel'in kuskulu ve kayip besteleri de iceren katalogunda, onu bir basyapit yapan Mozart'a ozgulugune dair gizem perdesi h�l� uzer5inden kalkmamis olan "eksik" Requiem'in hemen ardina yerlestirin, bir de fiyakali numara attirin" derdim: K627: Yiten Dehaya Agit. Sonra gider, Yildizin Parladigi Anlar'i bir kez daha okur ve Requiem'i tekrar tekrar dinlerdim. Hayran olmak icin degil, hic olmazsa kendi kafamin icine parlak bir yildizin isigini sizdigan bir catlak acilsin diye.

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1