Dip

  Gocebeden Yerlesiklige (Anadolulu) Turkler - Ilyaz Bingul

 

Turkler/Gocebeler "umuzsuzlugu verdigi gucle kucakliyorlar birbirlerini, ama bosuna, cunku biri otekine baglamamis umudunu" (1). "Turk kavimlerinin zerrelere (parcaciklara) ayrilisi Xi. yuzyildan baslayarak gelisir; birbiri ardinca bircok kabileler, halk kitleleri gorunurler ve sonra Ic-Asya'nin hareketli tarihine karisarak kaybolurlar" (2).

Gocebeler "herhangi bir kudretli asiretin etrafina, kendi istekleriyle veya cebr tesvik uzerine, daha kucuk ve daha zayif kabile kumeleri, asiretler, hucrelerin cogalisi gibi katilarak, hatiri sayilir muttefik teskil ederlerdi. Bu ittifaklar bazan oyle bir kuvvet haline gelirdi ki, iclerinden kac kere dunya imparatorluklari meydana gelmisti. Buna karsilik, iceride herhangi bir karisiklik bas gosterince, yahut da fethedilen sahalar devamli olarak merkezden idare mumkun olmayacak derecede genisleyince, bu unsurlar yine ayni tabiilik ve kolaylikla dagiliverirlerdi. Bu atomlar kimildanisinin zayif tarafi devamlilik (sureklilik, kesintisizlik) eksikligidir" (3). "Newton fizigi (tarih anlayisi?, IB) atomun ic yapisini (gocebeyi, IB) yeterince aciklayamiyor sadece bir cikis noktasi, ipucu vermis oluyordu. Ayrica atomun yapisini somut, acik bir bicimde betimleyemiyordu. cunku bunun icin klasik fizigin kavramlarini kullanmak zorunlulugu vardi. Klasik fizigin kavramlariyla da olayin kavranmasi olanaksizdi. (...) Atomlar (gocebeler, IB) hakkinda birseyler soylemek zorunda olmamiza ragmen birbirimizi anlayacak dilimiz yok" dedi Niels Bohr. Bohr�a su soruyu sordum: "Eger atomlarin ic yapisi net bir aciklamaya elverisli degilse ve sizin deyiminizle atomlarin yapisi hakkinda konusabilecegimiz bir dil de yoksa, o zaman atomlari anlayabilecegimizi nasil soylersiniz?" (4).

"Gocebelerle konusulacak gibi degil. Bizim dilimizi bilmedikleri gibi, kendilerinin de pek bir dilleri bulunmuyor. (...) Bizim yasayis ve duzenimize akillari ermedigi gibi, aldiris da etmiyorlar. Bu yuzden isaretlerle de olsa bizimle anlasmaya hic yanastiklari yok" (5). oyleyse "uzerine konusulamayan konusunda susmali" dedi Wittgenstein (6). Beckett ise "yalnizca sozedemeyecegim seylerden soz etmekle kalmayacagim, ayni zamanda, daha ilginc olani, ayni zamanda ben, mumkun olursa daha ilginc olani, sey yapmak zorunda kalacagim, unutuyorum, neyse. Yine de konusmak zorundayim. Ben hic sessiz olamam. Hic bir zaman" dedi (7). "Belirlenimsizlik ilkesinin ve kuantik yontembilimin bize dunyanin yapisi uzerinde bir sey ogretmedigi, yalnizca kimi gorunumleri betimleyebilme yolunu verdigi dogrudur: Ama buna karsilik, saltik olduguna inanilan dunyanin metafizik catisini (yani nedensellik ilkesi ya da celiski ilkesini) olusturduklari, ama artik dunyayi aciklamak icin oldugu gibi baska bir dunya yaratmak icin de gerekli olduklarini bize aciklar" (8). "Gocebelerin ne gecmisi ne gelecegi vardir, ama sadece oluslari vardir. (...) Gocebelerin tarihi yoktur. (...) Ne gecmisleri ne de gelecekleri olan gocerlerden tarih hic bir sey anlamadi" (9). "Koksaplar (ot, IB) herhangi bir noktadan hareket ederek baska bir noktaya, hic bir hiyerarsik ilinti olmadan, erisebilirler. (...) Deleuze ve Guattari'nin "Bin Yayla" kitabinda belirtmis oldugu gibi koksap (ot) bir cokluktur. Koku olan bir Kozmoz'a karsi kaotik bir dunya ongormektedirler. (...) Koksap (ot) agacvari bitkilerden cok farklidir. Botanikten ayri, hayvanlarda ve insanlarda da koksaplik varolabilir" (10).

Tugrul Bey'in cagdasi Nasiri Husrev soyle yazacaktir: "Oguzlar ile Kipcaklar Amuderya kiyilarinda biten belali otlar demektir" (11). Gocebe birlik bir onceki gocebe birlikten turemekte ve bir baska gocebe birlik(ler)in kinetik enerjilerinden olusup, yeniden dagilip yokolmaktadirlar. Butunuyle ne varolabilmekte ne de yokolabilmektedir. Yokolusmak icin varolusmakta, varolusmak icin yokolusmaktadirlar. Yeterli enerjisi olan gocebe birlikler birbirleriyle carpismalari sonucu bir baska gocebe birlige donusmekte, yani kinetik enerjiden olusmaktadir. Enerji, gocebe birlige donusmekte, yani kinetik enerjiden olusmaktadir. Enerji, gocebe birligin nesnellesmis simdiki aninda dogup yitmekte. simdiki andan tarihin ote yanina, gelecege gecememektedir. simdiki andan uzaklasip gelecege uzanmasi icin siddete gereksinim duyacaktir. Gocebenin kendisi tek basina tarihsel bir olgu degildir; tarih-disidir. O, yalnizca bir olasiliktir. Bir "potentia"dir. Bu olabilirlikten tarihsel olguya donusmesi icin biimlenmesi gerekir. Gocebe tarihsel olguya donusumunu icinde tasidigi enerjiyi siddete donusturmesiyle saglayacaktir.

"Eski Turk medeniyeti, bir cadir ve kumas medeniyeti idi" (12). "Gocebe yeryuzunde serbest dolasir, bildigi dunya vatanidir. Konutu cadir, ucsuz bucaksiz bozkirda siginacagi tek barinak, onun kucuk evrenidir. Yerlesik duzenin konutunda rastlayamadigimiz bir yogunlukta, kendini kucuk evreninde daha buyuk bir duzenin icinde hisseder. Belli ki topraga degil, bu buyuk duzene baglidir (13). "Istebde, ictima ve siyas hayatin hudutlari silinir ve adeta sonsuzluk icinde acilarak hadiseler kozmozda cereyan ederler. (...) Gundelik hayatin butun meseleleri, kozmik bir esas uzerinde ortaya cikar. Tabiatiyla devlet de sadece siyasi manasini kaybederek kozmik unsurlarla dolmus ve imparatorluk kuvvetli kaganlarin elinde adeta kainatin kucultulmus bir kopyasi manzarasini almistir" (14). Gocebeler "baska milletler (yerlesikler, IB) gibi dinleri olmadigi icin, her yeni dogan cocuga ana ve babasi oymak ve kabilelerini ogretirler" (15).

"Dini gorusleri ve kanunlari,babadan ogula gecen sarkilarda (destanlarda, IB) sakliydi" (16).

Selcuklular "hizla yol alan ve birbirlerine benzeyen golgeler kargasasinda, sanki titresen bir ayrac gibi cizilen (gocebelerin) soluk goruntusu gozden gitmiyor, siradanligin, duzensizligin icinde secilip izlenebilen tek goruntu oluyordu" (17).

"Selcuklar, uzun bir muddet gocebe ve sade bir hayat yasamislar ve bu hayata alismislardi. sehir hayatina girmis olmalarina ragmen bu sade, temiz, askerce ve Turkmence yasama ruhunu devam ettirmislerdi, sehirlere yerlestikleri halde bu ruh olup gitmemisti" (18). Tarihci Seyid Lokman gunumuz Turklerinin de iyi bildigi bir halk sozunu yinelemektedir: "Turkler icin kent hapishanedir" (19). "Turklerin vaktiyle dahil bulundugu medeniyete Uzak sark Medeniyeti denebilir. Turkler, Islamiyetten sonra, bu medeniyeti birakarak, sark Medeniyeti�ne girdiler. Tanzimattan beri de Garp Medeniyetine girmege calisiyor" (20).

Cin uygarligi, Islam uygarligi, bati uygarligi BEN, baskasidir Turkler icin.

"Turkler, Cin'de yerli halklar arasinda kaynasmislar ve bir iki kusak sonunda kimliklerini kaybetmislerdir. Halbuki Yakin-Dogu'da kendi kimliklerini koruyabilme imkanini bulmuslardir. (...) Tek bir kaynaga bagli kalmamak,Turklerin kendi kimliklerini koruyabilmelerinde en onemli etken olmustur" (21).

"Belirlenmemis varolusum ancak zaman icinde belirlenebilir olmaktadir. Ne ki, zaman icinde, edilgin ve fenomensel ben olarak, etkilenebilen, degistirilebilen, degisebilen ben olarak belirlenebilirim. (...) Bir varolusum var; bu varolus ancak zaman icinde ve edilgin bir ben'in varolusu gibi belirlenebilir; su halde ben, kendi oz dusunme etkinligini, bunu etkileyen bir Baskasi gibi gormek zorunda olan, edilgin bir ben olarak belirlenmisim. Bir baska ozne yok ortada, asil, ozne bir baskasi haline geliyor." (22)

Gocebe varlik olarak degil, var-olus olarak kendinin ozdesidir. "Ayni ancak baska tarafindan etkilenmekle aynidir" (23). Kendini surekli bir var-olusta konuslandirarak o, "baska tarafindan etkilenmekle" kendine benzerligini uretebilmektedir. Bu surekli var-olusta baskasi gocebe icin bir fenomendir, ama o da baskasi icin esit olcude bir fenomen olamamaktadir.

Zamanin akisi icinde kaygan bir uzamdaki gocebenin devinimi, durumu yavas yavas degisen isin-kirici bir ortam icinde bir dalganin yayilimi ile karsilastirilabilir. Gocebelerin potansiyel enerjisi zamana bagli degildir. "Bu, ornegin hicbir dis etki altinda olmayan, soyutlanmis bir dizgenin durumudur; cunku, burada potansiyel enerji sadece karsilikli etkilerden dogar ve zamana bagli degildir" (24). Gocebenin kendisi, neligi ile degil, baskasiyla iliskileri araciligiyla tanimlanmasi gerekir. Niels Bohr'un yazdigi gibi "yalitilmis maddi parcaciklarin (gocebelerin, IB) ozellikleri ancak obur sistemlerle etkilesimleri icinde belirlenebilir ve gozlemlenebilir" (25). Gocebenin devindigi kaygan uzamda (bozkirda) beliri bir kesinligi yoktur, "varolma egilimleri" gosterir; bu yaniyla kesin, belirli bir tarih diliminde yer kaplayip bicimlenemez, surekli bir tarih-disina atilmisligi dogurur; bu yaniyla da tarih-icinde "ortaya cikma" egilimleri gosterir. Gocebe surekli bir var-olustur. "Gerceklesmis bir sey olma imkanina sahip olmayan bir seyin olus icinde olmasi mumkun degildir" se de (26), o, olanin degil, olusun urunudur, "Kadin-olus"un. Yeni otlaklar, kuraklik, aralarindaki catismalar, nufus vs. yuzunden midir gocebelerin "cekirge suruleri halinde dalga dalga" goc etmelerinin nedeni? Cografi baglantilarin otesinde onceden kestirilemeyen ve ansizin ortaya cikan baska lokal olmayan baglantilar da vardir bu goclerin altinda. "Biz bir fenomenin ne zaman ve nasil davranacagini hic bir zaman onceden kestiremeyiz; yalnizca onun (meydana gelme) olasiligini tahmin edebiliriz. Bu, atomik olaylarin tamamiyle gelisi guzel vukubulduklari anlamina gelmez; burada onlarin yalnizca lokal nedenlerle meydana gelmedikleri anlatilmak istenmektedir (27)." Tarih-i Rasidi'de yazdigina gore "topraklarimizda binalar ve bahceler bulunmaz, Gocmemizin tek amaci, otlayan surulerimizi seyretmektir" (28). "Bu serguzestci icgudu hayli zaman tarihini yasatan maya olmustur. Gocebelere corak bozkirlarini biraktirmis, cobanlari maceralara sureklemis maceracilari istilaci yapmistir. simdi de her atli insan, elegimsagmanin seyrine dalmis bir cocuktur" (29). "Varolus bellekten yoksundur, kaybolmuslarla ilgili tek bir anisi bile yoktur. Her yanda varolus; bitimsiz, fazladan, her yerde ve her zaman varolus; ancak yine varolusla sinirlanan varolus! (...) koku olmayan bu varliklarin basiboslugu" (30) "Olusun ardinda 'varlik' yoktur".(31) "Tarih varolmus olan bir seyden soz eder". (32) "Ne dehset! Ne dehset!" (33)

 

1. Samuel Beckett, Malone oluyor, cev. M. Hakan ozdag, Ara y., l989, s.72 2. L. Ligeti, Bilinmeyen Ic Asya, cev. Sadrettin Karatay, c.I, MEB, Ist, l990, s. 35

3. L. Ligeti, a.g.y., s.l7

4. Werner Heisenberg, Parca ve Butun, cev. Ayse Atalay, Duzlem y., l990, s. 52-3

5. Franz Kafka, Hikayeler, cev. Kamuran sipal, Cem Y., l983, s.l50 6. Ludwig Witgenstein, Tractatus, cev., Oruc Aruoba, BFS, l985, s. l65 7. Samuel Beckett, Adlandirilamayan, cev., Nail Bezel, Ara Y., l992, s. 6 8. Umberto Eco, Acik Yapit, cev., Yakup sahan, Kabalci Y., l992, s. ll9 9. Gilles Deleuze-Claire Papnet, Diyaloglar, cev., Ali Akay, Baglam Y., l990, s. 5l, 6l

10. Ali Akay onsoz, Diyaloglar, a.g.y., s. 9-l0 11. Nasiri Husrev, Divan, alintilayan Zeki Velidi Togan, Umumi Turk Tarihine Giris, Enderun, l98l, 3. bs, s. l97 12. Nihad Sami Banarli, Kultur Koprusu, Kubbealti, l985, Ist, s. l09 13. Semra ogel, Anadolu Selcuklu Sanati, Ist, l986, s. 59 14. Gyula Nemeth, Attila ve Hunlari, cev. serif Bastav, A.I. DTCF, l982, s. 96

15. B.Y. Vladimirtsov, Mogollarin Ictimai Teskilati, cev. Abdulkadir Inan TTK, Ank, l987, 2. bs, s. 75

16. Jan Potocki, Zaragosa�da Bulunmus El Yazmasi, cev. Melis Ece, Remzi, l992, s. 32

17. Italo Calvino, Zor Sevdalar, cev. Rekin Teksoy, Can Y., l99l, s. l25 18. Mevdudi, Selcuklular Trahi, cev. Ali Genceli, Hilal Y., l97l, Ank. s. 33

19. V. Gordlevski, Anadolu Selcuklu Devleti, cev. Azer Yaran, Onur Y, Ank, l988, s. 85

20. Ziya Gokalp, Turk Toresi, Hzl. Hikmet Dirdaroglu, Kultur Bakl., l976, s. 23

21.Baykan Sezer, Asya Tarihinde Su Boyu Ovalari ve Bozkir Uygarliklari, I.I., l979, s. l27-8, l3l

22. G. Deleuze - F. Guattari, Felsefe Nedir, c. Turhan Ilgaz, Yapi Kredi Y., l993, s. 36

23. Derrida, aktaran Vincent Descombes, c. Aziz Yardimli, Modern Fransiz Felsefesi, Idea Y., l993, s. l43

24. Louis de Broglie, Yeni Fizik Kuvantumlari, c. Yakup sahan, Kabalci Y., l992, s. 39

25. Fritjif Capra, Bati Dusuncesinde Donum Noktasi, c. Mustafa Armagan, Insan Y., l992, 2. bs., s. 85

26. Aristoteles, Metafizik, c. Ahmet Arslan, Ege I., l985, s. l75 27. F. Capra, a.g.y., s. 9l

28. Mahmut Arslan, Step Imparatorluklarinda Sosyal ve Siyasi Yapi, Ist. I. l984

29. F. Herczog, Paganlar, c. Sadrettin Karatay, MEB., l945, s. l44 30. J.P. Sartre, Bulanti, c. Selahattin Hilav, Can Y., l98l, s. l70 31. Friedrich Nietzche, Ahlakin Soykutugu ustune, c. Ahmet Inam, Ara Y., l990, s.47

32. J.P. Sartre, a.g.y., 224

33. Joseph Conrad, Karanligin Yuregi, c. Sinan Fisek, Dost Kitabevi Y., l982, 2. bs., s. l07

 

Hosted by www.Geocities.ws

1