Dip

  Duslerin Ardinda - Gorkem Kiter

 

Ey yetersizlik! Duslerim asla arzulanan yirtici hayvani yaratmayi basaramaz.
Kaplan belirir, bu kesin,
ama ya parca parca, ya kirilgan,
veya gulunc bicimsel degisimlerle
veya kabul edilmez bir boyutta
veya son derece kisa omurlu
veya kopek ya da kus gorunumunde.

J.L.Borges, Dus Kaplanlari

 

Karanlik kimi zaman sokakta kimi zaman da goz kapaklarimizda bizi bekler. Surekli bir yoklugun icine cekildigimizi dusunuruz. Bir kara delik gibi, dibini goremedigimiz devamli bir dusus. Geceleri caddeleri sokak lambalariyla aydinlatirken, uykudaki karanligi ruyalarla aydinlatir ve bu sekilde dibe dusmekten kurtuluruz. Caddeler ya da tum diger disarilar bir yana, insanin kendi dibine dusmesi cok korkunc olabilir. Bu yuzdendir ki her insan her yasta, hatirlasin ya da hatirlamasin, muhakkak ruya gorur, kendi karanliginda bogulmamak icin.

Ruya uykudan, uyku geceden, gece gunduzden cikar. Gunun sonu ve yorgunluk hep uyku vaktini isaret ederken bizi buna ceken seyleri dusunmeyiz. Oysa kucuk bir cocukken sikici gelen uykular, zaman gectikce yorgun bir is gununun son perdesine, gecici bir kacis, bir kurtulus yoluna donusuverir. oyle ki cogu zaman yastiktan basimizi kaldirmak istemez, calar saatimize bu ice donusu boldugu icin lanet yagdiririz. Peki nedir uykuyu bu kadar ozel kilan ? Uykudayken vakit nasil gecer hic bilmeyiz. Belki vucudumuz dinlenir ama beynimiz asla. O sikilir, uretmeye baslar, elindekileri kullanir ve bizi oyalar. Irade disi gerceklesen bu islem ruyadir. Yuzyillar oncesinin skolastik dusuncesinde aciklanmasi en guc olan, olmayani var eden zihinsel gerceklik olarak ruya, belki de bu yuzden uykuyu bizim icin buyulu olana esdeger kilar.Gizemli ve kural tanimayan dusunce dizgesi olarak ruyalar, ozellikle ortacag toplumlarinda, gizemini dinden, kuralsizliginiysa ruyayi ureten beyinden alirlar.Acaba buna skolastik dusuncede oldugu gibi bugun de kuralsizlik demek dogru olur mu ? Bilimin yolunda ilerleyen 21. yuzyil icin boyle bir dusunce ancak beynin sistemli isleyisine bir hakarettir. Her turlu dusunme islemini dine devreden bu ortacag sistemi bugun yerini dusleri psikanalize emanet eden baska bir sisteme birakti. Eskiyle yeni arasindaki celiski, psikanalizin bilinmeyene degil, saklanmis olana yonelmesinden kaynaklaniyor. Kutsali arayan dinsel yorumlarla psikanalizin ortaya cikarmaya, cozmeye calistigi bilmece cok farkli ve birbirinden bagimsiz iki ayri sorun. Bilimsel yontemler gelistirerek beynin gizli isleyisine yetismeye calisan psikanaliz, tipki bir hirsiz gibi kulagini kapaga dayamis tikirtilarin ritmiyle sifreyi cozmeye, sonundaysa "icersi"ni aydinlatmaya calisiyor. Bilincdisinin kapilari acildiginda icle dis bir olacak ve boylece derinlerde sakli "ben"i anlamak kolaylasacak. Psikanalizin uzun bir gecmisi yok, ama yine de bilim ve felsefeye ozgu ayip-yasak tanimaz tavri ona buyuk adimlar atma olanagi sunuyor. Boylece en derine, cok eskiye inen Freud, teorilerinde cocuklukta icgudulerin gelisimi ve dusleri bilincdisini cozmek icin kullaniyor. Tum bunlar bana ait olan ama bilmedigim "ben"in aciga cikmasi icin gerekli. Dus yardimiyla bu "ben" arayisina girmek, duste gorulenle kastedilen, dusun icerigiyle dus dusunceleri arasindaki kapilari aralamak demek. Duste gorduklerim beynimin birer urunuyse bunu uretmesine meydan veren dusunce nedir?

Ilk anlasilmasi gereken nokta, gorunur icerikle gizli icerik arasindaki fark. Bu farki bilincdisinda bulunan, gizli icerige ait, dus dusunceleri yaratiyor. Dus dusunceleri, gecmis yasantilarin bilincdisinda olusan bir birikimi. Gizli icerik dus dusuncelerinin tamamini kapsarken, gorunur icerik ruyalar vasitasiyla onu imaetmekten oteye gidemiyor. Dus dusuncelerinin eksik bir anlatimi olan dus icerigi, ruyayi yaratan fikirlerin ortaya cikarildigi ilk nokta. Psikanaliz isleminin de baslangic noktasi. Anlatildiktan ya da kagida dokuldukten sonra gorunur icerige donusen ruya psikanaliz sirasinda detaylarini ele verir ve bizi gitgide gizli icerige ceker. Bu dus dusuncelerini gorunur icerige baglayan ve donusturen asamalarin ilk kismidir. Diger asamalar ise dusun parcalar halinde analizine dayanir.

Dusun, bir filmin kisa bir parcasi ya da bir tablo olarak algilanmasi, yorumu cikmaza sokar. Ruya bircok gercek disi, henuz gerceklesmemis ve bilincdisinin zorlamasiyla yaratilan goruntulerden olustugu icin onu butunu icinde anlamaya calismak yanlis olur. Bu, dus dusuncelerinin olusturdugu zinciri reddetmek ve ruyayi tek bir fikrin urunu olarak ele almak demektir. Dus eger bircok gecmis yasantinin urunuyse, bu onun cesitliligine isaret eder. cok fikir cok goruntuyu, goruntulerse ifadelerini bulduklari sozcukleri getirir. Freud sozcuklerin ve harflerin simgesel onemini vurgulamak icin (resimli bilmece( ornegini veriyor. Tabloda catisinda bir sandal bulunan bir ev, alfabenin tek harfi ve kafasi koparilmis kosan bir adam resimleri var. Mantiga ve dogaya aykiri tum bu resimlerin tablo butunlugu icersinde incelenememesine karsin tek tek bakilip onlari ifade edecek sozcuk ya da heceler bulundugunda anlam butunlugu olusturulabilir. Bu butunluk sozcuklerle saglandiginda sacma ve degersiz gorunumunun yerini, her okunusunda farkli anlamlar ve cagrisimlar uyandiran bir siire birakacaktir. Tipki bir siirde oldugu gibi duslerde de yeni anlam ve cagrisimlar uyandiran sey yogunluktur. Freud'un yogunlastirma islemi adi altinda gerceklestirdigi dus yorumlamalari bize kapali kalan kismin duslerde sadece ima edilmesine aciklik getiriyor.

Freud'a gore yogunlastirma dus icerigi ile dus dusunceleri arasindaki orantisizligin bas nedeni. Dus dusuncelerinin icerigiyle karsilastirildiginda ruyalar, kisir kalinti ve ozetlenmis birer ornektir. Ruyalarin olusumu bilincdisi bir yogunlastirma surecine dayanir. Ruyanin ardindaki gizli dus dusuncelerini ortaya cikarmak ancak duse ait parcalar hakkinda bilgi veren bir cozumlemeyle mumkun. Bunlar her ne kadar tamamen cozumlenmis gibi gozukseler de bilincdisinda hala farkli bir kisma dahil kalmis olabilirler. Nedeni tipki bir ag gibi birbirine orulu dusuncelerin birden cok dugumle, birbirlerini destekleyecek sekilde bagli olmalaridir. Bu dus dusuncelerinin bizim uzerimizdeki etkisiyse gece boyunca gorulen ruyalarin bir cogunu unuttugumuz izlenimine kapilmamiz. Bu bir yanilsama da olabilir ama hatirlanan ruya aslinda gece boyunca suren (dus islemi( nin eksik bir kalintisi. Dus islemi bilincdisiyla bilinc arasindaki surekli bir alis veris. Bu alis veris duste beliren bir dus dusuncesinin digerleri arasindan nasil siyrildigini acikliyor. Dus-isleminde dus icerigiyle dus dusuncesi arasindaki iliski netlesiyor. Karsilikli bir etkilesim icinde olan icerik ve dusunceler dusun ogeleri sayesinde bircok kez tekrarlaniyor. ogeler her ne kadar dus dusunceleri tarafindan belirlense de, dusuncelerin her biri cesitli ogeler tarafindan farkli ve tekrarli olarak ifade ediliyor.Bu dus ogelerinin aradan siyrilabilen dus dusuncelerine tanidigi bir hak. ornegin, oyuncagi elinden alinip ders calismaya zorlanan bir cocuk, ruyasinda once topla, sonra kumla, sonra oyuncak arabayla, daha sonraysa annesiyle oynuyor. Boylece surekli tekrarlanan oyun dusuncesi cok cesitli cagrisimlarla duste yerini buluyor. Freud "Yogunlastirma islemi"yle cozumlemeden gecirdigi her dusun bu ilkenin sarsilmazligini ispatladigini gormus:" Dus ogeleri, tum bir dus dusunceleri kutlesi tarafindan olusturuluyordu ve bu ogelerin her birinin dus dusunceleriyle iliski icinde bircok kez belirlendigi gosteriliyordu." (1) Dus ogelerinin disindaki bir diger bicimlendirici de sozler. Dus esnasinda gecen sozlerin kimi zaman bicimsel degisime ugramalarina sik sik rastlanir. Bunun kaynagi cocuklukta sozcuklere nesneymis gibi yaklasan ve bu sayede yeni diller, farkli sozdizimleri icat eden cocuklarin olusturdugu dilsel hilelerdir.Dus islemi, bu hileleri ve yeni sozel bicimleri cozumlemesiyle yogunlastirma uzerinde basari elde eder. Sadece 'anlamsiz' sozcukler degil, iliskili oldugu bircok baska anlamla birlestirme yoluyla ortaya cikarilan sozcukler de vardir. Ornegin, Tausk (1913) tarafindan bildirilen on yasindaki bir oglanin 'kategori' dusunde bu gorulur. cocugun dis dunyadan aldigini bildigimiz bilgi vucudun belirli kategorilere ayriliyor olmasidir. Ilk kez annesinin kendisini emzirmesiyle cinselligi taniyan cocuk, kadin cinsel organlarini tek bir kategoride toplar. Emzirilen sutun tadi ve bilincdisinda bunun tuvaletini kontrol etmekten duydugu hazla bagdastirilmasi ruyadaki cozumlemenin esasidir. Bu yuzden orada kategori, kadin cinsel organlari ; kategorilestirmek te isemek anlamina gelmektedir.(2) Uyandiktan sonra hatirlanan konusma cumleleri, dusun icinde animsanan konusulmus sozcuklerden turemislerdir. Bu degismez kural, cozumlemeyi yaparken sozcuklerden yararlanmayi kacinilmaz kilar. Hatirlanan bir konusma bellege yerlestirilmis ve metni ayni kalmis ya da degisik anlamlar kazanmis olabilir. cesitli gunluk konusmalardan bir araya getirilmis veya gercegini farklilastiran bir metin olarak bicimlenmis de olabilir. Tum bunlar o sozun soylendigi ana bir gonderme oldugu icin kullanilan sozcukleri dusun ve dahasi bilincdisinin sifreleri saymak olasidir. Yogunlastirma islemi icinde her goruntu, dus-isleminde gorulmus bir dusu temsil eder. Ruyayi anlatirken kullanilan sozcukler goruntulerin ifadelerini bulmasini saglar. Dusun ne anlama geldigini bulmak, ya cozumleme ya da tum dus-isleminin hatirlanmasiyla mumkun olabilir gibi gozukse de her ikisi de tam manasiyla mumkun degil. Tum dus islemini hatirlamak bir yana dursun, uyanir uyanmaz animsamaya calisilmazsa dus giderek bellegimizden silinecek ve aksama kalmadan golgelesecektir. Bilincdisi ne kadar cozumlenmis ve bilince yaklastirilmis olursa olsun hep kendini farkli kilan yeni detaylar buluyor. Bunun icinse deneyimleri kullaniyor. Deneyimler o kadar sik ve cesitli ki bilinci bir vucut, bilincdisiniysa o vucudun ic organlari gibi gormemek mumkun degil. Detaylari hep daha derinde sakli. Icteki bir curume ya da bir kanama bir bolgeyi sarinca tum vucudu yiyip bitiriyor ya da hasta bolge hemen tedavi ediliyor. Ama dusunceler o kadar kapsamli ki onun yaralarini sarmak da cok zor. Dusunceler ve gecmis yasantilarin birbirine gecmis halkalari bir kismini bilince, bir kismini da bilincdisina sarkitmis bir ag gibi orulu. Yasam bilincdisina yeni halkalar eklerken psikanaliz bu halkalari ruyalar araciligiyla bilinc boyutuna cekiyor. Ne kadar cekerse ceksin zamanin surekliligi icersinde durmasi mumkun olmayan yasamsal birikim bize cozumlemelerin sonu olmadigini ima ediyor. Ve tabii ki dusun icinde aranan dus dusuncesini cevreleyen sifrelerle bilincdisinin barindirdigi "ben"i cevreleyen sifreler birbirini tam olarak karsilamiyor. Ruyayi cozumlesek bile ya bilincdisini acan anahtar delige buyuk geliyor ya da delik anahtara. Bu yuzden bilincdisinin tamamini anlamak ruyalarla degil ruyalarda mumkun. cozumlenen duslerse okyanustan damlalikla cekilen sular gibi.

1. FREUD S., Die Traumdeutung- Dus Yorumlari. ceviren: Dr. Emre Kapkin. 2. a.g.e. "Yogunlastirma Islemi" bolumu.

 

Hosted by www.Geocities.ws

1