Dip

  DaDaIst an bul - Faruk Ulay

 

Disarisi ile i�erisinin iliskisini olagan yontemlere dokunmadan ortaya koymak, derinligin agir bastigi bir altyapinin hazirlanmasini ongordurur. Fizikotesi onunde sonunda olaganustuyle �akisacaktir. Bakis disaridan i�eriye/i�eriden disariya olabildigi gibi yukaridan asagiya/asagidan yukariya da olabilir. Enlemi boylama �evirmek kisinin durusu yerine baktigi a�iyi degistirir. Kendini gizlemis goruntuler doksan derecelik bir duzmece yerinden oynama ile bakilan alana girer. Bu goruntuler neler olabilir? Yikilan bir evden bosalan temelin hava ile dolmasi, �okmus ulkulerin yerine yenileri gelistirilene degin dogmatik bir dinibutunlugun dusunce bosluklarina kok salmasi ornegin. Zamanin su gibi akmadigi, �izgisel bir yol izlemedigi ve kisiye gore degistigi bilindik�e gorulenlerin ger�ekligi sorgulanacaktir. Kedi tutun kokusundan hoslanmasa da iskemleye �ikmaktan kendini alamiyor. Yukseklerde olmaya alismis. Evcillesmeye gonullenmis, kulak u�lari sakalli bir dagkedisi. Uzun bacakli, on ayaklari beser parmakli bir tekir. Aylardir kapimi tirmalayip kendini i�eriye aldirtiyor. Elbette oksanma meraklisi. Iskemleden kucagima zipliyor. Sol elim oksarken sag elim yazamiyor. Yazmayi birakiyorum, tutun kavanozunu a�ip burnuna yaklastiriyorum. Soyle bir kokluyor, istemeyerek masadan iniyor. Pipomu doldurup yakiyorum, kibrit kutusunu biraktigim gibi kaleme sariliyorum. Sira Nuh'a gelmisken yazmadan ge�mek istemiyorum. Nuh'un hepimizi kurtarmaya kullandigi geminin buyuklugu ustune birseyler... Nuh... Kedi yine iskemlede. Pipodan �ektigim son nefesi yuzune ufluyorum. Gozlerini kisip yere atliyor, kesif dumandan sakinircasina govdesini haliya yapistirip oyle kaliyor.

Nuh o gune degin gorulmemis bir yagmur firtinasinin yeryuzunu talan edecegini ogrenir, canlilarin bu firtinadan sag �ikamayacagina aklini yatirip onlari kurtarmayi is edinir. Bir dusunce sagnagi ona yalnizca birer �iftle de sinirlasa bildigi canlilarin hepsini sigistirabilecegi buyuklukte bir gemiyi kizaga koymanin olanaksizligini gosterince yagmuru beklemekle yetinir. Yagmur gelir, yeni denizler olusturacak denli uzun yagar, diner. Bulutlar dagilir, doga aydinlanir. Nuh'un ilk gordugu, yasamlarindan umut kestigi canlilarin kurtulmus oldugudur. Bosuna beklemistir. Ikinci bir yagmur firtinasindan da soz edilmemektedir. Olume bu denli yakinlasmisken tum canlilarla birlikte yasama tutsak olmustur. Sag kalmayi becererek umutlarini kiranlara sirtini doner, bulabildigi en yuksek dagin etegine �ekilir, sozu edilmeyen ikinci yagmur firtinasini beklerken yapmaktan vazge�tigi geminin planlarini topraga �izmeye koyulur. �izile �izile bellenen toprak zamanla goz alabildigine uzum baglariyla kaplanir. Nuh uzumu fermante etmesini ogrenir, alkole yenilir, bitkilerin gizledigi gemi planlarinin ger�ekte en ince ayrintilarina dek islenmis bir dunya haritasi oldugunu anlayamadan olur. Kedi bir suredir gorunmedi. Iskemleye �ikmasina, kagitlarimi burusturmasina alismisim. �agiriyorum; gelmiyor. Canlilar tufani yasadiklari topraklarda karsilamaya karar verdiklerine gore Nuh'un gemisinin yerkureden ku�uk olamayacaginin ayirdindaydilar. Hem dusunebilme yetisi gelismis canlilardan ka�i kurtarilmayi istemisti ki? Baskalarinin yasamina burnunu sokmayi is edinerek yasamaya alismislara ders vermek gerekiyorsa onlara yapacak sey birakmayacak bir yasam surmeli. Kedi yine ayagimin altinda dolasiyor. Herhalde disariya �ikmak istiyor. Yazmayi kesip yataktan kalkiyorum. Kapiyi a�iyorum. Hayvan kasla goz arasinda alacakaranliga karisiyor. �oktandir tutmeyen pipo hala agzimda. Cam kavanozun dibi gorunuyor.

Bakilan alan gorulecek birsey i�ermiyorsa bakis a�isi degistirilerek alana yeniden bakilir. Bir alanda her zaman gorulecek birsey vardir. Gorulecegi bakislardan gizleyen, alanin kapaliligidir. Yikilan evden bosalan temel, gorulmesi gereken bir gelecek �okuntusune doseklik etmektedir simdi. Kafalara vurula vurula guncellestirilmis ulkulerin ayaktopu karsilasmalari sirasinda hep bir agizdan atilan sloganlarda anlamsizlasmasina goz yumuldugundan, alanlar da bakilmaktan ka�inilan kotuluk kuyularina donusturulmustur. Kuyulara dusulur. Alanlarsa gormeye toplanma bolgeleridir. Bakis a�isi alana girilerek degistirilir. Alanin disinda duran, neyi goremedigini anlayabilmek i�in alana girmelidir. Alana girmekten ka�an, ayaktopu karsilasmalarinda anlamsiz sloganlar atmaktan zevk alacak, tuttugu takimin her seferinde yenilmesine karsin karsilasmalari yakindan izlemekten kendini alamayacaktir. Anlamsiz da olsa ulkusunu bulmus topluluk toplumlasir. Stadyumlar, ulkulerinin gucu onlari yalnizca iki saatligine bir arada tutabilen ge�ici toplumlarin dustugu kuyulardir. Ayaklar arasinda dolasan topun yuvarlakligi sloganlasan ulkulerin kutuplarini yitirdigini simgeler. Kuyulari dipsiz kilan, toplum kiligindaki kalabaliklarin kopardigi iki ucu kanli yaygaralardir. Bir seferinde, sanat dunyasinda yildizi yeni parlamaya baslamis arkadaslarimdan Andr�'yle Turk asilli bir yazar yaratmaya kalkismistik. Maintenant'i �ikarmaya basladigim yildi. Oykulerine konu edecek denli ayaktopuna merakli bir yazar kurgulayip derginin her sayisinda kisa bir oykusunu yayimlayacaktik. Ben Turkiye ile ilgili verileri toparlayacaktim, Andr� de oykuleri kuracakti, ne ki kurgu yazarimizin ulkesine deggin yeterli veri bulamayinca oykuler de yazilamadan kaldi. Ger�eklestiremedigimiz bu dusuncemizi ikinci Andr�'ye anlattigimda tanimadigimiz adamlar ve ulkeleriyle ilgilenecegimize kendimize baksak daha hayirli bir is yapacagimizi ogutleyip bana kapiyi gostermisti. Maintenant da �ok ge�meden kapanmisti zaten.

Her buyuk sanat�inin bir ortaligi karistirma yetisi vardir. Kimi sanat�i ortaligi dogrudan sanatiyla karistirir, kimiyse sanati kendi haline birakip davranislarini kullanir. Andr�'lerden gen� olani hem sanati, hem de davranis bi�imiyle kafalari karistirabilen sanat�ilardandi. Bir turlu yaranamadigim yasli Andr�'yse birseylerin bilin�li olarak yerinden oynatilmasina karsi oldugundan ne ortalarda gorunuyor, ne de yazdiklarini ortaligin karismasini isteyenlerin okumasina izin veriyordu. Bana gelince, anarsik oyunlarimi oynayabilmek i�in yalnizca davranislarimdan medet umuyordum. Mina iki arada kalmisti; benimle evlenmeden once sessiz bir sairken i�inde olmaktan haz etmedigim toplumu yermeye odaklanmis eylemlerimi ger�eklestirmekte kullandigim fiziksel gucume tanik olduk�a siirlerinin sesi de gurlesmisti. Ne ki ben Paris'ten nefret ederken Mina kente ve insanlarina tapiyor, onlari kirma korkusu sanatina ket vuruyordu. Yazinin zayif kisiligi yakaladiginda onu ogutmesine tanik oldugumdan beri yazmaktan sogumustum. Boksu yazina yegledigimi yasli Andr�'ye soyledigimde oyleyse neden aralarinda oldugumu sorarcasina bakmisti bana. Mina'nin kendini sanatinin elinde oyuncak etmesinden ve Andr�'lerin beni itip kakmalarindan burama geldiginde bir trene atlayip solugu Berlin'de aliyor, Kurfurstendamm'in batakhanelerinde kirli duygularla yikanip aydin dusuncelerimden arindiktan sonra istemeye istemeye Paris'e donuyordum. Bu kisa ka�islardan birinin �ok ge�meden donussuz bir yolculuga uzayacagini adim gibi biliyordum. Dondugum yerde herkes beni Oscar Wilde'in yegeni Arthur Cravan olarak taniyordu. Sanatin olu dogmuslugu bir de benim agzimdan duyulmak istendik�e boksor sair ya da sair boksor olarak partilerde boy gosteriyor, bir iki masa deviriyor, birka� bardak kiriyor, kadinlarin karsisinda soyunuyor, kafeslenmeye gelemeyen erkekligimden utananlarin irzina ge�meye �alisirken Mina'yla birlikte kapi disari ediliyordum. Dipsiz bir kuyunun agzina dogru itildik�e bilincime kimsenin bilmedigi adimla sesleniyordum. "Fabian. Fabian Lloyd. Seninle oynamalarina izin vermemeyi beceremiyorsan oyunlarina katlanmalisin. Katlanamiyorsan �ek git buralardan." Kurallari surekli degisen salon oyunlari boksorlukten gelme bir sairin kolayca kavrayamayacagi denli karmasikti. Yasamanin kural bilip tanimayi gerektirmedigi yerlerde dolasmayi ozluyordum. Adini bile bilmedigim yerleri boylesine ozledigime gore yasadigim yerden iyice yaka silkiyor olmaliydim. Madrid'e dogdugum yer oldugundan, Paris'eyse Mina ve siirleri i�in katlaniyordum. Oysa Kanarya Adalari'nda guneslenmek, Las Palmas'ta kumar oynamak, Brezilya'da kelebek avlamak, Peru'da bir ilkyaz ge�irmek derken kendimi denizasiri ulkelerden birinde bulup dagdan kente inmis kedilerden bosalmis yerleri evim saymanin ozlemini �ekiyordum. Kentleri eskitmeye yasamak yerine kentlerin eskitemeyecegi denli insanlara uzak kalmis bir doga par�asi Atlantik Okyanusu'nun oteki ucundan bana goz kirpiyordu. Yola �ikma zamani geliyordu. Bazi seylerin eli kulagindaydi ve kulak, memesine asilmis ele tinmadan duymayi surduruyordu. Kulagin duydugu, Arthur Cravan'in Fabian Lloyd'a soyledikleriydi.

Derinlik kavrami herseyin bir dibi oldugunu animsatir ve enlemi boylama �evirmislerce sik�a kullanilir. Derinlik... Kedi gorunmedi. I�eri alinsin diye kapiyi tirmalayacagini saniyordum ama disari attigimdan beri sesi �ikmadi. Oysa a�ti. A�liga kanip sahibine boyun egmeyen bir kediyle yasiyorum. Kedi benimle yasamiyor. Benimle yasamasi i�in beni sahiplenmesi gerekiyor ki disari atildiginda kendini �agirtana degin gorunmuyor. Yazmaya ara verip koridora �ikiyorum, anlayabilecegi sesler �ikararak kediye sesleniyorum. Ortada yok. Dag kedileri kentli soydaslarindan baska turlu dusunuyor olmali. Yatagima donup kiyisina ilisiyorum, iskemleyi dizlerime degene dek yaklastirip iki buklum yazmayi surduruyorum. Derinligin bir dibin varligini dusundurtmesi dibin hangi derinlikte bulunabilecegini belirtmez. Dibin bulundugu derinligin ol�ulebilmesi i�in o noktaya inmek gerekir ki inis �ogun dususe donusur. Sosyete �aylarinda el falina baktigim gunlerden biliyorum, derin �izgilerle bezenmis ellere sahip kisinin gelecegi bellidir; en azindan iyi ya da kotu bir gelecegi vardir ve bu gelecek kolayca okunabilir. Kolayca okudugum geleceklerden biri, gelecegin sahibinin duserek olecegini soyluyordu. Gelecegin sahibi amator bir parasut�uydu, parasutu a�ilmadigindan oldu. Kimileri parasutun a�ilmamasini yanlis katlanmis olmasina yordularsa da yorumlar sonucu degistirmedi. El falinin dogru �ikmasi ve yanlissiz okudugum falda dusuldugunde kurtulunamayacak bir yukseklikligin ya da derinligin bulunmasi ilginin odagi olmaliydi. Soylediklerimden �ok yaptiklarimin dikkate alinmasi yuzunden ikiye u� metrelik bir tavan arasina kapanip soyleyemediklerimi istedigimce yazacagim gunleri iple �ektim. Aradigim odayi bulabilmek i�in birka� kita dolasmam gerekti. Bu odada yazdigim ilk sey Ispanyol boksorlerinin basarisizliginin nedenleriydi. Ardindan ulkedasim Cherio'nun el falini bir bilim dali olarak gormesini kinadim, Mina'nin siirlerini bellegimde kaldiklarinca Turk�eye �evirip kagida ge�irdim, on dokuzuncu yuzyil sonunda Beyoglu'nun sosyal topografyasina bile el attim. Deginmedigim tek ben kalmistim, simdi onu yaziyorum. Parasutu a�ilmayan parasut�unun ugradigi sona gelince, yukaridan asagiya surdurdugu kisa yolculugunu bitiren noktanin bir ugrak yeri olmaktan �ok son durak oldugu akildan �ikarilmamali. Parasut�unun buldugu dibin yeryuzu oldugu dusunulurse dibin her zaman yerin altinda aranmamasi gerektigi de belirginlesir. Kapi tirmalaniyor. A�miyorum. A�ligina yenilerek herhangi bir kedi durumuna dusmus dag kedileriyle ugrasacak zamanim yok. Hayvanlarla ayri koordinatlarda yasamam gerekirken onlari evime, odama aliyorum, iskemleme �ikmalarina gonullendiriyorum, aradaki uzakligin yok olmasina goz yumuyorum. Dipsiz bir yasam... Derin dusunceler... Buyuk planlar... Tek bir plan ger�ekte. Ispanya'da saka yollu dusunulmus, Fransa'da ciddiye alinmis, Meksika'da uygulanmaya konulmus, ucu Turkiye'ye dek uzanmis ama bir turlu tamamlanamamis bir plan. O yuzden yaziyorum. Eksik bir yan birakmamak, kendimi tamamlamak i�in.

Yanlamasina uzanan bir derinligin sonunu belirleyen duvar, dikine yerlestirilmis yapay bir dipten baska birsey degildir ve enlemlerden kurtulunamadik�a her yola �ikisin sonu bir dibe dayanir. O zaman yazmayi surdurmeliyim. Hazir kediden de kurtulmusken. Hem baska �ikar yol goremiyorum. Bakis a�imi degistiremeyecek denli kisildim bu odada. Jack Johnson'u tam iplere sikistirmisken cigerime vurup govdemi boylu boyunca ringe seren yumrugun acisi simdi �ikiyor. Bir dunya sampiyonuna yenilmis olmam ne yazik ki beni iyi boksorler arasina sokamadi. Bu sozu bana Robert soylemisti. Robert Delaunay. Dostum diyebilecegim tek sanat�i. Dunya sampiyonuyla dovustum diye boburlenecegime siirlerime donmemi ogutlemisti. Basimi Mina'nin dizlerine koyup aglamayi beklemistim. Nuh'un gelmeyen yagmur firtinasini bekledigi gibi. Jack Johnson'un yumruklari beni yere dusurmeden once gozlerimi sisirmekle kalmamis, pinarlarini da tikamisti. Mina'nin islevsiz siirlerini dusunduk�e boksorlukten bir adim ileriye gidemiyordum. Beni yasam arkadasi olarak bilmis karim durumuma benden �ok uzuluyordu. Kapi tirmalaniyor. �agrilmadik�a gelmeyen kedi artik bensiz yapamiyor. Dagindan getirdigi tek ozellik de boylece kentin sokaklarinda yitip gidiyor. Ben aglamaya �alisirken Mina'nin birka� siir birden yazdigini animsiyorum. Okuyanlara yazani kentten kovmayi dusundurtmeyecek siirler... Anlamsiz bir miyavlamayla i�eriye giren kedi, iskemlenin altinda duran bos konserve kutusunu laf olsun diye koklayip yataga zipliyor, sirtini kal�ama yaslayip yalanmaya koyuluyor. Tutun kavanozunu iskemledeki yazisiz kagitlardan birine ters yuz ettigimde dokulen tutun piponun yarisini bile doldurmuyor. Kitapliktaki sekstant kutusunda sakladigim tutunu almaya kalktigimda kediyi bacaklarimin arasinda buluyorum. Birden odanin ku�uklugunu goruyorum. Duvarlarin yakinligi beynime bir daha �ikmamacasina kaziniyor. Simdiden sonra tavan arasinda yalnizca bu ku�uklugu gorecegimi anliyorum. U�te birini uyuyarak harcadigim otuz yedi yillik zaman par�asini bulundugum mekanla daha yeni �akistirabilmis olmam beni yasadigim dibe daha �ok bagliyor. Gormek istedigim herseyi a�ik se�ik gorebiliyorum artik. Bu dort duvarin yakinda kimin ustune kapanacagini biliyorum.

I�inde bulunulan alandan disari �ikilamadiginda anlasilmalidir ki alanin �evresi diple orulmustur. Herseyin bir dibi vardir; alanin bile. Alanin dibi, bir kez girildiginde �ikilamazligidir. Bulunulan yer benimsendigi surece dibin varligi kulak arkasi edilir. Ama kimse bulundugu yeri benimseyemez. Benimsemek, kaniksamayi birlikteliginde getirir. Alanin disinda duranlar alana girmeye gonullendirilebildigi surece dibin gucu bastirilabilir. Girenin araladigi kapinin ne yone a�ildigi gorulebilirse disariya �ikilabilir. Kapinin a�ildigi yonu gormekse bakis a�ilarinin genisligine bakar. Sekstant kutusuyla birlikte yataga donerken yine kediye �arpiyorum. Kitaplikla yatagin arasi iki bu�uk adim. Bu uzakligi kediye �arpmadan alamiyorum. Iskemlede bir de sekstant kutusuna yer olmadigina gore pipomu doldurup kutuyu yerine koymak uzere kitapliga donerken yine kediye takilacagim. Bos tutun kavanozunu kedinin basina bu yuzden indiriyorum. Daha once duymadigim hiriltili bir ses �ikararak oldugu yere, ayaklarimin dibine yigiliyor hayvan. Pipomu dolduruyorum, kutudan aldigim bir buyuk tutam tutunu kavanoza koyup kutuyla birlikte kitapliga yuruyorum. Iki bu�uk adimlik, uzun bir yuruyus oluyor bu. Yol boyunca tek bir canliya rastlamiyorum.

Saplantilarimin beni kucaklarina alip tasimalarina, yatagima yatirip ustumu ortmelerine, uykuya dalabilmem i�in ge�misten bir masal okumalarina izin vermememi soylemisti Mina. Saplantilarla kanli bi�akli olmus bir yasam surmek de isime gelmiyordu. Saplandiklarimin neler oldugunu sozcuklere oturtacak denli tanimlayamiyordum. Se�tigim yasamimin ortasina �attigim odama kendi basima �ekilebilmem i�in Paris'ten kurtulmam gerektigini biliyordum yalnizca. Naif ger�eklerden dikilmis bir yorganin altina girmedik�e anlagimi tembel kilacak bir uykuya yatamayacaktim. Naif ger�eklerse ancak Avrupa'nin disinda bulunabilecekti. Yakinmalarimi dinlemekten yorulan Mina, bir hava degisiminin ikimize de iyi gelecegini soyleyerek surekli erteledigim ka�is kararini benim yerime vermisti. Ger�eklerine bulasamayacagimiz denli bize uzak bir ulkeye dogru yola �ikiyorduk. Bana gore geri donussuz bir yolculuga, Mina'ya gore uzun bir tatile... U�umuz birlikte... Ben, Mina ve �oktandir adini animsayamadigim kizimiz... Vermem gereken karari baskasina birakmakla tehlikeye dusurdugum ka�isimi ger�eklestirebilmem i�in gezi programini yapmayi ustume almistim. Kalabalik bir tatil yapayalniz bir ka�isa nasil donusturulebilirdi? Sorunun yaniti goz a�ip kapayincaya degin gelmisti. Programa gore once ben yola �ikacaktim. Meksika'da, Ispanya'dan go� etmis dostlarimin yaninda birka� hafta kaldiktan sonra Mina'yla Buenos Aires'de, Kuzey Amerika'dan go� etmis dostlarinin evinde bulusacaktik. "Daha iyisi can sagligi." demisti Mina. Kizim ellerini �arparak annesiyle beni onaylamisti. Gen� Andr� Meksika'ya gidecegimizi duydugunda benim gibi arlanmaz bir hi��i i�in Guney Amerika'nin bi�ilmis kaftan oldugunu soyleyerek Mina'yi nedense �ok guldurmustu. Delaunaylar yoklugumuzun hi�birseyi degistirmeyecegini soylemislerdi. Sonia onune siraladigi tuvalleri dolduran i� i�e ge�mis daireleri gostererek bir daireden otekine atlamanin oyle pek kolay olmadigina kendince parmak basmisti. Yoklugumuzla hi�birseyi degistirmeyi ama�lamadigimizi, alt yani bir geziye �iktigimizi soylemem dusuncelerini degistirmeye yetmemisti. Robert dostlugumuza saygisizlik etmemis olmak i�in inanmis gorunmus, bana yol armagani olarak Mina'nin memleketinde yapilmis enamel kapli bir sigara tabakasi verip bir daha gorusemeyecegimizden kuskusuz, odasina �ekilmisti. Sokaga �iktigimda tabakayi ilk gordugum mazgaldan i�eriye yollayip pipomu yakmistim. Eve dondugumde Mina yurekli dizelerden olusmus son siirini okumustu. Sevgili karim, benimle birlikte sanat�ilara ozgu o sinsi urkusune de bir tatil bagislamisti. Ondan dinledigim son siir bu olmustu.

Kedi uzun bir uykudan kalkmis�asina esneyerek ayaklarinin ustune dikiliyor, geriniyor, yalaniyor, basini iskemlenin altina biraktigim tutun kavanozuna sokup ozel gunler i�in sakladigim tutunu yemege basliyor. Sesimi �ikaramiyorum. Bogazima dugumlenen bir huzun par�asi konusmami engelliyor. Yukaridan bakildiginda a�ik�a gorunuyor. Gormek dikine �izilmis bir uzaklik istiyor. Bulundugum yukseklikten yalnizca iskemlenin ustundeki kagitlari gorebiliyorum. Kagitlardaysa batik dusuncelerin yuvalandigi sozcuk damlalarindan baska birsey se�emiyorum. Kondurulduklari noktalarda hi�bir yayinevinin tarlasina dusmeyecek bi�imde duruyorlar. Mina'nin tatil dedigi ka�isi ger�eklestirebilmek i�in gerekli parayi bulmaya gittigim Isvi�re'nin kuyumcularindan bir gece i�inde toparladigim torbalar dolusu sari liradan bugune topu topu sol avucum dolusu kurus kaldigindan Fincancioglu'na dek uzanip gumus dolmakalemimi iki kutu kursun kalem ve madeni bir kalemtrasla degis tokus ettim. Sag elimi yalnizca yazmaya kullaniyorum artik. Aranirken dusulmus bir dibi anlatmaya... Bolsevik ayaklanmasindan kurtarabildigi giysilerini istedigince giyebilecek, rublelerini gonlunce harcayabilecek bir Avrupa kenti ararken papaganiyla birlikte Istanbul'a takilikalmis Rus kontesinin ishanindan bozma sarayinin bana ayrilan tavan arasinda son demlerimi boyle degerlendiriyorum.

Robert Delaunay onu odasina goturen koridoru ge�erken Meksika yolculugumun ardinda yatan nedeni sezmis�esine insanin ka�makla kendini toplumdan �alamayacagini mirildanmisti. Sonia rengahenk �emberlerine bir baskasini eklerken "Ha bu �emberdesin, ha bunda; ne farkeder ki. En i�teki �emberin ulasilmasi olanaksiz bir dip oldugunu, oraya ancak �emberleri �izenin ulasabilecegini henuz ogrenemediysen bosu bosuna dolasiyorsun zaten aramizda." demisti. Karim gulusunu bitirinceye degin bekleyen Andr� "Dostum Arthur, bana kalirsa sen iflah olmaz bir otokleptomansin." diye takilmisti. Beni kendimden �almalarina izin vermek istemiyorsam kendimi surekli toplumdan �almak zorundaydim. Tek bir ka�isla tumunden birden kurtulacagimi dusunduk�e i�im i�ime sigmiyordu. Diple �evrili alanlar dibe donusturulebilirse alanin sinirlarinda yukselen engeller de kendiliginden yok oluyordu. Bu �abanin ger�eklestirilebilmesi zamanla dost olmaya bakiyordu ki dost�a iliskiler ancak zamanin kimseyi dost edinmeyecegini unutmakla kurulabiliyordu. Zaman kimseyi tanimadan islediginden onu dost edinmek kendi zamanlarini bulabilmis kisilerin becerisindeydi. Tek yanli, tek yonlu bir dostluktu bu. Zaman dost edinildiginden habersiz ge�iyordu. Zamanini dost edinense yeni bir boyut kazandirdigi dibini genisletmeye basliyordu. Dip genisledik�e yitiyor, geriye otesi kaliyordu. Eriyen bir dibin adimlanamaz, elle tutulamaz otesi... Olaganin ustu...

Beni kendine karistirmayacak, temizpak bir ulke ararken kendimi buldugum Istanbul ulkekentinde dort kedi eskittim. Kontesin papaganiysa hala yasiyor. Gezgin bir lakerdacinin u� tekerlekli arabasinin tepesine oturtulmus bir kanarya kafesinde. Kontes oleli neredeyse alti ay oldu. Benim gibi bir ka�is ger�eklestiren rum mezeciden yok pahasina satin aldigi camli buzdolabina gomdum onu. Papagani mezecinin ka�maya kararsiz arkadasi lakerdaciya verdim. Herkesin bir Mina'si olmadigindan �ogu kimsenin kararlari verilmeden kaliyor. Olan da bazan karari baskasi yerine verene oluyor. Adimi yanlis yazmakta direten sanat ansiklopedilerinde Mina'yi kizimla birlikte Sao Paolo'da beni bekler biraktigimi animsatan bilgiler gozume �arptik�a odamdan �ikasim gelmiyor. Kisinin ge�misine deggin bilgiler yanlis olsa da dogruymus gibi etkiliyor kisiyi. O zaman bacaklarima ince bir agri saplaniyor. Sanki Atlantigi�yoksa Pasifik miydi�yuruyerek ge�misim de yorgunlugu yillar sonra �ikiyor. Mina... Kedinin agzindan yesil renkli bir sivi bosaniyor simdi. Nikotin zehirlenmesi olabilir mi? Dosemenin musambasinda olusmus avu�i�i buyuklugundeki golcukte birseyler kipirdiyor. Kedi �ikardigini yalayip yutmaya basliyor. Yaziyorum.

Mina'nin son siiriyle ge�irdigim aksamdan iki hafta sonra Kuzey Amerika'yla Avrupa arasinda kosusturan bir aptallar gemisine binip New York'a geldim, oradan trenle New Orleans'a inip Veracruz'a dogru demir alan bir silebe atladim. Veracruz'la Mexico City arasiniysa belime sarili kusagin ceplerindeki yuzlerce sari liradan yalnizca tekini kullanarak kiraladigim otobusle ge�tim. Mexico City buyuk boyutta bir Kurfurstendamm'di. Birinci Dunya Savasi'ndan ka�mis herkes bu kentteydi. Bulunmamam gereken birka� kentten birine dusmustum. Bir ara Sao Paolo'ya, Mina'nin yanina gitmeyi bile dusundum. Ne ki kent degistirmekle olmayacakti. Gorebildigim kadariyla bu kitadaki kentler kelebek avlamaya el vermeyecek denli kentlesmisti. Mexico City'nin gelismis batakhanelerinde dolastik�a sari liralar da hizla tukeniyordu. Bu batakhanelerden birinde benim yasimda bir Turkle karsilastigim gun Andr� yuzunden yazilamamis oykuler aklima geldi. Ulkesinden soz etmesini istedim. Maintenant'in yuzlerce sayfasini dolduracak denli uzun anlatti. Ulkesini anlatmaktan yoruldugunda monoklunu �ikarip bacaklarinin arasina sikistirdigi bastonuna dayanarak kendisinden soz etti. Fransizcayi benden iyi konusan, Mina'dan akilli karisini Paris'te bir kabarede birakip Meksika'ya ka�an bu adami sevmedim ama ulkesine kanim isindi. Maintenant'i yeniden �ikaramayacagima gore anlattiklari bos bilgiler olarak kalacakti. Kafamda baska dusunceler olusmaya baslamisti. Yanlis ka�isimi yoluna koyacak bir kararin esigindeydim. Mina'ya kalsa verilmemesi gereken bir karara bagliydi gelecegim.

Said Duhani'yi dinlemekle ge�irdigim haftanin sonunda kaldigi otele gidip ona olumu tanistirdim. Bastonuyla kapida gorundugunde cigerine vurdugum bir �ift yumrukla nefesini kesip onumde diz �okturdum, toparlanmasina kalmadan parmaklarimi girtlagina doladim. Ne bagirdi, ne de inledi. Eli yerine boynunu sikan olumu ben iki etmeden dost edindi, bastonunu ceketimin yan cebine asti, bes parmakli bir dag kedisi gibi ayaklarimin dibine yikildi. Bay Duhani derli toplu bir adamdi. Odasinda hersey olmasi gerektigi yerdeydi. Kirmizi astarli ceketleriyle yakalari balenli gomleklerini gomme dolaptaki askilarindan �ikarip odadaki iki bavuldan bos olanina yerlestirdim. Yataginin basucundaki komodinin �ekmecesinde duran gumus dolmakalemi, nufus kagidini, cuzdanini, pasaportu, adres ve banka hesap defterlerini ikinci bavuldan �ikan dort teneke tutunle birlikte bavula attim. Monoklunu ipek pijamasinin cebinde buldum. Baston hala ceketimin cebinde asiliydi. Bavulu yuklendim, Said Duhani'yi kapinin esiginde birakip Veracruz'a giden ilk otobuse atladim. Okyanusun dalgalariyla basa �ikabilecek bir yelkenli bulmak kolay olmadi. Florida'dan Kuba'ya giderken rotasini sasirmis bir Amerikali kiyiya vurana degin deniz haritalarini �ozmekle ugrastim, yalnizca hafta sonlari avlanmaya �ikan tek kollu bir balik�idan sekstant kullanmayi ogrendim. Paris'ten yola �iktiktan yillar sonra Istanbul'a vardigimda savas bitmisti.

Sonrasi biliniyor. Dibe varmanin baska yollari da oldugu... Bu da biliniyor. Bilinen ne varsa is isten ge�tikten sonra biliniyor. Baska yollar kolay aliniyor. Bu henuz bilinmiyor iste. Baskalarinin yasamina iyelenerek yol alinabildigi... Bir olumle baslayan bu iyelenme ikinci olumde bitiyor. Kedi kucagima, oradan iskemleye zipliyor, tirnaklarini yazdiklarima ge�iriyor. Benim dibim bu odanin i�i. Kedinin dibiyse bu iskemlenin ustu. Yazdiklarimi tirmalayarak okuyor, yuzume bakarak i� ge�iriyor. El ayak �ekildiginde son bir yuruyuse �ikmayi dusunuyorum. Hizla �arpmaya baslayan yuregim bacaklarima temiz kan pompaliyor. Ne ki Sadik Duhani mi yoksa Fabian Lloyd olarak mi yurumem gerektiginde kararsizim. Mina yanimda olsaydi... Yazmayi yegliyorum. Andr� Breton'la Andr� Gide Mexico City'de bir barda bi�aklandigima inaniyorlar. I�kili �ay partilerini bensiz vermek zorunda kalan kokonalar cesedimin ikinci sinif bir genelevden �ikarilirken goruldugunu Paris'e yayiyorlar. Delaunaylar hakkimda �ikarilan soylentileri dinlemez gorunurken birka� �ember daha �izip i�lerini sanatsal renklerle dolduruyorlar. Mina... Kedi yine disariya �ikmak istiyor. Mina Sao Paolo'da beni beklemekten bikmiyor. �ift dipliler i�in sorun hangi dibin kendilerine daha yakin oldugunu kesfedebilmektir. Uzakligi ya da derinligi kesfetmek bakis a�isini degistirmeye bakiyor. Dibin derinligi dusmeyi kolaylastiriyor. Simdi o noktadayim iste. Kolayca dusulebilecek bir yukseklikte. Baskalarindan buyuk gu�luklerle �aldigim kendimi iki dipten birine birakiyorum. Artik ayaga kalkmayacagimi sezinleyen kedi kapiyi a�ip odadan �ikiyor.

 

Hosted by www.Geocities.ws

1