Büyümek

  Bulusma Yeri - Yekta Kopan

 

Gorunmeyen bir gemi/Kendiliginden gelecek/Gitmesi gerekenleri/Eve goturecek...

Gunlerdir cebimde durmaktan yipranmis olan fotografin arkasindaki bu satirlari bir kez daha okuyorum. Karim, kizim ve ben, dort sene once ciktigimiz tatilde, bir koy kahvesinde ayran icerken, oradaki garsona cektirtmistik bu fotografi. Kizimin dudaklarinin ustunde ayranin beyazligi duruyor hala. Annesiyle babasinin arasinda olmaktan oylesine mutlu ki. O gun aldigimiz cicekli mayosunu giymis. Belki de mutlulugunun tek sebebi budur. Ama sonucta mutlu. Karim, tam garsona "Elini objektifin onune koyma sakin!" derken yakalanmis. Yine de yuzunde insana huzur veren bir ifade var. Hafif yanik teniyle oyle guzel, oyle buyuleyici kiÖ Bana gelince... Cok mutlu oldugumu, hatta o gunun gecesinde cakirkeyiflikle sarhosluk arasindaki sinirda dolandigimi, ickinin verdigi cesaretle, yeni tanistigimiz genc bir cifte ipe sapa gelmez seyler anlattigimi gayet iyi hatirliyorum. Ertesi sabah bu gevezeligimin utanciyla uyanmistim. Insanlarla yuz goz olmayi sevmeyen biri icin ne buyuk bir hata! Ama fotografin cekildigi anda nasil oldugumu hatirlamiyorum. Cunku bu mutluluk fotografinda ben yokum. Cunku karim bu mutluluk fotografinda olmamam gerektigine karar vermis. Kizimi da yanina alip evden ayrilmadan biraktigi son sey, bu yirtik fotograf ve arkasindaki o garip not.

Dokuzuncu evlilik yildonumumuzu kutlayacaktik o gece. Bir gun oncesinde, yapmak istedigi ozel bir sey olup olmadigini sordugumda, "Sen ne istersen onu yapalim." demisti. Evliligimiz boyunca hep boyle dedi zaten: "Sen ne istersen onu yapalim." Ben her zaman, onun istemedigi seyleri istedim ama farkli davranamazdim ki& Uc sene once, muhasebe burosundaki isimden ayrilmak istedigimi soyledigimde, once karsi cikmayi dusunmus ama caresiz kabul etmisti. Insanlar daha az vergi versin diye sayilari kucultmeye, gorunmez kilmaya ugrasmaktan bikmistim. Burodaki insanlarla ipe sapa gelmez konularda, aptal aptal konusmaktan bikmistim. "Buradan gelen paranin cani cehenneme!" deyip kapiyi vurdum ve ciktim. Iki sene kadar Sule'nin maasiyla gecindik. Ben evde oturup kizima bakiyordum. Eve tek katkim, butcemizi Ceren'in anaokulu masrafindan kurtarmak olmustu.

Ceren'i cok ozledim. Karim, kizimla birlikte evi terkedeli bir ay oluyor. Koca bir ay. Polis sorusturmalariyla, arastirmalarla, umut veren haberlerle, korku dolu beklemelere neden olan telefonlarla gecen koca bir ay. Gerci polis arastirmalarinin yogunlugu, kisa bir sure sonra yerini "terkedilmis bir kocayi teselli cabalari"na birakti. Onlara kalirsa bu sik sik yasanan bir olaydi: Kocasindan sikilan ve bosanmanin zor olacagina inanan kadin, gelebilecek baskilardan korktugu icin kendi ailesine de haber vermeden, evi terkeder. Gittigi yer bellidir. Istedigi hayati sunacagina inandigi asiginin yani. Kimi zaman bir iki ay, kimi zaman da yillar sonra gercek ortaya cikar. Ama ben boyle olmadigini biliyordum. Boyle olamazdi. Sule benden sikilmis olabilirdi, hatta her ne kadar kabul etmek istemesem de bir sevgilisi bile olabilirdi. Ama ne olursa olsun boyle davranmazdi. Zaten Sule'nin boyle davranmayacagina inanmasam, o buyuk bulusmanin gerceklesecegi sahil kasabasina dogru yolculuga cikma cesaretini bulamazdim.

Itiraf etmeliyim ki bu yolculuga cikma kararini vermemde cesaretim kadar Adnan'in baskisi da etkili oldu. Karimin evi terkedis nedenini ogrendikten sonra ne yapacagimi bilmez bir halde uzun uzun yurumus, sonunda Adnan'a gitmeye karar vermistim. Sabaha kadar konusmustuk. Sule'den, islerimden, benden, dostlugumuzdan, universite yillarimizdanÖ Bir gun, ben farkinda olmadan defterimin arasindan dusen kagit parcasini yerden almis ve ustunde bir siir yazili oldugunu gorunce "Merhaba ben Adnan, universitenin edebiyat dergisinin editorlugunu yapiyorum. Eger siirlerin filan varsa, ya da ne bileyim edebiyata ilgin varsa bizimle birlikte bir seyler yapmani isterim." demisti. Yazdiklarimin okunmasindan, hatta birilerinin yazdigimi bilmesinden duydugum utancla "Hayir." demistim. Siirlerim universitenin edebiyat dergisinde ya da baska bir yerde asla yayinlanmadi. Zaten Sule haric kimsenin okumasina izin vermedim. Ama defterimin arasindan dusen o siir (hala ezberimde olan o siir) Adnan'la tanismami sagladi. Geceyle gunduz kadar farkli iki insan olmamiza karsin ortak paydalar bulabiliyor, birlikte iyi zaman geciriyorduk. O her zaman neseliydi, hala da oyledir. En basit konulari bile ballandira ballandira anlatmasiyla, girdigi her ortamin en sevilen insani olmayi basarir. Oysa ben istemeden de olsa girmek zorunda kaldigim ortamlarda, birakin Adnan gibi gurultucu olmayi, "yok" olmayi tercih etmisimdir her zaman.

Saklanmak cocukken de en sevdigim seydi. Komsumuzun kizi Akile abla beni cok sever, okumam icin o kocaman kutuphanesinden kitaplar sectikten sonra, "Bitirince ne anladigini soracagim, sakin geciktirme haa!" deyip saclarimi oksardi. Kosarak eve gider, oturma odasindaki somyanin altina saklanip okumaya baslardim. Saclarimda AkÓle ablanin o yumusacik ellerini dusleye dusleye kitabin baskahramani oluverirdim. Somyanin altindaki karanlikta beni kimse yenemezdi. Kalabaligin icine girip, yasamda buyuk bir yer kaplamaya basladiginizda davranislariniz sizin kontrolunuzden cikar. Neyi niye yaptiginizi anlamamaya baslarsiniz. Buyrugunuzu reddeden her davranisiniz sonu belli olmayan bir ucuruma dusmenize neden olabilir. Yersiz bir kahkaha, dikkat cekici bir nida, gereksiz bir el hareketi bir sure sonra sizin yaptiginiz seyler olmaktan cikip, size hukmeden seyler haline gelebilir. Bu nedenle kimsenin dikkatini cekmeden yasamaya calistim hep. Sokakta yururken olabildigince duvar dibinden gittim.Yeryuzunde kapladiginiz yeri ne kadar kuculturseniz o kadar az dikkat cekersiniz.

Ama simdi tek istedigim su otobusun bir an once hareket etmesi ve bizi o sahil kasabasina goturmesi. Bunun icin gerekirse ayaga kalkip "Hadi artik, gitmiyor muyuz?" diye bagirabilirim bile.

Adnan daha yola cikmadan muavinden su istedi. Her zaman boyle rahat olmustur. (O yanimda olmasaydi ben de bu kadar rahat olamazdim.) Arkadas oldugumuz gunden beri beni rahatlatmaya, kendi duzenim icinde, istedigim gibi bir hayat surmemi saglamaya calisti zaten. Gecen yil bir gun aniden cikip gelmis, "Toparlan oglum, yeni bir ise basliyoruz." demisti. Ortagi oldugu yayinevi unlu klasiklerin cocuklar icin sadelestirilmislerini basmaya karar vermis, o da bu isi benim yapabilecegimi soylemis. Once biraz cekindim ama Ceren okula baslayacakti ve Sule'nin maasiyla gecinemez olmustuk. Ben de isi kabul ettim. Son bir senedir klasik eserlerin cocuklar icin sadelestirilmesi isiyle ugrasiyorum. Adnan hakliydi, bu tam bana gore bir isti. Evden hic cikmadan, butun gunu bilgisayarin basinda gecirerek, sadece kendimle kalarak yapabilecegim bir is. Kendimi oylesine kaptirmistim ki Adnan'in verdigi siparis tarihlerinden onde gidiyor boylece onun da ortaklarina karsi "Ben dememis miydim?" diye boburlenmesini sagliyordum.

Sonunda otobus hareket etti. Neyle karsilasacagimi bilmedigim garip maceraya dogru yol almaya basladik iste. Sule'nin boyle bir sey yapabilecegine hala inanamiyorum. Salondaki masanin ustunde yirtik fotografi bulup, arkasindaki notu okudugumda da simdi hissetigim seyi hissetmistim: Korku. Son yillarda evliligimiz iyi gitmiyordu ama yine de Sule evi terkedecek, Ceren'i benden uzaklastiracak yapiya sahip bir insan degildir. Bir haber cikacagina dair tasidigim umut, sadece cektigim iskencenin suresini uzatiyordu. Polis sorusturmasinin hizi kesilip "biz bir sey bulunca size bildiririz" sozunu isittikten sonra bir seyler yapmam gerektigine karar verdim. Evden cikmaliydim. Karimi ve kizimi bulmaliydim. Her ne pahasina olursa olsunÖ Once isyerine gittim. Patronu ve arkadaslari, Sule'de son gunlerde bir tuhaflik olmadigini soylerken uzuntulerini belirtmek icin abartili cumleler kuruyor, bir yandan da soru dolu gozlerle bana bakiyorlardi. Eminim herkes beni sucluyordu. Ailesiyle konusamazdim cunku onlar beni oldum olasi sevmemislerdir. Sonra bir gun aklima Aylin'le konusmak geldi. Aylin'le Sule de bizim gibi universiteden arkadastilar. Hatta bir ara Sule, Adnan'la Aylin'in arasini yapabilmek icin sik sik biraraya gelmemizi saglayan bahaneler yaratiyordu. Ona butun sirlarini acmis olabilecegi dusuncesi Aylin'in kapisini calmama neden oldu.

"Bana gelecegini biliyordum. Eger biraz daha gecikseydin ben sana gelecektim. Ama ëbekle' dedim kendi kendime, ëelbet kendine kurdugu dunyanin kabugunu catlatacak, gercegi aramaya baslayacaktir'. Keske boyle olmasaydi, keske butun bunlar yasanmasaydi. Ama kendini o kadar kapatmistin ki Sule sana bir turlu ulasamadi. Sonunda cikis yolunu baska seylerde aramaya basladi. Yaklasik bir senedir, hafta sonlari ozel bir grubun toplantilarina katiliyordu. Herhalde bana geldigini ya da carsiya ciktigini filan soyluyordu. Hos, bir sey demesine de gerek yoktu yaÖ Yalniz kalabildigin, o kucuk dunyanda rahatsiz edilmedigin her an senin icin o kadar degerliydi ki, bir aciklama yapmasa bile sormazdin zaten. Bu toplantilarda dunya disindaki yasamdan, gezegenimizin aslinda dis dunyadaki canlilarin kurguladigi bir deney bolgesi oldugundan filan sozediliyormus. Grubun liderine gore dunya, insan irkina dogruyu bulup kendilerini gelistirmeleri icin verilmis bir yermis ama ne yazik ki basarisiz olunmus. Sule bana bunlari ilk anlattiginda gulup gectim ve ëkizim, sen delirdin mi?' dedim ama gunler gectikce inancinin daha da arttigini gordum. Bir ara onu, butun bunlarin para tuzagi olduguna inandirmaya calistim ama hic sansim yoktu. Hatta Adnan'la konusmayi bile dusundum. Seni neden mi dusunmedim? Dinler miydin ki? Kucule kucule hacimsiz bir sekilde yasamaya basladigin dunyandan cikar miydin ki? Neyse, simdi butun bunlari anlatiyorum cunku hem ne kadar caresiz oldugunu hem de bir seyler yapmak istedigini gorebiliyorum. Bir iki ay once, grup en onemli kararini vermis: Kendini kirleten bu irkin kirlenmemis temsilcilerini kurtarmak. Onlara gore insan irki yeni binyili goremeyecekmis. Ama dis dunyadaki ustun canlilar gezegenimize bir gemi gondererek, bu irkin kirlenmemis temsilcilerini alacak ve baska bir gezegende yeni bir hayat kurmalarini saglayacaklarmis. Sule yolculuga cikmadan bana geldi ve her seyi ayrintilariyla anlatti. Gemi tam donencelerin degisim tarihinde oglen onikide bir sahil kasabasina inecek ve yedi yasindaki cocuklari alip goturecekmis. Daha kucukler yalniz kalamayacaklari, daha buyukler de kirlenmeye baslamis olabilecekleri icin sadece yedi yasindaki cocuklar. Evet, tipki Ceren gibi. Hayir, bana oyle bakma. Butun bunlarin mantik disi oldugunu ben de biliyorum. Gidip bu grubun yoneticileriyle konusmayi bile dusundum ama ulasmak imkansizdi. Polise de anlatamadim, ne bileyim belki de Sule ëdeli' damgasi yer diye korktum. Onu bu isten vazgecirmek icin yapmadigim sey kalmadi ama kararliydi. Butun bu sacmaliklari sen daha iyi anlarsin belki... Afedersin amacim sana saldirmak degil ama Sule'nin boyle cilginca bir maceranin pesinde kosmasini ve Ceren'i de yaninda suruklemesini ister istemez senin davranislarina bagliyorum. Bence bu delilige son vermek de senin elinde. Al, bu kagitta gittikleri sahil kasabasinin adi ve bulusmanin tam yeri yaziyor. Hala zamanin var. Kir su kabugunu, buyu artik. Git ve karinla kizini getir."

"Sence neden boyle bir sey yapti?" Adnan'la konusuyorum ama gozum yol kenarindaki agaclarda. Yerlerinden kipirdayamiyorlar ama gorulmemek gibi bir kaygilari da yok. Buyumelerine engel olan herseyle savasacak kadar cesurlar. Oysa ben ne kadar da korkagim...

"Seni kac senedir taniyorum? O kadar oldu mu? Vay be!.. Peki bunca yildir seni senden cikarmayi hic denedim mi? Hayir. Beni bu yuzden sevdigini biliyorum. Sule'yi de bu yuzden seviyorsun bence. Sen ne yapmak istersen onu yaptigi icin. Secimlerinle baskalarini tutsak ettigini dusundun mu hic? Hep dikkat cekmeden yasamak istedin. Senin icin var olmak, yok olmakla esdegerdi. Bir de soyle dusun: Sule de yok olarak, var olmaya karar verdi belki deÖ Tipki senin yillardir yaptigin gibi."

Adnan'in sesi annemin sesine donusuyor bir anda. Beni somyanin altindan cikarirken "Yeter artik, delirteceksin beni, girme suraya diyorum sana!" diye bagiran annemin sesine. AkÓle ablanin yumusak dokunusu ucup gidiyor saclarimdan, icimi bir korku kapliyor.

"Bak simdi bir masal anlatacagim sana. Bir zamanlar ulkenin birinde hirsizlarin en ustasiyla kilitcilerin en kurnazi yasarmis. Hirsiz o kadar ustaymis ki, kilitcinin yaptigi butun kilitleri aciyor, istedigi kapidan geciyormus. Kilitci daha kucuk kilitler yapmaya baslamis, fayda etmemis. Daha daha kucuk kilitler yapmis yine fayda etmemis. Sonunda kilitci dayanamamis, hirsizin ayagina gitmis: 'Nedir sirrin soyle bakalim, nasil acarsin yaptigim butun kilitleri?' Hirsiz, once kilitciyi bas koseye oturtmus, sonra da sirrini anlatmis: ëSenin derdin sanatinla degil benimledir. Ne zaman yaptigin bir kilidi acsam, daha kucugunu, daha karmasigini yapmaya calistin. Ben actikca sen kuculttun. Keske butun bunlari sanatini gelistirmek icin yapsaydin oysa sen sadece beni altetmeye calisiyordun. Bana olan dusmanliginla sanatini da kucultmeye basladin. Benim basarilarimdan kacmak icin kendi basarilarini kucultuyordun. Kuculttugun her kilitte benimle olan savasini ve korkularini buyutuyordun oysa...'"

Bir sure sustum. Otobusun geride biraktigi her goruntude, korkumun biraz daha buyudugunu hissediyordum: "Sen de tipki Aylin gibi beni sucluyorsun. Butun bu olanlarin sorumlusu ben miyim? Evet, belki de haklisin, belki de gercekten benim icin var olmak, yok olmakla esdeger. Cunku kendimden nefret ediyorum."

Adnan koltugunda hafifce bana dogru dondu ve gozlerini gozlerime dayayip fisildadi: "Yillardir taniyorum seni ve yaptiklarina yillardir karismadim. Ama sakin beni aptal yerine koymaya kalkma dostum. Ikimiz de bal gibi biliyoruz ki sen kendinden nefret etmiyorsun. Kendini o kadar seviyorsun, o kadar onemsiyorsun ki, gelebilecek butun tehlikelerden korunmak icin hedef kucultuyorsun. Bak sana ilk kez bir tavsiyede bulunacagim: Diledigin kadar koru kendini ama bunu yaparken seninle bir olmak isteyen hayatlar icin tehdit olusturma."

Mola verdik. Tuvaletteyim. Aynada saskin suratimi seyrediyorum. Sakallarim uzamis. Bitkin gorunuyorum. Adnan'in soyledikleri kulaklarimdan, Ceren'in goruntusu gozlerimin onunden gitmiyor. Belki de gercekten butun bunlar benim sucum. Kendi kendime insa ettigim hapishanede hem tutuklu hem gardiyan rolunu oynamaktan zevk alan bir zavalliyim ben. Ama kizimi ve karimi bu delice maceradan kurtarabilmek icin gerekirse bir ucurumdan atlayip kacacagim bu hapishaneden. Dis dunyadan bir gemi gelecegine filan inanmiyorum. Adnan'in yanimda olmasini biraz da bu yuzden istedim. Sule'nin tedaviye ihtiyaci oldugunu dusunuyorum. Sadece Sule'nin mi?..

Yerlestigimiz pansiyonun sahibesinden, gidecegim yerin kasabanin 20 kilometre disinda oldugunu ogrendim. Yarin saat tam onikide orada olmam gerekiyor. Yalniz gidecegim. Adnan gece deliksiz bir uyku cekmem gerektigini soyledi. Bir balikci meyhanesindeyiz. Havadan sudan konular acmaya calisiyor. Ben susuyorum. Kafam bambaska yerlerde. Bir ara dolmakalemlerden bahsettigini isitiyorum. En basit konularda bile saatlerce konusabilir Adnan. Ben hep dinlerim. Bir an kendimi tutamiyorum: "Yanlis bilgilerle kendini komik duruma dusurme. Ilk dolmakalem 1884'te Watterman tarafindan... " Konusuyorum.

Uyandigimda hava yeni aydinlaniyordu. Gece karmakarisik ruyalar gordum. Butun o karanlik goruntulerin arasindan bir tek seyi hatirliyorum su anda: Yedi sene once Sule'nin, Ceren'i kucagima ilk verdigi anin buyulu goruntusu.

Adnan pansiyonda kalacak. Gitmeden elini omzuma koyuyor ve hafifce sikiyor: "Hepimizin bir gun kabugunu kirmasi gerekiyor. Seninki de bu gun olsun dostum."

Bulusma yerine yarim saat once geliyorum. Beni buraya getiren minibusun soforu indigim yerden iki kilometre kadar iceri yurumemi soyledikten sonra eklemisti: "N'apacaksin orada agabey? Hic tarihi eser filan yoktur ha! Bombos bir tarla, o kadar." Hakliymis, ortadaki asirlik agaci saymazsak, bombos bir tarladayim su anda. Etrafta kimseler yok. Bosluk ve sessizlik. Bir sigara yakip, agacin dibine oturuyorum. Grup uyeleri kalabaliksa ve karimla kizimi almama engel olmaya kalkarlarsa ne yaparim diye dusunuyorum. Gerekirse kavga ederim. Gerekirse kendimi veririm. Yasamimi anlamli kilacak bir sey kalmadiktan sonra "ben" ne onem tasiyabilir ki?..

"Babaaaaa!"

Ceren'in sesiyle kendime geliyorum. Az once geldigim yoldan bana dogru kosuyor. Yanmis, saclarinin rengi acilmis, sanki biraz da boyu uzamis. Kizim benim. Canim. Gozyaslarimi tutamiyorum. Ellerini, yanaklarini, saclarini opuyorum, kokluyorum. Siki siki sariliyorum. O da durmadan burnumun ucunu opuyor: "Baba, babacim..."

Sule yavas yavas yanima yaklasiyor. Ister istemez cevreye goz atiyorum. Grup uyelerinin, diger cocuklarin nerede olabilecegini dusunuyorum ama kimsecikler yok. Sadece Sule, Ceren ve ben...

Karimin yuzunde insana huzur veren bir ifade var. Hafif yanik teniyle oyle guzel, oyle buyuleyici ki...

"Merhaba canim." diyor. "Canim" kelimesini duyunca bir kez daha bosaliyorum, gozyaslarima hakim olamiyorum. Aramizdaki uc bes adimlik mesafeyi bir solukta kosup kollarima aliyorum karimi, canimi. Dudaklari dudaklarimla birlestiginde yasamin doyumsuzlugu, gozyasimin tuzlu tadina karisiyor. Opusuyoruz. Nefeslerimiz kesilene kadar opusuyoruz. Ceren bacagima sarilmis, bedenimle bir butun olmus durumda.

Yuregim buyuyor, buyuyor, kocaman oluyor.

***

Ceren, kahkahalar atarak kosuyor, cicek topluyor, dans ediyor. Sule'yle ben agacin dibinde birbirimize sarilmis oturuyoruz.

"Hayir, Adnan'in haberi yoktu. Ama yanilmamisim, ona gidecegini biliyordum. Sadece Aylin'in haberi vardi bu oyundan. Aslinda beraber planladik. Sana ulasamamanin yorgunlugu beynimi, bedenimi yerle bir etmisti. Tatile cikiyorum, deyip bir sureligine dinlenebilirdim. Ama benim ihtiyacim tatil degildi, sendin. Ilk tanismamizda  Ben aslinda iyi biri degilim, sadece iyi olmaya calisiyorum.' dediginde ne kadar alcakgonullu demistim. Ama gecen yillarda anladim ki, sadece kendinin iyi oldugunu dusundugunden boyle davraniyordun. O iyi cocuga zarar gelmesini engellemek icin saklaniyordun. Ama benim gerektiginde yanlis yapmaktan korkmayan bir adama ihtiyacim vardi. Evliligimiz bitiyordu ama inan beni asil uzen bu degildi. Sen bitiyordun canim. Insanlardan, toplumdan ve benden kaciyordun. Biliyorum kizdin bana ama aklima baska bir sey gelmedi. Ceren'i kullandigim icin ozur dilerim, ne desen haklisin. Ne yapayim, seni saklandigin magaradan cikarmak icin baska sansim yoktu. Yillardir gorunen seylerden kacmis bir adami, belki gorunmeyen bir gemi sayesinde kazanabilirim diye dusundum. Iste buradasin, yanimizdasin. Seni seviyorum canim, cok seviyorum."

Sule'nin oyunu gercek olmustu bir anlamda. Gorunmeyen bir gemi, gitmesi gerekenleri eve goturmek icin kendiliginden gelmisti iste. Saclarimda kizimin ellerini, dudaklarimda sevgilimin tadini hissediyorum. Gunesin goz kamastiran isigi, kizimin dansina eslik ediyor. Agacin kabuklari arasinda gezinen bir karincaya bakip fisildiyorum: "Butun kapilar ardina kadar acildiktan sonra, acilamayacak kilitler yapmanin ne geregi var?"

Kizimi ve karimi eve goturmek istiyorum.

Su anda kafamda bir tek sey var:

Donmek..

 

 

Hosted by www.Geocities.ws

1