Hüsnü
Köktürk GERÇEKLERİ
SÖYLEYEBİLME MARİFETİ
[email protected]
İnsanın kendini veya bulunduğu cemiyetin
hatalarını görüp itiraf edebilmesi nekadar takdir edilebilir bir unsur.
Elbette, gaye sadece kusur itiraf edebilme değil , o itirafın ardında
fert
ve toplumun kendini yenilemesi, kendini düzeltmesi ümidi var. Peygamberimiz
de kavmine hoş gelmese de doğruyu söylemekten asla çekinmemiştir. Şu
hadis-i şerif, gerçekleri söyliyebilmenin ne kadar meşrû olduğuna bir
delil olur kanaatındayım.
Kureyş’li Mustevrid, Amr İbn As’ın
yanında (Amr ashabdan, yani sahabe, Arap dâhilerinden)
Ben Resulullah (dan)tan işittim “ Kıyamet,
Rumlar insanların en çoğu oldukları halde kopar” buyuruyordu. Amr da o na:
--Ne
söylemekte olduğuna
iyi bak
--Ben resulullahtan işitmiş olduğum
hadisi söyledim dedi. Amr da
Andolsun eğer sen bunu söylediysen muhakkak
onlar ( o zamanki hıristiyanlar) fitne anında insanların en akıllıları,
musibet sırasında, insanların en çabuk yara sarıp iyi edenleri, miskin ve
zaifleri için de insanların en hayırlı olanları ve meliklerin zulmünü en çok
men edenleridir. Sahih-i Müslim Cilt 9 fiten babı
Yozgat'lı
Hüzni
Baba
da cesurane bazı kusur ve ayıpları sergilemekten çekinmiyor. Merhum Hüzni
halk
şairi olmasına rağmen burada hayli ağır bir Osmanlı uslubu sergiliyor. Bu
ağır uslup ancak iyi bir Medrese tahsili görmüş kimselerde
olabilirdi. Nazar kıl aleme ey dil, ne
bir şaşkın bunak olduk Bu halkın gözünde menfur,
demirden bir tabak olduk Verip bad-ı havaya aklımız
hep dangalak olduk Fakat ol meyvesiz eşcar
misali bir kavak olduk.
Hedef olduk hakarete onunçün müstehak
olduk Hudadan havf-u haşyet yok
gararetle yamak olduk
. Bıraktık bab-ı mevlayı kula kullar
gibi
taptık Verip va’zu nasihat
milletin parasın kaptık
Hedef olduk hakarete onunçün müstehak
olduk Varıp zalimlere candan
cigerden merhaba ettik.
Hedef olduk hakarete onunçün müstehak
olduk Fakat yoksullara buğz-u
adavetle eza ettik Değiştik dini dünyaya ne
varsa hep heba ettik Fakire mevtine ikrah edip
de yan gelip yattık Hedef olduk
hakarete onunçün müstehak
olduk Ne menfaatperest olduğumuz
ağyara anlattık
Edip binler müdahinlik nice
eslafa da attık Sükut ettik görünce
münkiratı eyledik tahsin
Lügatçe:
Dil= gönül eşcar
=ağaçlar Tarik-i zulme binlerce
delail eyledik tayin
Menfur= Nefret
edilen
rah=yol Olup şirke şerik ettik
nifak ahkamını telkin
Havf-haşyet= Korku Havaya tabi olmaktan dahi
hiç olmadık teskin
Müstehak= Kak etme
emvat=ölüler
Bab-ı mevla= Mevla
kapısı
Sehadan bahsimiz halka fakat hırs tutma
bizde
Huruç
etme= çıkma, uzaklaşma
Fesada aletiz hem dem hasetlik özde hem
gözde
Tabasbus= yaltaklık
gına= zengin
Bıraktık urs-u namusu hacelat kalmadı
yüzde
Ağyar= gayrılar ,başkaları
Bürünrük kisve-i ilmi amel yok hep kalır
sözde.
Müdahinlik= dalkavukluk
eslaf= geçmişler,
Tahsin= iyi görme,addetme
Nicoldu manevi maddi hüdanın emr-u
fermanı
Hacelat=
utanma udvan=düşman, zalim
Edip efkara müftilik bıraktık hükm-i
Kuran’ı
Hamakat esbi= akılsızlık at’ı
Maişet celb içün verdik bütün yağmaya
iman
Denaet= aşağılık menafi= menfaat
Tarik-i hakka hor baktık görüp hoş ism-i udvanı
Hamakat esbine bindik denaet şehrine yettik
Edip müminleri tekfir nice icrayı fikir ettik
Şarap rüşvet zina faiz kumar hep mahv olup
gittik
Hulasa nehyi maruf emri münker rahına gittik
Şeriatten huruç ettik
sefahat rahına saptık..
Verip bad-ı havaya aklımız hep
dangalak olduk
Edip hem fikre hizmetler papazlar
yaptığın yaptık
Tabasbus eyledik bad-ı gınaya iltica ettik
Verip bad-ı havaya aklımız hep dangalak olduk
Hatimler bahş edip zengin kesim emvatına sattık
Verip bad-ı
havaya aklımız hep dangalak olduk