İnsanın kendini veya bulunduğu cemiyetin hatalarını görüp itiraf edebilmesi nekadar takdir edilebilir bir unsur. Elbette, gaye sadece kusur itiraf edebilme değil, o itirafın ardında fert ve toplumun kendini yenilemesi, kendini düzeltmesi ümidi var. Peygamberimiz de kavmine hoş gelmese de doğruyu söylemekten asla çekinmemiştir. Şu hadis-i şerif, gerçekleri söyliyebilmenin ne kadar meşrû olduğuna bir delil olur kanaatındayım.
Kureyş’li Mustevrid, Amr İbn As’ın yanında
(Amr ashabdan, yani sahabe, Arap dâhilerinden)
Ben Resulullah (dan)tan işittim “ Kıyamet, Rumlar insanların en çoğu oldukları halde kopar” buyuruyordu. Amr da o na:
–Ne söylemekte olduğuna iyi bak (ağzından çıkanı kulağın duysun)
–Ben resulullahtan işitmiş olduğum hadisi söyledim dedi. Amr da
Andolsun eğer sen bunu söylediysen muhakkak onlar ( o zamanki hıristiyanlar) fitne anında insanların en akıllıları, musibet sırasında, insanların en çabuk yara sarıp iyi edenleri, miskin ve zaifleri için de insanların en hayırlı olanları ve meliklerin zulmünü en çok men edenleridir. Sahih-i Müslim Cilt 9 fiten babı
Yozgat’lı Hüzni Baba da cesurane bazı kusur ve ayıpları
sergilemekten çekinmiyor. Merhum Hüzni halk şairi olmasına rağmen burada hayli ağır bir Osmanlı uslubu sergiliyor. Bu ağır uslup ancak iyi bir Medrese tahsili görmüş kimselerde olabilirdi.
Nazar kıl aleme ey dil, ne bir şaşkın bunak olduk
Bu halkın gözünde menfur, demirden bir tabak olduk
Fakat ol meyvesiz eşcar misali bir kavak olduk.
Hudadan havf-u haşyet yok gararetle yamak olduk
Verip bad-ı havaya aklımız hep dangalak olduk
Hedef olduk hakarete onunçün müstehak olduk
Bıraktık bab-ı mevlayı kula kullar gibi taptık
Şeriatten huruç ettik sefahat rahına saptık
Verip va’zu nasihat milletin parasın kaptık
Edip hem fikre hizmetler papazlar yaptığın yaptık
Verip bad-ı havaya aklımız hep dangalak olduk
Hedef olduk hakarete onunçün müstehak olduk
Tabasbus eyledik bad-ı gınaya iltica ettik
Varıp zalimlere candan cigerden merhaba ettik.
Fakat yoksullara buğz-u adavetle eza ettik
Değiştik dini dünyaya ne varsa hep heba ettik
Verip bad-ı havaya aklımız hep dangalak olduk
Hedef olduk hakarete onunçün müstehak olduk
Hatimler bahş edip zengin kesim emvatına sattıkFakire mevtine ikrah edip de yan gelip yattık
Ne menfaatperest olduğumuz ağyara anlattık
Edip binler müdahinlik nice eslafa da attık
Verip bad-ı havaya aklımız hep dangalak olduk
Hedef olduk hakarete onunçün müstehak olduk
Sükut ettik görünce münkiratı eyledik tahsin
Tarik-i zulme binlerce delail eyledik tayin
Olup şirke şerik ettik nifak ahkamını telkin
Havaya tabi olmaktan dahi hiç olmadık teskin
Verip bad-ı havaya aklımız hep dangalak olduk
Hedef olduk hakarete onunçün müstehak olduk
Sehadan bahsimiz halka fakat hırs tutma bizde
Fesada aletiz hem dem hasetlik özde hem gözde
Bıraktık urs-u namusu hacelat kalmadı yüzde
Büründük kisve-i ilmi, amel yok hep kalır sözde.
Verip bad-ı havaya aklımız hep dangalak olduk
Hedef olduk hakarete onunçün müstehak olduk
Nicoldu manevi maddi hüdanın emr-u fermanı
Edip efkara müftilik bıraktık hükm-i Kuran’ı
Maişet celb içün verdik bütün yağmaya iman
Tarik-i hakka hor baktık görüp hoş ism-i udvanı
Verip bad-ı havaya aklımız hep dangalak olduk
Hedef olduk hakarete onunçün müstehak olduk
Hamakat esbine bindik denaet şehrine yettik
Edip müminleri tekfir nice icrayı fikir ettik
Şarap rüşvet zina faiz kumar hep mahv olup gittik
Hulasa nehyi maruf emri münker rahına gittik
Verip bad-ı havaya aklımız hep dangalak olduk
Hedef olduk hakarete onunçün müstehak olduk
Lügatçe: Dil= gönül eşcar =ağaçlar
Menfur= Nefret edilen rah=yol
Havf-haşyet= Korku
Müstehak= Kak etme emvat=ölüler
Bab-ı mevla= Mevla kapısı
Huruç etme= çıkma, uzaklaşma
Tabasbus= yaltaklık gına= zengin
Ağyar= gayrılar ,başkaları
Müdahinlik= dalkavukluk eslaf= geçmişler,
Tahsin= iyi görme,addetme
hacelat= utanma udvan=düşman, zalim
Hamakat esbi= akılsızlık at’ı
Denaet= aşağılık menafi= menfaat