Mimar Sinan’a Dair Kaynaklar

 

 

Türk mimarî tarihinin şüphesiz en önemli ismi olan Mimar Sinan’ın hayatı hakkındaki bilgilerimizin çoğu kendi zamanında kaleme alınmış eserlere dayanır. Bu eserler Mimar Sinan’ın mimarî eserlerinin neler olduğu  hakkında da birincil kaynaklar durumundadır. Kütüphanelerde tespit edilen bu eserler aslında bir ilk eserin birbirini gelişerek takip eden edisyonları gibi görünmektedir.

Bu kaynakların birincisi Topkapı Sarayı Arşivi, nr. D.1461/3 bulunan ve herhangi bir başlık taşımayan bir metin olup ilk defa yayımlayan R. Melûl Meriç tarafından “Adsız Risale” olarak adlandırılmıştır. Metin muhtemelen Mimar Sinan’ın kendisi tarafından kaleme alınmıştır. Kısa bir özgeçmişini ve yazmayı düşündüğü kitabın fihristini içerir. Buna göre kitap onbir bölümden oluşacaktır. Bu listenin ardında küçük bir boşluk yer almış ve onbirinci bölüme ait olan hamamların listesi  verilmiştir. Bu metin, Mimar Sinan’ın yazmayı düşündüğü otobiyografisinin ilk ve eksik kalmış denemesi olarak kabul edilmektedir (Meriç, Şeşen 269). Metin, Meriç tarafından (s. 5-7) yayımlanmıştır.

Nüshaları : Tek nüshası Topkapı Sarayı Arşivi, nr. D. 1461/3’tedir (Şeşen, 269).

İkinci metin, yine Topkapı Sarayı Arşivi’nde,  nr. D. 1461/4 (yk. 1b-5a)’te bulunan Risâletü’l-Mi’mâriyye isimli eserdir. Bunda da kısaca, ancak Adsız Risale’dekinden daha ayrıntılı olarak Mimar Sinan’ın kısa biyografisi verilir. Yine yapıların onbir bölüm halinde listelenmesi tasarlanmış, ancak bunların yeri boş bırakılmıştır. Bu eserin de Mimar Sinan tarafından kaleme alınmış ve yarım kalmış bir otobiyografi denemesi olduğu kabul edilmektedir. Metin, Meriç (s. 11-12) tarafından yayımlanmıştır (Şeşen, 269).

Nüshaları : Tek nüshası Topkapı Sarayı Arşivi, nr. D. 1461/4 (yk. 1b-5a)’tedir (Şeşen, 269).

Üçüncü metin Tuhfetü’l-Mi’mârîn adını taşımakta olup diğer iki eserle aynı yerde (Topkapı Sarayı Arşivi, nr. D. 1461/4, yk. 6b-27b) ciltlenmiştir. Yazı özellikleri bakımından önceki iki metinle aynıdır. Müsvedde hâlinde olan bu metin, Risâletü’l-Mi’mâriyye’nin geliştirilmiş bir edisyonu durumundadır. Başlangıç kısmı Risâletü’l-Mim’mâriyye ile aynıdır. Daha sonra eserin içindeki konuları gösteren bir fihrist kısmı yer alır. Ardında bu fihristteki sıraya göre yapıların listesi verilir. Bu edisyonda öncekilerden farklı olarak Sinan’ın mimarlıkla ilgili temel görüşlerinin anlatıldığı kısa “mukaddime” ile bazı yapıların inşa özelliklerinin anlatıldığı “hâtime” kısmı yer almaktadır. Bu metinde yapıların listesi on iki bölüm halinde verilmiştir. Bu hâliyle ikinci metnin tamamlanmış bir edisyonudur (Şeşen, 269-270). Bu metin de Meriç tarafından (s. 15-52) yayımlanmıştır.

Nüshaları : Tek nüshası Topkapı Sarayı Arşivi, nr. D. 1461/4’tedir (Şeşen, 269).

Bu üç metin hem fizikî olarak aynı cilt içinde bulunmaları, hem de içerikleri itibariyle birarada düşünülmelidir.  Metinleri doğrudan Mimar Sinan’ın ağzından yazılmış gibi görünür. Bunların üçünün de Mimar Sinan tarafından telif edildiğini kabul etmemizi engelleyecek bir bilgi yoktur. Şu halde bu üç metin, Mimar Sinan’ın yazmayı tasarladığı otobiyografinin üç ayrı safhası (edisyonu) olarak kabul edilmelidir. Adsız Risale bir ön edisyon, Risâle-i Mi’mâriyye ikinci edisyon ve Tuhfetü”l-Mi’mârîn otobiyografinin tamamlandığı son edisyon olmalıdır. Bu metinleri I. grup olarak değerlendirmek mümkündür.

Daha sonra karşımza Mimar Sinan’ın hayatının ve eserlerinin anlatıldığı iki metin daha çıkar. Tezkiretü’l-Ebniye ve Tezkiretü’l-Bünyân adını taşıyan bu metinleri konuyla ilgili II. grup metinler olarak değerlendirebiliriz. Bu iki eserin öncekilerden esas farkı, her ikisinin de Saî Çelebi adında bir müellif tarafından kaleme alındığının belirtilmesidir. Ancak bu iki metin arasında da yapısal farklılıklar bulunur.

Tezkiretü’l-Ebniye, I. gruptaki metinlerin tamamlanmış şekli olan Tuhteftü’l-Mi’marîn örnek alınarak oluşturulmuştur. Her iki metnin yapısı da aynıdır. Tezkiretü’l-Ebniye’de de kısa bir girişten sonra Mimar Sinan’ın inşa ettiği yapıların listesi on üç bölüm hâlinde verilmektedir. Her ne kadar metni Saî kaleme almışsa da anlatım Sinan’ın ağzındandır. Bazı nüshalarda mensur kısımdan önce yer alan manzum metin yine Sai Çelebi’nin kaleminden çıkmış bir Mimar Sinan biyografisidir.

Nüshaları :

Topkapı Sarayı, Emanet Hazinesi, nr. 1236, yk. 50a-57a.(= EH)

İ.Ü. Türkçe Yazmalar, nr. 6826, 13 yk. (= İÜ)

Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Ef. nr. 4628, yk. 15b-21b.Bu metinde manzum kısım yoktur. Tezkiretü’l-Ebniye’nin bittiği yerde Tezkiretü’l-Bünyan metni başlar. (= S2)

Süleymaniye Ktp. Es’ad Ef. nr. 2258, yk. 32b-35b. Bu metinde önce manzum kısma, arkasından mensur kısma yer verilmiştir. (= S3)

Süleymaniye Ktp. Nuri Arlasez Bağışları, nr. 81/2, yk. 22b-36b, İstinsah h. 1206.Tezkiretü’l-Ebniye ile birleştirilmiş, eksik ve muahhar bir nüshadır.

Ankara Millî Kütüphane, nr. 06 MK Yz. A 1644, 26 yk. . Bu metin “Tezkiretü’lEbniye” adıyla kayıtlı olup aslında Tezkiretü’l-Bünyan ile birleştirilmiş bir nüshadır. Süleymaniye Nuri Arlasez, nr. 81’deki yazma ile benzer özellikler taşır.

Kahire, Tal’at Kütüphanesi, Türkî-Mecâmî, nr. 119/3, yk. 11a-17a.

Millet Kütüphanesi, Ali Emirî, Tarih, nr. 921 (Bu nüsha Tezkiretü’l-bünyan ile birleştirilmiş bir nüshadır. Manzum kısım yoktur. Ahmed Cevdet Bey’in 1897’de yayımladığı metin muhtemelen bu nüshaya dayanmaktadır.)  (= AE)

Kahire, Tal’at Kütüphanesi, Türkî-Mecâmî, nr. 81/4, yk. 83a-92a. (Bu nüsha da Tezkiretü’l-Bünyan ile birleştirilmiş bir nüshadır.)

Konuyla ilgili son metin, Tezkiretü’l-Bünyân adını taşır. Bu eser Sai Çelebi tarafından Mimar Sinan’ın ağzından kaleme alınmıştır. Esasen mensur olmakla birlikte yer yer manzum parçalar araya serpiştirilmiştir. Giriş kısmı, Tezkiretü’l-Ebniye’nin girişine anlatım bakımından büyük ölçüde benzer. Ayrıca Tezkiretü’l-Ebniye’nin kimi nüshalarında yer alan manzum parçadan birçok beyit Tezkiretü’l-Bünyan’a da alınmıştır. İkisi arasındaki temel farklılık, Tezkiretü’l-Bünyan’da yapıların listesinin verilmemiş, ancak bazılarının yapım süreçleri ve özelliklerinin ayrıntılı olarak  anlatılmış olmasıdır.

Nüshaları :

Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Ef. nr. 4911, 15 yk. (= S1)

Süleymaniye kütüphanesi, Hacı Mahmud Ef. nr. 4628, yk. 21b-35b. (= S2)

Topkapı Sarayı Müzesi, Revan, nr. 1456, 23 yk. İstinsah 1144 h./1732 m. (= R)

Süleymaniye Kütüphanesi, Nuri Arlasez Bağışları, nr. 81/1, yk. 1b-26b, istinsah  Tezkiretü’l-Ebniye ile birleştirilmiş, birçok açıdan eksik ve muahhar bir nüshadır.

Ankara Millî Kütüphane, nr. 06 MK Yz. A 1644, 26 yk. . Bu metin “Tezkiretü’lEbniye” adıyla kayıtlı olup aslında Tezkiretü’l-Bünyan ile birleştirilmiş bir nüshadır. Süleymaniye Nuri Arlasez, nr. 81’deki yazma ile benzer özellikler taşır.

Kahire, Tal’at Kütüphanesi, Türkî-Mecâmî, nr. 119/4, yk. 17b-32b.

Millet Kütüphanesi, Ali Emiri, Tarih, 921. Bu nüsha Tezkiretü’l-Ebniye ile birleştirilmiş nüshadır. Ahmed Cevdet Bey’in 1897’deki yayımı muhtemelen bu nüshayı esas alarak yapılmıştır.(= AE)

Kahire, Tal’at Kütüphanesi, Türkî-Mecamî, nr. 81/4. Bu nüsha da Tezkiretü’l-Ebniye ile birleştirilmiş bir nüshadır ( = DK).

Tezkiretü’l-Ebniye ve Tezkiretü’l-Bünyan’ı, Mimar Sinan’ın anlatımlarına ve önceki eserlere dayanılarak Saî Çelebi tarafından kaleme alınmış  ve birbirini tamamlayan iki eser olarak değerlendirmek mümkündür.

Bu iki metin, 18. yüzyıl civarında birleştirilerek ortak bir metin oluşturulmuştur. Oluşturulan bu ortak metinde Tezkiretü’l-Ebniye’deki manzum kısma yer verilmemiştir. Ahmed Cevdet tarafından neşredilen metin, bu ortak metnin nüshalarından birine dayanmaktadır.

Yukarıda isimlerini verdiğimiz beş metnin ilgisini şu şekilde gösterebiliriz :

I. Grup

Adsız Risale

 

Risale-i Mimariyye

 

Tuhfetü’l-Mi’mârîn

 
 

 

 

 

 

 


II. Grup

 

Tezkiretü’l-Ebniye

 

Tezkiretü’l-Bünyan

 
 

 

 

 

 

Tezkiretü’l-Bünyan

18. yüzyılda birleştirilmiş metin

 
 

 

 

 

 


Birinci gruptaki metinleri, her ne kadar Tuhfetü’l-Mi’mârîn yapısal olarak tamamlanmış görünse de, birer ön edisyon kabul edebiliriz. Bunların müelliflerinin Mimar Sinan’ın kendisi olduğu da düşünülebilir. Muhtemelen daha sonra yaptıklarının ve hayatının daha geniş bir metinde anlatılmasını arzu etti ve bu işi Saî Çelebi’ye havale etti; önce Tuhfetü’l-Mi’marîn’i esas alarak yine liste tarzında bir metin hazırlayan, hatta Mimar Sinan’ın biyografisini manzum olarak anlatan Sai Çelebi, daha sonra farklı yapıda bir eser tasarladı. Bu eseri basitçe bir giriş ve yapıların listesi olarak değil de Mimar Sinan’ın hayatının, eserlerini ortaya koymadaki sanatçı bakışı ve ideolojisinin anlatıldığı, şaheserlerin yapım sürecinin de verildiği bir metin olarak düşündü ve bunu uyguladı. Bu ikinci metni yazarken daha önce yazdığı manzum kısımdan da yararlandı. Böylece Sai Çelebi’nin kaleminden çıkmış ve Mimar Sinan’ın anlatımına dayalı iki metin ortaya çıkmış oldu. Bu bizim eldeki metinlerin üretim süreçleriyle ilgili varsayımımızdır.

Sonraki yüzyıllarda kim olduğunu bilmediğimiz bir editör, gruplandırılmış bina listelerinden oluşan Tezkiretü’l-Ebniye’nin  Tezkiretü’l-Bünyân içinde yer almasının faydalı olacağını düşündü ve bu iki metni (birincisindeki manzum kısmı almayarak) birleştirdi. Bu tamamen pratik bir amaca dayanıyordu. 19. yüzyıl sonlarında metnin matbu edisyonu hazırlanırken yine aynı pratik amaca dayalı olarak bu 18. yüzyıl edisyonu esas alınmıştır.

Metinler Üzerinde Yapılan Çalışmalar

Bu metinler üzerinde bugüne kadar yapılan çalışmalar kronolojik sıra içinde şunlardır :

Tezkiretü’l-Ebniye’nin 19. yüzyıl ortalarında 16 sayfalık bir metin olarak yayımlandığını bazı kaynaklar bildirmektedir (Şeşen, 270). Bu yayım Edhem Paşa’nın Fenn-i Mimarî-i Osmanî = L’Architecture Ottomane (1873) isimli çalışmasında da aynen yer almıştır.

1897 (h. 1315) yılında Ahmed Cevdet Bey Kütüphane-i İkdam yayınları arasında Tezkiretü’l-Bünyân’ı yayımlar. Bu yayım, Tezkiretü’l-Bünyân ve manzum kısmı dışarıda bırakılarak Tezkiretü’l-Ebniye’nin birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir nüshaya (muhtemelen Millet Kütüphanesi Ali Emiri nüshasına) dayanmaktadır.

1931 yılında Ahmed Refik (Altınay), Mimar Sinan isimli kitabının içinde Tezkiretü’l-Ebniye’ye yer vermiştir. Ahmed Refik, manzum kısmı yayımlamadığı gibi Tezkiretü’l-Ebniye’de yer alan kısa Mimar Sinan biyografisine de yer vermemiştir.

1935 yılında Türk Tarih Kurumu’nun Dolmabahçe Sarayında sürdürdüğü ve Atatürk’ün de nezaret ettiği çalışmalar sırasında “Türk Tarihinin Anahatları” projesi çerçevesinde “Türklerin medeniyete hizmetleri” bölümünün yazılması, bu bağlamda “Osmanlı mimari tarihi” gündeme gelmiş, Mimar Sinan’ın hayatı ve eserleri ile ilgili kaynakların yayımlanması kararlaştırılmıştır. Bu görev uhdesine verilen Rıfkı Melûl Meriç, 1939 yılında “Adsız Risale”, Risâle-i Mi’mâriyye, Tuhfetü’l-Mi’mârîn ve Tezkiretü’l-Ebniye isimli metinlerin edisyon kritiklerini bitirerek Kuruma teslim etmiş, bu metinler dizilmeye başlanmış; ancak proje kapsamındaki diğer metinlerin (Tezkiretü’l-Bünyân, Eyyubî’nin Padişah-nâme ve DayazadeMustafa Efendi’nin Selimiyye isimli metinleri) edisyon kritikleri bitirilemediği için basım işi gerçekleştirilmemiştir.

1956 yılında, Türk Tarih Kurumunun bahsettiğimiz projesinde görev alan Afet İnan, Mimar Koca Sinan isimli bir monografi yayımlar. Bu monografide Tezkiretü’l-Ebniye’nin manzum kısmına da yer verilmiştir. Anlaşıldığına göre İnan bu metni, Meriç’in henüz yayımlanmamış çalışmasından almıştır.

1965 yılında, Rıfkı Melûl Meriç’in hazırladığı ve daha önceden dizilmiş bulunan edisyon kritikler yayımlanmıştır. Bu çalışma bilimsel usûllere uygun bir edisyon kritiktir. Nüsha farkları metnin aparatında Arap harfleriyle verilmiştir. Ne var ki, R. Meriç çalışmasını bitiremediği için, kulllandığı ve kısaltmalarla gösterdiği nüshaların nerede ve hangi vasıflarda olduğuna dair açıklamalar kitapta yer almamıştır. Bu nüshalardan bazılarının özel kütüphanelerde bulunduğu anlaşılıyor. Bu çalışmada Adsız Risale (s. 5-7), Risâle-i Mi’mâriyye (s. 11-12), Tuhfetü’l-Mi’mârîn (s. 15-22), Tezkiretü’l-Ebniye – Manzum kısım (s. 55-63), Tezkiretü’l-Ebniye – Mensur kısım (s. 67-129) yer almaktadır.

1968 yılında A. İnan’ın Mimar Koca Sinan isimli çalışmasının ikinci baskısı yapılır ve bu baskıda Tezkiretü’l-Ebniye’deki yapılar listesine de yer verilir.

1984 yılında M. H. Şenalp tarafından Sâî Çelebi, Tezkiretü’l-Bünyân, Mimar Sinan (Yıldız Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi) adında bir tez yapılır[1].

1988 yılında Sadık Erdem Tezkiretü’l-Bünyân’ın 1897’de Ahmed Cevdet Bey tarafından yayımlanan metnini Latin harflerine çevirerek yayımlar. Bu metinde edisyon kritik yoktur. Sadece metnin sonuna küçük bir sözlük eklenmiştir.

1988 yılında Zeki Sönmez, Mimar Sinan ile ilgili metinleri günümüz Türkçesine aktararak yayımlar. Sönmez, manzum kısımları günümüz diline aktarmamış, sadece Latin harflerine aktarmakla yetinmiştir. Ayrıca Sönmez bu çevirileri hangi yayınlara dayanarak yaptığını belirtmemiştir. Bu çalışmada Tezkiretü’l-Bünyân (s. 21-57), Tezkiretü’l-Ebniye (s. 59-77), Tuhfetü’l-Mi’mârîn (s. 79-95), Risâle-i Mi’mâriyye (s. 96-97) ve Adsız Risâle (s. 98-100) yayımlanmıştır. Çalışmada Tezkiretü’l-Bünyân için muhtemelen Ahmed Cevdet Bey’in yayımı esas alındığından, bu metnin içinde Tezkiretü’l-Bünyân’ın mensur kısmı da yer almış, sonra Tezkiretü’l-Ebniye’nin manzum kısmının yanında mensur kısmı bir defa daha yayımlanmıştır.

1989’da Suphi Saatçi, Mimar Sinan ve Tezkiretü’l-Bünyan isimli çalışmasında Tezkiretü’l-Bünyan’ın Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi nr. 4911’de kayıtlı bulunan ve müellif nüshası kabul ettiği nüshayı yayımlamıştır. Bu çalışmada önce metnin günümüz diline aktarılmış biçimi (s. 44-122), sonra metnin anlaşılmasına yönelik notlar ve Topkapı Sarayı Müzesi Revan  nr. 1456’da bulunan nüshaya dayanan birkaç karşılaştırma (s. 124-129), metnin Latin harflerine aktarılmış biçimi (s. 136-175) ve nüshanın tıpkıbasımı verilmiştir. Bu çalışma sadece bir nüshaya dayanması yüzünden bir edisyon kritik sayılamaz. Bunu sadece belli bir nüshanın yayımı olarak değerlendirebiliriz.

Saatçi, 1990 yılında aynı metnin Revan nüshasını bir makale hâlinde yayımlar. Bu yayın da söz konusu nüshanın Latin alfabesine aktarılmasından ibarettir.

Bütün bu çalışmalar ortaya şöyle bir tablo çıkarmaktadır. Mimar Sinan’ın hayatı ve eserleri ile ilgili söz konusu metinler, parça parça ve ayrı ayrı yayımlanmış durumdadır. Bir ön edisyon olan I. gruptaki metinlerin edisyon kritiği sadece Meriç tarafından yapılmış, bu yayım Sönmez tarafından günümüz Türkçesine aktarılmıştır.

II. grubu oluşturan iki eser önce 1897’de Arap harfleriyle yayımlanmıştır. Bu yayım birleştirilmiş, muahhar bir nüshaya dayanır; Tezkiretü’l-Ebniye’deki manzum kısmı içermez ve bir edisyon kritik özelliği taşımaz. Erdem, bu metni 1988’de Latin harflerine çevirmiştir. Saatçi, 1989’da Tezkiretü’l-Bünyan’ın Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Ef. nr. 4911’deki (müellif hattı kabul ettiği) nüshasını; 1990’da da aynı metnin Topkapı Sarayı Müzesi Revan nr. 1456’daki nüshasını yayımlamıştır. Bu yayımlarda edisyon kritik yapmamış, Tezkiretü’l-Ebniye metnine yer vermemiştir.

I. gruptaki ön edisyonların daha önce yayımlandıkları ve bunlarda yer alan bilginin esasen Tezkiretü’l-Ebniye’de tekrarlandığı göz önüne alındığında bu grubun yeni bir yayımına ihtiyaç olmadığı açıktır. Ancak II. gruptaki iki metnin, yani Tezkiretü’l-Ebniye ve Tezkiretü’l-Bünyan’ın birden fazla nüshaya dayanan bir edisyon kritiğinin bugüne kadar yapılmamış olması, bu işi bir gereklilik hâline getirmektedir. İşte bizim çalışmamız bu bütünlüğü ve gerekliliği karşılama ihtiyacından doğmuştur.

Edisyon Kritik

 

Edisyon kritik, birden fazla nüshası bulunan bir metni, nüshaları karşılaştırıp yanlışları ayıklayarak yeni bir metin kurma işlemidir. Metinler arasındaki farklar gösterilerek, araştırmacılar için nüsha farklarını da gösteren doğru metnin kurulması hedeflenir. Bizim amacımız da Tezkiretü’l-Bünyân ve Tezkiretü’l-Ebniye metinlerini bu şekilde okuyucuya sunabilmektir.

Tezkiretü’l-Bünyân hazırlanırken Süleymaniye Hacı Mahmud Efendi, nr. 4911’deki nüsha esas alınmıştır. Bu esas alma işi, metne konulan sayfa ve satır numaralarının takibini kolaylaştırma amacına yöneliktir. Bu metin tarihsiz olmakla birlikte eldekilerin en eskisi gibi görünüyor. Metne dahil edilmeyip kenara yazılmış kimi bilgilerin olması, satır ve sayfa kullanımındaki düzensizlik bunun bir müellif nüshası olabileceğini düşündürmektedir (Saatçi 1989, 25-27). Bu nüsha S1 olarak gösterilmiştir. Diğer nüshalarda bu çıkmalar metne dahil edilmiştir.

Topkapı Sarayı Müzesi Revan nr. 1456’da bulunanan nüsha R olarak gösterilmiştir.

Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmud Ef. nr. 4628’de bulunan nüsha S2 olarak gösterilmiştir. Bu nüsha 21b’de başlar, bundan önce 15b-21b sayfalarında Tezkiretü’l-Ebniye’nin mensur kısmı yer almaktadır.

Kahire Tal’at Kütüphanesi’nde bulunan nüsha DK olarak gösterilmiştir. Bu nüshanın Süleymaniye Kütüphanesi Mikrofilm arşivinde nr. 1727’de bulunan kopyasını kullandık.

Millet Kütüphanesi Ali Emiri, Tarih nr. 921’de kayıtlı bulunan nüsha, Tezkiretü’l-Bünyan ile Tezkiretü’l-Ebniye’nin mensur kısımlarının birleştirilmesinden oluşmuştur. Ancak Tezkiretü’l-Ebniye’nin başladığı ve bittiği yer belli olduğundan ve bu yayın yaklaşık yüz yıldır Mimar Sinan araştırmalarının başlıca kaynağa durumunda bulunan matbu metnin kaynağı olduğu için edisyon kritiğe dahil edilmiştir. Bu nüshayı AE ile gösterdik.

Tezkiretü’l-Ebniye’nin manzum kısmı Topkapı Sarayı Müzesi Emanet Hazinesi nr. 1236’da kayıtlı nüsha ile Süleymaniye Ktp. Es’ad Ef. nr. 2258’deki yazmada bulunmaktadır. Bunları sırasıyla EH ve S3 olarak gösterdik. Meriç’in yayımında birden fazla nüshanın kullanıldığı görülmekteyse de bunlar yeri ve nitelikleri belirtilmemiştir.

Tezkiretü’l-Ebniye’nin mensur kısmını edisyon kritiği ise S2, S3, İÜ (İ.Ü. Türkçe Yazmalar, nr. 6826) ve AE nüshalarına dayanılarak yapılmıştır.

Edisyon kritikte sadece nüsha farkları, âyetlerin Kur’an-ı Kerim’deki yeri ve meali verilmiştir. Metinle ilgili diğer açıklamalar ise sadeleştirme bölümünde yer almıştır.

 

Transkripsiyon

 

Metinde yalınlaştırılmış bir transkripsiyon alfabesinden yararlanılmış, yani Arap harfle metnin aktarılmasında her harf için özel işaretlerden oluşan bir alfabe sistemi kullanılmamış, bugünkü standart Türk alfabesiyle yetinilmiştir. Bununla birlikte uzunluklar (^) işaretiyle, ayın ve hemze harfleri kesme işaretiyle gösterilmiş; art damak ünsüzlerinden sonra gelen uzun ünlüler ise ünlünün üzerine kısa bir çizgi konularak gösterilmişitir. Bugünkü alfabemizde bulunmayan genizsi n sesini gösteren kef harfi için (ñ) harfi kullanılmıştır. Türkçe kelimelerde gayın ve kef harfiyle yazılan, ancak iki ünlü arasında sızıcılaşan ön ve art damaksı /ğ/ fonemleri (ğ) harfiyle gösterilmiştir (değil, dağa, olduğı vs.).

16. yüzyıl Türkçesinin henüz Eski Türkiye Türkçesinin ses özelliklerini koruduğunu düşünerek, yazıda gösterilmeyen ünlüleri bu sisteme göre işaretledik. Türkçe kimi kelimelerde bulunan kapalı e dediğimiz ünlüyü (e) olarak gösterdik (edüp, verdüm vs.).

Arap harfli metinlerde bir imlâ kalıplaşması esas olduğu için bilhassa eklemede tonluluk/tonsuzluk uyumu gösterilmez; ancak böyle bir uyumun var olduğu da bellidir. Bu yüzden /t/ ile biten kelime tabanlarına /t/ ile başlayan bir ek geldiğinde bunları uyumlu olarak yazdık (ettük, gittük, gittükten, devlette, dostta vs.).

Farsça birleşik kelimeler ve ön ekler yazılırken iki unsur arasında (-) konuldu : şikeste-zamîr, reh-nümâ, kâm-rân, şeh-zâde, nâ-tüvân, tâc-dâr vs.

Farsça son eklerle yapılan türetmelerde ise araya (-) işareti konulmadı : nâmver, mehveş, cennetâsâ vs.

Tezkiretü’l-Bünyân için esas aldığımız S1 nüshası ile Tezkiretü’l-Ebniye için esas aldığımız S3 nüshalarında sayfa kenarına yazılmış kısımları  {  } ayraçları içinde, metinde olmayıp da bizim tamir yoluyla eklediğimiz kısımları ise [ ] ayraçları içinde gösterdik.

 

 

 

Bibliyografya

 

Ahmed Refik 1931. Mimar Sinan, Kanaat Kütüphanesi, İstanbul.

Arseven, Celal Esad 1983. Sanat Ansiklopedisi, 5 Cilt, Milli Eğitim Bakanlığı Yay., Ankara.

Ayvansarayî Hüseyin Efendi 2001. Hadikatü’l-Cevâmi (İstanbul Camileri ve Diğer Dinî-Sivil Mimarî Yapılar), Haz.: Ahmed Nezih Galitekin, İşaret Yayınları, İstanbul, 744 s.

Barkan, Ömer L. 1972. Süleymaniye Camai ve İmareti İnşaatı (1550-1557), c. I, Ankara 1972, XV-393 s.; c. II, Ankara 1979, 301 s.

Çeçen, Kâzım 1988a. Mimar Sinan ve Kırkçeşme Tesisleri, İski Yayınları, İstanbul, 238 s+haritalar.

Çeçen, Kâzım 1988b, “Sinan’ın Köprü ve Su Kemerleri”, Mimar Sinan Dönemi Türk Mimarlığı ve Sanatı, İstanbul, 79-101.

Çeçen, Kâzım 1988c, “Sinan’ın Yaptığı Köprüler”, Mimarbaşı Koca Sinan, Yaşadığı Çağ ve Eserleri,, İstanbul.

Çeçen, Kâzım 1991, Halkalı Suları, İski Yay. İstanbul, 176 s. + harita ve planlar.

Danişmend, İsmail Hami 1948. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c. II, İstanbul.

Develi, Hayati 1997. “Dua ve Yas Motifi Olarak ‘baş açmak’ Tabiri”, Türkiyat Mecmuası, c. XX, İstanbul, s. 85-111.

Develi, Hayati 1997. Dua ve Yas Motifi Olarak ‘baş aç-‘ Tabiri, Türkiyat Mecmuası, c. XX, İstanbul, 85-111.

Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 8 cilt, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1993-1995.

Evliya Çelebi, Seyahatname, Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. Bağdad 304.

Hasol, Doğan 1995. Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü.Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul.

Hüseyin Kâzım Kadri, 1927-1943. Türk Lügati, Maarif Vekâleti, 4 cilt, Ankara.

İnan, Afet 1956. Mimar Koca Sinan, Emlak Bankası Yay., Ankara 2. Baskı Ankara 1968.

Koçu, Reşat Ekrem 1958-1973. İstanbul Ansikolopedisi, 11 c.

Konyalı, İbrahim Hakkı 1953. Fatihin Mimarlarından Azadlı Sinan (Sinan-ı Atîk) Vakfiyeleri, Eserleri, Hayatı, Mezarı, İstanbul, 110+XV s.

Kuban, Doğun 1997. Sinan’ın Sanatı ve Selimiye, Tarih Vakfı , İst.

Kunter, Halil Baki 1942. “Kitabelerimiz” Vakıflar Dergisi, sayı II, Ankara.

Kuran, Aptullah 1988, Tezkerelerde Adı Geçen Sinan Eserlerinin Yapı Türlerine Göre Alfabetik Listesi”, Mimarbaşı Koca Sinan, Yaşadığı Çağ ve Eserleri I, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yay., İstanbul,155-166.

Manaz, Abdullah 1992, Suriye’nin Başkenti Şam’da Türk Dönemi Eserleri, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara,

Mantran, Robert 1990. 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul : Kurumsal, İktisadî, Toplumsal Tarih Denemesi, Çev. : M. Ali Kılıçbay – Enver Özcan, TTK Yay., Ankara.

Mehmed Hafid Efendi 1221 [1807], ed-Dürretü’l-mensûre fî islâhi’l-galatâti’-meşhûre, İstanbul.

Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî yahud tezkire-i Meşâhir-i Osmâniyye, Haz. A. Aktan, A. Yuvalı, M. Hülâgü, Sebil Yayınevi, İst. 1996.

Meriç, Rıfkı Melûl 1965. Mimar Sinan, Hayatı, Eseri I. Mimar Sinan’ın Hayatına, Eserlerine Dair Metinler, TTK Yay., Ankara, X+129 s.

Meydan-Larousse Büyük Lûgat ve Ansiklopedi, Meydan Yayınevi, 12 cilt, İstanbul 1969-1973.

Pakalın, M. Zeki 1983. Osmanlı Tarih Deyimleri ve Sözlüğü, 3 Cilt, MEB Develt Kitapları, İstanbul.

Pala, İskender 2000. Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Ötüken Yay., İstanbul.

Selanikî, 1989, Tarih-i Selânîkî, Hazırlayan : Mehmet İpşirli, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul.

Sönmez, Neslihan 1999, “Osmanlı Mimarlığında Kullanılan Uzunluk Ölçü ve Birimleri”, Osmanlı, Yeni Türkiye Yay., c. X, Ankara.

Sönmez, Zeki 1988. Mimar Sinan ile İlgili Tarihi Yazmalar-Belgeler, Mimar Sinan Üniversitesi Yayınları, İstanbul.

Suyolcuzade Mehmed Necib, 1942,  Devha-tül-küttâb, Tertib ve tashih eden Kilisli Muallim Rifat, İstanbul 160 s. .

Şeşen, Ramazan 1988, “Mimar Sinan ile İlgili Yazmalar”, Mimar Sinan Dönemi Türk Mimarlığı ve Sanatı, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., İstanbul, s. 269-275.

Türkiye Diyanet  Vakfı İslâm Ansiklopedisi

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı 1988. Osmanıl Tarihi, c. II, TTK Yay. 5. Baskı, Ankara.

Ülgen, Aygün 1999. “Osmanlı Saray, Kasır ve Köşkleri”, Osmanlı 10, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, s. 400-428.

Yerasimos, Stefanos 2002. Süleymaniye (Fotoğraflar : Ara Güler – Samih Rifat), Yapı Kredi Yay., İstanbul, 143 s.

Yılmaz, Mehmet 1992. Edebiyatımızda İslâmî Kaynaklı Sözler (Ansiklopedik Sözlük), Enderun Kitabevi, İstanbul, 196 s.

 



[1] Yıldız Üniversitesi'nde söz konusu tezin bir nüshası bulummadığı için yapılan çalışmanın niteliğini öğrenmek mümkün olmadı.

 

Hosted by www.Geocities.ws

1