Kaynak : Türkbilig, Türkoloji Araştırmaları, 2002/4, s. 117-124,
Hayati Develi
13. – 16. yüzyıllar arasında
fonolojik, morfolojik ve sentaktik
seviyede birleştirici özellikleri[1]
itibariyle diğer Türk yazı dillerinden ayırt edilebilen bir Oğuzcanın varlığı
açıktır. Bu dilin bir yazı dili hâline ulaşması göreceli olarak gecikmişse de
13. yüzyıldan itibaren hızlı bir şekilde gelişerek olgun bir seviyeye
ulaşmıştır. Oğuzcaİran, Azerbaycan, Irak, Suriye, Anadolu ve Balkanlarda geniş bir sahaya yayılmış olduğu ve Oğuz unsurları her zaman aynı siyasî içinde bulunamadıkları için konuşma
dilindeki diyalektlerin zamanla gelişerek nihayet 17. yüzyılın sonlarından
itibaren birden fazla yazı dili şeklinde teşekkül ettiklerini tespit
edebiliyoruz. Bunlar bugün için Türkiye
Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi ve Türkmen Türkçesi olarak adlandırılabilirler.
Geriye doğru gidildiğinde bu ağızları belirleyen birleştirici özelliklerin ne
zamandan itibaren ve hangi eserlerde teşekkül ettiğini tespit etmek, yani
Oğuzcanın 14.-16. yüzyıllardaki ağızlarını ortaya koymak, Türk dili tarihi
açısından halledilmesi gerekli bir iştir.
Daha önceki bir bildirimizde* Eski Türkiye Türkçesi ağızlarının
tespiti üzerine bir deneme yapmış, bu tespitte fonolojik kriterlere
dayanmıştık. Malzeme derlediğimiz
kaynak metinlerdeki fonolojik verilerden bize göre diyalektolojik bir sınıflandırma için uygun olanlarını bir araya
getirerek bunların düzenli dağılım gösterdiği kaynak metinleri tespit etmeye
çalışmış ve elde ettiğimiz sonuçların bir sınıflandırma yapmamıza imkân
sağlayıp sağlamadığını tartışmıştık. Bu ilk denemede kullandığımız kriterler ve
ulaştığımız sonuçlar, bu çalışmanın sonuçlarını değerlendirmemize yardımcı
olacağından burada kısaca verilecektir.
1) Dil uyumu; 2) > ¦, 3) b
> m , 4) gibi ~ bigi ~ kimi , 5) b- > p- , 6) k > g .
İlk dört kriter ana ağız gruplarının, 5. ve 6.
kriterler ise alt ağız gruplarının tespitinde kullanılmıştır. 4. kriter ayrnı
zamanda hem ana ağız gruplarının hem de alt ağız gruplarının tespitinde
kullanılmıştır. Kaynak metinlerden elde edilen malzemenin bu kriterlere göre
değerlendirilmesi sonucunda üç ana ağız grubu ve bazı alt ağız grupları tespit
ettik. Bunların genel bir tanımı şu şekildedirz :
I. Ağız grubu : Kelime içinde ve sonunda
//ları koruması, dil uyumunun bozulmaması, ben zamiri ve gibi edatlarıyla
karakterize edilir. Anadolu’nun batısında yayılmıştır.
Bu grubun en önemli alt ağız grubu Mukaddime.de
temsil edilmektedir. Bu eser, kelime başında b- > p- tonsuzlaşması ve
kelimenin her yerinde görülen bir
öndakası /k/ > /g/ tonlulaşması ile
karakterize edilen bir alt ağız grubunuu temsil eder.
I. grubun içinde bir başka alt ağız grubu dahı
edatının fonolojik çeşitlenmesiyle
ayırt edilir. Elvan Çelebi ve Suriye’de (Hama’da) yazılmış olan
Nazmu’l-Hilafiyyat’da dahı yerine daı şeklin standarttır.
II. Ağız grubu : Kelime içinde ve sonuda //
> /¦/ değişmesi ve dil uyumsuzluğu temayülü ile karakterize edilir. Bu ağız grubuna ait metinlerin yazıldıkları
coğrafyaya bakarak bu grubun Orta anadolu’dan Azerbaycan’a kadar uzanan bir
sahada yayıldığını kabul edebiliriz. gibi
yerine bigi edatının kullanıldığı
metinleri, bir alt ağız grubunu temsil ederler.
III. Ağız grubu : Kelime başında - > ¦-
değişmesi, bazı kelimelerde b- > m- (men, maña, muña, min “bin” vs), gibi
yerine kimi veya tek edatlarının kullanılaması, bu ağız grubunu temsil eder. Bazı
eklerde görülen dil uyumsuzluğu özelliğiyle
ve kelime içindeki // > /¦/ değişmesiyle II.ağız grubuyla birleşir.
Bu sonuçları aşağıdaki şekilde göstermeye
çalıştık.
Fonolojik kriterlere dayanarak
yaptığımız bu sınıflandırma denemesinden sonra, bu çalışmada 14.-16 yüzyıllar
metinlerindeki morfolojik hususiyetlere göre diyalektolojik ayrılma ve
gelişmeleri tespit etmeye yarayacak kriterler üzerinde duracağız.
ETT ağızlarını sınıflamada
kullanacağımız morfolojik kriterleri tespit
ederken eserlerdeki düzenli farklılıklar üzerinde durulması gerekir.
Herhangi bir eser zamandaşlarından farklı bir eki düzenli olarak kullanıyorsa
bu durum söz konusu eserin herhangi bir ağız sınıfını temsil ettiğini gösterir.
Düzenlilik kavramı üzerinde tartışılabilir. Bununla kastettiğimiz herhangi bir
morfemin herhangi bir eserde tesadüfî olamayacak bir sıklıkta kullanılmasıdır.
Sözgelimi ünlüyle biten isim tabanlarına getirilen +nI yükleme hâli ekinin bir
eserde defalarca kullanılması o eserin ait olduğu ağız grubunu belirlememize
yardım ederken, birkaç defa geçen bir
morfem veya fonolojik özellik aynı emniyetle ağız tespitine yardımcı olmaz. Bu
dönemde muhtelif Türk bölgeleri arasında hem nüfus göçü hem de bilgi akışının
yoğunluğu dolayısıyla dilsel etkileşim de güçlüdür. Bu yüzden herhangi bir Anadolu metninde Doğu Türkçesi
özellikleri seyrek olarak bulunuyorsa bunu moda, özenme, tesir altında kalma
gibi sebeplerle izah etmeliyiz. Söz konusu etkilerin yoğun olarak bulunduğu ve
“karışık dilli” olarak adlandırılan kimi metinler zaten bir ağız
sınıflandırmasının konusu olamaz. Bundan dolayı kimi metinlerde karşımıza çıkan
bol-, -GAy, -Urmen vs. gibi Oğuzca’ya
uymayan verileri değerlendirme dışı bırakmak zorunludur.
Aşağıda ele aldığımız
morfolojik kriterlere göre ortaya çıkan dağılımın sonucu 14.-16. yüzyıllar metinlerinin
esas olarak iki ana ağız grubuna ayrılabileceğini göstermektedir. Bunlar
bugünkü Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesinin temelini oluşturan
ağızlardır. Bunlardan birincisine Türkiye ağzı, diğerine Azerbaycan ağzı
diyebiliriz. Yazı dilinin her zaman standartlaşma temayülünde olması, yazı ile
uğraşan okumuş yazmış kimselerin kendi yöresel özelliklerinde ziyade merkezde
oluşan standart yazı dilinin özelliklerine uyma gayretleri, bugünkü anlamda çok
alt ağızlara inebilen bir diyalektoloji çalışmasına imkân vermemektedir. İlk
dönem Oğuzca metinler içinde başat olan Türkiye diyalekti diyebileceğimiz
ağızdır; zira yüksek kültür bilhassa Anadolu’da gelişmiş, Anadolu’nun tesiri
Memluk ve Azerbaycan sahalarını da etkisi altına almıştır. Azerbaycan diyalektinin
ilk temsilcilerinden sayılabilecek Nesimî’nin dilinin bile esasen Türkiye ağzı
unsurlarıyla oluşmuş olması bu kültürel etkinin doğal bir sonucudur. Azerbaycan
ağzı asıl bağımsız gelişmesini ayrı bir siyasi teşekkül oluşturduktan sonra
sağlayabilmiştir. Bu da yaklaşık olarak Akkoyunlu,Karakoyunlu ve sonra Safevi
dönemlerine tekabül ediyor. Bu devirlerde bile etkileşim tamamiyle ortadan
kalkmış değildir. Türkmenceyi ise tam olarak teşhis etmek çok kolay değildir.
Çağatayca’nın ve Batı Oğuzcasının tesirleri Türkmen diyalektine ait ağırlıklı
unsurlar taşıyan metinlerin ortaya çıkmasını hayli geciktirmiştir.
14.-16. yüzyıl metinlerinin
morfolojik esaslara göre tasnifinde
belirgin sonuçlar üretebilecek başlıca morfolojik unsurlar şunlar
olabilir :
+nI Yükleme hâli
eki : Oğuzca metinlerde bu dönem için yükleme
hâli eki yaygın olarak +(y)I, 3. teklik
şahıs iyelik ekinden sonra +n’dir. Kimi metinlerde ünlülerden sonra +nI
şeklinin kullanıldığını görmekteyiz . Bu
morfem Azerbaycan ağzının karakteristik özellikleri arasındadır :
divâne+ni, pâre+ni
(Kişverî); mâcerâ+nı (Hayali-i Gülşeni); kamu+nı, Ya'kûb+nı,
Mustafâ+nı, cânum+nı, 'Alî+ni,
zülfüñ+ni, bularnı (Şah İsmâil);
Mûsâ+nı, peri+ni, Leylî+ni (Fuzulî) vs.
-Up Öğrenilen geçmiş zaman eki :
Öğrenilen geçmiş zaman esasen –mIş morfemiyle teşkil edilmekle birlikte
kimi metinlerde –Up zarffiil eki + şahıs eki yapısı da bu zamanı teşkil etmekte
kullanılmıştır. Üçüncü şahıs için –UpdUr yapısının öğrenilen geçmiş zaman
teşkilinde kullanılması daha yaygın olup bütün Oğuz grubu ağızlarında değişen
sıklıklarda kullanıldığı görülür. Ancak birinci ve ikinci şahısların kullanımı
bazı eserlerde yoğunlaşmakta, böylece bu ek sınıflandırma için elverişli bir
kriter hâlini gelmektedir :
-UbAm : kalubam, olubam (Kişveri);
olubam garka-i girdâb-ı cünûn , ma’mur edübem, tahkîk edübem işüm hatâdur, ma’lum edübem, hâr olubem
(Fuzulî)
-UpsAn : geyüpsen, yâd edüpsen, dermeyipsen (Kişveri) ; görüpsen (Şah İsmâil); sehv edüpsen, karâr
edüpsen, ihtiyâr edüpsen , iftihâr edüpsen,
şiâr edüpsen , âşinâ olupsen, mübtelâ olupsen
(Fuzulî); dönübem (Gülşeni).
-UpdUr : kuyulupdur
(Şeyyad), şâd olupdur, vâlih ü hayrân olupdur , kurbân olupdur (Nesimî);
beñzedipdür (Kadı Burhaneddin) ; ulaşupdur,
gelüpdururlar (Fütuhuşşam) ; hidmet-i merdân kılupdur, unudupdur,
ölüpdür (Kişveri); bitüpdür, virüpdür
(Şah İsmâil); gark-âb olupdur
(Hakiki); tûtî olupdurur (Karamanlı Aynî) ; bulupdur (Fuzulî) vs.
-UpdUr şekli diyalektolojik
tasnif için karakteristik değildir. Türkiye diyalekti metinlerinde de karşımıza
çıkabilmektedir. –UbAm ve –Upsen şekilleri ise Azerî diyalektinin
karakteristikleri arasındadır.
Nesimî’de –UbAm ve –UpsAn şekillerini tespit edemedik. Ancak bütün bu
metinlerde –mIş morfemi de kullanılmaktadır.
H. Mirzazade, Azerbaycan Dilinin Tarihi Morfologiyası (Baku
1962) isimli eserinde öğrenilen geçmiş zaman ekinin tarihi yapısını ve günümüz
Azerbaycan Türkçesindeki durumunu şöyle bir tablo ile karşılaştırmaktadır :
|
XV.
– XVI. yy. |
Çağdaş Azrbaycan Türkçesi |
|
|
|
Konuşma
dili |
Yazı
dili |
1.
tkl. |
durubem |
durmuşam |
durmuşam |
2.
tkl. |
durubsan |
durupsan |
durmu(ş)san |
3.
tkl. |
durub |
durupdur |
durmuşdur |
1.
çkl. |
- |
durmuşug |
durmuşug |
2.
çkl. |
durubsuz |
durubsuz |
durmu(ş)suz |
3.
çkl. |
durublar |
durublar |
durmuşlar |
-An Sıfatfiil eki : Bu morfem bir
şimdiki zaman, geniş zaman ve bazen de gelecek zaman sıfatfiili teşkilinde
kullanılırken bilhassa Fuzûlî’de zaman zaman geçmiş zaman sıfatfiili
fonksiyonunu da taşımaktadır . Ekin bu fonkksiyonunu taradığımız diğer
metinlerde tespit edemedik. Bu da söz konusu gelişmenin nispeten yavaş ve geç
gerçekleştiğini gösterir :
Rahm et ey şeh dil-i derviş
çeken âhlara
Ki gedâ âhı eser eyler olur
şâhlara
(Fuzulî, Divan)
Fıtrat rakamın çeken zamanda
Hakkâ ki bu emr- künfekânda
(Fuzulî, Leylâ ve Mecnûn)
Diğer metinlerde –An morfeminin
bu fonksiyonunu tespit edemedim. Ancak sonraki yüzyıllarda bu kullanımın gitgideAzerbaycan Türkçesi yazı
dilinde karakteristik olduğu malumdur.
-AndA Zarffiil eki : Bu zarffiil ekine Azerbaycan ağzı metinlerinde
rastlanmaktadır. Türkiye ağzı
metinlerinde bu morfeme rastlanmamaktadır.
düşende (Nesimî), derâb
idende, görende, berâber olanda (Şah
İsmâil); görende, yazanda (Hakiki) bîdâr olanda , olanda cûda, uyananda, yorulanda (Fuzulî)
-GAç Zarffiil eki : Oğuzcada seyrek kullanılan bu ek kimi 16. yüzyıl
Azerbaycan ağzı metinlerinde görülmektedir. Türkiye ağzı metinlerinde bu ek
yerine -IncA veya -IcAK zarffiil ekleri kullanılır. Tabii, -IncA ve -IcAK ekleri Azerbaycan ağzı metinleri için
de karakteristiktir. Seyrek olarak kullanılan -GAç eki, Azerbaycan Türkçesi
için 19. yüzyıldan itibaren arkaikleşmiş ve bunun yerini -cAK zarffiil eki
almıştır (Mirzazade, 294-295).
Neyleyem görgeç yüzüñ çün ihtiyar elden gider
(Şah İsmail)
Ruhun görgeç olur sûz-ı derûna derd-i dil hâsıl
Bahar eyyâmı sıçrar berk-i rahşende sehâb oynar
(Fuzulî, Divan)
Hicrân gecesin görgeç dûzah elemin bildim
Kim rûz-ı kıyâmetdir yârin şeb-i hicrânı
(Fuzulî, Divan)
Geniş zamanın olumsuzu :
Geniş zamanın olumsuzu için –mAz morfeminin
kullanılması Oğuzca için standarttır. Ancak zamanla Azerbaycan ağızlarında 1.
teklik şahısta -mAn ~ -mAnAm şekli
ayırıcı bir özellik hâline gelmiştir. Nesimî’nin şiirlerinde seyrek olarak
örneklerini görmeye başladığımız bu morfem, Kişverî, Şah İsmail, Fuzulî,
Hayalî-i Gülşenî gibi şairlerin şiirlerinde –mAz ile birlikte ve giderek artan
sıklıkta kullanılmaya başlar.
-mAzAm : sığmazam,
vermezem, fâş eylemezem,
dönmezem, ölmezem (Nesimî); bilmezem
(Kişveri); bilmezem (Hakiki);
terk eylemezem , idrâk etmezem, bilmezem (Fuzulî)
-mAn ~ -mAnAm :diyebilmen (Nesimî); bilmen, olabilmen,
sarabilmen, tapman (Kişveri); olman, demenem, demen (Fuzulî); bilmenem, bahmanam, dimenem (Hakiki), istemen,
diñlemen, gitmen, kabûl itmen, terk eylemen (Şah İsmâil); sığınman, bilmen
(Hayalî-i Gülşenî)
Bunların dışında metinlerde tesadüf olunan ve bir
diyalektolojik farklılığa işaret ettiği açık olan şekiller vardır. Ancak bunlar
belli bir kullanım sıklığına ulaşmadıklar için emniyetli bir şekilde ağız grubu
tayinine imkân vermemektedirler.
Sonuç :
Ele aldığımız morfolojik
kriterlere göre Eski Türkiye Türkçesi metinlerinin iki ağız grubuna
ayrılabileceği görülmektedir. Bunlardan biri Azerbaycan ağzı, diğeri ise
Türkiye ağzıdır. Bu sonuç, fonolojik kriterlere göre yapılan değerlendirmeyle
de esasen örtüşmektedir. Fonolojik kriterlere göre I. ve II. ağız grubu olarak
ayrılabilen ağızlar, morfolojik kriterler açısından birleştirici özellikleri
itibariyle tek bir ağız olarak karşımıza çıkmaktadırlar. III. ağız grubu
morfolojik esaslara göre de ayrı bir grup teşkil etmektedir.
Kısaltmalar
:
Cerrahiyye. : Cerrahiyyetü’l-Haniyye.
Çarh. : Çarhname, Ahmed Fakih.
Elferec. : Elferecü ba’de’ş-şidde.
Elvan Çelebi. : Menâkıbu'l-Kudsiyye, Elvan Çelebi.
Fütûh. :
Fütuhu’ş-Şam Tercümesi, Erzurumlu Kadı Darir.
Gunya. : Kitab-ı Gunya.
Gülistan. : Gülistan Tercümesi, Manyaslı Kadı Mahmud
Hurşid. :
Hurşidname, Şeyhoğlu Mustafa
İbn Kesir. : Tarih-i İbn Kesir Tercümesi, Şirvanlı
Mahmud.
Kadı Burhaneddin. : Kadı Burhaneddin
Divanı
Karamanlı.
: Karamanlı Ayni Divanı.
Kemaliyye.
: Kemaliyye.
Şirvanlı Mahmud.
Kur’an Tercümesi. : XV.Yüzyıl Başında Yapılmış Bir Kur’an Tercümesi.
Marz. :
Marzubanname Tercümesi, Şeyhoğlu Sadrüddin.
Miftah. :
Miftahu’l-Cenne, Ahmed-i Dai.
Mukaddime : Kitâbu Mukaddimeti fî ¼İlmi'l-İbâdât, Kutbeddin İznikî.
Müntahab. :
Müntahab-ı Şifa, Hacı Paşa.
Nazm. : Nazmu’l-Hilafiyyat Tercümesi.
Süheyl. : Süheyl ü Nevbahar.
SVTM : Sultan Veled’in Türkçe Manzumeleri.
Şeyhî. : Şeyhi Divanı.
Şeyyad. : Yusuf u Zeliha, Şeyyad Hamza.
TS : Tarama Sözlüğü.
Varka. : Varka ve Gülşah,Yusuf-ı Meddah.
Bibliyografya
Ahmed Fakîh, Çarhname, Hazr. Mecdut Mansuroğlu, İ.Ü. Edebiyat Fak.
Yay., İStanbul 1956.
Ahmed-i Da'î, Miftâhü'l-Cenne (Dil Özellikleri-Metin-Söz
Dizimi), Hazr. Gürer Gülsevin,
Doktora Tezi, İnönü Üni. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya 1989.
Celalüddin Hızır (Hacı Paşa), Müntahab-ı Şifa,
II, Sözlük, Hazr. Zafer Önler,
Simurg, İstanbul 1999.
Elferecü Ba'de'ş-Şidde, 1. Cilt (Dil İncelemesi-Metin),
2. cilt (Sözlük), Doktora Tezi,
Hazr. Mustafa Koç, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İStanbul 1998.
Erzurumlu Darîr, Kıssa-i Yûsuf – Yûsuf u Züleyha, Hazr. Leylâ Karahan, TDK Yay. Ankara 1994.
F. Kadri Timurtaş, Eski Türkiye Türkçesi, XV. Yüzyıl,
Gramer-Metin-Sözlük, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yay., İStanbul 1977.
F. Kadri Timurtaş, Şeyhî ve Hüsrev ü Şîrîn'i, İnceleme-Metin,
İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yay., İstanbul 1980.
Hayâlî-i Gülşenî Dîvânı, Hazr. Türkân Alvan Çınar, Yüksek Lisans Tezi,
İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1998.
H.
Mirzazade, Azerbaycan Dilinin Tarihi
Morfologiyası, Baku 1962.
İsmet Cemiloğlu, 14. Yüzyıla Ait Bir Kısas-ı Enbiyâ Nüshası
Üzerinde Sentaks İncelemesi, TDK Yay., Ankara 1994.
Karamanlı Aynî ve Divanı, Hazr. Ahmet Mermer, Akçağ Yay., Ankara 1997.
Kutbeddin Muhammed İznikî, Kitabu Mukaddimeti fi-İlmi’l-İbâdât, Yazma, İ.Ü. Edebiyat
Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Seminer Ktp.
Kitâb-ı Gunya, Hazr. Muzaffer Akkuş, TDK Yay., Ankara 1995.
Leyla Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, TDK
Yay. Ankara 1996.
Mahmud b. Kâdî-i
Manyas, Gülistân Tercümesi,
Giriş-İnceleme-Metin-Sözlük, Hazr. Mustafa Özkan, TDK Yay. Ankara 1993.
Mecdut Mansuroğlu, Sultan Veled'in Türkçe Manzumeleri, İ.Ü.
Edebiyat Fakültesi Yay., İstanbul 1958.
Mertol Tulum, Tarihî
Metin Çalışmalarında Usul, Menâkıbu'l-Kudsiyye Üzerinde Bir Deneme, Deniz
Yay., İstanbul 2000.
Mes'ûd bin Ahmed, Süheyl ü Nev-Bahâr, İnceleme-Metin-Sözlük, Hazr. Cem Dilçin,
Ankara 1991.
Muhammed bin Hamza, XV. Yüzyıl Başlarında
Yapılmış Kur'an Tercümesi, 2.
Cilt (Sözlük), Hazr. Ahmet Topaloğlu, Kültür Bakanlığı Yay., İstanbul 1978.
Muharrem Ergin, “Kadı
Burhanettin Divanı Üzerinde Bir Gramer Denemesi”, İ.Ü. TDED, III, 1951, 287-327.
Muhsin Macit, Karakoyunlu Hükümdarı Cihanşah ve Türkçe Şiirleri, Grafiker Yay., Ankara 2002.
Nazmu'l-Hilâfyyat Tercümesi, Hazr. Azmi Bilgin, TDK Yay., Ankara 1996.
Nesrin Altun, Erzumlu Darîr'in Fütûhu'ş-Şâm Tercümesi, Giriş – Metin – Açıklamalı Dizin, Doktora Tezi, Marmara Üni., İst. 1996.
Saussure, F.Geneldilbilim Dersleri, Çeviren : Berke
Vardar, Ankara 1985.
Sadrüddin Şeyhoğlu, Marzubân-nâme Tercümesi,
İnceleme-Metin-Sözlük-Tıpkıbasım, Hazr.
Zeynep Korkmaz, A.Ü. DTCF Yay. Ankara1973.
Şeyhoğlu Mustafa, Hurşîd-nâme (Hurşîd ü
Ferahşâd), İnceleme-Metin-Sözlük-Konu Dizini, Hazr. Hüseyin Ayan, Atatürk Üni. Yay., Erzurum 1979.
Şeyyâd Hamza Yûsuf ve Zeliha, Nakleden : Dehri Dilçin, TDK, İst. 1946.
Şirvanlı Mahmud, Kemâliyye (Giriş, İnceleme,
Cümle bilgisi, Metin, Sözlük), Hazr.
Muhammet Yelten, İ.Ü. Edebiyat Fak. Yay., İstanbul 1993.
Şirvanlı Mahmud, Târih-i İbn-i Kesîr Tercümesi
(Giriş, İnceleme, Metin, Sözlük), Hazr.
Muhammet Yelten, TDK Yay. Ankara 1998.
Tahsin Banguoğlu, Altosmanische Sprachstudien zu Süheyl-ü
Nevbahar, Breslau 1938.
Tarama Sözlüğü, TDK Yay.VII c.t.
Tourkhan Gandjei, Il Canzoniere di Şâh Ism⼉l „a⾉, Instituto Universitario Orientale, Napoli
1959, 54+163.
Yûsuf-ı Meddâh, Varka ve Gülşah (Giriş-Gramer
İncelemesi-Metin-Dizin), Hazr.
Kâzım köktekin, Atatürk Üni. Fen-Edebiyat Fakültesi Yay. Erzurum 2001.
[1] Birleştirici özellikler : F. de Saussure, Genel Dilbilim Dersleri isimli eserinde bir dil’in varlığını mümkün kılan dilsel etkeni “birleştirici güç
(force unifiante)” olarak adlandırır. Bunun zıddı, “ayırıcı güç (force
particulariste)”dir. Ayırıcı güç, herhangi bir dil değişikliğinin oluşmasını ve
yayılmasını sağlar. Birleştirici güç ise bir dili mümkün kılan özelliklerin
değişmemesini sağlar, çeşitlenmelere karşı koyar. Bir ağız’ın doğuşunu sağlayan
her ne kadar ayırıcı güç ise de o ağız grubunun kendi içinde tanımlanabilir
bir dil topluluğu olmasını mümkün kılan
da birleştirici güçtür. Dil değişiklikleri bir yere kadar yayılır ve sonra
durur. İşte bu yayılım alanı bir diyalektin sınırlarını belirler. Artık bu
sınırları belli alan için ayırıcı değil, birleştirici güç’ten bahsedilebilir
(Saussure, 226-229). Saussure’ün
birleştirici güç olarak ifade ettiği kavram, aslında bir dil’i (ağız da bir dil’dir) tanımlamamızı sağlayan ortak
özelliklerdir. Tarihi Türk dilleri için konuştuğumuzda meselâ Oğuzca ile
Kıpçakça birçok ortak özellikler taşımalarına rağmen bunların birinde
bulunmayıp diğerinde bulunan özellikler(çeşitli ses özellikleri, morfolojik
biçimler, söz dizimi ve söz varlığı özellikleri), bizim bunlardan birini
Oğuzca, diğerini Kıpçakça olarak tanımlamamızı mümkün kılıyorsa ve bu
farklılıklar standart ise bunlara
“birleştirici özellikler” diyebiliriz.
* "Eski Türkiye Türkçesi Ağızlarının Sınıflandırılması", The Linguistic Heritage of the Seljuks, Sources for the History of the South West Turkic Linguistic Varieties, University of Mainz Institute of Oriental Studies, 25-27 Ocak 2002, Mainz - Almanya.