DERSİM SEYİTLERİ (ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: şAH HAYDAR/HOCA AHMET, ...)
Dersim Forum Auteur - yazari: SEYFİ CENGİZ Tarih, gün ve saat : 24. Ocak 2005 17:53:56:
DERSİM SEYİTLERİ (ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: ŞAH HAYDAR/HOCA AHMET, AHMET BASRİ VE KARACA AHMET)
SEYFİ CENGİZDersim ve Alevi geleneklerindeki şeyh Ahmete bazen Yesevi, bazen de Basri nisbesi ile referans verildiğini, bunlardan ilkinin Safevilere (Safevi şah Haydara), ikincisinin de Rİfailere (Büyük Ahmet Rİfai ile Küçük Ahmet Rİfaiye) karşİlİk düştüğünü daha önce açİklamİştİm.
Benim vardİğİm sonuca göre Küçük Ahmet Rİfai ile ünlü Karaca Ahmet bir ve aynİ kişidirler. Daha önceki yazİlarİmda bu noktaya da tekrar tekrar işaret etmiştim. Sözünü ettiğim yazİlarİmda Safevi şah Haydarİn aynİ zamanda Hoca Ahmet Yesevi diye bilindiğini de not etmiştim (Bk. 1- Dersim ve Zaza Tarihi-Sözlü Gelenek ve Tarihsel Gerçek, 2- Dersim Aşiretleri, ve 3- Dersim Seyitleri, İkinci Bölüm).
O halde Dersim ve Alevi geleneklerindeki şeyh Ahmetten hepsi de İranlİ prensler olarak tanİmlanan ve Ahmet adİyla bilinen gerçek tarihteki şu üç ismi anlamalİyİz:
1) şah Haydar Safevi (Hoca Ahmet Yesevi, Düzgün Baba, Pir Sultan)
2) Büyük Ahmet Rİfai (Ahmet Basri)
3) Küçük Ahmet Rİfai (Karaca Ahmet)
Bunlardan ilki Safevilere, son ikisi Rİfailere veya Kadiri-Rİfai hareketlerine mensupturlar. Safevi ve Kadiri-Rİfai tarihi gelenekte onlarİn şahsİnda anlatİlmaktadİr.
şah Haydar Erdebili (nam-İ diğer: Hoca Ahmet Yesevi), 9 Temmuz 1488de öldürüldü. Ama gelenekler dikkatle incelendiğinde şah Haydara ilişkin kimi olaylarİn çok daha önce yaşamİş olan Ahmet Basri (ölm. 1183/7) ve Karaca Ahmete (ölm. 1251/2), son ikisine ilişkin olanlarİn da benzer şekilde şah Haydara transfer edildiği görülür. Böylece destanda bu figürlerin hem kendileri hem de öyküleri sİk sİk birbirine karİşİr, adeta tek kişi gibi algİlanİrlar.
Kişi geleneklerin dilini onlarla ve gerçek tarihle cebelleştikçe çözer. Geleneklerde sadece olay değil, alan transferi de görülür ki, sİrasİ geldikçe buna da değineceğim. Bu ve benzeri noktalar yakalanmadİkça geleneklerin doğru analizi, gerçek tarihte kime ve neye karşİlİk düştükleri anlaşİlamaz.
Bu bölümde geleneklerimizdeki şeyh Ahmete karşİlİk düşen yukarİdaki isimler hakkİnda özet bilgiler vereceğim.şAH HAYDAR SAFEVİ (NAM-I DİĞER: HOCA AHMET YESEVİ)
Biraz gerilerden alarak ilerlemekte fayda var.
Safevilerin isim babasİ şeyh Safidir. şeyh Safi tarikatİn başİna 1301de geçer. Safevi devleti ise 1501de şah İsmail tarafİndan kurulur. Safevi örgütlenmesinin çekirdeği işte bu 200 yİllİk dönemde atİlİr.
Bu iki asİrlİk süreçte tanİk olunan asİl Safevi yükselişi, Karakoyunlular döneminde ve Cihan şah altİnda başlar. Bu sİralarda Erdebil postunda şah Cüneyt vardİr. Evliya Çelebi ondan da şeyh Safi diye sözetmektedir. Bazİ kaynaklarda Cüneytten Minadoi, Samuel Purchasta ise Sultan Juneyd veya Guinne (Giuni, Giunet) diye sözedilir.
1447/8de tarikatİn başİna şah Cüneytin gelişi bir dönemeçtir. Kendisini aktif şekilde Safevi davasİnİn propagandasİna adayan Cüneytle birlikte Safevi devrimci hareketi en militan, en siyasi evresine girer. Siyasi iktidarİ açİkça hedefleyen ilk Safevi lider odur. Her yana halifeler yollayarak dinsel görünüm altİnda militan bir siyasi faaliyet yürütür. Anadolu (Rum)da ve Suriyede bir Safevi yeraltİ şebekesi inşa eder. Öyle ki Minorsky, şah Cüneytin inşa ettiği bu örgütlenmeyi Bolşevik Partisine benzetir.
şah Cüneytin bu faaliyetleri Erdebil dahil tüm Azerbaycanİ hakimiyeti altİnda bulunduran Karakoyunlu hükümdarİ Cihan şahİ ürkütür. Onun baskİ ve tehditleri üzerine şah Cüneyt yandaşlarİyla birlikte Erdebili terkedip Diyar-İ Ruma (Anadolu) sİğİnmak zorunda kalİr.
1449-59 arasİndaki yaklaşİk on yİl boyunca Anadoluda ve Suriyede faaliyet yürütür. Konyada ve Halepte kaldİğİ olur. Bir aralİk Karamanlİlarİn yanİndadİr. Bir rivayete göre Karakoyunlu Cihan şah tarafİndan sİnİr dİşİ edilince Anadoluya yerleşmek için ilkin İkinci Murat (1421-44 ve 1446-51)a başvurup izin ve yer istemiş, ama rededilince Karamanlİlar arasİnda yerleşmiştir. Ne var ki amacİ bilindiğinden Karamanlİlar arasİnda da barİnamamİştİr. Daha sonra kendisini Azerbaycanİ terketmeye mecbur eden Karakoyunlularla rekabet halindeki Akkoyunlular kendisine koruma önerirler. Onu Akkoyunlu başkenti Amide (Diyarbakİr) davet ederler. Bu teklifi kabul eden şah Cüneyt, 1456-1459 tarihleri arasİnda tam üç yİl boyunca Diyarbakİrda Akkoyunlularİn sarayİnda kalİr. Bu sİrada Uzun Hasanİn kİzkardeşi Hatice Begum ile evlenir.
Safevi-Akkoyunlu ittifakİ işte böyle başlar.
Okuyucunun bu dönemeci daha net ve bütünlüklü olarak tasavvur etmesi için, Çemişgezek Emirliğinin bu sİralarda Akkoyunlularİn yönetimi altİna girdiğini veya girmek üzere olduğunu not etmekte yarar vardİr. Kaynaklarİn bir bölümü Çemişgezekin Akkoyunlu hakimiyetine girdiği tarihi 14üncü yüzyİl başlarİ, bir bölümü 1433 yİlİ, bir diğer bölümü ise 1461 olarak vermektedir.
Safevileri ve Akkoyunlularİ ittifaka zorlayan sebep, en başta ortak düşmanlarİ Karakoyunlular, sonra da Osmanlİlarİn Kİrmanciyedeki yayİlma çabalarİdİr. Karakoyunlular bu tarihlerde Batİ İranda yaşayan Goranlarİn inancİ Ehl-i Hakkİ devlet dini olarak benimsemişlerdir. Karakoyunlularİn yönetimi altİndaki Azerbaycan ve İrana doğru genişlemek isteyen Müslüman Akkoyunlular, bu koşullar altİnda Safevilerle işbirliğini gündemlerine aldİlar. Safeviler de bu ittifaktan kendi amaçlarİ için yararlanmak istediler.
Bu sİralarda şah Cüneytin faaliyetleri Rumun en uzak köşelerinde bile duyulmakta, Erdebil Ocağİnİn eski veya yeni Rumdaki tüm halifeleri onun etrafİnda toplanmaktadİrlar.
şah Cüneyt, yandaşlarİ tarafİndan Allah, onun oğlu şah Haydar ise Allahİn oğlu (İbn Allah) diye çağrİlmaktadİr. Daha sonralarİ şah Haydar ve oğlu şah İsmail de bu sİfatlarla anİldİlar. Samuel Purchas, His Pilgrimage (1613) adlİ eserinde şah Haydarİn adİnİ aynen şöyle kaydetmektedir: Sechaidar, Aidar, Harduelles. Bunlardan Harduelles şekli bana Hİzİr-İlyas (Hİdİrellez) kombinasyonunu hatİrlatİyor. Nitekim şah İsmail de şiirlerinde Ben Hİzİrİm, Hakkİm, Allahİm, gel, Hakikate gel diyecektir (Bk. Minorsky, The Poetry of Shah İsmail I, 1941).
şah Cüneyt, 1456 yİlİnda Sivas-Amasya üzerinden Canik bölgesine gelerek kaynaklarİn Rafİzi (Kİzİlbaş) olarak tanİmladİğİ kendi yandaşlarİndan beş-on bin kişilik bir kuvvet toplar ve Trabzon Rum İmparatorluğu topraklarİna girer. Amacİ Trabzon Rum Devletini ele geçirmektir. Beraberindeki kuvvetin en azİndan bir bölümü, belki de esasİ Çanlar (Mamakanlar, Dersimliler)dan oluşmaktadİr. Böylece bu sİralarda hem Safevilerin, hem de Akkoyunlularİn Dersimlilerle fiilen ilişki içinde olduklarİ anlaşİlmaktadİr. Kaynaklar Akkoyunlularİn daha 1341-48 yİllarİ arasİnda Çanlar (Eski Dersimliler)la birlikte Trabzon Devleti üzerine akİnlarİndan sözetmekte, Trabzon Devleti çevresindeki Taceddin Oğullarİ ve Canik Beyliğinin bu akİnlar sürecinde oluştuklarİnİ kaydetmektedirler.
Safevi şah Cüneyt, az evvel işaret ettiğimiz bu seferi sİrasİnda Akça-Kaleyi alİr, karşİsİna çİkan kuvvetleri dağİtİp Trabzon surlarİna dayanİr (1456). Ama tam bu sİrada şah Cüneyti bu bölgeden çİkarmak amacİyla Rum Beylerbeyi Hİzİr Beyin kumandasİndaki Osmanlİ kuvvetleri Trabzon hanedan evi Komnenoslarİn yardİmİna gelir. Geri çekilmek zorunda kalan şah Cüneyt, Akkoyunlu Uzun Hasana sİğİnİr. Bu sİrada (1456 yİlİnda) Osmanlİlar tarafİndan kuşatİlan Trabzon, Akkoyunlu Uzun Hasanİn muhalefetine rağmen Fatih Sultan Mehmet tarafİndan 1461 yİlİnda teslim alİnİr. Böylece Trabzon Osmanlİlarİn eline geçer (Bk. 1- Prof. Yaşar Yücel-Ali Sevim, Türkiye Tarihi, 2- Trabzon Salnamesi/Trabzon Yİllİğİ, 3- Prof. Yaşar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkİnda Araştİrmalar, 4- Mahmut Goloğlu, Trabzon Tarihi; vd).
Yavuz Selim bu tarihte Trabzona Osmanlİ valisi olarak bİrakİlİr (1461). Daha Trabzon valisi iken Safevilere savaş ilan eder. Tahta çİkİnca bu savaşİ sürdürür. Çaldİranda Safevileri yenilgiye uğratan da oydu. Onun rolü öyküdeki Hİzİr Paşaya çok benzer. Ama Pir Sultana ilişkin gelenekteki Hİzİr Paşanİn Trabzon olayİnda şah Cüneytin üzerine gönderilen Osmanlİlarİn Sivas (Rum) beylerbeyi yukarİdaki Hİzİr Paşa olmasİ ihtimali daha büyüktür. Gelenekteki Hİzİr Paşa karakteri belki de her ikisini temsil edecek şekilde kullanİlmaktadİr.
şah Cüneytin Uzun Hasana sİğİnmasİ ve onun bacİsİ ile evlenerek siyasi bir ittifak başlatmasİ yukarİda sözünü ettiğimiz 1456 yİlİndaki Trabzon seferinden hemen sonradİr.
şah Cüneyt, Trabzon seferinden 4 yİl kadar sonra şirvan üzerine yaptİğİ bir seferi sİrasİnda öldürüldü (4 Mart 1460).
Pir Sultana ilişkin sözlü gelenekte Onun Padişaha karşİ şah yanlİsİ bir ayaklanmanİn başİnİ çektiği için asİldİğİ söylenir. Bu gelenekte Padişah Osmanlİyİ, şah ise Safevileri temsil eder. Dolayİsİyla Pir Sultanİn bir Safevi yandaşİ olarak tasvir edildiği tartİşma götürmez. Açİlİn kapİlar şaha gidelim sözünün anlamİ da budur. Pir Sultan, Seyit olarak bilindiğine ve bir deyişinde aslİm Yemende dediğine göre sadece bir Safevi yandaşİ değil, aynİ zamanda Safevi evine mensuptu. Çünkü seyitlik ve Yemenilik iddialarİ Safevilerin de geleneğidir.
Yemen-soylu ve Banaz doğumlu bir seyit olduğu kaydedilen Pir Sultanİn üç oğlu, bir de kİzİ vardİ. Gölpİnarlİnİn yazdİğİna göre Pir Sultanİn bu üç oğlundan Seyit Ali Banazda, Pir Mehmet Tokatİn Daduk köyünde, Er Gaib ise Dersimde yatİyor (Pir Sultan Abdal, Milliyet, Varlİk Yay., 1995).
Erzincan (Kiştim köyü) ve Dersimde Pir Sultan Ocağİnİn ve Pir Sultan soyundan gelenlerin varlİğİ biliniyor. Örneğin Pülümürün Zİmak ve Hagülü (Hacİlİ) köylerinde Pir Sultanlar diye bilinenler yaşamaktadİr. Ocaklarİ Zİmak köyündedir. Bu ocak, yöre halkİnİn rivayetlerine göre, iki yİlan tarafİndan Horasandan Pülümüre getirilen büyük bir direktir. Naşit Hakkİ Uluğun aktardİğİ versiyonda Horasandan Dersime gelirken Pir Sultanİn bu direği beraberinde getirdiği söylenir. Yine Naşit Uluğun aktardİğİ bir Dersim geleneğine göre hepsi seyit olan Hagülü köyü halkİ Sivasİn Hanas (doğrusu Banaz olmalİ) köyünden gelmiş olan Haydar adİnda bir Kİzİlbaş babanİn torunlarİdİr. Pir Sultanİn asİl adİ Haydar olduğuna göre, Dersim geleneğinin referans verdiği Kİzİlbaş baba, Pir Sultanİn kendisi olmalİdİr. Gölpİnarlİdaki bilgilere dayanarak Onun oğlu Er Gaibin de Dersimde yattİğİna yukarİda işaret ettik.
Yukarİdan beri anlattİklarİmİn İşİğİnda benim vardİğİm sonuç şudur:
Pir Sultan olayİnda adİ geçen Hİzİr Paşa, büyük ihtimalle 1456 yİlİnda şah Cüneyti bastİrmaya yollanan az evvel değindiğim Sivas/Rum Beylerbeyi Hİzİr Paşadİr. Dersim-Kİzİlbaş geleneğinin ünlü Pir Sultanİ ise, ya şah Cüneyttir ya da bir deyişinde adİnİn Koca Haydar olduğunu söylediğine göre daha büyük olasİlİkla az sonra anlatacağİm şah Haydardİr. Safevi şahlarİndan birine ilişkin olaylarİn bir-diğerine transferi mümkündür. Kaldİ ki tüm Safevi evinin ve şahlarİnİn öyküsü gelenekte daha çok şah Haydarİn şahsİnda anlatİlmaktadİr. Gelenekleri doğru anlamak için, onlarİn diline aşina olmak ve yazİlİ tarihin ayrİntİlarİna hakim olmak gerekir.
Yukarİda anlattİklarİmİzdan kolaylİkla görülebileceği gibi Pir Sultan olayİ münferit ve basit bir olay olmayİp, Kİrmanciye tarihindeki kritik bir dönemece referanstİr. Bu olay, Safevi önderleri şah Cüneyt ve oğlu şah Haydarİn bölgedeki faaliyetleri ile, Çanlarla ittifak içinde gördüğümüz Akkoyunlu Uzun Hasan ve Safevilerin Kİrmanciyede egemenlik kurmak isteyen Osmanlİlara karşİ verdikleri mücadele ile yakİndan bağlantİlİdİr.
Bu özet arka planİ takiben şimdi asİl konumuz olan şah Haydar (Hoca Ahmet)İ anlatabiliriz.
şah Cüneytin iki eşinden biri Uzun Hasanİn bacİsİ, diğeri ise bir Çerkez cariyeydi. Bu iki kadİndan iki oğlu oldu. şah Haydar, Uzun Hasanİn bacİsİndan; Hoca Muhammed ise Çerkez kadİndan olmaydİ.
şah Cüneytten sonra Erdebil postuna oğlu şah Haydar geçti. şah Haydarİn pirliği 1460-88 yİllarİ arasİna rastlar.
şah Haydar (Düzgün Bava), Uzun Hasanİn Diyarbakİrdaki Akkoyunlu sarayİnda doğdu. Onun annesi, Uzun Hasanİn bacİsİ Hatice Begumdu. şah Haydarİn karİsİ ise Uzun Hasanİn kİzİ Martaydİ. Marta, Rumca bir addİr. Çünkü Martanİn annesi son Trabzon İmparatoru Kalo Joannesin kİzİ Despina Hatundu. Kİsacasİ ünlü Uzun Hasan, şah Haydarİn hem dayİsİ hem de kayİnbabasİdİr. Dersim ve Alevi geleneklerini doğru yorumlamak için bu ilişkiler bilinmek zorundadİr. Çünkü bu yakİnlİklar aşiretlerin tasnifi de dahil olmak üzere geleneğe yansİmaktadİr. Bu konunun ayrİntİlarİ için Dersim ve Zaza Tarihi-Sözlü Gelenek ve Tarihsel Gerçek başlİklİ çalİşmamİn Dördüncü Bölümüne bakİlmalİdİr.
Adİ geçen çalİşmada işaret ettiğim gibi, Uzun Hasan, Dersim geleneğinin şah Hasanİ; şah Haydar ise bu aynİ geleneğin Khalemamsor (Seyit) dediği figürdür.
Khalemamsor, Kİrmİzİ Elbiseli (Kİzİlbaş) demektir. Çünkü Onun izleyicileri kendisinin adİyla Haydari, partizanlarİna giydirdiği başlİğİn renginden dolayİ da Surh-u Ser (Kİzİlbaş) diye bilindiler. Oniki imama atfen oniki dilimli Tac-İ Haydari (Kİzİl Taç)yi o koydu. Ondan itibaren Dersimliler de dahil olmak üzere Safevilere ve yandaşlarİna Kİzİlbaşlar ve/veya Haydariler dendi. Bazİ kaynaklar ve şecereler ondan Haydar Baka, Haydar Sultan, Haydar Mirza vd gibi adlarla sözederler.
Babasİ şah Cüneytin Akkoyunlularla kurduğu ittifak siyasetini şah Haydar da devam ettirdi. Uzun Hasanİn kİzİ Marta ile evlenerek bu ittifakİ daha da pekiştirdi. şah Haydarİn eşi Marta, Dersim geleneğinde Kİnc-İ Sur (Kİrmİzİ Elbiseli, Kİzİlbaş) diye bilinir. Diğer kaynaklar bu kadİna Halime, Baki Aqa (Baki Ağa, Bagi Aka), Alem-şah Begum, Halime Begum vd gibi adlarla referans verirler (Bk. 1- Silsilet-i Neseb-i Safaviya/Saffat El Saffa, 2- Müneccimbaşİ, 3- Habib al-Siyar, vd).
Marta (Kİnc-İ Sur) ile evliliğinden şah Haydarİn üç oğlu oldu:
En büyüğü şah Ali (Yar Ali, Ali Mirza, ölm.1494), ortancasİ İbrahim, en küçüğü de şah İsmaildi. Onun Süleyman adİnda bir oğlu da anİlİr. Deguignes, şah İsmailden İsmail Sofi diye sözeder. Yesevi kavramİnİn aslİ Safi, Sofi, Safevi sözcükleridir. Alevi geleneğinde Yesevilik denen şey, Safeviliğin ta kendisidir.
şah Haydar da babasİ şah Cüneyt gibi savaşçİ bir dervişti, bir profesyonel devrimci tipiydi. Babasİ gibi o da muharebe meydanİnda düştü.
Uzun Hasan 5-6 Ocak 1478de Tebrizde öldüğünde yerine ilkin oğlu Halil, sonra da Halilin küçük kardeşi Yakup geçmişti. Haydar, Yakupun bacİsİ Alemşah (Kİnc-İ Sur) ile evliydi. Yani Yakup, şah Haydarİn kayİnbiraderiydi. Ama Akkoyunlularİn Safevilere dönük politikasİ Yakupla birlikte değişmeye başladİ. Yakup, babasİ Uzun Hasanİn severek giydiği söylenen Kİzİl Tacİ giymeyi reddetti. Tahta çİkar çİkmaz Safevilerin ve yandaşlarİnİn bu tacİ giymelerini yasakladİ. şah Haydarİn kendi bacİsİ Alemşah (Kİncİsur)tan olma üç oğlunu Erdebilde yakalatİp dört-buçuk yİl boyunca Farsta hapis tuttu.
şah Haydarİn hedefi siyasal iktİdardİ, kendi devletini kurmaktİ. Bu hedefe Akkoyunlularla hesaplaşmadan varamayacağİ açİktİ. Onlarla kapİşmadan evvel Çerkezistan ve Dağİstan Hiristiyanlarİna karşİ akİnlar yaptİ. Ama oraya varmak için şirvanşahlarİn topraklarİndan geçmek zorundaydİ. 1460ta şah Haydarİn babasİ Cüneyti öldüren bu şirvanşahlardİ. Akkoyunlu Yakup, bu tarihteki şİrvan şahİnİn damadİydİ. şah Haydar, şirvanİn başkenti şamahiye saldİrdİğİnda şirvan şahİ Yakuptan yardİm istedi. Yakupun yolladİğİ dörtbin mevcutlu Akkoyunlu birliğini de alarak şah Haydara saldİrdİ. Böylece şah Haydar (Kalemamsor, Ahmet Yesevi, Düzgün Bava)İn kendisi de, intikamİnİ almaya çalİştİğİ babasİ şah Cüneyt gibi, yaşamİnİ şirvan (Tabarsaran)da, ağİr bir ok yarasİ sonucunda yitirdi. Yandaşlarİ tarafİndan orada, muharebe meydanİnda gömüldü (9 Temmuz 1488).
Böylece Safevi devrimci hareketi kendi zamanlarİnda yandaşlarİ tarafİndan Hİzİr veya Allah olarak bilinmiş olan bu baba-oğulun ikisini de şirvanda muharebe alanİnda yitirdi. Bu yenilgide ve şah Haydarİn öldürülmesinde Akkoyunlu Yakupun gönderdiği birlikler kesin bir rol oynadİ.
Dersim geleneğinin Ahmet Yesevi ve Düzgün Bava derken kastettiği bu şah Haydardİr. Geç Dersimliler onu kendi cedlerinden biri ve kendi dinlerinin kurucusu olarak görürler. Benim fikrime göre, Geç Dersimli Zonê ma zonê Xİzİriyo, tonê ma tonê Xİzİriyo dediğinde işte bu şah Haydara, onun diline (Dİmİlki) ve kİlİğİna (Kİrmİzİ Elbise/Kİzİl Başlİk) referans vermektedir.
Cedlerine tanrİsallİk atfeden Dersimli, cedlerinden biri olarak gördüğü bu şah Haydarİ da öyle kabullenmiş, dahasİ Düzgün Baba da dediği bu şah Haydarİ Dersimin kâbesi olarak görmüştür.
O, göksel değil, yerseldi. Semavi değil, dünyeviydi. Bir ruh değil; gerçek, somut bir insandİ. Başka bir alemde değil, hepimiz gibi bu dünyada yaşadİ. Onun tanrİsallaştİrİlmasİ, geleneğimizin tanrİ, insan ve doğa görüşüyle, kendi cedlerine ve önderlerine tanrİsallİk atfetmesi ile ilişkilidir.
Bunda anlaşİlmayacak bir yan yoktur. Çünkü, Biz insanİ Hak biliriz, çünkü, Kİblemiz insandİr bizim, çünkü Heq, Mordemo dê gİrso.
Yalanİn kutsalİ onu yalan olmaktan çİkarmaz. Kutsal kitaplar yalan söylüyor. İnsanlarİ yaratan Tanrİ değil, tanrİlarİ yaratanlar insanlardİr. Tanrİlar, insandan ve toplumdan çİkmadİr. Bu gerçek kavranmadİkça ne tarihimizi, ne inancİmİzİ, ne de başka bir şeyi doğru kavrayamayacağİmİz gibi, zihnimize, elimize kolumuza kendi irademizle kelepçe vurur, bir şeyleri açİklamaya çabalarken bilerek veya bilmeyerek her şeyi daha bir anlaşİlmaz ve içinden çİkİlmaz kİlarİz. Kutsal kitaplarİn, kilise papazlarİ veya cami imamlarİnİn deneye, gözleme, olgulara değil, fakat imana dayalİ uçuk bakİş açİsİyla bir yere varamayİz.
Özcesi, ayağİmİzİ yere basar, yazİlİ tarihe ve gerçeklere tutunursak, Dersimin Hİzİr bildiklerinden biri bu şah Haydarİn ta kendisidir.
Hİzİr bildiklerinden biri diyorum, çünkü Hİzİr denen figür, 1) Bu kültün bulunduğu her halkta aynİ değildir, 2) Her çağda aynİ değildir.
Burada Dersim ve Alevilerin ruh göçü inancİ, dairesel dünya ve tarih görüşü de hatİrlanmak zorundadİr.
Yeri gelmişken Dersim inancİndaki Eli veya Olinin Hz. Ali ile bir ilişkisinin olmadİğİnİ, ama geç dönemlerde şiiliğin etkisiyle Eli adİnİn yerine Alinin ikame edildiğini, böyle bir yorumun savunulmaya başlandİğİnİ söylemek zorundayİm. Bu şii etkinin şiilik olarak tanİmlanamasa da, özellikle Safevilik üzerinden geldiği düşünülebilir.
Peki Eli kimdir? Bence Dersim inancİndaki Eli, Hİzİr-İlyas (Hİdİrellez) kombinasyonunda karşİlaştİğİmİz İlyasİn ta kendisidir. Ya Xİzİr, ya Eli! dediğinde Dersimlinin referansİ İlyastİr. Onu genelde Hİzİrla birlikte anar. Xeylasu veya Xeylaşi adİ da İlyasla ilişkilidir.
şimdilik bu kadarİyla yetinmek, Hİzİr ve İlyas konusunun ayrİntİlarİnİ daha sonraya bİrakmak zorundayİm.Not: Bu bölüm henüz bitmedi. Bir sonraki kİsmİnda Büyük Ahmet Rİfai ve Karaca Ahmet işlenmektedir. Seyfi Cengiz.
- Ce: Yerkürenin En Büyük şiirlerinden Biri (Dersim Seyitleri III. Bölüme Ek) Seyfi Cengiz 24.1.2005 23:23 (0)
Dersim Forum