GENEL MERKEZİ BÜLTENİ

* KİMSE VAR MI ?
BENİ DUYAR MI?

"Her sabah yeni bir suçlu bularak uyanıyoruz uykularımızdan, onların suçlu olduğuna inanıyoruz!
Çünkü bize onların suçlu olduğu söyleniyor."
Sonra suçlu oldukları söylenen insanların 8m2'lik alanlara; insandan, kitaptan, ağaçtan, kısaca insani olan herşeyden tecrit edilerek, hücre (F) tipi cezaevlerine konması gerektiği söyleniyor, yine inanıyoruz!
Bir hücre tipi cezaevi inşaatına 8,5 trilyon lira harcandığını duyuyor, bu arada televizyonumuzda deprem bölgesindeki insanların bu kışa yine üşüyerek girdiğini haber spikerinin mekanik sesinden dinliyoruz. Üşüyen kırmızı elli çocukları görüyoruz ekranda, 8,5 trilyon puntolar halinde beynimizden geçiyor! Düşünmüyoruz!
Gazetede 48 tane hücre tipi cezaevinin inşaatına başlandığını okuyor, bunun sadece 11 tanesine harcanan parayla; 5000 depremzadeye sıcak yuva, 5000 kişiye sağlık hizmeti, 10.000 öğrenciye eğitim, 5.000 işsize iş olabileceğini öğrenince dehşete düşmüyoruz!

* KİMSE VAR MI?
HEP DUVAR MI?

Neden bu kadar para akıtılıyor bu cezaevlerine ve neden şimdi? Hiç şüphelenmiyoruz?
Neden cezaevleri bugün bu kadar önemli? Sormuyoruz?
Çünkü egemenlerin önümüzdeki dönemde en çok ihtiyaç duyduğu şey cezaevleri ... Tıpkı 19. yy'da İngiltere'de, yoksullaştırma hareketinden hemen sonra ilk ihtiyaç duyulan şeyin cezaevi olması gibi ... Önümüzdeki dönem İMF politikalarının sonucu olan özelleştirmeler, işten atmalar, enerji tasarrufu yalanları, özellikle eğitim ve sağlığın özelleştirilmesi milyonlarca insanda hoşnutsuzluk yaratacağı ve giderek bu hoşnutsuzluğun tepkiye ve örgütlenmeye dönüşeceği bir gerçek ... Egemenler bugünü ve yıllar sonrasını dahi öngörerek, muhalefeti yok etmeye, sindirmeye, korkutmaya yönelik tehdit planlarını bugünden cezaevleriyle yaşama geçiriyor ... Geleceğimize sahip çıkmıyoruz!
Onların "suçlu" olduğunu söyleyenler; şimdi de "af"tan söz ederek hem kendilerini aklamak hem de cezaevlerini boşaltıp hücre tipi cezaevlerine geçişi kolaylaştırmak için umutlarla, insan yaşamlarıyla, düşlerle oyun oynuyor. Bir insan yaşamı, onbinlerce insan yaşamı, o görünmeyen efendilerin çıkarlarına ve dudaklarından dökülüveren sözcüklere bağlı ... Görmek istemiyoruz!
Toplumsal çürümenin ve yoksulluğun bu kadar hızlı yaşandığı, gelir dağılımının bu kadar bozuk olduğu, sistemin sürekli "suçlu" ürettiği bu ülkenin sahipsiz şehirlerinde, hak ve özgürlük arama sevdasına tutulanlar, bu şehirlerin sokaklarında dövülerek gözaltına alınıyor. İşkenceli sorgulardan geçirilerek olağanüstü mahkemeler olan DGM'lerde yargılanıyor, bizden düşünsel ve mekansal olarak çok uzak olan cezaevlerine kapatılıyor. Cezaevlerindeki 70 bine yakın insanın özgürlüğünün bu çürümüş sistem içerisinde bir zorunluluk olduğunu düşünemiyor, ayrımsız genel affın bir hak, hatta devletin toplumdan gecikmiş bir özür dilemesi olduğunu yüksek sesle haykırmıyoruz!
Şu anda tüm bu olup bitene hayır diyen!, 12 Eylül Hukuku ve onun devamı olarak hücre tipi cezaevleri inşaatlarının durdurulmasını, DGN'lerin kaldırılmasını, 3'lü protokolün iptal edilmesini isteyen, temel hakkı olan özgürlüğünü talep eden tutukların açlık grevinde olduğunu gazetelerin satır aralarında okuyor, bunun ne demek olduğunu düşünmemek için neredeyse kendimizi zorluyoruz! 96 yılındaki ölüm oruçlarında 12 insanın ölümüne nasıl suskun kaldığımızı, göz yumdukça nasıl kirlendiğimizi hatırlamak istemiyoruz,hafızalarımızı yitiyoruz!

HEMEN ŞİMDİ!
Soralım, düşünelim, konuşalım, yazalım, unutmayalım, yüksek sesle bağıralım:
Yeni cezaevleri istemiyoruz!
Hücre tipi cezaevleri inşaatları durdurulsun!
Adli-siyasi ayrımı olmaksızın Genel Af çıkarılsın!
12 Eylül sorumluları yargılansın!
Siyasi tutukluların talepleri kabul edilerek açlık grevlerine son verilsin!

KİMSE VAR MI? BENİ DUYAR MI? HEP DUVAR MI?

Katılımcı Kurumlar: İHD, HALKEVLERİ, TÜM YARGI-SEN, THYD-DER, DEV-MADENSEN, SİVAS-DER, PSAKD, AYDIN SANATÇI GİRİŞİMİ, EKM, TUYAB, KONUT-İŞ, GIDA-İŞ, EMEP, HADEP, ÖDP.

*Ezginin Günlüğü'nün "Rüya" isimli kasetinde ki Nadir Göktürk'ün "Bir Tuğla da Siz Koyun" ezgisinden alıntıdır.


Anarşist Bakış Ana Sayfa --->
1