KÜRESELLEŞME & EMEK HAREKETİ
Mark McGuire

Şubat 2002

Çevirenin Notu: Çevirenin metine yaptığı eklemeler, açıklamalar vb, [...] ile gösterilmiştir.

 
  • Küreselleşmenin İki Yüzü
  • Uluslararası Özelleştirme Oyunu
  • Şirketler Küreselleşmesinin Beslemeleri
  • Gelecek - Anarko-sendikalist Enternasyonal Örgütlennme
  • Notlar
  • Küreselleşmenin İki Yüzü

    Bu makalede Küreselleşmenin iki kavramı ve süreci üzerine odaklanacağım: Kapitalist/Şirketler [küreselleşmesi] ve anarko-sendikalist [küreselleşme]. Bunlardan ilki uluslararası kapitalist ekonominin yakın işbirliğini ve düzenlemesini; çokuluslu şirketlerle IMF (Uluslararası Para Fonu), Dünya Bankası ve WTO (Dünya Ticaret Örgütü) gibi şirketler doğrultusunda [hareket eden] ekonomik kurumların artan rolünü; askeri ve siyasi ölçeklerde ise BM, NATO, ABD Hükümeti ve CİA, vb.'lerinin çeşitli ülkelerin işlerine müdehale etmelerini içermektedir.

    İkinci olan küresel emek örgütlenmesi ise, Kapitalist küreselleşmeyle ilgili strateji ve taktiklerle mücadele etmek ve üretim araçlarının doğrudan üreticiler tarafından kolektif bir şekilde ele geçirilmesini/yönetilmesini sağlamak üzere, son derece demokratik olan ve doğrudan eylem ilkelerine dayanan kitlesel bir uluslararası işçi hareketinin inşa edilmesini içerir. Bu kavramı tartışırken, bugünkü hakim görüş olan bürokratik sendikacılığın, anarko-sendikalist uluslararası örgütlenmenin ve son yıllarda küresel kapitalist kurumların toplantı/konferanslarında yaşanan protesto eylemleriyle ilgili olan küreselleşme karşıtı hareketin eleştirisini ortaya koyacağım.

    II. Dünya Savaşı'nın sonu, ABD'nin Dünya Bankası ve IMF'in kurulması ile kritik bir rol oynadığı küreselleşme sürecinde büyük bir atılıma tanıklık etti. (Dünya Bankası'nın başkanı daima Amerikan vatandaşı olmuştur. ABD, İMF kararlarında %17 oya sahiptir.) Bu yeni kurumların o zamanki rolleri, 1930'lardaki durgunluğun bir tekrarından kaçınmak üzere uluslararası ekonominin düzenlenmesiydi. Özellikle de batan ekonomilere kurtarma kredileri sağlayarak, bu tip ekonomik çöküntülerin küresel ekonomiye taşınan zararlı etkilerini önlemek.

    1970'lerin sonları ve 1980'lerin başlarında yaşanan 3üncü Dünyanın Borç Krizi bağlamında, Batılı Güçler ve bu küresel kuruluşlar serbest ticareti garantiye almak ve bu ülkelerin ekonomileri üzerinde daha fazla kontrol sağlamak amacıyla 3üncü Dünya Ülkelerine müdahale etmeyi becermişlerdir. (1).

    Bu müdahaleler, Dünya Bankası ve İMF'nin 3üncü dünya Hükümetlerini, dışalım ve yabancı sahipliği önündeki engelleri kaldıran, Emek karşıtı yasaları yürürlüğe koyan ve özelleştirmeyi cesaretlendiren "Yapısal Etkinlik Programları"nı uygulamaya razı etmesi şeklinde olur. Bu bağlamda, Batı merkezli çokuluslu şirketler bazı faaliyetlerini 3üncü Dünya'ya transfer etmeye --örneğin çokuluslu şirketlerin sahipliğindeki fabrikaların Avustrulya'dan Güney Doğu Asya'ya kaydırılması--, küresel stratejinin bir parçası olarak şirket faaliyetlerinin birçok ülkeyi kapsayacak şekilde yeniden örgütlenmesi ve 3üncü Dünya ekonomilerine hakim olmaları teşvik edildi. Bu süreç konteynerleşme [taşımacılıkta konteynerlerin yaygın olarak kullanılması], bilgisayarlı muhasebedeki gelişmeler ve makine aksamları konusundaki ölçülerin standartlaşmasına yönelik anlaşmalar sayesinde mümkün hale geldi, ve bunlar tarafından cesaretlendirildi.
     

    Uluslararası Özelleştirme Oyunu

    Küresel kapitalist stratejilerin en önemlilerinden birisi de, çokuluslu şirketlerin 3üncü Dünya ülkelerinin ekonomileri üzerinde hakimiyet kurmalarını oldukça kolaylaştıran özelleştirme stratejisidir. Bu, Küresel kapitalist gündemin sürdürülmesinde uluslararası kuruluşlar ve yerel Devletler arasındaki oyunu gözler önüne sermektedir.

    Özelleştirmenin ideolojik ve politik kökeni, 1980'lerde Britanya Thatcher Hükümeti'nin politikalarını şekillendiren sağ-kanat bir tink tank olan "Adam Smith Enstitüsü"ne dayanmaktadır. Thatcher Hükümeti'nin endüstrileri özelleştirmekteki başarısı, özellikle ABD Hükümeti'ni ve onun ajanlarını [karar alıcı birimlerini] etkilemişti. Sonuçta, 1981'de Özel Teşebbüsler Bürosu olan USAID kuruldu. [Bu büro] 5 yıl sonra, birkaç düzine özel şirket tarafından finanse edilen "Özelleştirme Merkezi" adını aldı. USAID 1985'de ise, Britanya ve ABD merkezli çokuluslu şirketlerin temsilcilerinin özelleştirme stratejilerini tartışmak üzere 3üncü Dünya Ülkeleri temsilcileriyle görüşebilecekleri uluslararası özelleştirme konferansının hem hazırlıklarını yürüttü, hem de [konferansa] evsahipliği yaptı.

    Konferansın ardından USAID özelleştirmeleri canlandırmak üzere küresel bir girişim başlattı. Çeşitli 3üncü Dünya Ülkelerindeki USAID görevlileri, USAID yardımlarının geri çekilmesi tehdidiyle Hükümetleri her yıl 2 tane özelleştirme önlemi almaya zorluyorlardı. 1980'ler boyunca, 83 ülke devlet sanayilerini, varlıklarını ve hizmetlerini özelleştirdi. Bu özelleştirmelere özellikle --Price Waterhaouse gibi-- Britanya merkezli uluslararası danışmanlık şirketleri destek oluyorlardı; destekleyici rapor ve çalışmalarla Hükümetlerin mühürlerini basmalarına yardımcı oluyorlardı. 1989'da, Price Waterhouse ana gelir kaynağı olan özelleştirmelerle ilgilenmek üzere bir Bölüm oluşturdu. Sadece 1990 yılında 51 ülke özelleştirme danışmanları kiraladı. (2)
     

    Şirketler Küreselleşmesinin Beslemeleri

    Şirketler küreselleşmesi politikalarının, çokuluslu şirketlerin faaliyetlerinin uluslararası olarak yaygınlaşmasının, devasa küresel bir özelleştirme saldırısının ve dünya otomobili projesi gibi şirketlerin yeniden örgütlenme stratejilerinin başarılı olmasının önemli bir sebebi de çeşitli ölçülerdeki bürokratik merkeziyetçi sendika hareketlerinin, resmen sosyal demokrat olan işçi partilerinin ve Hükümetlerin segilediği işbirliğidir.

    Avustralya'da demiryollarında yaşanan son gelişmeler bu süreci açıklamaktadır. ALP'li (Avustralya İşçi Partisi) Carr Hükümeti'nin yakın zamanda Lang Corp. and Toll Holdings'e sattığı NSW'deki Freight Corp. vakasında, RTBU (Rail Tram & Bus Union) hiyerarşisi bu satışta önemli rol oynadı. Özelleştirmeye tamamen teslim oldu ve NSW Hükümeti Hazinesi tarafından desteklenen Price Waterhouse Raporu'na dayanarak RTBU üyelerine özelleştirmenin faydalarının propagandasını yapıp durdu. Ne şaşırtıcı ki, Freight Corp.'un özelleştirmesi için işçileri zorlanmasında merkezi bir role sahip olan bir RTBU-NSW kıdemli yetkilisi, Harvard Üniversitesi sendika yetkilisi eğitim programı mezunu. Ün salmış bir CİA yetiştirme merkezi. Son yıllarda RTBU hiyerarşisinin özelleştirme için zemin hazırladığı başka bir olay ise East Hill demiryolu bakımı ile ilgili. İşletme hakkı, RTBU tarafından hiçbir itiraz olmaksızın, Carr hükümeti tarafından ABD merkezli sivil motor devi Fleur Daniel'e verildi.

    Şirketler küreselleşmesi ile ilgili bir başka önemli süreç ise, çokuluslu şirketlerin faaliyetlerine yardımcı olmak üzere Hükümetlerin yasama yetkilerinin sulandırılmasıdır. Bu yöndeki en dramatik hareket, çokuluslu şirketlerin faaliyetleri üzerindeki kısıtlamaları ortadan kaldırmak üzere ülkelerin yasalarında değişiklikler yapılmasını sağlayacak olan MAİ [ing. Multilateral Aggreement on Investment, Çok Taraflı Yatırım Anlaşması] anlaşması önerisiydi. Resmi anlaşma yapılamamış olsa da, MAİ'nin gayri resmi bir şekilde başlatıldığına dair önemli ve artan deliller mevcut. NSW Demiryolları olayında, Şehir Banliyösündeki OH&S komitesi seçimlerinde İşyerinde Sağlık & Güvenlik yasasının yönetim tarafından ihlaline ve 2000 Sidney Olimpiyatları öncesinde Şehir Banliyö istasyonlarının yenilenmesi sırasındaki güvenli olmayan uygulamalara karşı, NSW Hükümeti İş Güvenliği Bölümü bunları tamamen görmezden geldi. (3)

    Uluslararası emek hareketinin küresel kapitalizmin kurumlar ile çokuluslu şirketler ve onların stratejilerine karşı sürdürdüğü örgütlü küresel eylemlere gelince. Kenarda köşede kalmış önemli anlaşmazlıklar haricinde pek az şey oluyor. Liverpool Liman İşçilerini desteklemek için bir günlük uluslararası denizcilik grevi. Liverpool Liman İşçileri anlaşmazlığı sırasında 1997'de San Francisco'da grev kırıcı Neptun Jade gemisinin, sendikalist odaklı IWW [ing. Industrial Workers of the World, Dünya Sanayi İşçileri] üyelerince boykot edilmesi. 1998 boyunca MUA'yı [ing. Maritime Union of Australia, Avustralya Denizcilik Sendikası] desteklemek için yapılan dağınık eylemler. "Sendikacılar"ın uluslararası toplantılarının çoğu ise, bürokratik sendikalarda yetkili konumda olan yönetim yardakçıları için düzenlenmiş birer uydurma [turistik] gezi turu aslında.

    Daha önce de bahsedildiği üzere, özelleştirme stratejilerinin başarısı, sendika hiyerarşileri ve onların aygıtlarınca bilhassa desteklendi. General Motor'un dünya otomobili projesi gibi çokuluslu şirketlerin üretimi yeniden örgütleme stratejileri vakasında ise, G.M. fabrikalarındaki sendika temsilcileri bu sürecin ilerletilebilmesinde kritik bir rol oynuyorlar. Victoria'daki General Motors Holden Fisherman's Bend motor fabrikasında, işin hızlandırılmasına ve İşyeri Sağlık & Güvenlik yasasının tamamen ihlal edilmesine karşı [yürütülecek] iş direnişlerinin engellenmesinde, büyük ölçüde idarenin işbirlikçisi olan (imalatçı sendikası) AMWU'nun atölye temsilcileri kritik roller oynamaktalar. 1990'larda AMWU'nun araç yapım kısmı görevlileri, müessesenin onayıyla fabrikaya gelecekte yapılacak eklemeler olduğu zaman 12 saatlik vardiyaların yürürlüğe girmesi konusunda Holden'deki idareye yardımcı oldular.

    Bürokratik merkeziyetçi sendikalar, işverenler ve Devlet yetkilileri arasındaki ilişkileri karakterize eden bu yakın işbirliği anarko-sendikalist yaklaşımla tam bir tezat oluşturmaktadır. (Anarko-sendikalist yaklaşım) küresel şirketler iktidarına karşı koymak üzere, [çeşitli] ülkelerdeki sanayilerdeki ve sektörlerdeki işçilerin örgütlü doğrudan eylemliliği hedefini vurgular. Bu, keza Seattle, S11 ve M1 Protestoları gibi küreselleşme karşıtı şovlardaki "eylemciler"in "doğrudan eylem"iyle de kesin bir karşıtlık sergiler. Küçücük azınlıklar küresel kapitalizmin zirvelerine karşı sembolik protestolar yapıyorlar.
     

    Gelecek - Anarko-sendikalist Enternasyonal Örgütlennme

    İş başındayken enternasyonal olarak koordine edilen doğrudan eylemlilik hedefi bağlamında, anarko-sendikalist sicil zayıf olagelmiştir. Ancak, farklı ülkelerdeki kitlesel anarko-sendikalist işçi hareketleri arasındaki işbirliğini sağlama doğrultusunda önemli adımlar atılmıştır. Bu yöndeki en önemli gelişme, ilk başlarda birkaç milyon üyesi bulunan Avrupa ve Latin Amerika merkezli üye sendikalardan oluşan Enternasyonal İşçiler Birliği'nin [ing. International Workers Association] 1920'lerin başlarında kurulmasıydı. Bu enternasyonalist örgütlenme ve sendikalist hareketlerin yayılmasıyla eş zamanlı olarak, işçilerin moralini yükselten ve militanlık aşılayan, zirvesinin Rus Devrimi ve diğer ayaklanmalar olduğu I. Dünya Savaşı sonrası devrimci bir dalga doruğa erişmişti.

    Bu büyüme bazı olumsuz etmenlerin bileşimi sonucu kısa devre yaptı. I. Dünya Savaşı ertesinde varolan sosyal demokrat sendikalardan hayal kırıklığına uğrayan pekçok kimsenin katılımıyla mantar gibi büyüyen sendikalist hareketler, [katılımcılarının] snedikalist ilkeleri pek az kavramış olması nedeniyle ancak kısa dönemli bir istikrar yaratabildi. Bu daha sonra Komünist Parti'nin yörüngesine dahil olacak bağımsız sendikaların kurulmasıyla sonuçlanacak bölünmelere neden oldu --Ruhr'daki endüstri tabanlı üyelerinin çoğunu kaybeden ve tüm bir ulusal tabanı kısa zamanda Komünist Parti'nin yörüngesine girecek olan bağımsız bir sendikaya kayan Alman FAUD [ing. Free Workers Union of Germany, Almanya Özgür İşçiler Birliği] örneği. Fransa'da ise, Komünist Parti önceleri sendikalist yönelimli olan CGTU'yu [ing. General Confederation of Labour United, Genel Birleşik Emek Konfederasyonu] ele geçirmeyi başardı; bu ise birkaç bin üyesi olan (Devrimci Sendikalist) CGSTR ayrışmasıyla sonuçlandı. Sonraları, 1920 ve 30'larda ise faşizm ve diktatörlükler birçok kitlesel sendikalist emek hareketinin ezilmesine katkıda bulundu. Bunlardan en önemlisi, 30'larda zirvede olduğu zaman milyonlarca üyesi olan İspanyol CNT'si [ing. National Confederation of Labour, Ulusal Emek Konfederasyonu] idi.

    İspanyol CNT'si içinde etkili olan İberya Anarşist Federasyonu'nun [FAİ] kısımları gibi bazı anarşist gruplar da keza; gerçekçi olmayan/basit köşede bekleyen devrim görüşleri ve yönetici sınıfları aşırı sağ tedbirler almakta cesaretlendiren aşırı militan ve maceracı ayaklanma [taraftarı] tutumları, kitlesel sendikalist hareketlerin diktatörlükler tarafından ezilmesine katkıda bulundu. Bu gibi grupların aşırı sekter tutumları, kitlesel sendikalist birliklerdeki daha tutarlı anarko-sendikalist gruplanmaların tasfiye edilmesine neden oldu (FAİ'nin CNT içindeki birimleri daha sonra BOC [ing. Worker & Peasant Bloc, İşçi ve Köylü Bloğu] olarak adlandırılacak olan Devrimci Sendikalist Komitelerin ve Trientistas'ların tasfiyesine aracılık ettiler; ve bilinçli bir tartışma için ve daha gerçekçi devrimci stratejilerin geliştirilmesi için uygun olmayan histerik bir ortamın yaratılmasını teşvik ettiler). Ağır Devlet baskısından ve Faşizm'den etkilenmeyen ülkelerde, sendikalist azınlık hareketleri sıkılaştırılan çalışma yasaları ağı, çoğunluğa sahip bürokratik sendika federasyonlarıyla rekabet ve gelişmekte olan refah devletiyle yüz yüze geldiler; İsveç İşçi Merkezi [ing. Swedish Workers Center, (SAC)] örneğindeki gibi, giderek ortodoks birer sendika niteliğine büründüler. (4)

    Sonuçta, İspanyol CNT'si hariç olmak üzere, IWA'in çeşitli üyeleri 20'lerin başından sonra büyük rakamlarda üye kaybı yaşadı; ve IWA farklı ülkelerdeki sanayiler arasındaki doğrudan eylemliliği örgütleyemedi. Çeşitli anarko-sendikalist/anarşist oluşumlar ve IWA üyeleri arasındaki en önemli işbirliği, 1936-39 arasındaki İspanyol Devrimi ve İç Savaşı sırasında CNT'nin desteklenmesine odaklandı. Bu kısıtlı da olsa, finansman, tıbbi malzeme, silah ve asker sağlanmasını içeriyordu. 1950'lerin sonuna gelindiğinde ise, IWA temel olarak mikro bir bürokrasiye indirgenmişti; hiçbir sendika üyesi olmayan, sadece birkaç ülkede varolan propaganda gruplarına dönüşmüştü.

    Franco'nun ölümünün ardından 1976'da İspanya'da CNT'nin yeniden kurulmasıyla --yeniden canlanması, CNT'nin iddiasıyla 70'lerin sonundaki 300,000 üyesiyle büyük bir ölçekte gerçekleşti; ancak bu klasik bir emek hareketi olmaktan ziyade bir kültürel hareket/siyasi parti [oluşumu niteliğindeydi]--, anarko-sendikalist markaya yeniden bir ilgi oluştu ve IWA'i diriltmek için girişimler başlatıldı. Yeniden canlandırılan IWA, savaş arası dönemdeki IWA'in ancak gölgesiydi ve kitlesel enternasyonal bir işçi hareketi olarak gelişmeyi başaramadı. CNT ise 1970'lerin sonundan itibaren çok sayıdaki bölünme ve devlet baskısı sonucunda tepetaklak gitti, ve bugün ancak 1,000 ya da o civarda bir üyesi olduğu tahmin ediliyor. (5)

    Bu bölünme süreci özellikle IWA üyelerini etkiledi. İspanyol ve Fransız CNT'leri olayında, [bölünme] işyeri komiteleri için Devlet kontrolünde yapılan seçimlere katılma ve sendika temsilcilerinin önemsiz ayrıcalıklarıyla ilgili konularda odaklanıyordu. Diğer alternatif sendikalarla işbirlikleri ve anlaşmalar yapma konusundaki farklılıklar, yeniden canlandırılan İtalyan Sendikalist Birliği'nde [ing. Italian Syndicalist Union] 1990'da bölünmelere neden oldu. IWA'ın geri kalanın büyük kısmı ise, çok az bir endüstriyel etkiye sahip olan, karakter olarak kendinden varoluşçu --kendi kendilerine varolan-- mezhepler, ideolojik gruplar olma yönünde kuvvetli eğilimleri olan propaganda gruplarından oluşmaktaydı. IWA halihazırda, anarko-sendikalizmin enternasyonal düzeyde anlamlı bir şekilde canlanmasının önündeki bir engel haline geliyor gözükmekte; sendikalist payeye sahip olan ucube mezheplerin oluşmasını cesaretlendiriyor gözükmekte. IWA içinde ve dışında süregelen enternasyonal sendikalist eylemliliğin, endüstriler içinde örgütlü doğrudan eylemliliği pek az içerdiğine ise hiç şüphe yok. [Bu eylemlilik], 1984-85 Britanya Madenciler Grevi ve 1998 Avustralya Denizcilik Anlaşmazlığı gibi aşağıdan gelen baskılar nedeniyle bürokratik/merkeziyetçi sendikaların yönettiği grevleri/direnişleri desteklemek; elçilik protestoları; email/posta protestoları; sınırlar, kitapevleri ve işten atılan IWW üyesi gibi konularda uluslararası gözetleme/boykotlar vb.; Liverpool Liman Grevi sırasında Neptune Jade'in boykot edilmesi; ve Küreselleşme karşıtı protesto gösterilerine katılım gibi şeylerden oluşuyor.

    Sonuçta, daha önce öne sürdüğüm üzere enternasyonal sendikalist hareket, enternasyonal olarak örgütlü bir güç olarak zor durumda [düşüşte] ve kendine düşen rolü üstlenememekte. İşverenlerin saldırısı ise azgın bir sel gibi dünyayı silip süpürüyor. Bir takım istisnalarla birlikte, endüstriyel doğrudan eylemlilik direnişinden yoksun bir halde. Dünya'da üretim araçlarının kendinden yönetimi ve kolektif [bir şekilde] el konulması doğrultusunda işçilerin hazırlanması için örgütlenmelerden ise hiç bahsetmeyin.

    Aşağıdakiler küresel bir anarko-sendikalist emek hareketinin yeniden inşa edilmesi doğrultusunda yapılan bazı önerilerdir. En önemli adımlar bizim kendi endüstriyel alanlarımızda atılmalıdır.

    1. Günümüzdeki azgın işveren saldırısı bağlamında --işçilerin militan öz örgütlenmeleri için katalizatör işlevi görecek çeşitli "iş örgütlenmesi dışındaki" alanlara da yayılacak-- iş örgütlenmesini desteklemek en acil önceliktir.
    2. Pekçok ülkedeki küreselleşme karşıtı hareket üzerindeki, zararlı ve oldukça yaygın Leninist, Stalinist ve Öncücü mirası ortadan kaldırmak.
    3. Bu amacı gerçekleştirmek üzere, Leninizmin eleştirisinin geliştirileceği konferanslar dizisi de dahil olmak üzere geniş kapsamlı tartışma süreçlerinin resmen başlatılmalıdır. Bu tip bir süreç küreselleşme karşıtı hareketin mizacını değiştirecek ve sendikalist bir yönelime yardımcı olacaktır. Aynen sendikalizmin 19uncu yüzyılın sonu ve 20nci yüzyılın başlarındaki ilk yükselişinde olduğu gibi.
    4. Psikolojik ortamı değiştirmek ve işçilerin moralini yükseltmek için sınıf mücadelesinde önemli zaferler kazanmak, ve işverenlerin saldırısını göğüslemek önemlidir. Bu bağlamda, anarko-sendikalist tarzda sendikacılık ve onun endüstriler arası enternasyonal işbirliği [eylem tarzı] artık gündeme gelmelidir.
    5. Bu tip bir zaferin en önemli odağı gerideki bir yerden [mevziden] ziyade, özellikle dünyanın süper gücü ve medya şöhreti olması nedeniyle ABD olmalıdır.
    6. Deneyimli, motivasyon sahibi çalışanlar ve altyapı dahil olmak üzere, geniş ölçekte "iş örgütlenmesi dışında"ki alanları desteklemekle uyumlu olarak, farklı stratejik endüstrilerde anarko-sendikalist yönelimli işyeri gazetelerinin yayınlanması. [Bunun] geniş bir destekleyen ve yardımcı olan çevre ile takviye edilmesi.


    Mark McGuire


    Notlar
    (1) Bakınız, "Küreselleşme, Emperyalizm, Borç Krizi, BM, IMF & Dünya Bankası", RW, Cilt 19, Sayı 2 (164), Nisan-Mayıs 2000.
    (2) Bakınız, "Emperyalizmin Bugünkü Aracı Olarak Özelleştirme", RW, Cilt 13, Sayı 8 (117), Ağustos 1994.
    (3) Bakınız, "NSW Demiryolları Haberleri", RW, Cilt 19, Sayı 4 (166), Ağustos-Eylül 2000.
    (4) Bakınız, "Devrimci Sendikalizm: Enternasyonal Perspektif", Marcel Van Der Linden & Wayne Thorpe tarafından editörlüğü yapılan.
    (5) Bakınız, "Bugün İspanya", RW, Cilt 20, Sayı 3 (172), Ağustos-Eylül 2001.

    Çeviri: Anarşist Bakış


    Kaynak:A-Infos Haber Ağı [Anarko-Sendikalist Ağ'ın yayını Rebel Worker, Cilt 21, Sayı 1 (175), Şubat-Mart 2002].
    Anarşist Yazın Ana Sayfa --->
    1