BARIŞA DOĞRU:
ANARŞİSTLER VE SAVAŞ KARŞITI HAREKET
Howard Ehrlich*

 
Çevirenin Notu: Çevirenin metine yaptığı eklemeler,
açıklamalar vb, [...] ile gösterilmiştir.

Savaş karşıtı [ing. anti-war] hareket kendi içinde barışa yönelik bir hareket değildir. Barış, savaşın yokluğu demek değildir. Barış bir süreçtir, bir durum değildir. Bir örgütlenme biçimidir, bir yaşam tarzıdır. Savaş bir durumdur; ateşkes, teslimiyet veya bozgunla sonuçlanır. Savaşı veya silahsızlanma anlaşmalarının ihlal edilmesini, nükleer ve kimyasal silahların depolanmasını, seyreltilmiş uranyum toplarının kullanılmasını, yer mayınlarının döşenmesini veya diğer militarizm biçimlerini protesto etmek belirtileri tedavi etmek demektir. Bu, çekilen bu kadar acıyı azaltacak veya [acı çekilmesini] önleyecektir, ancak bu zorunlu olarak bizi ileriye doğru götürmez. Aslında, "terörizme karşı savaş"ın yan etkileri halihazırda Amerikan toplumunun dokusundaki liberter ilmeği zayıflatmıştır ve zayıflatmaya da devam edecektir.

Savaş karşıtı hareket eylemci ve muhalif bir harekettir. İtici kuvveti reformisttir: savaşı durdurmak. Taktikleri sivil itaatsizliği ve doğrudan eylemliliği içerse de, savaş karşıtı koalisyonlar nadiren temel toplumsal değişimlere yönelirler. Büyük koalisyonlar kalabalık manzaralar, yürüyüşler, gösteriler ve diğer geçici protesto biçimlerini yaratmakta genellikle iyidirler. Taraftar kazanmakta iyi değildirler, çünkü genellikle küçük, hiyerarşik bir tabana sahiptirler. İnsanlar faaliyetlerine gelip giderler, bazen devamlılık gösterirler ancak çoğunlukla yanlız kalır ve uzaklaşırlar. Genel olarak, siyasi olarak işe karışmaları için daha büyük örgütler tarafından ücretle çalıştırılan kariyer eylemcileriyle, koalisyon üyeleri olabilecek küçük devrimci grupların üyeleriyle ve sosyo-ekonomik konumları hareketin işlerini yapmaya olanak tanıyan insanlarla "tıka basa doludur". Bunlar, öğrenciler, sınıf dışılar, marjinalleşmiş ve geçimleri başkalarına dayanan bireyler olabilirler. Onların ortak bağı, tabii ki, savaşa olan nefretleri, insancıllıkları ve istedikleri gibi kullanabilecekleri zamana sahip olmalarıdır.

Savaş karşıtı koalisyonların topluma ve toplumsal değişime dair bir kuramları yoktur. "Üyeleri" tipik bir şekilde liberal kapitalizme ve bazen de belli belirsiz bir demokratik sosyalizme bulanmıştır. Bir değişim kuramını eklemleyip ortaya koyabildikleri ölçüde, bu aslında dünyanın iyiye doğru gittiğine dayanan belirsiz bir kuramdır; yani, birlikte davranan iyi insanların yardımıyla dünyanın iyiye doğru gideceğine dair bir inanç. Seçim sisteminin bu iyileşmenin asli mekanizmalarından birisi olduğunu düşünürler.

Koalisyonların "amaç bildigeleri" dürüsttür, savaşın sona erdirilmesi, onun kurbanlarına yardım edilmesi, siyasi baskı ve etnik şiddete karşı çıkılması çağrılarında bulunur, toplumsal adalete ilişkin bulanık bir şekilde saptanmış talepler içerir. Tipik bir şekilde talepleri yanlızca güçlerinin ötesinde olmakla kalmaz, aynı zamanda da sıklıkla iktidardakilerin entelektüel algı ve hayallerinin de ötesindedir.

Koalisyonlar protesto taktiklerinde şiddetsizliği destekleme eğilimindedirler --bunun, amaç bildirgelerindeki felsefefi ilkelerden biri olması zorunlu olmasa da. Felsefi olarak "şiddet" ve "şiddetsizlik" hakkındaki belirsizlik, "doğrudan eylemlilik" ve "sivil itaatsizlik" hakkındaki ortalıkta olan siyasi anlaşmazlıklar, ve bunların "şiddetsizlik"le ilişkileri biliniyorken, hareket örgütleyicileri koalisyonu birarada tutmak için genellikle en düşük paydaya doğru uzanır; [bu ise] protestoların örgütlenmesinde belirgin, temel bir gerilime neden olur.

Barış hareketinin sırtındaki yükü artıran mesele --eğer Amerikan siyaseti değilse-- 'ne olduğu'nun ötesine, 'ne yapılabilir'e doğru ilerlemekte başarısız kalınmasıdır. Bu her şeyden öte hayal gücünün başarısızlığıdır. Ancak bu aynı zamanda altta yatan değişim korkusunun da bir göstergesidir.

Bu herkesin savaşıdır, ve pekçok insan --savaşın dehşetine kapılan bir çoğunluk da dahil olmak üzere-- bu savaşı "adil" değilse bile kaçınılmaz olarak değerlendirir. Bunun kabulü, Amerikan ulusal karakterinin çok daha kirli boyutları üstüne oturtulmuştur: otoriterlik, bireycilik, entelektüelizm karşıtlığı, ataerkillik ve etnomerkezcilik. Bu, örgütlenmeyi çok daha zorlaştıran ve demokrasiye katılımı zayıflatan kapalı bir düşünce yapısına ve politik bir cahilliğe yol açmıştır.

Barış yolunda, önümüzde dört kritik görev duruyor. Muhalefet sembollerinin yoğunluğunu artırmamız gerekiyor. Gösterilerle ve tetikte kalarak, bildiriler ve grafitilerle, bağımsız medya merkezleri ve bilgi merkezleri, geceler ve sohbet toplatılarıyla, gençleri çekip onlarla konuşarak, sivil itaatsizlik ve doğrudan eylemle --yani elimizdeki her türlü araçtan faydalanarak--, her yerde savaş politikalarına karşı dirençli bir muhalefet olduğunu insanlara göstermemiz gerekli. Bunu yaparken önümüzdeki sorun, aynı eylemleri tekrar tekrar yapmaktan ve temel hedefimiz olan siyasi eğitimi [bilinçlenmeyi] gözden kaçırmaktan sakınmaktır.

Barış yolunda otoritenin meşrutiyetini ortadan kaldırmalıyız. Toplumu birarada tutan zamkın bir kısmı tahmin edilebilirliktir --günlük işleyiş içinde insanların ve dünyannın anlaşılabilir, az çok tekrar eden şeyler oldukları inancı. Diğer kısım ise, devletin adil olduğunu rasyonalize eden inanç sistemidir. Adaletin galip geleceği duygusu, yani [toplumumuzun] adil bir toplum olduğu [duygusu], devrimci düşüncelerin bastırılmasında kritiktir.

Bürokrasi, adaletsizliği maskelemekte kullanılan bir örgütsel biçimdir: kitlesel eğitim ve eğlence basını toplumun adilane olarak idelalleştirilmesinin asli biçimleridirler; ve duyarlı liderler ve saygıdeğer zenginler gösterisi, tahmin edilebilir ve adil olana insancıl bir yüz kazandırır. Kurumsal din, adaletsizliğin kurbanlarını teskin eder, ve dini ayinlerle ve öteki dünya arayışıyla gereksinimlerini yolundan saptırır. Bunlar bizim hedeflerimizdir, yani bu edilgenleştirme [kontrol altına alma] kurumlarının yetkilileri ve temsilcileri. Bu teröre karşı savaş misyonunda onların görevi, savaşın adil olduğuna, sivil hakların bir kısmından feragat etmenin adalet arayışının bir parçası olduğuna, ve çıkarlarımız doğrultusunda en iyisinin onlara güvenmek olduğuna kamuoyunu inandırmaktır. Bizim misyonumuz ise onların dürüst ve yeterli olmadıklarına, onların ilgisinin zenginlerin ellerinde zenginliğin ve güçlü olanların elinde gücün biriktirilmesine yönelik olduğuna kamuoyunu ikna ederek, onların otoritesinin havasını söndürmektir.

Barış yolunda, kapitalizme karşı çıkmamız gerekir. Siyasi iktisadi bir sistem olarak, kapitalizm kendisini ve piyasalarını korumak için gücün yoğunlaşmasına ihtiyaç duyar. Keza piyasalarının ve karlarının devamlı olarak genişlemesine de ihtiyaç duyar. Kapitalizm, alternatifleri içine alarak ve şiddet yoluyla kendisini korur.

Taliban ve El Kaide'ye karşı yapılan savaş, Hazar Denizi havzasındaki petrol ve gaz rezervlerinin kontrolünü elde etmek için yapılan savaşın önemli bir parçasıydı. Kaynaklar için yapılan bu savaş, aynı zamanda petrol akışını korumak ve askeri üstünlüğünü devam ettirmek için, ABD'nin Orta Asya ve Ortadoğu'daki mevcut [askeri] üslerinin devamlılığını sağlamayı ve genişletilmesini de içermekteydi. Bu da, bütün savaşlar gibi, askeri ve savunma ihalelerini kazananları ve silah ticareti yapanları zenginleştiren bir savaştır. Barış hareketi için anti-kapitalist bir program [şunları] içerecektir: silah ticaretinin sona erdirilmesi, yeni Uzay Savaşları programının durdurulması, nükleer ve kimyasal-biyolojik silahların imha edilmesi, yer mayınları üretiminin sona erdirilmesi, ve silah endüstrilerinin insan ihtiyaçlarını karşılayacak endüstrilere dönüştürülmesi.

Son olarak, anti-kapitalist barış hareketi belirgin bir ekonomik programa sahip olmalıdır. Bu, gıda kooperatifleri, bilgi merkezleri, yerel değişim ve ticaret sistemleri, ortak evler ve komünal yerleşim düzenlemeleri gibi alternatif kurumlarının oluşturulmasını içerecektir. Barış hareketi aynı zamanda işçi-topluluğunun [üretim araçlarını] sahiplenmesini ve denetlemesini amaçlayan bir hareket olmalıdır. Bu, kapitalist olmayan bir ekonomi için merkezi bir yönelimdir.

Barış yolunda, anarşiyi yeniden keşfetmemiz gerekiyor. Savaş karşıtı koalisyonların içinde, özellikle karar-alma ve grup süreçlerinde, anarşist unsurlar vardır. Bu sürecin bileşenleri, grup içinde gücün merkezileşmesini dağıtmayı; bireysel katılımı azamileştirmeyi; oybirliği veya diğer hiyerarşik olmayan süreçlerle karar-alınmasını; elitizmi --cinsiyetçilik, ırkçılık, gerontokrasi [yaşşa bağlı hiyerarşik yapılanma] ve tüm diğer otoriterlik biçimlerini-- söndürmeyi; ve bir eğitim programını içerir.

Anarşistlerin, bu savaşın ve toplumsal kurumların eleştirilmesi bağlamında Marksistlerle ve Liberallerle pekçok ortak noktası vardır. Barış hareketinde merkezi olan ve savaş karşıtı hareketlerde eksik olan önemli bir ayrım noktası, anarşist düşüncedeki ütopyacılıktır. Savaş karşıtı hareketler barbarlığın sona erdirilmesi ve yeni bir toplumun inşasına başlanması çağrısında bulunurlar.

Bir hareket kurmak, özellikle ulaşılabilir amaçların olmasını gerektirir. Barış hareketi, barış içinde olabilecek bir toplumun en azından bir taslağına gereksinim duyar. Bu olmaksızın, muhalef ettiği noktaların ötesinde var olması gerekmeyen bir muhalefet hareketidir sadece. Taslak taslaktır, ama bize gidişata ilişkin iyi bir fikir sunar. İyi bir toplumun neye benzeyeceğini kendi kendimize sormamamız gerekiyor. Mevcut noktadan oraya ulaşmak için neler gereklidir?

Tabii ki bir adım daha vardır --sıçrama. Ve işte biz burada pekçoğundan ayrılıyoruz --ütopistler "realistler"den [ayrılıyor]. Bu, taslaktan uygulamaya [eyleme] doğru atılan bir adımdır. Şimdi yapmakta olduğumuz şey bizi iyi bir topluma doğru mu götürüyor? Bu yeni toplumdaymışçasına hareket edecek cesaret ve hayal gücüne sahip miyiz? Eğer öyleyse, barışa giden bir yolun olmadığını göreceğiz. Radikal aktivist A. J. Muste'nin ifade ettiği gibi, "barış bu yolun kendisidir."

*Howard J. Ehrlich, Social Anarchism [dergisinin] editörüdür ve [email protected]'dan kendisine ulaşılabilir.


Infoshop'da yapılan tartışmalar için bakınız: "Discussions"

Çeviri: Anarşist Bakış

Kaynak: "On the Way to Peace: Anarchists and Anti-War Movement", Onward, cilt 3, sayı 1 (2002).
Anarşist Yazın Ana Sayfa --->
1