ELE-GEÇİRİP-SAPTIRMA(01),(02) İÇİN KULLANICI KILAVUZU
GUY DEBORD, GIL J. WOLMAN
1956
Zamanımızın makul
ölçülerde bilinçli olan her bireyi, sanatın
üstün bir faaliyet olarak, hatta insanın kendisini onurlu bir
şekilde adayabileceği telafi edici bir faaliyet dahi olarak artık
meşrulaştırılamayacağının farkındadır. Açıktır ki bu
kötüye gidişin sebebi, başka tür üretim ilişkileri
ve yeni bir yaşam pratiği gerektiren üretici güçlerin
ortaya çıkmasıdır. İçinden geçtiğimiz iç
savaş evresinde ve ortaya çıkacak belli bazı üstün
faaliyetleri keşfetmemiz yönelimiyle yakından bağlantılı olarak,
bilinen bütün ifade araçlarının, toplumsal
gerçekliğin aralıksız etkileşim hâlindeki bütün
yönlerini kapsaması gereken genel bir propaganda hareketinde
birleşeceğine inanıyoruz.
Eğitici propagandanın
biçimleri, hatta bizzat doğası hakkında birbirileriyle
çatışan çok sayıda görüş bulunmaktadır;
genellikle bu görüşler, reformist siyasetin
günümüzde moda olan şu veya bu türünü
yansıtıyorlar. Şu kadarını söyleyelim ki bizce gerek
kültürel düzeyde gerekse tamamen siyasal düzeyde
olsun, devrimin öncülleri olgunlaşmakla kalmayıp artık
çürümeye başlamıştır. Bu yalnızca gerici olan
geçmişe geri dönülmesi meselesi değildir; "modern" kültürel amaçlar bile
sonuçta gericidir, çünkü can çekişmesini
bugüne taşıyan eski toplumun ideolojik formülasyonlarına
dayanıyorlar. Haklılığı tarihsel olarak doğrulanan yegâne taktik
aşırı yeniliktir.
İnsanlığın edebi ve sanatsal
mirası partizan propaganda amaçları için kullanılmalıdır.
Skandaldan ibaret olan herhangi bir düşüncenin ötesine
geçilmesi elbette gereklidir. Burjuva sanat anlayışına ve
sanatsal dehasına karşı çıkmak artık modası fazlasıyla
geçmiş bir şey hâline geldiği için, (Marcel
Duchamps'ın) Mona Lisa'yı
bıyıklı çizdiği tablosu, tablonun asıl hâlinden daha ilgi
çekici değildir. Artık bu süreci yadsımanın yadsınması
noktasına gelinceye kadar zorlamalıyız. Kısa bir süre önce France-Observateur'a
verdiği röportajda temsilleri daha eğitici yapmak için
tiyatro klasiklerine müdahaleler yaptığını ifşa eden Bertolt
Brecht, Duchamp ile karşılaştırıldığında bizim istediğimiz devrimci
yönelime çok daha yakın durmaktadır. Ancak, Brecht
örneğinde bu olumlu değişikliklerin, onun yönetici sınıfın
tanımladığı hâliyle kültüre göstermiş olduğu
talihsiz saygı –Paris'in en kızıl işçi mahallerinin
bile Cid'i daima (Brecht'in) Cesaret Ana'sına
[Mother Courage] tercih etmelerine yol açacak şekilde
işçi partilerinin gazetelerinde ve burjuvazinin ilkokullarında
öğretilen saygı– nedeniyle oldukça sınırlı kaldığını
belirtmek zorundayız.
Aslında kişisel
mülkiyet anlayışının bu alandaki tüm kalıntıları ortadan
kaldırılmalıdır. Yeni gereksinimlerin ortaya çıkması daha
önceki "ilhamlı" eserleri demode hâle getirir.
Bunlar birer engel, birer tehlikeli alışkanlık hâline gelirler.
Mesele onlardan hoşlanıp hoşlanmamamız değil. Onları aşmamız gerekiyor.
Nereden alınmış olursa olsunlar öğeler yeni birleşimler yapmakta kullanılabilir. Modern şiirin imgelerin benzeşen [analojik]
yapısıyla ilgili keşifleri, iki nesne bir araya getirildiğinde,
özgün bağlamlarından ne kadar farklı olduklarından bağımsız
olarak bu ikisi arasında daima bir ilişki kurulabileceğini
göstermektedir. Bir kimsenin kendisini yalnızca
sözcüklerin kişisel düzenlenişiyle sınırlaması bir
teamülden başka bir şey değildir. İki duygu dünyasının
birbirine karışması veya iki bağımsız ifadenin yan yana gelmesi
özgün öğeleri aşarak onların yerini alır, daha
büyük etkililiğe sahip bireşimsel [sentetik] bir
düzenleme doğurur. Her şey kullanılabilir.
Bir kimsenin kendisini bir
eseri düzeltmekle veya demode olmuş eserlerin farklı
parçalarını yeni bir eserde bütünleştirmekle
sınırlandırmaması gerektiğini belirtmek bile gereksiz; aynı zamanda
embesilleri "alıntılar"a yaptıkları kölece atıflarla
baş başa bırakarak, bu parçaların anlamını uygun olacak herhangi
bir şekilde değiştirmek mümkündür.
Bu tür gülünçlemeci [parodistik]
yöntemler komik etkiler yaratmak amacıyla sıklıkla kullanılmıştır.
Ancak böylesi bir mizah, varlığı verili kabul edilen bir koşul
içindeki çelişkilerin sonucudur. Edebiyat dünyasının
bize Taş Devri kadar uzak gözükmesinden ötürü
bu gibi çelişkiler bizi güldürmüyor. Dolayısıyla,
ele-geçirilip-saptırılmış [detourned]
öğelerin biriktirildiği, herhangi bir özgün esere
dokundurmalar yaparak infial uyandırmayı veya insanları kahkahalara
boğmayı amaçlamanın çok uzağında, anlamsız ve unutulmuş
aslına karşı kayıtsızlığımızı ifade edecek ve belli bir yücelik
icra etmekle meşgul olacak gülünçlemeli-ciddi [parodik] bir sahne tasavvur etmek gerekiyor.
Lautrémont bu
yönde epeyce ilerleme kaydetmişti; zaten bu yüzden en
gösterişçi hayranları tarafından bile hâlâ
kısmen yanlış anlaşılmaktadır. Lautréamont'un, , bilhassa
Pascal ile Vauvenargues'in vecizelerinden yararlanarak,
argümanı birbirini izleyen yoğunlaştırmalar aracılığıyla sadece
vecizelere indirgemeye çalıştığı Poésies'de
bu yöntemi teorik dile açıkça uygulamasına karşın,
bundan üç dört yıl önce malum Viroux,
Maldoror'un diğer bazı başka şeylerin yanı sıra Buffon'un
ve diğer doğa tarihi eserlerinin engin bir
ele-geçirip-saptırılması olduğunu kesin olarak göstererek
epeyce bir şaşkınlığa neden oldu. Viroux'un kendisi gibi
Figaro'nun nesir yazarları da bunu Lautréamont'u
aşağılamanın haklı bir gerekçesi olarak görebildiler;
başkaları ise Lautréamont'un arsızlığını methederek onu
savunmaları gerektiğine inandılar –bu durum, birbirleriyle
kibarca çarpışan bu moruklar toplululuğunun her ikisinin de
bunamış olduğunu kanıtlar sadece. "Aşırmacılık [intihal]
gereklidir, ilerleme bunu gerektirir" gibi bir slogan ve şiir
hakkındaki "herkesçe yapılmalıdır" ünlü
deyişi hâlâ yeterince anlaşılamamıştır.(03)
Zamanının oldukça
ilerisinde olan görüntüsünün ayrıntılı bir
incelemeden geçmesini büyük ölçüde
engellediği Lautréamont'un çalışması haricinde,
çağdaş ifadelerde gözlemlenebilen
ele-geçirip-saptırmaya yönelik eğilimler çoğunlukla
bilinçsiz veya tesadüfidir. En iyi örneklerine,
bozulan güzelduyu [estetik] üretimi alanından çok reklamcılık sektöründe rastlanılabilir.
Öncelikle bir araya
getirilmelerine özgün hâllerinde yapılan
düzeltmelerin eşlik edip etmediğini dikkate almaksızın, iki ana
ele-geçirilip-saptırılmış öğeler kategorisi
tanımlayabiliriz. Bunlar küçük ele-geçirip-saptırmalar ve aldatıcı ele-geçirip saptırmalardır.
Küçük
ele-geçirip-saptırma, kendi başına hiçbir önem
taşımayan ve dolayısıyla bütün anlamı yerleştirildiği yeni
bağlama dayanan bir ele-geçirip-saptırma öğesidir.
Örneğin bir gazete kupürü, tarafsız bir deyiş, sıradan
bir fotoğraf.
Bunun aksine
uyarıcı-önerme ele-geçirip-saptırması olarak da
adlandırılan aldatıcı ele-geçirip-saptırma, yeni bağlamdan
farklı bir içerik kazanan, aslında önemli bir öğenin
ele-geçirilip-saptırılmasıdır. Örneğin, Saint-Just'un
bir sloganı veya Eisenstein'dan alınmış bir film sahnesi.
Dolayısıyla, kapsamlı
ele-geçirilip-saptırılmış çalışmalar ekseriyetle bir dizi
aldatıcı ve küçük ele-geçirip-saptırmadan
meydana gelecektir.
Artık, ele-geçirip-saptırmanın kullanımıyla ilgili yasaları formüle edebiliriz.
Genel
izlenime en şiddetli katkıyı en uzaktaki
ele-geçirilip-saptırılmış öğe yapar ve bu izlenimin
mizacını doğrudan belirleyen öğelerin böyle bir etkisi yoktur. Örneğin İspanya İç Savaşı ile ilgili bir metagrafikte [metagraph]
en belirgin şekilde devrimci anlamı olan ibare bir ruj reklamından
alınmış bir parçadır: "Güzel dudaklar
kırmızıdır". Bir diğer metagrafikte (J.H.'nin Ölümü
[The Death of J.H.]), satılık barlar hakkındaki 125
küçük gazete ilanı, intiharı aynı konuyu anlatan
gazete makalelerinden daha çarpıcı bir şekilde ifade eder.(04)
Ele-geçirilip-saptırılmış
öğelerde yapılan çarpıtmalar mümkün olduğunca
basit olmalıdır, çünkü ele-geçirip-saptırmanın
başlıca etkisi bu öğelerin asıl bağlamlarının bilinçli veya
yarı-bilinçli hatırlanmasıyla doğrudan ilişkilidir. Bu
zaten bilinen bir şeydir. Yalnızca şunu belirtmekle yetinelim: Hafızaya
olan bu bağlılık, bir kimsenin bir ele-geçirip-saptırma
hazırlamadan önce hedef kitlesini belirlemesi gerektiğini ima
ediyorsa, bu yalnızca ele-geçirip-saptırmayı değil
dünyadaki başka herhangi bir faaliyet biçimini de
yöneten genel yasanın özel bir durumundan başka bir şey
değildir. Saf, mutlak ifade fikri ölüdür; ancak diğer
düşmanlarımız yaşadığı sürece bir gülünçleme
biçiminde geçici olarak varlığını sürdürür.
Ele-geçirip-saptırma, akılcı bir yanıta yaklaştığı ölçüde etkisini yitirir.
Bu, Lautréamont'un tahrif edilmiş vecizelerinin
büyük bir kısmı için doğruydu. Yanıtın akılcı niteliği
ne kadar görünür olursa, benzer bir şekilde rakibinin
sözcüklerini ona karşı kullanan sıradan hazırcevaplığın
ruhundan giderek ayırt edilemez hâle gelir. Elbette bu sadece
konuşma diliyle sınırlı değildir. Bazı yoldaşlarımızın "Barış ve
Hürriyet" adlı faşist örgütlenmenin Sovyet karşıtı
posterini ele-geçirip-saptırma projesine bu bağlamda itiraz
etmiştik –bu posterde Batılı kuvvetlerin üst üste binen
bayraklarının tam ortasında "Birlikten kuvvet doğar"
yazıyordu ve yoldaşlarımız küçük bir kağıtla altına "ve koalisyonlardan savaş doğar" ibaresini eklememizi
öneriyorlardı.
Basitçe tersine çevirmeyle yapılan ele-geçirip-saptırma en doğrudan ve en az etkili olanıdır. Bu nedenledir ki Black Mass, verili bir doğaötesine [metafizik]
dayanan bir ambiyans inşa edilmesine, bu doğaötesinin değerlerini
basitçe tersine çeviren –dolayısıyla aynı zamanda
muhafaza eden– aynı çerçeve içerisinde bir
ambiyansın yaratılmasıyla yanıt verir. Örneğin,
("Kaplan" lakaplı) Clemenceau'dan "Clemenceau
İsimli Kaplan" diye bahsedilebilir.
Yukarıda ortaya koyduğumuz bu
dört yasadan ilki temeldir ve evrensel olarak geçerlidir.
Diğer üçü yalnızca aldatıcı
ele-geçirilip-saptırılmış öğelere pratikte uygulanabilir.
Ele-geçirip-saptırmanın
yaygın kullanımının, içkin propaganda gücünün
dışında gözle görülür ilk sonuçları
şöyle olacaktır: Bir yığın kötü kitabın yeniden hayat
bulması ve dolayısıyla bu kitapların bilinmeyen yazarlarının yaygın
(tasarlanmamış) katılımı; moda olmuş ibarelerin veya plastik eserlerin
giderek kapsamlı bir şekilde dönüştürülmesi;
hepsinden önemlisi de uzunca bir zamandır içimizi daraltan
otomatik yazmayı nicelik, çeşit ve nitelik açısından kat
kat aşan bir üretim kolaylığı.
Ele-geçirip-saptırma,
yeteneğin yeni yönlerinin keşfedilmesine yol açmakla
sınırlı kalmayıp, bütün toplumsal ve yasal teamüllerle
kafa kafaya çatışması nedeniyle gerçek sınıf
mücadelesinin hizmetinde güçlü bir
kültür silahı olmayı da başarır. Ürünlerinin
ucuzluğu, anlayışın önündeki Çin setlerini yerle bir
eden ağır toplardır.(05) Bu, proleter sanat eğitiminin gerçek bir aracı, yazınsal komünizme doğru atılan ilk adımdır.
Ele-geçirip-saptırma
âlemindeki fikirler ve yaratımlar istendiği kadar
çoğaltılabilir. Şu an için kendimizi iletişimin mevcut
çeşitli sektörlerindeki birkaç somut olasılığa
işaret etmekle sınırlandıracağız –bu farklı sektörlerin
yalnızca günümüz teknolojisiyle ilişkili olarak
önemli taşıdıkları ve bu teknolojilerin gelişmesiyle birlikte
tümünün daha üst bireşimler [sentez] içinde karışıp kaybolma eğiliminde oldukları bilinmelidir.
Ele-geçirilip-saptırılmış
ibarelerin afişler, ses kayıtları ve radyo yayınlarındaki
çeşitli doğrudan kullanımlarından başka,
ele-geçirilip-saptırılmış düzyazının [nesir]
başlıca iki uygulama alanı metagrafik yazılar ve daha az yaygın olmakla
birlikte klasik roman biçiminin ustaca çarpıtılmasıdır.
Romanların tamamının
ele-geçilip-saptırılmasının pek bir geleceği yoktur, ancak
geçiş evresinde bu türden belli sayıda girişimler
yapılabilir. Böyle bir ele-geçirip-saptırma, metinle
ilişkileri doğrudan doğruya belirgin olmayan resimler eşliğinde
sunulursa fayda sağlayabilir. Yadsınamayacak
güçlüklere karşın George Sand'in Consuelo'sunun
öğretici bir psikocoğrafik ele-geçirip-saptırmasının
yapılabileceğine inanıyoruz; "Varoşlarda Yaşam" gibi
zararsız bir isimle, hatta "Kayıp Devriye" gibi başlığı
bile ele-geçilip-saptırılmış olan bir isimle süsleyip
gizleyerek yazın piyasasına yeniden sunulabilir.
(Günümüze isimlerinden başka hiçbir şeyleri
gelememiş eski filmlerin veya sinema kulüplerinde genç
insanların zihinlerini köreltmeyi sürdüren filmlerin
isimlerinin bu şekilde yeniden kullanılması iyi bir fikir olacaktır.)
Metagrafik yazma, plastik
çerçevesi ne kadar eskimiş olursa olsun, uygun nesneler
ve imgeler için olduğu kadar ele-geçirip-saptırmacı
düzyazı açısından da çok daha zengin fırsatlar
sunmaktadır. 1951'de yapılması düşünülen, ancak
yeterli mali kaynak olmadığı için sonunda terk edilen bir
projeden buna ilişkin bir fikir elde edilebilir: Topların az çok
tahmin edilebilir güzergâhlarının ve ışıklarının, Kasım
Ayında Günbatımından Yaklaşık Bir Saat Sonra Cluny
Müzesi'nin Kapılarının Yanından Geçip Giden
İnsanların Termal Duyuları ve Arzuları [Thermal Sensations and
Desires of People Passing by the Gates of the Cluny Museum Around an
Hour after Sunset in November] isimli bir metagrafik-uzamsal
kompozisyonu oluşturacak şekilde düzenlendiği bir tilt oyunu.
Ondan sonra durumcu-analitik bir girişimin bu türden
çalışmalarla bilimsel olarak ilerlemeyeceğini anladık. Yine de
bu araçlar daha az iddialı hedefler için uygundur.
Ele-geçirip-saptırmanın
en fazla etkililiğe ve bu yönüyle ilgilenenler için en
büyük güzelliğe sahip olduğu alan besbelli ki sinemadır.
Filmlerin gücü
öylesine büyük ve bu güçler arasında
eşgüdüm olmadığı öylesine aşikârdır ki, sefil bir
ortalamanın üzerine çıkan herhangi bir film, izleyenler ve
uzman eleştirmenler arasında sonu gelmez polemiklerin konusu
olabilmektedir. Bu insanları, en kötü filmlerde bile
rastlanabilecek bir o kadar cazip güzellikleri ve göze batan
hataları keşfetmekten alıkoyan yegâne şey konformizmleridir
[uymacılık]. Bu saçma değer karmaşasını kestirmeden
geçmek için Griffith'in Bir Ulusun Doğuşu
[Birth of a Nation] filminin, getirdiği çok sayıdaki yenilikten
ötürü sinema tarihinin en önemli filmlerinden biri
olduğunu gözlemleyebiliriz. Öte yandan, bu ırkçı bir
filmdir ve dolayısıyla olduğu hâliyle gösterilmesinin
kesinlikle hiçbir değeri yoktur. Ancak, sinemanın ikincil
olmakla birlikte potansiyel olarak daha değerli alanından bakıldığında
gösteriminin tamamen yasaklanması üzücü bir şey
olarak görülebilir. Kurguyu bile değiştirmeye gerek kalmadan,
emperyalist savaşın dehşetinin ve (Birleşik Devletler'de
varlığını günümüzde bile sürdüren) Klu Klux
Klan'ın faaliyetlerinin güçlü bir şekilde
kınanmasını sağlayacak bir film müziği eklenerek, bir
bütün olarak ele-geçirilip-saptırılması daha iyi
olacaktır.
Oldukça ılımlı olan
böyle bir ele-geçirip-saptırma son tahlilde eski tabloların
müzelerdeki onarılmasının [restore edilmesinin]
ahlakî bir benzerinden ibarettir. Ancak çoğu film sadece
başka bir eser yaratmak üzere kesilip biçilecek kadar
değere sahiptir. Önceden var olan sahne akışlarının bu yeniden
düzenlenmesine, tarihi, müzikal veya resimsel başka
öğeler de eşlik edebilir elbette. Tarihin sinematik yeniden
yazımının şimdiye kadar büyük ölçüde Sacha
Guitry'nin alaycı yeniden yaratımları çizgisiyle sınırlı
kalmasına karşın, idamından önce Robespierre'e şunlar
söyletilebilir: "Birçok yargılamaya rağmen,
deneyimlerim ve görevimin büyüklüğü beni her
şeyin yolunda olduğuna inandırıyor." Eğer bu olayda Yunan
tragedyasının uygun bir yeniden kullanımı Robespierre'i
yüceltmemizi sağlayacaksa, diğer taraftan
neo-gerçekçi türde bir sahne akışı tahayyül
edebiliriz; kamyonların durduğu bir barın tezgâhında, kamyon
sürücülerinden biri ciddiyetle diğerine şöyle der: "Etik geçmişte felsefecilerin kitaplarına hapsolup
kalmıştı; biz onu ulusların yönetimine dahil ettik." Bu yan
yana getirmenin Maximilien'in fikrine, yani proletarya
diktatörlüğü fikrine ışık tuttuğu görülebilir.(06)
Ele-geçirip-saptırmanın
ışığı düz bir çizgide yayılır. Yeni mimarinin deneysel bir
barok aşamayla başlamak zorundaymış gibi gözükmesi
ölçüsünde, davranış stilleriyle ilgili dinamik
bir çevrenin inşa edilmesi olarak
düşündüğümüz mimari kompleks
muhtemelen mevcut mimari biçimleri
ele-geçirip-saptıracak, her halükârda her
türlü ele-geçirilip-saptırılmış nesneden plastik ve
duygusal açılardan yararlanacaktır: Ölü heykelcilik
geleneğinin yerini vinçler veya metal iskeleler gibi şeylerden
yapılan dikkatli düzenlemeler alacaktır. Bu sadece Fransız tarzı
bahçelerin en fanatik hayranları için şok edici olur.
Faşizm yanlısı domuz D'Annunzio'nun yaşlılığında evindeki
bahçeye bir hücümbotun pruvasını koyduğu
söylenir. Onun yurtsever güdülerini bir yana bırakırsak,
böyle bir anıt fikrinin belli bir çekiciliği vardır.
Eğer
ele-geçirip-saptırma şehirsel gerçekleştirimlere
uzansaydı, bir şehrin semtinin başka bir şehirde aynen yeniden inşa
edilmesinden etkilenmeyecek pek az kişi olurdu. Yaşam asla fazla kafa
karıştırıcı olamaz: Bu düzeydeki ele-geçirip-saptırma ona
gerçekten de lezzet katacaktır.
Gördüğümüz
üzere bizzat isimlerin kendisi ele-geçirip-saptırmanın
temel bir öğesidir. Bu iki gözlemden kaynaklanır:
Bütün isimler birbiriyle yer değiştirebilir ve çoğu
türde [janr] belirleyici
önemleri vardır. "Série Noir"in dedektif
hikâyeleri birbirine son derece benzerdir, yine de kitap
isimlerinin sürekli olarak değiştirilmesi dikkate değer bir
izleyici kitlesine sahip olmasına yetmektedir. Müzikte isim her
zaman büyük bir etkiye sahiptir, yine de isimlerin
seçilmesi oldukça keyfidir. Dolayısıyla, "Eroica
Senfonisi"nin ismini örneğin "Lenin Senfonisi"
olarak değiştirerek son bir düzeltme yapmak hiç de fena bir
fikir olmaz.(07)
İsim, bir eserin
ele-geçirilip-saptırılmasına güçlü bir katkı
yapar, ancak eserin isim üzerinde kaçınılmaz bir karşı
koyuşu vardır. Bu nedenle bilimsel yayınlardan ("Ilıman
Denizlerin Kıyı Biyolojisi" [Coastal Biology of Temperate Seas]),
askeri yayınlardan ("Küçük Piyade Birimlerinde
Gece Çarpışması" [Night Combat of Small Infantry Units],
hatta resimli çocuk kitaplarında rastlanan çok sayıdaki
deyişten ("Harikulade Manzaralar Seyyahları Selamlıyor"
[Marvelous Landscapes Greet the Voyagers]) alınmış özgül
isimlerden yaygın şekilde yararlanılabilir.
Yazının sonuna gelirken
ultra-ele-geçirip-saptırma dediğimiz şeyin, yani
ele-geçirip-saptırmanın günlük toplumsal yaşamda
işlemesiyle ilgili eğilimlerin bazı yönlerine kısaca değinmemiz
gerekiyor. Jestlerle sözcüklere başka anlamlar verilebilir
ve çeşitli pratik sebeplerden ötürü tarihte hep
böyle olagelmiştir. Eski Çin'in gizli dernekleri,
toplumsal davranışların büyük bir kısmını kuşatan ve ince bir
zekânın ürünü olan tanıtıcı işaretlerden
faydalanmışlardı (bardakların düzenlenme şekli; içme şekli;
şiirlerden yapılan alıntıların önceden kararlaştırılmış noktalarda
kesilmesi). Gizli bir dile, şifrelere sahip olma ihtiyacı oyun
eğiliminden ayrı tutulamaz. Sonuçta, herhangi bir işaret ve
sözcük başka bir şeye, hatta tam karşıtına
dönüştürülmeye uygundur. İsa'nın Kutsal Kalbi
armasını taşımalarından ötürü kral yanlısı
Vendéeli asilere(08)
Kızıl Ordu deniyordu. Bu ifade, siyasal savaş
sözlüğünün kısıtlı alanında bir yüzyıl
içerisinde tamamen ele-geçirilip-saptırıldı.
Bu yöntemler dilin
haricinde, güçlü duygusal çağrışımlarıyla
birlikte kılık kıyafeti ele-geçirip-saptırma amacıyla da
kullanılabilirler. Burada da kılık değiştirmenin oyunla yakından
bağlantılı olduğunu görüyoruz. Son olarak, bütün
faaliyetlerimizin nihai amacı olan durumlar inşa etme aşamasına
geldiğimiz zaman herkes, durumların şu veya bu belirleyici koşulunu
kasten değiştirmek suretiyle bütün durumları
ele-geçirip-saptırmakta özgür olacaktır.
Burada kısaca incelediğimiz
yöntemler kendi icadımız olarak değil, sistemli hâle
getirmeyi önerdiğimiz yaygın bir pratik olarak sunuldular.
Ele-geçirip-saptırma
kuramı başlı başına pek ilgimizi çekmiyor. Ancak bunun,
durumculuk öncesi geçiş döneminin neredeyse
bütün yapıcı yönleriyle bağlantılı olduğunu
gördük. Dolayısıyla, pratik yoluyla zenginleştirilmesi
zorunlu gözüküyor.
Bu tezlerin geliştirilmesini daha sonraya bırakıyoruz.
Fransızca'dan Çeviri: Ken Knabb
Dipnotlar:
1 (KK) Fransızca détournement
sözcüğü, yönünü değiştirme, saptırma, güzergâh değiştirme, tahrif etme,
kötüye kullanma, zimmete geçirme, kaçırıp götürme, bir şeyi normal
yolundan veya amacından saptırma anlamlarına gelir. Kimi zaman "saptırma" [diversion] olarak çevrilmiştir, ancak bu İngilizce sözcüğün
daha sıklıkla kullanılan "oyalayıcı şey" anlamına gelmesinden ötürü
kafa karıştırıcı olma olasılığı vardır. Détournament'i fiilen uygulamış
olan İngilizce konuşan diğer insanların çoğu gibi bu Fransızca sözcüğü
basitçe İngilizceleştirmeyi [detournement] tercih ettim. Détournament
hakkında daha fazla bilgi için bkz. Gösteri Toplumu [The Society of
Spectacle], 204.-209. tezler.
2 (AB'nin notu) Çevrilmesi zor olan bu kelimeyi "ele-geçirip-saptırma" olarak özel bir şekilde ifade etmeyi uygun
buldum. Türkçeye "sapma ve anlam kayması", çalıp değiştirme" gibi
çeşitli şekillerde tercüme edilmektedir.
3 (KK) Alıntılanan bu iki deyiş Isidore Ducasse'nin Poésies eserindendir.
Lautréamont, Ducasse'nin Maldoror isimli eseri için kullandığı takma
bir isimdi. "Aşırmacılık gereklidir" pasajı daha sonra Guy Debord
tarafından aşırılarak Gösteri Toplumu'nda 207 numaralı tezde kullanıldı.
4 (KK) "Metagrafik", harfçiler tarafından geliştirilmiş bir tarz olup
büyük ölçüde metinsel öğelerden oluşan bir tür kolajdır [dermece].
Burada bahsedilen iki metagrafik de Debord'a aittir ve Eserleri
[Ouevres] adlı çalışmasında bulunabilir.
5 (KK) Yazarlar Komünist Manifesto'nun bir cümlesini
ele-geçirip-saptırıyorlar: "Burjuvazinin metalarının ucuzluğu bütün Çin
setlerini yerle bir eden, barbarların yabancılara karşı duyduğu
alabildiğine inatçı nefreti zorla dize getiren ağır toplardır".
6 (KK) Tahayyül edilen ilk sahnede Yunan tragedyasından alınmış bir deyiş
(Sofokles'in Oedipus Colonus'ta [Oedipus at Colonus]) Fransız Devrimi
lideri Maximilien Robespierre'in ağzından dillendirilir. İkincisinde,
Robespierre'nin bir deyişi kamyon sürücüsünün ağzından dile getirilir.
7 (KK) Beethoven üçüncü senfonisine aslında (Fransız Devrimi'nin savunucu
olması nedeniyle) Napoleon'un ismini vermişti, ancak Napoleon kendini
imparator ilan ettiği zaman ona yazdığı ithafnameyi öfkeyle yırtmış,
ismini de "Eroica" olarak değiştirmişti. Bu
pasajda üstü kapalı olarak Lenin'e gösterilen saygı (Debord'un "Durumlar İnşa Edilmesi Üzerine Rapor"unda [Report on the Construction
of Situations] arada bir "işçi devletleri"ne göndermelerde bulunması
gibi), harfçilerin bir çeşit anarko-Troçkist gibi gözüktükleri, siyasi
olarak henüz olgunlaşmamış oldukları ilk dönemlerin bir kalıntısıdır.
8 (KK) The Vendée: (1793-1796) Devrimci hükümetine karşı monarşi yanlısı
isyanın ortaya çıktığı, Fransa'nın güneybatısındaki bölge.
Çeviri: AnarşistBakış
Kaynak: "A User's Guide to Détournement", Les Levres Nues, sayı 8, Guy Debord ve Gil J. Wolman, 1956.
Anarşist
Yazın Ana Sayfa --->