GİRİŞ NİYETİNE EK

Chris Spannos'un "Yeni Toplumun Mimarisi" (2004) başlıklı yazısından...


"1950'lerden 1970'lere gelinceye değin klasik Sol'un eski geleneklerinden kopmayı amaçlayan toplumsal hareketler yükseliş gösterdiler. Tam bir kopuşa kalkışan, radikal bir kopmayı önerenler arasında "Durumcular" da vardı. DADA ve Gerçeküstücü sanat hareketlerinden esinlenen ve 1968 Paris ayaklanmasında harekete geçirici bir rol üstlenen Durumcular, "{diğer} sanatçılarınkinden çok daha tutkulu, ... tamamen yeni devrimci şehirler inşa etmenin gerçekten de görkemli kamusal tasavvurları"nı öneriyorlardı.(01) Geniş anlamda Durumcuların tasavvurları, "devrimci bir gündelik yaşam" inşa etmek için işçi konseyleri, özyönetim, şiir ve sanatla bütünleştirilmiş "psikocoğrafya" kavramlarından meydana geliyordu.

Durumcu tasavvurların temel kuramsal dayanakları "durumlar", yani "Bütüncül çevrenin kolektif örgütlenmesi ve olayların özgürce etkileşimi sayesinde somut ve bilinçli bir şekilde inşa edilen bir yaşam uğrağı" inşa edilmesi faaliyetiyle başlamıştı.(02)

"Psikocoğrafya" kavramı şöyle tanımlanıyordu: "Bilinçli bir şekilde yönetilsin ya da yönetilmesin, bireyin ruh hâlini ve davranışlarını doğrudan etkileyen coğrafi düzenlemenin belirgin etkilerinin incelenmesi".(03) Durumcular bu kavramla "Dérive"yi deneyimlediler: "Şehir toplumunun koşullarıyla bağlantılı olan deneysel bir davranış tarzı"; insanların sürekli olarak şehrin farklı mahalleleri arasında dolandıkları, "çeşitli ortamlardan aceleyle geçilmesi tekniği".(04)

Durumcular aynı zamanda bir "Bütüncül Şehircilik" kuramı geliştirdiler: "Davranışsal deneyimlerle dinamik bir şekilde bağlantılı olan bütünlüklü bir çevrenin inşa edilmesine yol açmak amacıyla sanatın ve teknolojinin birlikte kullanılması kuramı".(05) Bütüncül Şehircilik, bir oyun ve daha özgür bir toplum kurmanın ciddi bir yolu olarak, durumların gelişmesi için temeldi. Bütüncül Şehircilik, toplumsal olan ile güzelduyusal [estetik] olanın gündelik yaşam düzeyinde birbirinden ayrılamayacağı anlamına gelir. Ticaretin, sanayinin ve trafiğin, yani kısacası kapitalizmin gereksinimlerine ve taleplerine göre örgütlenen, tasarlanan ve denetim altında tutulan bir şehir yerine, bütüncül şehircilik şehri oyuna ve maceraya açık özgür bir mekân hâline getirmeyi amaçlıyordu.(06)

Ivan Chtcheglov, daha sonra birçok Durumcu şehir tasavvuruna esin kaynağı olacak ilk öneriyi geliştirdi. Chtcheglov, "Yeni Şehircilik İçin Formüler" başlıklı makalesinde, içinde "Mutlu Mahalle", "Tarihi Mahalle, "Asil ve Trajik Mahalle" gibi mahallelerin olduğu bir şehri kafasında canlandırıyordu. Chtcheglov'un mimarisi labirentlerden, gizli geçitlerden, karmakarışık yollardan, mazgallardan ve hiçbir yere ulaşmayan merdivenlerden oluşuyordu.(07)

Diğer Durumcu öneriler arasında ütopyacı mimar Constant Nieuwenhuys tarafından tasarlanan bir şehir olan "Yeni Babil" de vardı.(08) Bu şehir, trafiğin hareketini geçici olarak durduran 'yüzerşehir' ya da 'asılı sektör' gibi mekânlar ve 'sektörler' arasında sürekli bir dolanmayı, aralıksız hareket etmeyi sağlamak üzere şehir planlamasını ortadan kaldıracaktı. Constant'ın da kabul ettiği gibi 'Yeni Babil' bu hâliyle elbette uygulanabilir bir proje değildi.(09) İşlevi, kurmaca yapıta oldukça benzer bir şekilde hayal gücünü kışkırtmak; mimari olanaklar üzerine ve büyük tasavvuru gündelik yaşamla fiilen nasıl kaynaştırabileceğimiz üzerine düşündürmekti.

Kaynak: Chris Spannos , "Architecture of the New Society", 19 Ağustos 2004.



YENİ ŞEHİRCİLİK İÇİN FORMÜLER

IVAN CHTCHEGLOV
1953


BAYIM, BEN DİĞER ÜLKEDENİM


Şehirden bıktık, artık Güneş Tapınakları yok. Yürüyen kadınların bacakları arasında dadacılar bir ingiliz anahtarı, gerçeküstücüler ise kristal bir kupa olduğunu hayal ettiler. Bunlar yitip gitti. Yüzlerdeki her vaadi nasıl okuyacağımız biliyoruz –biçimbilimin [morfoloji] en son aşaması. Reklam panolarındaki şiirin ömrü yirmi yıldı. Şehirden bıktık; mizahın ve şiirin en son hâli olan kaldırım kenarlarındaki reklam panolarının gizemlerini hâlâ keşfetmek için kendimizi gerçekten de zorlamalıyız.

Patrikler Duş Yeri
Et Kesme Makineleri
Notre Dame Hayvanat Bahçesi
Spor Eczanesi
Şehitler Kumanya
Yarı Saydam Beton
Altın Dokunuş Bıçkıhanesi
İşlevsel Nekahat Merkezi
Saint Anne Ambülans
Kafe Beşinci Cadde
Uzatmalı Gönüllüler Sokağı
Bahçede Aile Pansiyonu
Yabancılar Oteli
Vahşi Sokak

Küçük Kızlar Sokağı'ndaki yüzme havuzu. Randevu Sokağı'ndaki polis karakolu. Quai des Orfèvres'deki tıbbi-cerrahi klinik ve ücretsiz yerleştirme merkezi.(10) Güneş Sokağı'ndaki yapma çiçekler. Şato Mahzeni Oteli, Okyanus Barı ve Kafe Uğrak. Çağ Oteli.

Ve yazın son akşamlarında giderek gözden kaybolan, akıl hastalarının iyilik meleği Dr. Philippe Pinel'in garip heykeli. Paris'i keşfetmek.

Ve sizler, unutulmuş olanlar; müziksiz ve coğrafyasız, bir çocuğun kökleri olduğunu düşündüğü ve şarabın eski bir yıllıktan okunan masallarla birlikte tüketildiği büyük bir çiftliğe [hacienda] doğru artık yola koyulmaksızın, Pali-Kao'nun Kızıl Mahzenleri'nde sıkıştırılmış, iki yarıkürenin her türlü dehşetiyle anıları yerle bir edilmiş olanlar. Her şey bitti. O büyük çiftliği bir daha asla görmeyeceksiniz. O artık yok.

Büyük çiftliğin kurulması gerek.

Bütün şehirler yerbilimseldir [jeolojik]. Hakkındaki efsanelerin bütün itibarını üzerinde taşıyan bir hayalete rastlamaksızın üç adım bile atamazsınız. Referans işaretlerinin [landmarks –coğrafi yapı, yüksek binalar gibi bir yerin belirleyici özellikleri] bizi durmaksızın geçmişe doğru çektiği kapalı bir manzaranın içinde hareket ediyoruz. Bazı değişken açılar, bazı uzaklaşan perspektifler uzamın özgün kavranışlarını bir an için görmemize imkân tanıyorlar, ancak bu görüntü bölük pörçük kalıyor. Bunu, peri masallarının ve gerçeküstücü [sürrealist] yazıların büyülü mahallerinde aramalıyız: Şatolar, uçsuz bucaksız duvarlar, biraz unutulmuş meyhaneler, devasa mağaralar, kumarhane aynaları.

Bu eski imgeler katalize edici küçük bir gücü muhafaza ediyorlar, ancak onlara yeni bir anlam vererek canlandırmadan bunların simgesel bir şehircilikte kullanılması neredeyse imkânsızdır. Denizden doğan atların veya altından yapılmış elbiseler giyen sihirli cücelerin belli bir albenisi vardı, ancak bunlar artık modern yaşamın taleplerine hiçbir şekilde uyarlanamazlar. Çünkü, her ne kadar çok az kişi bunun farkında olsa da artık yirminci yüzyıldayız. Eski ilkörneklerin [arketip] musallat olduğu hayal gücümüz makinelerin karmaşıklığının çok çok gerisinde kalmıştır. Modern bilimi yeni mitlerle bütünleştirmeye yönelik çeşitli girişimler yetersiz kalıyor. Bu arada soyutlama, başta çağdaş mimari olmak üzere bütün sanatları işgal etmiştir. Cansız ve hikâyesiz bir saf yoğrulabilirlik [plastiklik] gözü rahatlatır. Başka yerlerde başka bölük pörçük güzellikler bulunabilir –bu esnada, vaad edilen yeni bireşimler [sentezler] ülkesi sürekli uzaklaşır. Herkes hâlâ canlı bir geçmiş ile şimdiden ölü bir gelecek arasında duygusal olarak bocalıyor.

Nihayetinde can sıkıcı bir boş zamana yol açan mekanik uygarlıkların ve soğuk [frijit] mimarinin ömrünü uzatmak niyetinde değiliz.

Yeni, değişebilir dekorların icat edilmesini öneriyoruz.

***

Monsenyör Le Corbusier'i fabrikalar, hastaneler ve hiç şüphesiz ki nihayetinde hapishaneler için uygun olan kendi tarzıyla baş başa bırakacağız (Halen kiliseler inşa etmiyor mu?). Bir tür ruhsal baskı, yüzü de dünya görüşleri kadar çirkin olan bu bireyi hâkimiyeti altına alıyor; öyle ki, gösterişli Gotik tarzı gölgede bırakabilecek şekilde mekânın havadan eklemlenmesini sağlamak için kullanılabilecek asil bir malzeme olan betonarmeden yapılmış iğrenç kütleler altında ezmek istiyor insanları. Le Corbusier'in şapşallaştırıcı etkisi muazzamdır. Le Corbusier modeli, içimde derhal intihar etme fikri uyandıran yegâne imgedir. O, hazzın son kalıntılarını tahrip ediyor. Aşkın, tutkunun, özgürlüğün de.

***

Yapay aydınlatma karanlığı ve belirsizliği, klima sistemi ise mevsimleri kovuyor. Geceyle yaz cazibesini kaybediyor, şafak gözden kayboluyor. Şehirli nüfus kozmik gerçeklikten kaçıp kurtulduğunu düşünüyor, ancak düşlerindeki yaşamlarında buna denk düşen bir genişleme yok. Sebebi açık: Düşler gerçeklikten beslenir ve gerçeklikte gerçekleştirilir.

En son teknolojik gelişmeler, kozmik gerçekliğin nahoş yönlerini yok ederken bireyin kozmik gerçeklikle kırılmaz bir bağ kurmasını mümkün kılacaktır. Camdan çatılardan yıldızlar ve yağmur görülebilir. Hareketli bir ev güneşle birlikte döner. Açılır-kapanır duvarları bitki örtüsünün yaşamı işgal etmesini sağlar. Raylar üzerine yerleştirilen bu hareketli ev, sabah deniz kıyısına inip akşamları ormana geri dönebilir.

Mimari, zamanı ve mekânı ifade etmenin, gerçekliği değiştirmenin ve düşler üretmenin en basit aracıdır. Mimari, gelip geçici bir güzelliği dışa vuran plastik bir ifade etme ve değiştirme meselesi değildir sadece; insan arzularının sonsuz tayfına ve bu arzuları karşılayacak ilerlemeye uygun etkiler üreten bir değişiklik meselesidir.

Yarının mimarisi, mevcut zaman ve mekân anlayışlarını değiştirmenin bir aracı olacaktır. Hem bilginin hem de eylemin bir aracı olacaktır.

Mimari kompleksler [complexes] değiştirilebilir olacak. Dış görünüşleri, içinde yaşayanların istekleri doğrultusunda tamamen veya kısmen değişecek.

***

Yeni bir mimari yeni bir uygarlığın ifadesinden başka bir şey olamaz (yüzyıllardır ne uygarlığın ne de mimarinin olmadığı, yalnızca çoğu başarısız kalan denemelerin olduğu açıkça ortadadır; Gotik mimariden bahsedebiliriz, ancak Marksist veya kapitalist bir mimari yoktur (her ne kadar bu iki sistem benzer eğilimler ve hedefler ortaya koysalar da).

Dolayısıyla mimaride bizim ne tür bir uygarlık görüşü bulacağımız sorusunu sormaya herkesin hakkı vardır. Bir uygarlık için kalkış noktalarını ana hatlarıyla kısaca açıklayacağım:
- Yeni bir mekân anlayışı (dini olan veya olmayan bir evrendoğum [kozmogoni])
- Yeni bir zaman anlayışı (sıfırdan saymaya başlayarak çeşitli zamansal gelişme tarzları)
- Davranışlarla ilgili yeni bir anlayış (ahlaki, sosyolojik, siyasal, yasal; ekonomi, bir uygarlığın kabul ettiği davranış yasalarının sadece bir parçasıdır).

Geçmiş kolektiviteler kitlelere mutlak bir hakikat ve tartışılmaz mitsel timsaller sundular. Modern akılda görecelik kavramının ortaya çıkması, bir sonraki uygarlığın DENEYSEL yönü konusunda fikir yürütmeyi mümkün kılıyor (her ne kadar bu kelimeden memnun olmasam da bunun daha esnek, daha "oyuncu" olacağını söylemek istiyorum). (Uzunca bir süre Marksist ülkelerin bu yolda olduklarına inanıldı. Bugün biliyoruz ki bu çaba o eski, normal evrimi takip etti; çok kısa bir zaman içerisinde doktrinlerinin katılaşmasıyla ve çürürken kemikleşen biçimlerle sonuçlandı. Yenilenme belki de mümkündür, ancak burada bu soruna değinmeyeceğim.)

Bu seyyar uygarlık temelinde, mimari (en azından ilk başlarda), nihai bir mitsel bireşim amacı gözetilerek yaşamı değiştirmenin binlerce yolunu denemenin bir aracı olacaktır.

***

Gezegeni bir akıl hastalığı kasıp kavuruyor: Bayağılaşma. Üretim ve konfor herkesi hipnotize ediyor –kanalizasyon sistemleri, asansörler, banyolar, çamaşır makineleri.

Yoksullukla mücadeleden kaynaklanan bu durum nihai amacının, yani insanlığın maddi dertlerden kurtulması amacının ötesine geçmiş ve varlığını her yerde hissettiren saplantılı bir imge haline gelmiştir. Kendilerine aşk ile çöp öğütücü arasında tercih yapma şansı verildiğinde, tüm ülkelerin genç insanları çöp öğütücüyü seçtiler. Unutulmuş arzuları yeniden gün ışığına çıkararak ve yepyeni arzular yaratarak eksiksiz bir manevi dönüşümü kışkırtmak zaruri hâle gelmiştir. Ve bu arzuların lehine yoğun bir propaganda gerçekleştirmek de gerekiyor.

***

Guy Debord, bir sonraki uygarlığın üzerine kurulacağı temel arzulardan birisinin durumlar inşa edilmesi olduğuna zaten işaret etmiştir. Bu topyekûn yaratma ihtiyacı, mimariyle, zamanla ve mekânla oynama gereksinimiyle daima yakından bağlantılı olmuştur. Tek bir örnek bunu göstermeye yeter –Palais de Paris'in sokaklarda dağıtılan bir broşür (kolektif bilinçdışının tezahürleri daima yaratıcıların olumlanmalarına tekabül eder):

GEÇMİŞTE KALAN MAHALLELER
Büyük Olaylar
DÖNEM MÜZİĞİ
IŞIK EFEKTLERİ

GECELEYİN PARİS
CAPCANLI

Mucizeler Avlusu: Bir Ortaçağ mahallesinin 300 metrekarelik etkileyici bir yeniden inşası; gizli sığınağından adalet dağıtan korkunç HAYDUTLAR KRALI'nın tebaası olan hırsızlar, dilenciler ve arsız fahişelerin oturduğu köhne evleriyle.

Nesle Kulesi: Uğursuz Kulenin heybetli görünüşü kasvetli, kara bulutlarla kaplı gökyüzüne doğru yükseliyor. Sen nehri usulca dalgalanıyor. Bir kayık yaklaşıyor. İki kiralık katil kurbanlarını bekliyorlar. ...(11)

Durumlar inşa etme arzusunun başka örneklerine geçmişte rastlanabilir. Edgar Allan Poe ve servetini peyzajlar inşa etmeye harcayan bir adamın hikâyesi ("Arnheim Arazisi" [The Domain of Arnheim]). Veya Claude Lorrain'in tabloları. Lorrain'in hayranlarından pek çoğu tablolarının cazibesini neye yoracaklarını pek bilemezler. Onun ışığı resmetmesinden bahsederler. Gerçekten de oldukça gizemli bir niteliği vardır, ancak bu, tablolardaki daima bir yolculuğa çıkma daveti havasının hissedilmesini açıklamaya yetmez. Bu hava, alışılmadık bir mimari mekân ile sağlanır. Saraylar tam denizin kıyısını yerleştirilmiştir ve bitki örtüsü en beklenmedik yerlerde ortaya çıkıveren "anlamsız" asma bahçeleri vardır. Saray kapılarının gemilere yakınlığı sürüklenip gitme duygusunu kışkırtıverir.

De Chirico, en dikkate değer mimari öncülerden biri olmayı sürdürüyor. Zaman ve mekânda bulunan ve bulunmayan şeylerin yarattığı sorunlarla boğuşuyordu.

İlk ziyaret sırasında bilinçli bir şekilde farkına varılmayan bir nesnenin daha sonraki ziyaretlerdeki yokluğunun, anlatılması imkânsız bir izlenimi kışkırtabileceğini biliyoruz: Zamanda geriye doğru yapılan bu göz teması sonucunda nesnenin yokluğu insanın hissedebileceği bir mevcudiyet hâline gelir. Daha kesin bir ifadeyle: İzlenimin niteliği genellikle belirsiz kalsa da, yine de ortadan kaldırılan nesnenin doğasına ve ziyaretçinin ona atfettiği –yüce bir haz duygusundan teröre kadar farklılık gösterebilecek– öneme bağlı olarak değişiklik gösterir. (Bu örnekte, hafızanın bu duyguların vasıtası olmasının özel bir önemi yoktur; yalnızca elverişli olması nedeniyle bu örneği seçtim.)

De Chirico'nun Arkad dönemindeyken yaptığı tablolardaki boş bir mekân, görkemli bir şekilde doldurulmuş bir zaman yaratır. Böyle bir mimarinin gelecekte doğuracağı müthiş olanakları ve kitleler üzerinde yaratacağı etkiyi kolaylıkla hayal edebiliriz. Böylesi ayrıntılı tasarımları müze dediği yerlere sürgün eden bir yüzyılı küçümsemekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Chirico'ya Place de la Concorde ve Obelisk konusunda özgürce hareket etme imkânı verilebilirdi veya en azından başkentin çok sayıdaki girişini "süsleyen" bahçeleri tasarlama görevi ona verilebilirdi.

Gelecekteki yapımların kuramsal temelini oluşturacak bu yeni zaman ve mekân görüşü hâlâ muğlaktır ve özellikle bu amaçla kurulmuş şehirlerde; temel konfor ve güvenlik için gerekli olan hizmet binalarına ek olarak uyarıcı bir güçle dolu yapılarla, arzuları, kuvvetleri ve olayları, geçmişi, şimdiyi ve geleceği temsil eden simgesel abideleri bir araya getiren şehirlerde davranış kalıplarıyla denemeler yapılıncaya kadar da muğlak kalmaya devam edecektir. Coşkulu olmanın tüm sebepleri ortadan kalktıkça, eski dini sistemlerin, eski masalların ve hepsinden önemlisi de ruhsal çözümlemenin [psikanaliz] mimari dışavuruma doğru akılcı bir şekilde genişlemesi giderek daha ivedi bir hâl alıyor.

Tabiri caizse herkes kendi kişisel "katedral"inde yaşayacak. Herhangi bir uyuşturucudan çok daha fazla düş görmeye olanak sağlayacak odalar ve insanın âşık olmaktan kendini alıkoyamayacağı evler olacak orada. Diğerleri seyyahlar için karşı koyamayacakları kadar cezbedici olacaklar.

Bu proje, optik yanılsamalar yaratan Çin ve Japon bahçeleriyle –bu bahçelerin sürekli kullanılmak amacıyla tasarlanmaması bir farktır– veya girişinde (Ariadne'yi(12) işsiz bırakacak ölçüde abesliğin doruklarında) "Labirentte oyun oynanması yasaktır" yazan Jardin des Plantes'deki gülünç labirentle karşılaştırılabilir.

Bu şehir şatolar, mağaralar, göller ve benzerlerinin rastgele bir araya toplandıkları bir biçimde tasavvur edilebilir. Bu, bilginin bir aracı olarak görülen barok şehircilik aşaması olacaktır. Ancak, bu teorik evrenin zamanı çoktan geçmiştir. Modern bir yapının bir ortaçağ şatosunu hiçbir şekilde andırmayacak, ancak yine de (çizgilerin asgari düzeyde korunması, diğer bazılarının yerlerinin değiştirilmesi, açıklıkların konumlandırılması, yerbetimsel [topoğrafik] konum ve benzerleri sayesinde) Şatonun şiirsel gücünü muhafaza edip pekiştirecek şekilde inşa edilebileceğini biliyoruz.

Bu şehrin mahalleleri, insanın gündelik yaşamda şans eseri karşılaştığı farklı duyguların tümüne karşılık gelebilir.

Tuhaf Mahalle – (özellikle ikamete ayrılmış) Mutlu Mahalle – (iyi çocuklar için) Asil ve Trajik Mahalle – Tarihi Mahalle (müzeler, okullar) – Faydalı Mahalle (hastane, alet dükkânları) – Uğursuz Mahalle ve benzeri. Ve bitki türlerini yıldızların ritmiyle sergiledikleri ilişkilere uygun şekilde gruplandıracak bir Astrolaryum; gökbilimci Thomas'ın Viyana şehrinde Laaer Berg'de kurmak istediğine benzer bir Gezegenler Bahçesi. Şehrin sakinlerine kozmik olanın bilincini kazandırmak için mutlaka gerekli. Ayrıca belki de bir Ölüm Mahallesi; ölmek için değil, huzur içinde yaşayacak bir yer olması için –Burada, Meksika'yı ve günbe gün beni daha çok cezbeden masumiyette yatan kıyıcılık ilkesini düşünüyorum.

Örneğin Uğursuz Mahalle, bir zamanlar çoğu insanın başkentlerinde sahip olduğu türden iğrenç batakhanelerle ve aşağılık karakterlerle dolu, kötü ün salmış semtlerin yerini alabilecek bir şeydir: Bunlar yaşamın bütün kötü kuvvetlerini simgeliyorlardı. Uğursuz Mahallenin tuzaklar, zindanlar veya mayınlar gibi gerçek tehlikeleri barındırması gerekmeyecek. İğrenç dekoruyla (kulakları sağır eden düdük sesleri, alarm zilleri, ara ara uğuldayan sirenler, kazulet [grotesk] heykeller, Oto-Mobiller denilen motor gücüyle işleyen mobiller) ve yansımanın yoğun kullanılması sayesinde gündüz göz kamaştıracak kadar aydınlık, geceleri ise loş olacak şekilde aydınlatılan içine girilmesi zor bir yer olacak. Merkezde "Korkutucu Mobil Meydanı". Piyasanın bir ürüne doyması o ürünün piyasa değerinin düşmesine neden olur: Dolayısıyla, Uğursuz Mahalle'yi keşfettikçe çocuklar yaşamın bunaltıcı anlarından korkmamayı, aksine bunlarla eğlenmeyi öğreneceklerdir.

Sakinlerin başlıca etkinliği SÜREKLİ DOLANMA(13) olacaktır. Manzaranın devamlı değişip durması tam bir yönelim kaybına [disorientation] neden olacaktır.

Artık çiftler gecelerini, bayağı bir toplumsal âdetten başka bir şey olmayan evde oturup misafir kabul ederek geçirmeyecekler. Aşk odası şehrin merkezinden daha uzakta olacak: Bu, mahremiyet atmosferini yeniden oluşturacak şekilde daha az ışık alan, daha gizli bir yerde eşlerde bir yabancıllık(14) [egzotizm] duygusunu doğal olarak yeniden yaratacak. Bir düşünce merkezi arayan aksi yöndeki eğilim, aynı tekniği izleyerek ilerleyecek.

Sonraları etkinlikler kaçınılmaz olarak bayatlamaya başladıkça, bu dolanma doğrudan deneyimleme alanını kısmen temsiliyet alanına bırakacaktır.

Not: Hakkında henüz kimsenin yazmadığı Saint-Germain-des-Prés(15), bu dolanma etiği kapsamında tarihsel bir ölçekte faal olan ilk grup olmuştur. Sadece üç şehir bloğunun dünya üzerinde yaptığı büyük etkinin, kimilerinin yetersiz bir şekilde giyim ve şarkı tarzlarıyla, hatta daha da aptalcası semtte fuhuşun sözüm ona daha serbest yapılabilmesiyle (ya Pigalle?(16)) açıklamaya çalıştıkları bu etkinin yegâne açıklaması, bugüne kadar gizli kalan bu büyüleyici grup ruhudur.

Yayımlanacak kitaplarda, Saint-Germain günlerinin örtüşmesini ve etkilerini açıklığa kavuşturacağız (Henry de Béarn'ın Yeni Göçebelik'i [The New Nomadism], Guy Debord'un Güzel Gençlik'i [Beautiful Youth] ve benzeri).(17) Bu yalnızca "davranışlar güzelduyusu"nu [estetiğini] değil, yeni gruplar oluşturmanın pratik araçlarını ve hepsinden önemlisi de çiftlerin, karşılaşmaların ve (matematikçilerle şairlerin kazançlı bir şekilde inceleyecekleri) sürenin eksiksiz bir görüngübilimini [fenomenoloji] aydınlatmaya hizmet etmelidir.

Son olarak, insanların dolanarak yaşayamayacakları itirazında bulunanlara şunu hatırlatmak isteriz: Bütün gruplarda, yansıtma ve özdeşleşme ikili mekanizmasına uygun olarak belli bazı karakterler (rahipler veya kahramanlar) uzmanlar olarak çeşitli eğilimleri temsil etmekle görevlendirilirler. Deneyimler, dérivenin [dolanma] Kitle'nin gayet iyi yerini alabileceğini göstermiştir: Dolanma, insanları kolektivitenin yararına baştan çıkararak, onların enerjiler bütünüyle iletişime geçmelerini sağlamanın daha etkin bir yoludur.

İktisadi engeller yalnızca görünüştedir. Özgür oyuna ne kadar fazla yer ayrılırsa, bunun insanların davranışlarını o ölçüde fazla etkileyeceğini ve giderek daha cazip hâle geleceğini biliyoruz. Yalnızca kumar oynanan yerler olmalarına karşın Monaco ve Las Vegas'ın (ve özgür aşkın bir karikatürü olan Reno'nun) büyük bir üne sahip olması bunu göstermektedir. İlk deneyimsel şehrimiz  geçimini, müsamaha edilen ve kontrol edilen turizmden sağlayacaktır büyük ölçüde. Geleceğin avangart faaliyetleri ve üretimleri doğaldır ki buraya yönelecektir. Birkaç yıl içerisinde dünyanın düşünsel [entelektüel] başkenti haline gelecek ve böyle olduğu her yerde kabul edilecektir.

IVAN CHTCHEGLOV(18)

Dipnotlar:
1 Peter Wollen, "Situationists and Architecture", New Left Review (sayı 8, Mart-Nisan 2001) Bu çalışma, Durumcuların fikirlerine, kuramlarına, mimarlık, şehir mekânı ve şehir kavramlarına katkıda bulunan kaynakların iyi bir özetini sunuyor. http://www.newleftreview.net/NLR24206.shtml.
2 Situationist International, "Definitions" (1958); Situationist International Anthology içinde yeniden yayımlandı (der. Ken Knabb) (Bureau of Public Secrets, 1981).
3 Age.
4 Age.
5 Age.
6 Andrew Hussey, "The Game of War", s. 151 (Pimlico, 2002). Durumcuların bu kavramların çoğunu sonunda terk ettikleri belirtilmelidir. Toplumsal yaşam ve mimari çevre, mimari ve benzeri şeyler arasındaki kesişmeler hakkındaki içgörüleri nedeniyle burada belirtildiler.
7 Ivan Chtcheglov, "Formulary for a New Urbanism", Situationist International Anthology (der. Ken Knabb), 1. (Bureau of Public Secrets, 1981).
8 Yeni Babil daha sonra Guy Debord tarafından reddedildi ve "durumcu öncesi" olarak mahkûm edildi. Constant da gruptan ihraç edildi ya da istifa etmek zorunda kaldı. Kristin Ross'un Henri Lefebvre röportajına bakınız: "Guy Debord and the Situationist International" (haz. Tom McDonough), s. 275 (October Books, 2004).
9 Andrew Hussey, "The Game of War", s. 153 (Pimlico, 2002).
10 (KK) Bu listedeki bazı işaretlerin mizahi ve/veya şiirsel boyutu açık olsa da, Fransız olmayan okurlar için karanlıkta kalacaktır. Örneğin Quai des Orfèvres, Paris Emniyet Müdürlüğü'nün merkez bürosudur ve yerleştirme yalnızca işe yerleştirme değil aynı zamanda tutuklanma anlamına gelir. Saint Anne bir sokak ismidir ama aynı zamanda ünlü bir akıl hastanesidir. Diğer tuhaf yerlerin bazıları Parislilerin, çoğu kez geçmişleri Ortaçağa kadar uzanan ve genellikle canlı [pitoresk] nitelikte olan sokak isimlerine bakarak dükkânlara isim verme alışkanlıklarından kaynaklanır. Örneğin, "Alimentation des Martyrs" muhtemelen Rue des Martyrs'deki bir bakkal dükkânı idi.
11 (KK) Mucizeler Avlusu ve Nesle Kulesi: Sırasıyla Victor Hugo ile Alexandre Dumas'ın oyunlaştırdıkları iki Ortaçağ hikâyesine gönderme yapılıyor.
12 (KK) Ariadne: Minotaur labirentinin çıkış yolunu bulması için Theseus'a iplik veren Yunan mitolojisi kadın karakteri.
13 (KK) DOLANMA [drifting]: Bazı metinlerde kelimenin Fransızca aslı dérive kullanılır. Debord'un "Dolanma Kuramı" yazısına bakılabilir.
14 (KK) exoticism: Fransızca'da hem ayrıksılık [eksantriklik] hem de merkezin dışında bulunan mahal anlamlarına gelen excentricité kelimesinden.
15 (KK) Saint-Germain-des-Prés: 1950'lerde Harfçilerin [Lettristlerin] sık sık ziyaret ettikleri bir Paris semti. Savaş sonrasında bohem hayatın ve varoluşçuluğun (Camus, Sartre, Simone de Beauvoir gibi) ünlü bir mekânıydı. Debord'un Hatıralar'da [Mémoires] ve iki filminde (On the Passage ve In girum) gündeme getirdiği ve Jean-Michel Mension'un The Tribe'ında ayrıntılı olarak yeniden anlatılan, pek moda olmayan kafelerinde ve daha az saygın barlarında Chtcheglov, Debord ve arkadaşlarının kendi maceralarının peşinden gittikleri bir semtti.
16 (KK) Pigalle: Paris'in genelevler semti. Chtcheglov'un vurgusu, fuhuşun varsayılan mevcudiyetinin Saint-Germain-des-Prés'in kültürel etkisiyle hiçbir ilgisi olmadığı, çünkü Pigalle'de fuhuşa daha fazla rastlanmasına karşın bunun belli hiçbir etkisi olmadığı üzerinedir.
17 (KK) Bu kitapların ikisi de yazılmamıştır. Harfçi Enternasyonal'in üyesi olan Henry de Béarn Chtcheglov'un yakın arkadaşıydı.
18 (KK) "Ivan Chtcheglov durumcu hareketin doğuşundaki girişimlere katıldı; gerek teorik çabalarıyla gerekse pratikteki faaliyetleriyle (dérive deneyimleri) durumcu harekette yeri doldurulamaz bir rol oynadı. 1953'te henüz 19 yaşındayken, daha sonra Internationale Situationniste'nin ilk sayısında yayınlanacak olan "Yeni Şehircilik Formüleri" adlı metni Gilles Ivain takma adıyla kaleme aldı. Son beş yılını bir psikiyatri kliniğinde geçirmesi nedeniyle (halen oradadır) bizimle DE'nin kurulmasından çok sonra yeniden iletişime geçebildi. Şu anda mimari ve şehircilikle ilgili 1953 tarihli yazısının gözden geçirilmiş yeni bir baskısı üzerinde çalışıyor. Aşağıdaki satırların alındığı mektuplar geçtiğimiz yıl Michèle Bernstein ve Guy Debord'a yazılmıştı. Ivan Chtcheglov'un maruz bırakıldığı kötü durum, modern toplumun insanların yaşamlarını denetim almaya amaçlayan ve giderek karmaşıklaşan yöntemlerinden biri olarak görülebilir –örneğin eskiden tanrıtanımazların Bastille'de hapsedilmesinde veya siyasal muhaliflerin sürgüne gönderilmesinde yansımasına bulan bir denetim". (Chtcheglov'un "Uzaktan Mektuplar"ına [Letters from Afar] giriş notu, Internationale Situationniste, sayı 9 (1964), s. 38.


Çeviri: AnarşistBakış

Kaynak: "Formulary for a New Urbanism", Ivan Chtcheglov, 1953.

Anarşist Yazın Ana Sayfa --->